• en baştan söyliyim bence clint eastwood'un en iyi filmidir bu, gerçekten çok beğendim. film 141 dakika olmasına rağmen gözümü kırpadan izledim valla. tempo hiç düşmüyor, konu gayet akıcı bir şekilde anlatılmış. the reader'den fersah fersah iyidi oscarlarda kazanmasa bile en azından en iyi film adayı olmayı hakediyordu bence. angelina jolie'nin oyunculuğunu da oldukça başarılı buldum ben, belliki oynarken benim çocuğumun başına böyle bişi gelse nasıl hissederdim diye düşünerek oynamış, oldukça gerçekçi olduğunu söyleyebilirim. 1930ların atmosferini gayet güzel yansıtmışlar, kıyafetler olsun, dekorlar olsun gerçekten çok iyidi (zaten de sanat yönetmeni dalında oscar adayı oldu) filmle ilgili söyleyeceklerim bu kadar, çok beğendim. 8.5/10

    --- spoiler ---

    şimdi gelelim filmdeki olaylara, malumunuz bu filmde anlatılan olaylar gerçek. o yüzden izlerken insan daha bir merakla izliyor. tabi ki film bitince hemen araştırmaya girdim. noldu bu walter collins'in akibeti? ana oğul kavuştular mı? nedir ne değildir öğreneyim dedim.

    öncelikle seri cinayetlerden bahsedeyim biraz. "the wineville chicken coop murders" olarak tarihte yerini almış bu olay.(adı tanıdık geliyo zaten) olay 1926 yılında gordon stewart northcott'ın yeğeni sanford clark'ı kanada'daki evinden kaçırmasıyla başlar. daha sonra polis ailenin şikayetiyle 1928'de wineville california'daki northcott çiftliğine gider ve orda sanford clark'ı yalnız başına bulur. sanford dayısı tarafından dövülmüş ve tacize uğramıştır. sanford sorgu sırasında dayısının, çok sayıda çocugu kaçırıp, taciz edip öldürdüğünü anlatır. bunu yaparken de annesi sarah louise northcott'dan yardım almıştır ve sanford'u da kendisine yardım etmeye zorlamıştır. sarah louise northcott cinayetleri itiraf etmiş (walter collins'i de öldürdüklerini söylemiş) daha sonradan ise ifadesini değiştirerek öldürmediklerini iddia etmiştir. daha sonra sarah louise northcott walter collins'i öldürmekten ömür boyu hapis cezasına çarptırılmışsa da 12 yıldan az bir süre hapis yattıktan sonra şartılı tahliye edilmiştir. gordon stewart ise idama mahkum olmuş 1930'da da asılmıştır. (filmde asılmaya giderken, "lütfen beni hızlı yürütmeyin diyor ve sonra da birisi benim için dua okusun diyor bunları gerçekten de demiş gordon) gordon'un mahkemesi sırasında sarah louise northcott aslında kendisinin gordon'un annesi değil büyükannesi olduğunu açıklamış. gordon, kocasıyla kızının ensest ilişkisi sonucu dünyaya gelmiş ve sarah louise daha sonra da gordon'un bütün aile tarafından tacize uğradığını iddia etmiş. (nası bir aileymiş bunlar aklım almadı) wineville kasabası daha sonradan bu kötü olayı unutturmak için adını "mira loma" olarak değiştirmiş. şu anda da northcott çiftliğinde birisi yaşamaktaymış. (amma cesaretliymiş yaw kesin orası hayaletlidir)

    bu olayda benim en çok merak ettiğim sanford clark'ın akibetiydi açıkcası. tacize uğramış, zorla cinayet işletilmiş bir çocuk hayatına nasıl devam eder diye düşünüyor insan.

    sanford clark hiç bir zaman yargılanmamış ama 5 sene bir ıslahevinde kalmasına karar verilmiş. henüz 2 senesi dolmadan da salıverilerek canada'ya dönmüş. sonradan 2. dünya savaşına katılmış ve 28 yıl boyunca canada posta servisinde çalışmış. evlenmiş ve karısıyla 2 çocuk evlat edinmişler, 55 sene evli kalmışlar ve sanford 1991 yılında ölmüş. (açıkcası düzgün bir hayat yaşayabildiği için çok sevindim)

    christine collins ve walter collins'e gelelim. filmde anlatılanların hepsi olmuş gerçekten de. lapd christine collins'e çocugunuzu bulduk diyip başka bir çocuk vermiş ve daha sonra hata ettiklerini anlasalar da basına ve kamuoyuna rezil olmamak için bu olayı örtbas etmeye kalkmışlar hatta christine collins'i gerçekten de code 12 adıyla akıl hastanesine kapatmışlar. christine 10 gün hastanede kaldıktan sonra arthur j. hutchins, jr. denen çocuk walter olmadığını sırf california'ya gelmek için yalan söylediğini itiraf edince (gerçi filmde biraz daha farklıydı bu bölüm ama olsun) christine'i hastaneden salıvermişler. daha sonra christine lapd'yi dava etmiş. filmin sonunda görüyoruz ki lapd'nin başı olan james e. davis görevden alınıyo burası çok güzel, lakin filmde belirtilmeyen nokta 2 sene sonra aynı göreve geri dönmesi. 1933'den 39'a kadar da görevine devam etmiş. öldüğünde 102 yaşındaymış.

    gordon stewart northcott'un asılmasından 5 sene sonra 1935'de gordon'ın elinden kurtulan çocuklardan bir tanesi ortaya çıkmış. walter'ın cesedi de bulunamadığından christine collins bu olaydan umutlanıp oğlunu aramayı sürdürmüş lakin bulamamış ve zaten okuduğuma göre 1935'te ölmüş kendisi. gerçi ne kadar doğru bilmiyorum ama o tarihten sonra kendisini ne gören ne de duyan olmuş. belki bu film üstüne akıbeti meydana çıkar.

    http://latimesblogs.latimes.com/…angeling----3.html (gerçek gordon stewart northcott'un davadan bir fotoğrafı)

    13 yil sonra gelen edit: christine collins, 1964 yilinda vefat etmis. ben bu entryi girdigimde cok fazla kaynak yoktu tabi. ek bilgiler icin ichigoichie'ye tesekkurler!

    https://en.wikipedia.org/wiki/christine_collins

    --- spoiler ---
  • gerçek karakterleri aşağıdaki gibi olan film. spoiler içerebilir. hatta içerir:
    - anne christine collins
    - seri katil gordon stewart northcott
    - cinayetlere zorla ortak ettiği yeğeni sanford wesley clark
    - gordon'ın öldürdüğü çocukların bedenleri topraktan çıkarılıyor
    - christine'in kaybolan oğlu walter ve onun yerine geçmeye çalışan arthur hutchins
    - anne collins'in oğlunun yerine geçmeye çalışan arthur'la çektirdiği fotoğraf
    - christine collins'i akıl hastanesine attıran ve oğlu olmayan çocuğu zorla kabul ettirmeye çalışan polis j. j. jones
    - christine'e yardım eden din adamı gustav briegleb (sağda)
    - çocukların öldürüldüğü balta inceleniyor
    - boynuna tuğla bağlayarak intihar eden avukat hahn
    - olayların yaşandığı çiftlik
    - bu da çiftliğin şimdiki hali
    - burdan da google maps'ten daha güncel halini görebilirsiniz:
    https://www.google.com/…kwlpzshq!2e0!7i13312!8i6656
  • henüz dna testinin olmadığı bir çağda mağdurun nasıl da pişkin pişkin daha da mağdur edildiğini gösteren filmdir.. arama motorları yok, google earth yok, istihbarat zorda.. henüz big brother öyle her istediğini gözetleyemiyor.. polis de bir bakıma zor durumda esasen, öyle bir zamanda geçiyor film.. insanı, "ulan polis o zaman bile bu kadar güç sahibiymiş.. şimdi bilmediğimiz ne dolaplar dönüyor kim bilir" diye düşündürüyor.. gerçek hikaye olması, insanı çileden çıkartıyor ciddi manada.. öyle ruhsuz ruhsuz, hiç kimsenin yerine kendini koymadan izlemek lazım, mümkünse gerçek hikaye olduğunu unutarak.. aksi halde sinirler çok fazla gerilebilir.. angelina jolie film için oldukça kilo vermiş ama çok çok yakışmış o role..

    güzel film kısaca.. tavsiye edilir..

    --- spoiler ---

    bir de, olan biten her şeyin aslında o çocuğun kaybolduğu gün, müdürünün christine'i lafa tutmasıyla ve onun tramvayı kaçırmasına sebep olmasıyla başlamış olma ihtimali, benim şahsen o adama da çok gıcık kapmama neden oldu.. bir de utanmadan kadına askıntı oluyor, anlamadık sanki..

    --- spoiler ---
  • misak-ı milli sınırları içinde böyle bir film çekilse, yapımcının ve yönetmenin götüne ayrı ayrı sokarlar o bantları.
  • --- spoiler ---

    üç noktalama işareti etrafında gelişir.
    1- he is not my son.
    2- i want my son back!
    3- did you kill my son?

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    perde kararana kadar gözlerinizi alamadığınız, son sahnede filmden sonrasını anlatan yazılar akarken bir umut kavuşmuş olabilirler mi acaba die beklediğiniz, olmadığını anlayınca da salonu boynunuz bükük terk etmenize sebep olan film.

    --- spoiler ---
  • bir clint eastwood harikası. gerçek hikayelerden esinlenilen filmleri bambaşka bir seviyeye taşıyor gerçekten. birkaç bilgi paylaşmazsam olmaz.

    --- spoiler ---

    cinayetleri polise bildiren çocuk -stanford clark- yaz tatilini pisikopat amcasıyla o tavuk çiftliğinde geçirmek üzere orada. 5 yıl ceza alıyor, 23 ay yatıyor. çıkınca ülkesi kanada'ya nihayet gidiyor. 2. dünya savaşında kanada ordusuna katılıyor. ölmemeyi başarıyor, ileride postacı oluyor. 28 sene bu işi yapıyor. evli ve 2 çocuklu olarak 1991'de ölüyor.

    walter collins davasında seri katil gordon northcott'un annesi aslında cinayeti itiraf etmiştir. ama filmi daha etkileyici bir sonla bitirebilmek adına bu gerçek senaryoya dahil edilmiyor.

    ikiz kardeşleri öldürdüğünü itiraf eden gordon northcott gerçekten de walter cinayetini asla itiraf etmemiştir.

    christine collins filmde çocuğunun kaybolduğunu anlar anlamaz polisi arar. polis kendisine 24 saat dolmadan yasal müdahale olamayacağını söyler. ama gerçek polis kayıtlarında polis olaydan 4 gün sonra aranmıştır. çünkü çocuğu hapisteki kocasının arkadaşlarının kaçırdığını düşünür. öyle olmadığına ikna olduktan sonra polise haber verir.

    filmde, angeline jolie işten eve geldikten sonra oğlunun ortadan kaybolduğunu görüyor. gerçekte ise izinli olduğu o gün oğluna tek başına sinemaya gitmesi için izin vermiştir. çocuk da o ara kaçırılır. ama filmde birlikte sinemaya gidecekleri izin gününde işyerinde acil çağrıldığı için sinemaya gidemeyen anne-oğul dramatize edilir.

    christine collins katilin idamını izlememiştir. infaz sırasında winslow kardeşlerin ailesinin evinde beklemiştir.

    christine collins bir sahnede gordon'u idamından 2 gün önce bir itiraf almak, bir bilgi almak umuduylaziyaret eder. görüşme odasında gardiyan "20 dakikanız var" der. aslında filmin bitmesine 20 dakika vardır.

    başrol için hilary swank ile reese witherspoon kulis yapıyor ama eastwood'un tercihi angelina jolie oluyor. zira, jolie o dönem yeni anne olmuştur ve eastwood annelik duygusunun işine yarayacağını düşünüyor.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    adamın evinin önündeki, zorla katil edilen çocuğun cesetlerin yerlerini polislere göstermek için toprağı kazdığı sahne bir filmde ilk defa ağladığım sahneydi. o çocuğun pişmanlık içinde ağlaması, kazmayı bırakmaması, zavallı ya.. bir de yine clint eastwood ürünü olan gran torino'nun sonunda ağlamıştım, bu adamın filmleri beni çok farklı etkiliyor. normalde en hüzünlü filmde ağlamayan beni bile hiç olmayacak sahnelerde salya sümük ağlatabiliyor.

    --- spoiler ---
  • dna testinin aslında ne kadar hayati ve önemli bir tıp keşfi olduğunu dolaylı olarak gösteren film.
  • 22 ocak 2009 persembe gunu basin gosterimi yapilan film.

    tanim kuralini geride biraktiktan sonra ve hala filmin etkisinden kurtulmamisken film hakkinda tek bir cumle kurmak istiyorum, belki soku uzerimden attigim zaman up uzun bir destan yazarim;

    "clint eastwood" isimli yasayan efsane 79 yasinda bu berbat dunyaya ne zaman veda eder bilmiyorum ancak o, bu dunyaya bir "bas yapit" birakti. bu film, film nasil cekilir, film nedir, egitimlerinin verildigi her yerde ders olarak okutulmalidir. 10 uzerinden 10...

    az once soyledigim gibi, henuz filmin etkisinden kurtulamadim gececek olan saatler sonrasinda bu fikrim degisir mi bilmiyorum ama en azindan sunu diyebilirim, sarhostum.
hesabın var mı? giriş yap