• bayramda memlekette yaşayan akrabalara gider gibi çok büyük heyecanlar taşımadan uçağa binip gittiğim, varıp gördüğümde ise ayaklarımı yerden kesen bir memlekettir brezilya.

    ilginç gelecek birkaç şirin mirin detay ile başlayayım bu brezilya güzellemesine.
    brezilya ülkesine portekizce'de brasil denir ve bu isim direkt olarak brezilya topraklarına has endemik pau brasil ağacından geliyormuş.

    brezilya dünyada en fazla kahve üreten ve aynı zamanda tek başına en fazla kahve tüketen ülkeymiş.gerçekten, girdiğiniz her dükkanda, her evde kahve sebillerini görebilirsiniz.

    anavatanı brezilya olan meşhur brezilya fındığı castanha do para cidden çok leziz bir çerez. ben çok kereler zevkle tükettim. ama yeni öğreniyorum ki bu fındığın en büyük ihracatçısı bolivya!

    hepimizin samba ile, karnaval ile ve koca yuvarlak kalçalar ile özdeşleştirerek hatırladığımız rio de janeiro bir zamanlar portekiz'in başkentiymiş. 1760'larda bu olay gerçekleşmiş. buradaki ilginç gerçek, bölgenin avrupa toprakları dışında bir avrupa başkenti haline gelen ilk ve tek bölge olması.

    sao paulo'ya 35 km uzaklıkta bir yılan adası mevcut ve donanma bu adaya girişleri yasaklamış. sebebi de bu adada metrekare başına 5 yılanın düşüyor olması ve bu adada toplamda milyonlarca yılanın bulunması. adanın tam ismi "ilha da queimada grande".

    ülkede 2498 adet havaalanı var. abd'nin ardından en fazla havaalanına sahip ülke. ama bu rakam, brezilya'nın büyüklüğünün isviçre'den 206 kat daha fazla olduğu düşünülecek olursa kulağa normal geliyor.

    brezilya'nın keşfinden önce o topraklarda yerli halk tarafından yaklaşık 1000 değişik dil konuşuluyormuş.

    brezilya'da bulunan federal hapishanelerde okuduğunuz her bir kitap içeride yatacağınız süreyi 4 gün kısaltıyormuş. ek olarak, minas gerais eyaletindeki santa rita do sapucai hapishanesinde mahkumlar sabit bisiklet sürüşü yaparak şehir için enerji üretiyorlarmış. her 3 günlük toplam sürüş gerçekleştiren mahkum hem spor yapmıs oluyor, hem de cezasından 1 gün daha eksiltiyormuş. güzel şeyler bunlar.

    brezilya, gezegendeki en büyük biyolojik çeşitliliğe sahip ülkedir ve özellikle kuzey eyaletlerini gezerken bunu çok rahat hissediyorsunuz. bu konuya sonra detaylı değineceğim.

    öte yandan, devasa büyüklükte bir ekonomiye sahip ve genellikle beşincilik ile sekizincilik arasında gidip geliyor ekonomik büyüklükte. dünyanın büyük bir kısmı şeker, kağıt, kuru baklagiller, büyükbaş canlı hayvan, et, çeşitli maden, petrol ürünleri gibi kalemleri brezilya'dan alır. insanların tembelliğine ve eğlence düşkünlüğüne bakınca "bu kadar işi ve ticareti kim yapıyor acaba?" dersiniz istemeden.

    güney amerika'nın %47'sini kaplayacak kadar büyük, hatta ekvador ve şili hariç amerika kıtasının güneyindeki tüm ülkelerle sınırı olan bir ülke burası. hatta öyle bir sınır bölgesi var ki, orada hem arjantin hem de paraguay ile komşu.

    bu ülkenin çok güzel ve canlı bir bayrağı var ki keyif almamak mümkün değil. kimi zaman bikini olarak karşınıza çıkıyor, kimi zaman bir elbise, bazen de basit ama çok keyifli bir takı. severek ve günlük hayatta yaşıyarak kullanıyorlar bayraklarını. düşünün ki filozof miguel lemos, ressam décio villares ve astronom manuel pereira reis birlikte tasarlıyorlar bayrağı ve raimundo teixeira mendes bayrağa son halini veriyor. bayrağı oluşturmakta liyakate önem vermek bu olsa gerek.

    bu ülkenin 26 eyaleti var. bir de 1959'da inşa ettikleri başkentleri brasilia'ya ait olan distrito federal-federal bölge var. benim teşrik-i mesaîde bulunduğum yerler daha çok kuzey bölgeleri. bu bölgelerde nüfus nispeten daha az, yerli yaşamından daha fazla izler taşıyorlar ve uçsuz ormanları var. bu bölgelerde yetişen ve sadece brezilya'ya ait olan meyvelerin tadı vallahi halâ damağımda.

    cupuaçu bunlardan birisi. kavun büyüklüğünde ve sert kabuklu, içinde öbek öbek krem kıvamında meyvanın özü bulunuyor. şehirlerde yol kenarlarında seyyar meyve suyu yapanları görürsünüz. çek bana bir cupuaçu dediğinizde eleman alıp blender'dan geçirecek, içine az fıstık az da bal basacak. "duvara tırmanacaksın bak dikkat et" diyecek sana. alıp gideceksin.

    bir de guarana var ki dünyada en fazla kafeine sahip meyve. red bull bile bu meyveyi kullanıyor ürünlerinin içinde. hele bunun yumurta ile falan birlikte çırpılarak doğal viagra olarak hazırlanmış bir hali var, kiminde taşikardi yapabilir yahut sabah sabah akşamdan kalma halinizle kahvaltı masasında ayaklarınızı büzmüş ve sandalyenin üstüne tünemiş şekilde oturmak zorunda kalabilirsiniz.

    hurma palmiyesi benzeri bir ağacın meyvesi olan açai ise zaten dünyaca tanınıyor ve çoğu zayıflama ürününde etken malzeme olarak kullanılıyor. devam etsem daha çok meyve sayarim lakin başka bölüme geçeyim. bana çok karmaşık gelen yönetim biçimlerine:

    başkanlık sistemi ve iki meclisli bir hükümet sistemi var. başkan federal yürütmeye bakıyor, eyaletlerin başkanları olarak adlandırabileceğimiz eyalet valileri de kendi eyaletlerinin yürütmelerini sağlıyor. federal meclis yasamayı sağlarken eyaletlerde de temsilciler meclisi yapısı var, kendi eyaletlerini kapsıyan yasaları çıkarıyorlar. çoğu zaman eyalet valisi ile devlet başkanı arasında güç savaşları çıktığına şahit oldum. bunların sonuncusunu haberlerden izlediğim kadarıyla hatırlıyorum. başkan jair bolsonaro covid-19 karantinası yapılmamasını isterken, solcu valilerin yürüttüğü eyaletler kapanma kararı almışlar ve sokağa çıkma yasağı getirmişlerdi. basın önünde valiler ve başkan bildiğin kapışmıştı. brezilya'da başka bir siyasi partiye üye olan eyalet valilerinin başkan ile dalaşa girmesi genellikle muhtemel bir durum. zira bir sonraki seçimlerde başkanın karşısına rakip olarak çıkması muhtemel adayların çoğu büyük eyaletlerin valileri oluyor.

    her zaman devasa yolsuzluk haberleri gelen bir meclisleri var, politik karmaşa falan hep var, bildiğin karışık marışık ama, bazen öyle kararlar alıyorlar ki şaşırıyorsun! işçi kökenli eski ünlü başkanları lula da silva'yı yolsuzluğa bulaşmış olarak suçlu buldular, senelerce içerde yatırdılar. arkasından gelen kadın başkan dilma roussef'e de yine benzeri sebeplerden görevinin yarısında el çektirdiler. cesaret isteyen hareketler bunlar. boğazlarına kadar yoksuzluğa batmış kimseler de kendileri, ama dünya ne der diye bakmadan, korkmadan kendi devlet başkanlarını yargılayanlar da... şimdiki başkan bolsonaro'da hep bıçak sırtında. çünkü epey fevri bir herif. her an bir arıza çıkarabilir bir tip. bir aralar kendisine darbe yapılacak falan deniyordu devamı gelmedi, lakin her an herşey olabilir. herif deli.

    bu ülkenin en güzel yanlarından birisi de iklimi. adam gibi 4 mevsimi sadece en güneydeki eyaletlerde yaşayanlar görüyor. onun dışında ülkenin çoğu bence iki iklime sahip. birisi sıcak, diğeri de çok sıcak. yılın her anı kendini bir plaja atıp kızgın kumlar-serin sular olayını yaşayabilirsin.

    para eyaletinin başkenti olan belem isimli bir şehri var ki, dünyayı ortadan ikiye böldüğünü farzettiğimiz ekvator çizgisinin oralarda bir yerlerde ve yılın her günü 30-35 derece arası bir sıcaklığa sahip olup yılın her günü en az bir kere de yağmura sahne oluyor. bu arada hayatımda bu şehirde gördüğüm kadar mango ağacını başka hiçbir yerde görmedim. bu şehre "mangoların şehri" anlamına gelen "cidade das mangeiras" diyorlar. öyle haberler duyuyorsun ki yine şaşırıyorsun! mangoların olgunlaştığı mevsimde devasa mangoların üzerine düşüp kaportalarını ezdiği araçlar tamircide sıraya giriyor. orda burda kafasına koca bir mango düşüp ölen bilmem kimin hikayesini anlatıyor insanlar sürekli.

    biz ülkemizin çeşitliliğini coğrafi bölgelere ayırarak tarif ediyoruz, brezilya'da ise biyomlarına ayırarak ifade ediyorlar. ülkenin kuzeyinin büyük bölümü amazon biyomu kapsamına giriyor. bu bölge aynı zamanda amazonlar isimli yağmur ormanlarının da çoğunun bulunduğu yer.

    ülkenin orta batısına pantanal diyorlar. mata atlantica, cerrado, caatinga ve pampas diğer biyomlar. biyomlar değiştikçe kültür, şiveler, lehçeler, günlük hayat alışkanlıkları gibi şeyler de değişkenlik gösteriyor.

    kültür demişken, brezilya kültürü portekiz, yerli halklar, afrika, italyan, japon ve alman geleneklerinin karışımı sonucu ortaya çıkmış renkli bir bütün. ülkenin her yerine yayılmış bir japon kolonisi vardır mesela. japonya dışında en çok japon'un yaşadığı yerdir brezilya. bunun yanında yakisoba japon kültürünün brezilya mutfağına taşıdığı en simge yemeklerden biridir. ben de severek yedim her seferinde.

    yine ülkenin tamamına yakınında portekiz izlerini, mimarisini, ülkenin resmi dili haline getirilmiş portekizce dilinin herkese kattığı pratik iletişim kabiliyetini hissedersiniz. ülkenin her yerinde çok sevilerek yenen bacalau yemeği portekiz'den kalma bir lezzettir.

    afrika esintilerini ise bildiğiniz iliklerinize kadar hissedersiniz. ülkeye simge olmuş samba dansı ve müziği de afrika kökenlidir, ülke genelinde hemen herkesin severek yediği feijuada yemeği de. üstelik bu yemeğin çıkış hikayesi de bayağı ilginç; kölelik dönemi brezilyasında efendiler domuzu kesip löp löp etlerini kendileri yerken afrika kökenli kölelerine domuzun kulağını, burnunu, kuyruğunu, dilini ve diğer atık kısımlarını atarlarmış yesinler diye. köleler de bunları siyah kuru fasulye ile birlikte pişirip feijuada yemeğini oluşturmuşlar. o kadar popüler ki artık şimdinin efendileri de yiyor, eskinin kölelerinin nesebinden gelmiş nesil de. istisnasız herkes sever.

    bir de mesela bahia'nın vazgeçilmez lezzeti acaraje'de orjinali afrika olan ve orjinal ismi acara olan bir yemektir.

    güney eyaletlerinde yapılan çok festival seyrettim, alman ya da italyan halk dansları, yemekleri ve içkileri eşliğinde kendinizi avrupa'da sanabilirsiniz. o kadar çok kültürlü bir yer.

    bana kalırsa, bu kadar çeşitli kültürlerin bir arada yaşayabilmesini din olgusunu dikkatle kullanarak sağlamışlar. dünyanın en kalabalık katolik ve evanjelik grupları brezilya halkı. herkesin ortak olarak buluştuğu tek alan neredeyse hristiyanlık. islam dini gereksinimlerinden olan testtür gibi üzerinde durdukları haller olmadığı için insanlar pek algılayamıyorlar fakat brezilya halkı gerçekten çok dindar. bu çok dindarlık da, aynen türkiye'de olduğu gibi brezilya'da da cemaatlerin (ki bunlar genellikle evanjeliklerin kilise cemaatleri) aşırı zenginleşmesine sebep olmuş. her yıl dünyadaki her zümrenin zenginlik sıralamasını yapan forbes dergisi de brezilya'dan cemaat liderlerinin dereceye girenlerini listelemiş. ben de buraya bırakayım, dudağımız uçuklasın!

    - evrensel tanrının krallığı kilisesi - lideri : edir macedo - serveti : 1 milyar dolar.

    - global tanrının gücü kilisesi - lideri : valdemiro santiago - serveti : 250 milyon dolar.

    - tanrının meclisi kilisesi - lideri : silas malafaia - serveti : 160 milyon dolar.

    - uluslararası tanrının lütfu kilisesi : lideri r.r. soares - serveti : 125 milyon dolar.

    - yeniden doğuş kilisesi - lideri : estevam ve sonia hernandes - servetleri : 65 milyon dolar.

    isimlerinin kilise olduklarına bakmayın, bunlar bildiğin cemaat. üstelik her ayinlerinde bildiğin saçmalayan, hallerden hallere giren kandırılmış zavallılardan oluşurlar. ortadoğu'daki muadillerinden hiçbir farkları yoktur. hatta her ayinde en az 2-3 sözde felçli kişi tekerlekli sandalye ile ayine getirilir, o kişiler ayin sonunda ortamdan sağlıklarına kavuşmuş şekilde koşarak çıkarlar. sonra da bu mucizenin ardından galeyana getirilmiş kitleye hesap çıkarılır. pamuk eller cebe atılır, bağışlar yağmur olur yağar. ahanda bak tam da burada felçli ve tekerlekli sandalyeli bir abla nasıl da ayaklanıp ardından zıplaya hoplaya mucizenin tadını çıkarıyor.

    diğer yandan, öyle bir dini tatilleri var ki şaşarsın! 24 aralık ile 2 ocak arasının aralıksız noel (natal) ve yeni yıl tatili olmasını dünya çapında biliriz. ama bunlar azizlerin uçtuğu kaçtığı günleri de tatil yapıyor. paskalyası, ölüler günü falan da var. bir de 1 haftalık karnaval tatili var mesela. bağımsızlık günü, şu günü, bu günü derken tatiller bitmiyor. yukarıda dedim ya, "bu kadar tatilin yapıldığı bir yer nasıl oluyor da devasa ekonomiler arasında önemli bir yerde duruyor?" diye düşünmeden edemiyorsun.

    bu kadar dindar olmalarına rağmen birkac husus gerçekten şaşırtıcı: brezilya, 2008 yılından beri cinsiyet değiştirme ameliyatını (sus) ismi verilen "brezilya birleşik sağlık sistemi" yoluyla dileyen her vatandaşına ücretsiz sunan dünyadaki tek ülke. ek olarak belirteyim, yapılan kapsamlı bir araştırma rio de janeiro'da yaşayan tüm erkeklerin %19.5'unun gay olduğunu ortaya çıkarmış. yoğun dindarlık ama bir o kadar da yoğun özgürlük...

    biraz da konuyu "neden brezilya denince çoğu kişinin aklına suç oranlarının yüksekliği geliyor!" bahsine getirelim şimdi de. kendi gözlemlerimden ve çoğu brezilya vatandaşı tanıdıklarımdan duyduklarıma ve okuduklarıma dayanarak bu çıkarımda bulunuyorum ; bu ülkede hem kıymetli madenlerin, hem devasa tarım ürünü imkanlarının, sayısız doğal güzelliğin ve bir dolu başka imkanların bulunması sömürgeci portekiz'in burada kalmayı istemesinin tek sebebiydi. ülkenin bağımsızlığını elde ettiği 1822'den ve özellikle cumhuriyetin ilan edildiği 1889'dan sonra, mecburen çekip evine giden portekiz, giderken çok ağır bir bürokrasi anlayışını bu ülkeye yerleştirerek gitti. bunun asıl sebebi, brezilya'ya yerleşmiş ve geri dönmeyen portekizli ailelerin zengin sınıf olarak kalabilmelerini sağlayıp, köle olarak getirttikleri ve üreyerek gittikçe çoğalan sınıfın hep fakir kalmalarını hedefleyerek ülkedeki imkanlara ortak olmalarını önlemekti. bu sayede uzaktan da olsa brezilya'yı ekonomik olarak sömürüye devam etmeyi amaçlamıştı portekiz. bu çabanın başarı olduğunu ülkenin çoğunun alt gelir seviyesinde olmasından, ülke çapında dev boyutlara ulaşan suç oranlarından, kendi çaplarında küçük birer yerel ordu gibi büyüyüp dehşetengiz suçlar işleyen favela çetelerinden, favelalarda yetişip yasal işlerde yer alamayan herkesin bir şekilde kokain ve uyuşturucu işlerinin içine çekilmesinden anlamak mümkün.

    gelir dağılımı adaletsizliği öyle bir hal almış ki, birinde olan ama diğerinde olmayan bir değerin, çalınarak ve gasp edilerek elde edilmesinden başka bir sahiplenme imkanını bulamayan kişilerin terörize ettiği şehirlerle dolmuş brezilya. içinizi burkacak, haberleri seyretseniz sizi uyutmayacak olaylar prime time haber bültenlerinin ana konularını oluşturuyor her bültende.

    dünyada en fazla şiddetin ve suçun yaşandığı 30 şehirden 12'si brezilyada bulunuyormuş. ürkütücü bir bilgi olsa da herşeye rağmen imkanı olan gitsin, görsün bu ülkeyi. biraz iyi bir plan program ve biraz da dikkat ile gezip gelir, keyif alırsınız.
  • daha önce 2017' de bir ay, 2018' de de bir ay olmak üzere geldiğim ve 2019 aralık ayından bu yana da yaşadığım bu güzel ülke hakkında öyle çok internette bulunmayacak bir kaç bilgiyi dilim döndüğünce paylaşmaya çalışacağım.
    kendi hazırladığım, brezilya' nın ünlü ve saygın sanatçılarının şarkılarının olduğu müzik listesi

    portekizce ifadelere buradan erişebilirsiniz.

    bazı portekizce diyaloglar, okunuşları ve çevirileri

    iletiyi okurken şu müzik listesini arka planda çalmanızı tavsiye ederim :)

    - brezilya vatandaşlarına, avrupa' nın ve brexit sonrasında da ingiltere' nin vizesiz olduğundan bahsederek başlayalım :).

    - ırkçılık ile bir iki saçma sapan şey dışında gerçekten hiç karşılaşmadım, aksine farklı olmak burada olumlu yönden gerçekten inanılmaz dikkat çekiyor.

    - çalışma vizesini, bir vergi numarası ile oturum vizenizi aldığınızda beraberinde veriyorlar.

    - eğer tatsız bir durum yaşanmaya gebe ise, genelde insanlar size direkt konuşmak yerine olayı oluruna bırakıp sizin fark etmenizi veya kendine kendine kapanmasını bekliyorlar.

    - işinin ehli insanlar işlerini gerçekten layığıyla yerine getirirken, çok büyük bir kısım gerçekten çalışmayı hiç sevmiyor (portekiz kültüründe de bu böyle bildiğim kadarıyla).

    - hiç tanımadığınız insanlara gülümseyerek günaydın, hayırlı işler, iyi akşamlar ve özellikle nasılsınız demek çok olağan bir durum olmakla beraber, tanıdığınız insanlar ile bu iletişimi kurmadığınızda, bu durum çok kaba bir davranış olarak karşılanıyor.

    - para konusunda inanılmaz tutumlular.

    - amazon yağmurları burada meşhur. ocak ayı ise inanılmaz bir yağmur sezonu. yağmur yağdığı zaman, araçla dışarı çıkarken iki kere düşünmeniz gerekiyor. çünkü, korkunç altyapı yetersizliği yüzünden şehrin bir çok bölgesinde inanılmaz taşkınlar yaşanıyor. kanıt

    - ülkenin çok büyük bir kısmının bağnazlık seviyesinde dindar olduğunu düşünürsek, inanılmaz aşırıya kaçan parti kostümleri, makyajlar, eşcinsel çiftler o kadar da gözle görülür bir baskıya maruz kalmıyor.

    - evinizde bir misafirinizi ağırladınız. misafiriniz evinizden ayrılırken kapısını sizin açmanızı bekler, aksi kaba bir davranış olarak karşılanır.

    - bizim ülkemizde bizi sinir hastası eden şu “şark kurnazı” davranışları yok denecek kadar azdır. bir kasa sırasında kimse önünüze atlamaz, yaya geçidinde yol verirseniz kimse arkadan ananıza söver vari kornaya basmaz, yeşil ışık size yandıysa ve o an geçmekte olan birisi varsa insanlar sizi strese sokmaz şeklinde örnekler verilebilir, çoğaltılabilir.

    - bir bankaya giriş yaparken, metal eşyalarınızı diğer tarafa koyabileceğiniz şeffaf bir bölüm vardır, sonrasında da vücut taraması yapan bir dönerli kapıdan geçersiniz. güvenlik görevlilerinin elleri gerçek anlamda tetikte bekler vaziyettedir.

    - yine bankalar için konuşmak gerekirse, atm ler bankanın içerisindedir ve belli saatlerden sonra güvenlik tedbirleri dolayısıyla giriş yapamazsınız.

    - havaalanında giriş yaparken, pasaport memurları insanı hiç strese sokmaz, ne kadar kalacağını ve ne yapacağını sorar, işlemin en sonunda da 180 günlük vizenizi pasaportunuza işler.

    - şehirlerde gece dışarı çıkmak(taksi, uber veya kişisel araç ile gitmiyorsanız) bir nevi gaspa davettir, bu yüzden de akşam yürüyüşlerini gerçekten çok özlediğimi de burada belirteyim.

    - apartman daireleri için inanılmaz yüksek fiyatlarda aidatlar ödenir(condomínio olarak geçer). müstakil evlerin olduğu mahallelerde ise, vardiyalı bir sistemde sokaklarda 24 saat çalışan sivil güvenlikler vardır.

    - özellikle hafta sonları aracınızla kalabalık ve popüler semtlere gidip belli yerlere park etmeye yeltendiğinizde, gayriresmi park görevlileri aracınızı koruma bahanesi ile size yaklaşır, klavuzluk yapıp ücret temin eder. genelde sokakta hayatını idame ettiren veya düşük şartlarda yaşayan kimseler bu işlerle ilgilendiği için bir veya iki real vererek bu durumu sorunsuz bir şekilde çözebilirsiniz.

    - plajları inanılmaz derecede geniş, uzun, temiz ve kalabalıktır. kış ayları bizim eylül aylarımız gibi geçer ve türkiye' de ki mevsim döngüsünün tam anlamıyla zamansal olarak tersidir. bu inanılmaz plajların büyük şehirlere yalnızca 2 saat uzaklıkta olduğunu ve yılın 11 ayının da gayet sıcak geçtiğini düşünürsek, bu popülarite de bir anlam kazanmış olur diye düşünmekteyim.

    - büyük caddelerin trafik ışıklarında, market girişlerinde, alışveriş merkezlerinin yakınlarında evsiz insanlar yoğunluktadır. çok basit taleplerle yaklaşırlar ve sizi sıkmazlar(eğer net konuşursanız).

    - büyük şehirlerin herhangi bir caddesinde, sokağında elinizde değerli hiç bir eşyanızı taşımamanızı şiddetle tavsiye ederim.

    - plaj futbolu ve özellikle ayak voleybolu oldukça yaygındır. youtube' da veya instagram' da milyonlarca kişi tarafından izlenen/ takip edilen top cambazlarının yaptığı hareketleri, kıçınıza rahat bir şeyler takıp, bir kahve alıp plaja gittiğinizde de rahatlıkla izleyebilirsiniz.

    - özellikle şehirlerde inanılmaz bir helikopter trafiği vardır.

    - tv haberleri önce bir genel gündem geçer, uzunca bir süre gasp haberleriyle devam eder(izlediğimde ulan ben bu kadar şiddeti görmedim ki burada dediğim çok olmuştur), biraz politik demeçlerden bahsedilir, biraz tropikal orman/hayvan/doğa güzellemesi yapılır, en önemsiz haberler en son sırada paylaşılır ve tamamlanır.

    - özellikle genç kesimin portekizce' yi kullanımı birebir amerikan ingilizcesinin kopyasıdır. like yerine typo(çipo olarak telaffuz edilir) kullanılır ve bir şeyi bir kelime ile ifade etmek yerine uzun ve gereksiz cümleler kurulur. çok fazla ingilizce kelimeyi de cümlelerinin arasına sıkıştırıp bunu bir de portekizce aksanı ile telaffuz ettiklerinde, çok hönk diye kalmışlığım vardır.

    - insanları gerçekten naziktir. eğer yolda yürürken gayri ihtiyari biriyle bir kaç saniye göz göze gelirseniz, bıçaklanma tehdidinden çok, bir iki saniyelik bir gülümseme görürsünüz.

    - özellikle apartman dairelerinde, pencerelere çapraz örgüler koyma alışkanlığı bulunmaktadır ve aynen şu şekilde görünür görsel
    (insanı acayip darlıyor).

    - şehrin herhangi bir yerinde bir anda karşınıza carcará (gündüz avlanan ve doğan familyasından olan bir yırtıcı kuş türü) görsel çıkabilir.

    - sao paulo' da pizza yemek isterseniz gerçek italyan restoranına, suşi için japon restoranına, deniz ürünleri için portekiz restoranına gitme imkânınız vardır ve yemekler inanılmaz lezzetlidir.

    - kadına şiddet vakalarının oranları inanılmaz derecede yüksektir(özellikle kırsal kesimde).

    - nefes kesici bir doğası vardır. yürüyüş, kamp, sörf vb meraklarınız varsa ve şehrin göbeğinde yaşıyor dahi olsanız, aracınızla en fazla bir iki saatlik bir mesafeye gidip tropikal doğanın tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.(buradaki doğal tropikal güzelliğin seviyesi, bizim ülkemizdeki tarihi eser bolluğu ile kıyaslanabilir).

    - büyük şehirlerde parklarda güvenlikler vardır ve akşam saat 8' de kapanır.

    - tütün ve sigara kullanımı bilinenin aksine oldukça yoğundur.

    - büyük şehirlerin her yerinde yoğun bir şekilde(özellikle son bir kaç yılda ciddi şekilde artmış olmakla beraber) evsizlere rastlamak çok normal bir durumdur.

    - inanılmaz eğlenceli ve renkli bir gece hayatına sahiptir.

    - yerel müziklerinin teknik arka planları gerçekten çok karmaşıktır.

    - inanılmaz sayıda motorlu kurye şehir içinde 7/24 servis yapmaktadır.

    - araç marka tercihleri ucuz olanlar için; chevrolet, hyundai, fiat, orta sınıf için; toyota, volkswagen, renault, mitsubishi,nissan ve pahalı sınıf için ise; volwo, bmw ve mercedes şeklinde ağırlıklı olarak tercih edilmektedir.

    - opel marka araç satışı chevrolet adı altında yapılmaktadır.

    - ağız ve diş bakımı konusunda hassastırlar(orta ve üst tabaka için konuşuyorum).

    - meditasyon, judo, karate, kung-fu vb doğu felsefesine ait eğitim, felsefe ve öğretilerini direkt olarak menbaından öğrenme imkânınız vardır, oldukça yaygındır ve fiyatları da iyi bir araştırma yaptığınız taktirde epey uygundur(1900' lerin başında doğudan çok sayıda göç aldığı için).

    - kadınları genel olarak gerçekten çok güzel ve ters orantılı şekilde düşük bir egoya sahiptir.

    - apartmanınıza bir sipariş geçtiyseniz genelde kapıcılar sizi her dairede bulunan bir telefon ile arar, siparişlerini asansöre koyar. fakat eğer saat akşam 10' dan sonra sipariş verdiyseniz, gasp riski dolayısıyla siparişinizi elden almanız gerekmektedir.

    - alkol (belli türler için) gerçekten ucuzdur.

    - pastanelerde, restoranlarda, benzin istasyonlarında, kafelerde ve fırınlarda dahi alkol satışı yapılmaktadır.

    - apartman dairelerinin genelde bir mutfak ve bir ana salon girişine açılacak şekilde iki adet kapısı bulunur. çoğunlukla bir banyolu oda bulunur ve ekstra banyo oldukça olağan bir şeydir(kişisel ve misafir mantığı ile tasarlanmıştır). her evde azımsanmayacak büyüklükte bir çamaşırlık bölümü bulunur. burada bir adet lavabo ve çamaşırları asmak için kullanılan makaralı bir sistem vardır.

    - belli semtler dışında dışarıya araç park etmek, hırsızı çalmaya buyur etmekten farksızdır.

    - yahudi nüfusu oldukça yoğun olmakla beraber, tahmin edeceğiniz üzere ekonomik olarak güçlü bir pozisyondadır.

    - ayahuasca ritüelleri oldukça yaygındır. (bkz: ayahuasca) (bkz: dmt)

    - sokaklarda hayvan göremezsiniz ama her evde bir kedi ile karşılaşmanız oldukça olağandır :)).

    - görsel sanatlarda gerçekten çok başarılılar. alelâde birinin vücudunda sanat eseri vari bir veya birkaç dövme görmek oldukça normaldir.

    - yaşantıya genel olarak bireysel bir bakış açısıyla yaklaşırlar(bu çok sürpriz etkisi yaratmadı zannediyorum).

    - apartmanları genelde balkonsuzdur.

    - özellikle fps online oyun platformlarda (csgo, battlefield vb) baya başarılılar gözlemlediğim kadarıyla. ama sebebini bilmemekle beraber oldukça az battlefield oyuncusu olan ve asla breakthrough oynamayan bir kitleye sahip(ki en zevkli moddur, bilenler bilir). bu yüzden breakthrough oynamak için şili, arjantin, uruguay ve birleşik devletler sunucularına 100+ ping ile bağlanmam gerekiyor :/. (bkz: derdini sikeyim butonu)

    - spor salonları çok ucuz. özellikle smartfit adı altında tüm latin amerika' ya yayılmış oldukça kaliteli bir spor salonu ağı var. nerede olduğunuz önemli olmaksızın, üyeliğinizi herhangi bir smartfit şubesinde(hangi ülkede dahi olduğu önemli olmaksızın) kullanabiliyorsunuz.

    - vegan yaşam tarzı oldukça yaygın.

    - şehirdeki yollar(otobanlar ve bazı lüks mahalleler dışında) sinir bozucu şekilde bozuk.

    - otobanlarda sürekli yüksek meblağlarda bir geçiş ücreti ödeme durumu var(halâ nakit de kabul ediliyor eğer otomatik geçişiniz bulunmuyorsa).

    - elektrik prizleri 110v ve 220v şeklindedir. 220v olanlar genelde kırmızı olacak şekilde işaretlenir.

    - polisler baskıcı değildir. 2 yıldır aktif olarak şehir içi/dışı ve eyaletler arası araç kullanmama rağmen bir kez dahi çevirmeye girmedim.

    - özel sağlık sigortaları inanılmaz derecede pahalıdır.

    - düz vites ve otomatik vites araç alım satımlarında oldukça yüksek bir fiyat farkı vardır. bu yüzden, ağırlıklı olarak düz vites araç görürsünüz, otomatik olanlarının arka kısmında bildiğimiz otomatik ibaresi bulunur(evet halâ). otomatik vites taksi görmek de yine çok olağan bir durumdur.

    - osklen adında rio de janeiro' da kurulmuş üst kalite bir giyim markası mevcuttur.

    - alışveriş merkezlerine evcil hayvanınızla girebilirsiniz.

    - neredeyse gittiğim tüm açık bahçeli restoran ve kafelerde, açık alanda sigara içilmesi yasaktır.

    - corinthians taraftarları, palmeiras taraftarlarından pek haz etmezler :).

    debe editi: yazarlığın ilk haftasında debe' ye girmişim, çok teşekkürler! :) buraya ait farklı spesifik konularda önümüzdeki günlerde yine yazmaya devam edeceğim :)

    edit:
  • gelir dağılımı adaletsizliğinin doğurduğu her tür toplumsal sorunun ve şimdi de covid-19'un boyunduruğa aldığı, dünyanın en tehlikeli insan tiplerinin yanı sıra dünyanın en mutlu insanlarının da yaşadığı, dünyanın en berbat yerleşim birimleri olan favelaların da, dünyanın en güzel doğasına sahip topraklarının da sahibi olan güney amerika ülkesi.

    bu yazımda brezilya'nın kuzey eyaletleri ve daha çok amazonas bölgesini içine alan kısma yaptığım bir seyahatimi paylaşmak isterim. uzun bir yazı olacak dostlar. okumadım kardeş durumumuz yoktu diyecek arkadaşlardan, şimdiden af dileyerek başlıyayım.

    dünya değişiyor artık. eskiden amazon dendiğinde insanların aklına meşhur yağmur ormanlarına ev sahipliği yapan bölge gelirken, günümüzde, çoğu kişi ilk olarak bir e-commerce company olan malum dev şirketi düşünüyor. ben ise amazon'u dünyanın en güzel yerlerinden birisi olarak hatırlamaya devam edeceğim ve bu yazımda , doğadan zevk alabilenlerinizin, gezegenimizin en güzel köşelerinden birisi olan amazon bölgesinin bir kısmını içine alan brezilya topraklarında yapabileceği belki de en güzel seyahatin ipuçlarını vereceğim. böyle bir geziyi yapamayacak dostların bir nebze zihinlerinde canlandırabilmelerine yardımcı olabilirsek ne mutlu. kim bilir? insanlık, covid-19 sonrası yeniden dünyayı rahat rahat gezme şansı yakalayabilirse , buraları keşfetmek isteyen gezgin dostlarımıza da bir faydamız dokunsun böylece!

    ilk olarak 2000'li yılların başında gitmiştim bölgeye. 3 aylık yarı kültürel, yarı ticari bir brezilya seyahatim olmuştu. paris aktarmalı uçağımız ile sao paulo eyaletinin, o zamanlar dev bir pazaryerini andıran guarulhos havaalanına indik. bu havaalanı şimdilerde çok daha organize. yine şimdilerde thy'nin bu destinasyona direkt uçuşları var.

    keşkemeşinden dolayı nasıl bir yer olduğunun pek de farkına varamadığım sao paulo'da birkaç gün gezindikten sonra, kirişi kırıp, para eyaletinin başkenti olan belem isimli şehre 4 saatlik bir uçuşla varabildik.

    para eyaleti, o dönemlerde, sıklıkla türk vatandaşı misafir etmemiş olan bir bölge olsa gerek, valizimi beklerken, yakasında policia federal yazılı rozeti olan bir görevli yanıma geldi ve gayet kibar bir şekilde pasaportuma bakmak istediğini söyledi. baktıktan sonra da "dikkatli olun, hırsızlık bölgede biraz fazladır" dedi ve gitti. gerçekten de , nüfusuna oranla brezilya'nın en fazla suç işlenen şehri olabilir. neredeyse her dükkanın kapısı kilitli. dükkan görevlisi gelen müşteriye göre kapıyı otomat kullanarak açıyor. dükkan camları da kolay kırılan cinsten değil.

    amazon bölgesindeki ilk durağım olan belem şehri, brezilya'nın kuzeyinde yer alıyor. amazon nehrinin bir kolunun atlas okyanusu'na döküldüğü yerde kurulmuş. gördüğüm kadarıyla hem doğasının zenginliği ve hem de tarihi bir yer olması sebebiyle, seyahatimin gayet ilginç olacağından emindim. ilginç de başladı!

    iki günlük belem şehri gezintim sırasında, insanların, gezerken denk geldiğimiz 3-5 değişik yerde , bu videodakine benzer şekilde `cima` ettiklerine şahit oldum. bankamatik, ara sokaktaki kilisenin arkasındaki loş bölge, alışveriş merkezi tuvaletleri , parklar-bahçeler gibi yerler hallenme için popüler. rahat insanlar vesselam.

    ama benim aradığım bu değildi. tok sesli seslendirme üstadı amcaların seslendirdikleri ve "ah bir gün oralara gider miyim" diye iç çekerek izlediğim belgesellerdeki egzotik amazon bölgesine varmışken bunun tadını çıkarmalıydım. birlikte gezdiğim ve aslen bölge yerlisi olan brezilya'lı arkadaşıma, doğayı daha fazla görmek istediğimi söyledim. nehirde gemi ile uzun bir yolculuk yapmaya cesaretimin olup olmadığını sorduğunda, neden olmasın dedim ve başladık.

    başlangıc noktası : para eyaleti, belem şehri

    ilk durak : para eyaleti, santarem şehri

    ikinci durak : amazonas eyaleti, manaus şehri

    son durak : rondonia eyaleti, porto velho şehri.

    belem limanından hareket ettik. nehir üstünde, yaklaşık 2 günlük bir seyahate başlamış olduk. seyahat ettiğimiz gemilere barco deniyor. gemi 3 katlı. biz kamaralı bilet almıştık. 10 metrekarelik bir odada uyuyacaktık yani. fakat bizim dışımızda yaklaşık 200 yolcu bu şekilde hamaklarda uyuyordu. onların bileti, bizim biletimizin yarı fiyatına idi.

    amazon nehri gerçekten devasa. kimi yerlerinde, nehrin karşı kıyısını göremiyorsunuz.. o kadar geniş. fakat bizim gemimiz, sürekli kıyıya yakın seyretti ve kıyılardaki yerleşim birimlerini, köyleri ve küçük şehirleri görme fırsatımız oldu. neredeyse her yerli kabilenin yerleşim alanlarının yakınlarına ahşaptan da olsa bir kilise inşaa etmişler. yüksek ihtimalle misyonerler amazon bölgesinin her köşesinde yaşayan ve şehir hayatı ile tanışan çoğu amazon yerlilerini çoktan hristiyanlık ile irşat etmişler.

    gemimiz 3 katlı demiştim. aynı zamanda kargoculuk da yapan bu gemiler, kargoları ilk kata koyuyor. boşluklarda hamaklar var. ikinci katın da tamamı hamaklarla dolu. üçüncü katta bir kantin ve kamaralar ve gemi kaptanının kumanda odası var. kantin 24 saat açık, gece uyku vakti hariç sürekli, müzik son seste sabit çalıyor. kantinin olduğu kısım havadar. masalar ve sandalyeler var. su gibi bira içiliyor, habire tüten mangal dumanı altında, ya balık ya da et pişiriliyor. bu videodakine benzer şekilde eğlene eğlene seyahat ediyor insanlar. seyahat esnasında en az 50 kişi ile kırk yıllık dostmuşuz gibi sohbet ettik, çok eğlendik. gerçekten çok mutlu insanlar. fakat yine şaşmadı ve gece yarısı , geminin sağında solunda yiyişenlere denk geldik. "kusura kalmayın, rahatınız bozduk" diyerek özür dileyip odamıza geçtik. onlar da sağolsunlar, kusura bakmadılar. gülümseyerek karşılık verdiler.

    yol boyunca belli bölgelerde pembe amazon yunuslarını da gördük. adına boto diyorlar. onun dışında pirarucu isminde 2 metreye kadar boyları olan devasa yayın balıkları da var. kıyıya yakın bölgelerde seyrederken, sıklıkla, jacare ismi verilen timsahları mutlaka görüyorsunuz, ve şanslıysanız amazon'a has , onça isimli bir jaguar çeşidini de görebilirsiniz.

    iki günlük gayet keyif aldığımız yolculuğun ardından santarem isimli, amazon nehrinin bir alt kolu olan tapajos nehri kıyısında, zamanında portekiz tarafından kurulmuş şirin bir şehre geldik. beira rio isimli, çok tatlı insanların işlettiği bir pansiyonda 3 gün konakladık. bu şehirden gerçekten çok keyif aldım. hayatımda gördüğüm en egzotik plaj buradaydı. hem de bir nehir plajı. adı alter do chao yağmur sezonunda ortada plaj falan yok. bildiğin normal bir nehir görüyorsun baktığında. fakat güneşli sezonda, nehir suları çekildikten sonra altın renkli kumu ile dünyanın en egzotik plajı ortaya çıkıyor. bu plajı çıplak gözle gördükten sonra, sting ve prens charles'ın bölgede ev satın aldıklarını duyduğumda şaşırmadım. keşke, doğacak bir fırsat, yolumu tekrar alter do chao denen bu güzel yere düşürse.

    santarem'de bulunduğumuz süre boyunca, bol bol nehir balıklarından oluşan menülerle beslendik. ayrıca bölgeye has maniçoba ve tacaca isimli geleneksel lezzetleri de denedik. tacaca'ya bayıldım.

    tekrar yola çıktık ve 2,5 gün sürecek bir başka nehir seyahati için barco ile manaus'a doğru hareket ettik. ilk gemi tecrübemiz gibi keyifli geçti. manaus'a yaklaştığımızda, yanımdaki arkadaşım , geminin üst katından nehre doğru bakmamız gerektiğini söyledi ve ekledi ; " az sonra , doğanın en fenomen hallerinden birisini göreceksin". sanırım görmeye de başlamıştım. encontra das aguas , yani, suların buluştuğu yer. rio negro ve rio amazonas nehirlerinin birisi kara diğeri de ak olan sularının birbirlerine karışmadan buluştukları nokta! gercekten çok çarpıcıydı.

    manaus şehri amazonas isimli eyaletin başkenti. yaklaşık 3 milyon nüfuslu koca bir şehir. şu sıralarda covid-19 un brezilya'daki en fazla zarar verdiği bölgelerden. umarım çabuk ayağa kalkarlar. 15 gün geçirdik orada , belki bir 15 gün daha geçirsek sıkılmazdım. kalbim onlarla.

    gördüğüm en nefis tiyatro binası manaus şehir merkezinde. tiyatroda sanat icra edilir ama bu tiyatro binasının kendisi de bir sanat eseri.

    amazon doğal hayatının küçük bir kesitini deneyimleyebileceğiniz museu da amazonia 'yı ziyaret edebilirsiniz.

    manaus'un denize kıyısı yok diye üzülmeye de gerek yok, amazon nehri plajlarından punta negra plajında, bildiğin plaj keyfini yaşayabilirsiniz.

    şehrin gezilecek bir dolu yeri var anlayacağınız. ama gezi amacı doğa ve amazon yerlileri olanlar için manaus tam bir cennet.

    turistlerin ziyaretine açık bir yerli kabilesi olan dessana tukana'yı ziyaret edebilirsiniz. ya da haftada 3 gün iki gece turist ziyaretlerini kabul eden tatuyo kabilesini ziyaret edebilirsiniz.

    bölgenin yemeklerinden "vatapa" ve "tambaqui balığı kaburgası" harikaydı. söylemeden geçemeyeceğim.

    manaus'tan ayrılık ve yeni bir gemi yolculuğuna merhaba deme vakti geldi ve porto velho'ya doğru yola çıktık. amazon nehrinin nefis doğasını seyrede seyrede 2 gün kadar nehirde aynı mutluluk ve keyifle , neredeyse 300 adet bölge halkından yolcu ile birlikte yola devam ettik. yolculuk boyunca, nehir suyunun yükseldiği yerlerdeki yerleşim birimlerinde, nehir suyunun taşarak semtlerin içine kadar girdigini gördük. santarem bölgesindeki nehir suyunun çekilmesinin aksine , bu tarafta suyun yükselmesi ilginçti. birçok ev su altında kalmıştı. bölge yerlilerinin hayatının ne kadar zor olduğunu anlamak kolay oldu. insanlar, nehir suyu yükseldiği zaman, evlerinin bahçelerinde yılan, timsah gibi hayvanları yakaladıklarını anlattılar . bol bol hafazanallah dedik dinlerken.

    rondonia eyaletindeki bir başka amazon bölgesi şehri olan porto velho'ya vardığımızda, bölgedeki meşhur yüksek suç oranı ve alışveriş yaptığımız marketin soyulmasına şahit olduğumuz için, orada pek uzun kalmak istemedim. ama allah yüzüme baktı, flor do maracuja isimli bölgeye has bir festivale katıldık . renkli idi, keyif aldık. porto velho'dan ayrıldık.

    bu seyahati bitirdikten sonra, peru'ya geçtim. sonra da asya'ya geri döndüm. defalarca brezilya'ya gitmeme rağmen, bölgeyi tekrar ziyaret etme şansım olmadı. ömür dolmadan ilk fırsatta ailemi de oralara götürmeyi umuyor ve bu uzun gezi anımı sabredip okuyan dostlara teşekkür ediyorum. haydi sağlıcakla!
  • tanıdığım ne kadar brezilyalı varsa italyan vatandaşlığı almaya çalışıyor. ne zaman biriyle tanışsam ikinci ya da üçüncü cümle benim dedemin babası italya'dan gelmiş oluyor. bizim selanik, makedonya vb göçmenleri gibi onlarda da sanirim bunu belirtmek bir statü göstergesi. birinci ya da ikinci dünya savaşı zamanı avrupa'daki bunalımdan kaçan italyanlar gemilere binip vaadedilen yeni topraklara göç etmişler. brezilya'da köleliğin bitmesi ile çok fazla çiftçi ihtiyacı olunca dünya kadar toprağı olan brezilya, kendi nüfusunu beyazlaştırma adı altında avrupa'dan gelenlere promosyon olarak toprak ve ev vermiş. özellikle avrupa'dan gelen nüfus brezilya'nın güneyine yerleşmiş. sadece italyanlar değil, nazi dönemi almanlardan da gidenler olmuş. hatta güneyde blumenau isimli bir alman şehri bile var. sanıyorum dünyadaki ikinci en büyük oktoberfest burada düzenleniyor. brezilya hükümeti almanlar ilk geldiklerinde nazileşme olur korkusu ile sokakta almanca konuşmalarına dahi izin vermemiş.

    neyse buradan çıkardığımız, nereye göçtüğünüze çok dikkat edin gençler, torunlarınız size dua da edebilir, sicilya'daki şaraphaneyi, bağları, italyan vatandaşlığını bıraktığınız için söve de bilir:)
  • brezilya'da:

    · kesme şeker üretilir ve kullanılır ama toz şekerden daha pahalı olduğundan sadece zenginler tarafından kullanılır.
    · sinemalarda kuyruk oluşmasının nedeni filmin iyi veya merak edilir olmasıdır ve bilet bulabilmektir (örnek: matrix).
    uçaktan inince otobüs ile servis yoktur çünkü tüm havaalanlarında olduğu gibi körüklerle doğrudan havaalanına girilir.
    · voleybol bildiğimiz voleyboldur. ayak-kafa-göğüs karışımı oyanan oyuna fut-voley denir ve plajlarda keyif olsun diye oynanır.
    · sinemada film izlerken arkadaslarinizla sohbet eder, yerinizden kalkıp gidip yiyecek-içecek alırsanız gerektiği şekilde azarlanırsınız terbiyesizliğiniz için.
    · şeker , taze meyve sularına sadece eğer meyve ekşi ise karıştırılır.
    · bu ülkede birilerine seslenirken ıslık kullanmanız bildiğimiz üzere kıroluk göstergesidir, bunu yaparsanız "köpek mi çağırıyorsun" diye üzerinize yürür ve döverler sizi.
    · en kuzeydeki kent ile en güneydeki kent arası 3.240 km'dir.
    · portekizce'nin dünyada en çok kullanılar dillerden biri haline gelmesinin nedeni portekizlilerin zamanında asya, güney amerika ve afrika kıtalarında bir çok yeri kolonileştirmeleri nedeniyle angola, cabo verde, brezilya, portekiz, çin ve hindistan'da bir çok yerde konuşulan dil olmasıdır.
    · coco denilen bitkinin türkçesi hindistan cevizidir ve sahil şehirleri dışında tüketilmez.
    · her türlü restoran mevcuttur. farklı iki tipte lokantalardan birinde yemekler kilo ile satılır. diğerinde ise sabit ücretle limitsiz yemek yiyebilirsiniz.
    sheraton otelinde bir fincan kahve için ödediğiniz para ile marketten 1 kilo taze çekilmiş kahve alabilirsiniz. normal yerlerde ise bir kahvenin fiyatı us$ 0,10 civarındadır.
    · kahvaltıda normal bildiğimiz kızartılmamış beyaz peynir tüketilir.
    · coca cola guarana'dan çok daha fazla satar.
    · coco=hindistan cevizi, laranja=portakal, uva=üzüm ... bunlar dışında bir çoğumuz tarafından bilinmeyen 100 ceşitten fazla meyve vardır.
    · 1994 yılına kadar mafyanın sokaklarda oynattığı lotarya devletin sayısal lotosundan daha fazla ilgi görürdü ve mafya bugune kadar tüm ikramiyeleri ödemiştir.
    · ilköğretim ve liseden 3 vardiya şeklinde eğitim alınır. yani gece okula giden ilkokul öğrencileri vardır ancak bunlar zamanında okuma yazma öğrenememiş yetişkinlerdir.
    · 1996 sayımına göre sao paulo şehrinin nüfusu: 9.839.066.
    · hatırı sayılır bir petrol rezervi ve üretimi olan brezilya'da 16 tane rafineri vardır.
    · çocukken "kızılmaske" okuyanların kolayca hatırlayacağı "eden'in bahçesi" afrika'dadır.
    · brezilya atlantik okyanusunun kıyısındadır, pasifik okyanusuyla hiç bir alakası yoktur.
    · rio karnavalı hazırlıklarına da 11 ay önceden başlanılır, gösteriye katılan yaklaşık 48.000 katılımcı için gösteride giyilmek üzere binbir renkte 48.000 değişik kostüm hazırlanır.
    · rio karnavalında gösteriler iki gün boyunca, her akşam saat 20:00'de başlayıp sabah saat 07:00' ye kadar sürer.
    · pizzacılardan birinin birkaç ay süren reklam kampanyasında evlere servis yaptıkları zaman 30 dakika içinde teslim edemedikleri zaman ücret alma haklarını kaybediyorlardı, birkaç sene önce bu uygulama bitti.
    · hap şeklinde olan diyet seker tabletleri yerine doğal ve kalorisi olmayan bir bitkinin suyu kullanılır dense de inanmayın, suda çözünmüş bildiğimiz sakarindir ve çaya kahveye damlatılır.
    · bankamatiklerden saat 22.00 den sonra güvenlik sebebiyle para çekmede limit yaklaşık 100 dolar karşılığı realdir.
    · banka çekleri yaygın olarak kullanılsa da 18 yaşından küçüklerin banka hesabı olmadığından çekleri de yoktur.
    · yukarıda bahsedilen çekler seyyar satıcılarda da kabul görür.
    · çay içme adeti olamdığından bildiğimiz demli çay bulunmasa da poşet çay her yerde bulunur.
    · türkiyedeki içli köftenin aynısı bütün lokantalarda kolayca bulunabilir. - bu doğru!
    · gece 12'den sonra kırmızı ışıkta duran arabalara ceza kesilir - böyle bir şey yok!
    · anayasada telefonla ilgili bir madde yoktur.

    brezilya hakkında ayrıntılı bilgi için: http://www.brezilya.com.br/
  • ciddi bir şekilde ivmelenerek artan covid-19 vaka sayıları ile ilgili bilgi içeren bir entry: (bkz: #109109762)
    (bkz: brezilya'nın 54.771 koronavirüs vakası bildirmesi)

    --- spoiler ---

    oncelikle bu kis mevzusuna bir aciklik getirmek gerekir. teknik olarak brezilyada mevsim yoktur. kuzey bolgeler, yani ekvatora yakin kisimlarda mevsimler sicak veya daha sicak diye sekilleniyor. su an cok yuksek vaka bildiren amazon eyaletinde hava 30-35 derece. yine en kalabalik eyalet olan sao paulo da hava en dusuk 20 derece civarinda gun ortasinda ise 25-27 dereceleri buluyor. ben de sao paulo'da yasiyorum ve evet kisin ortasinda evde sort tisort geziyoruz teknik olarak.

    vaka sayisina gelecek olursak, yaklasik 8-9 gun once burada normale donus basladi.
    henuz daha pik yapmadan yapilmis olan bu acilisin sonucudur bugunku test sonucu. ama aslinda durum tam olarak soyle, dun 20 bin kadar vaka aciklandi. aslinda teknik olarak bu sayi geride kalan gunlere baktigimizda 35 bin civari olmaliydi. yani dun aciklanmayan vakalar bugune sarkmis muhtemelen bugun ku gercek rakamda 40 bin civari olacakti muhtemelen. burada ki onemli nokta artisin devam ediyor olmasi.

    ayrica brezilya'daki iyilesen hasta sayisinin kriterine dikkat cekmek isterim. eger testi pozitif cikan biri 14 gun icinde hastaneye gelip islem/yatis yapmadi ise iyelesmis olarak kabul ediliyor. yani burada verilen sayi tamamen bir tahmin. teknik olarak dogruya yakin olsada diger tum ulkeler negatif test sonucu ile iyilesme tanisi koyuyor.

    peki neden brezilya'da sayilar cok yuksek. oncelikle brezilya devasa bir nufusa sahip. turkiye'nin 3 kati, bazi avrupa ulkelerinin 5-6 kati. o acidan bakildiginda, sayilar aslinda cok da yuksek degil ama durumun daha da kotulestigi ve sayilarin burada kalmayacagi asikar.

    brezilya'da eyalet sistemi mevcut ve eyaletler virusle olan savasi yonetiyor tabi ki federal hukumetin destegiyle. devlet baskani bolsonaro, teknik olarak bu viruse inanmiyor ve ilk gunden beri herd immunity yapilmasi gerektigini belirtiyor. ayrica eyaletlerin yaptigi covid ile ilgili harcamalarin gereksiz oldugunu ve bu eyaletlerin bu sekilde yolsuzluk yaptigini devamli soyluyor ki bir kac tane eyaletin bu sekilde isler yaptigi ortaya cikti ve bu nedenle tum valiler zan altinda kalmis oldu.

    gectigimiz gunlerde baskan, kendi secmenine, gidin hastanleri basin(invade), ve videolar cekin de gorelim yogun bakimlarin durumu nasilmis, solunum cihazi sorunu varmiymis dedi, ve bazi kisilerde gercekten hastaneleri bastilar.
    brezilya her konuda yavas bir ulke, virus ilk ortaya ciktigindaki saglik bakani mandetta, trump konuyla ilgili cok rahatti, hic bir sey olmaz gibi aciklamalar yapti, bizde sonucta bu adam amerikan baskani vardir bir bildigi diyip herhangi bir onlem almadik dedi. kendisi, karantinayi destekledigi icin baskan tarafindan gorevden alindi. sonrasinda gelen bakanda 1 ay gorevde kalip klorokin kullanimini onaylamadigi icin yine gorevden alindi. su an bakan olarak doktor olmayana eski bir general gorev yapiyor.

    ikinci bir sorun burada evlerin cok kucuk ve ailelerin bir arada yasiyor olmasi. yani bir kisi kaptigi an evdeki diger 5-6-7-10 kisi de otomatikman hasta oluyor. favela dedigimiz yerler bizdeki gecekondu mahallelerinden de dar sokaklari olan, hatta bazen sokaklari bile olmayan derme catma yerler.

    son olarak muhtemelen temmuz basi gibi hastalik burada pik yapacak ve cesitli projeksiyonlara gore toplamda 17 milyon kisi infekte olup, yaklasik 150-200 bin arasi da olum gerceklesecek.
    --- spoiler ---
  • garip ülke. ronaldinho'nun transferiyle ilgili haberleri okurken fark ettim de;

    alex konuyla ilgili olarak, “ronaldinho ile sadece brezilya’dan ve sambadan konuştuk” dedi.

    bu adamlar oturup sambadan ne konuşuyorlar acaba?

    "iyi kıvırdı ha, güzel kıvırdı, yalnız kabul edelim güzel kıvırdı..."
  • kendisiyle ilgili pek iyi olmayan düşüncelerimin yarım saat önce soyulmamla sıfıra indiği ülke. şöyle ki, pazartesi dönüyorum, burada tanıştığım, hostum falan veda partisi düzenlemiş. oradan dönüyoruz, apartmanın olduğu köşeye döndük, hostum koşmaya başladı. gerçi hep koşuyor, ben de yine aynı zamanlardan biri, şaka yapıyor sandım. bu düşünce ensemde beliren bir elle sona erdi. portekizce konuşuyor ibne, anlamıyorum ki. sonra bir başkası daha geldi, 10 saniye geçmemişken, boğuşuyoruz. ben ellerimle telefonumu ve cüzdanımı kavramışım, bu sırada ilk gelen eleman cüzdanımı buldu ve sert şekilde ceketimin cebinden çekmeye başladı. ilk yumruğumu orada salladım, canım gaspçım geriledi. tabi bu sırada cep telefonum boşta kaldı, diğer eleman telefonu kaptığı gibi çekti, telefonun yarısından ben tutuyorum, yarısından o tutuyor. 8-9 daha yumruk salladılar ve gitti telefon. gece saat 5, apartmana 50 metre kala yerde çökmüşüm, hostum çoktan apartmana girip daireye bile çıkmış. kendisi sanıyormuş ki ben hallederim, lan apartmanın kapısını açık tut, ya da izle bari, mal mısın arkadaş?

    neyse, bir burun kanaması ve yeni aldığım lumia 920'yle kurtuldum. ölmek de vardı, o olmadığı için sevineyim bari, ne yapayım amk?

    eve girip titreyerek polis dedim, bu çok umutsuzca bir yakarıştı. biliyorum ki brezilya polisi beceriksiz, bir o kadar da umursamaz. zaten gecenin bir yarısında telefonumu çalan 2 adamı nerden bulacak lan, pazartesi dönüyorum üstelik, kalmış 1.5 gün. neyse efendim, brezilya tehlikeli derlerdi de bu kadar olacağını sanmazdım. insan başına gelmeden anlayamıyormuş tabii, siz siz olun, bu ülkeye giderseniz ve gece dışarı çıkarsanız ya telefonunuzu evde bırakın, ya da ayakkabınıza falan saklayın, benden söylemesi.

    edit : şehir porto alegre. suç oranı en düşük olan şehirlerinden birisi. gerçekten de çok düşük yahu.

    edit 2 : polisle olan maceramı anlatayım. az önce polis istasyonundayım. adamların bana sordukları ilk soru akşamüstü 6'dan sonra portekizcem olmamasına rağmen neden sokakta olduğumdu. şaka gibi, suçlu benim sanki, beni soktukları durum kabul edilemez. ardından belgelerim olup olmadığını sordu, mülteci olup olmadığımı öğrenmeye çalıştı. polis beni soyulurken görmemiş, bu nedenle bir şey yapamazmış. işin en komik tarafı, benim polis merkezine giderken beni soyan adamları gördüm, bir televizyonu parçalamaya çalışıyorlardı. kavga mı etsem diye düşündüm ancak hostum yani evinde kaldığım kız polise söylersek gözaltına alınabileceklerini söyledi. güvenmez olaydım, polis adamları sorgulamayı bırak, beni yalancı konumuna soktu. beni 7 saat önce soyan adamlar oradaydı, ama kimse bir şey yapmıyordu. ingilizce olarak polisin görevinin güvenliği sağlamak olduğunu söylesem de umut yoktu, istasyonu terkettim. ardından büyükelçiliğe mail atarak durumu anlattım, şimdi onlardan gelecek cevabı bekliyorum, eğer cevap verirlerse tabii.

    edit 3 : izmir'e gideceğim gün havalimanına yerel bir gazeten geldiler, röportaj verdim. haber duyulunca brezilya polisi özür diledi, büyükelçilik olaydan haberdar olduğunu söyledi. hafif derecede de ünlü oldum lan galiba. bir sürü brezilyalı ekleyip olayı duyurduğum için teşekkür ediyor, turist olmasan haber değeri taşımazmış. haberin linkini de vereyim;

    http://zerohora.clicrbs.com.br/…uranca-4239714.html
  • dünya üstünde medeniyetle henüz temasa geçmemiş 100 kadar kabile kaldığı zannediliyor, ve bunlardan yarısı brezilya'da, peru sınırında.

    adamlar pek dokunmuyorlardı bu yerlilere, ama amerikalı zengin turistler helikopter kiralayıp bu yerlileri izlemeye bakmaya filan geliyorlarmış. (bunlar eski hollywood filmlerindeki snob zenginlerin ete kemiğe bürünmüş halleri resmen)

    brezilya hükümeti de artık bu sektörden ne kadar çok ekmek çıkabileceğini fark mı etti nedir, kendileri bu yerlilerin fotoğraflarını çekip dünya basınına dağıttılar: http://www.msnbc.msn.com/…728/displaymode/1107/s/2/

    a be ibibikler... başının üstünden dakka başı helikopter geçen yerliler ne kadar modern dünyayla temasa geçmemiş sayılabilir allahasen? bırakın adamları kendi haline be. karnavalınız var zaten, turistik gelir olarak yetmiyor mu?

    delirtecekler yerlileri ha... sürekli kafamın üstünden anlam veremediğim dev bir demir kuş geçse ben de deliririm.
  • * amerikalıların ve arjantinlilerin sevilmediği bir ülke.
    * bayanların futbol maçlarının bile tvde yayınlandığı ülke
    * para biriminin ytl ile birbirine yakın değerlerde olması nedeniyle fiyat karşılaştırmalarının yapılmasının kolay olduğu ülke
    * ırkçılık değil para nedeniyle insanların şiddete maruz kaldığı ülke. rolex vs takmanın cesaret ve dikkat istediği ülke.
    * bazı kasabalarının afrika köyleri gibi göründüğü ülke
    * etin çok başarılı pişirildiği ülke
    * sol markasaıyla çok başarılı bir biraya sahip ülke
    * benzinin litresinin 1 euro'dan ucuz olduğu ülke
    * portekizcenin portekizden daha güzel bir tınıyla konuşulduğu ülke. (bu konuda zaten portekizlililer brezilyalılar için "onlar konuşmuyor şarkı söylüyorlar" derler)
    * çok güzel bayanlar ile çok çirkin bayanların bir arada yaşadığı, gelir dağılımı gibi güzellik dağılımının da dengesiz olduğu ülke. (tamam onlar çirkin değil bakımsız)
    * türkiye ile 6 saat fark olan ülke.
    * ortalama gelir düzeyinin hiç de iyi olmadığı ülke.
    * bazı bölgelerinde iltalyanların, almanların ve japonların yaşadığı ülke.
    * sao paolo'da bir türk camisi barındıran ülke.
    * genelde ucuz, donanımsız ve küçük motorlu araçların kullanıldığı ülke.
hesabın var mı? giriş yap