hesabın var mı? giriş yap

  • bu direkt benimdir. ama sirketimin benden baska calisani olmadigindan `ooo hava da süpermiş hadi erken çıkayım diyen patron` oluyorum. belki de bu ben degilimdir.

  • uzun bir süredir yalnız yaşıyorum.

    hapşırdıktan sonra, sanki etrafımda birileri varmış da bana "çok yaşa" demişler gibi, "hep beraber" derim.

    yalnız şimdi baktım da, bu bildiğin delirmek için yaptığım bir alışkanlık sanırım. evet.

    ha bir de şey var bak onu unuttum. canım sıkıldığında ve delirecekmiş gibi olduğumda louis c.k. videoları izliyorum. evet ezberlemiş olabilirim ama daha iyi bir terapi yöntemi bilmiyorum.

  • isminizi burada görmek insana o kadar ilginç duygular hissettiriyor ki. daha geçen hafta oturduk sizinle, "odama gel kahveye, hep ben mi geleceğim?" dediniz. inanılır gibi değil şu an bu.

    her operasyona en önden koşan, gözünü kırpmadan bölücü hainlerin kökünü kurutan biriydiniz komutanım. böyle 2 satırla anlatılacak gibi değil kahramanlıklarınız.

    birlikte sabahlara kadar hainlerle mücadele etmemiz, kahramanca çatışmalara girip o şerefsizleri cansız olarak getirmeniz, bunun ardından yaşadığınız ve yaşattığınız haklı gurur hayatım boyunca hep aklımda kalacak.

    biz size minnettarız, hakkınızı helal edin bize. gözünüz arkada kalmasın, gebertildi o hain. keşke elimizden fazlası da gelebilseydi. pırlanta gibi 2 evladınız bize emanet, rahat uyuyun.

  • aga ne diyelim. allah bin tane peygamber göndermiş yine ıslah edememiş bu coğrafyayı. tartıştığımız konuya bak. oruç tutan tutmayan birbirine hayvan falan diyor. adamlar bugün galaksimizde ne oluyor deyip uzay boşluğuna kök salarken, biz bugün ne giysek, bugün hangi mezhep çatışması var, hangi örgüt ne amaçla kelle kesiyor ya da oruç tartışması yapıyoruz. biz oyuncu değil oyuncağız lan. bir tane iskandinav ülkesinde böyle kısır saçma bir tartışma döner mi, hayır. allah var diyen emirdir diyen tutar, ben tutmuyorum diyen tutmaz kime ne? vallahi kafamı duvarlara vuracağım. bu ülkede yaşamak, bu salak tartışmaların beynimi işgal etmesinden o derece sıkıldım.

  • 1715-1718 osmanlı venedik avusturya savaşı'nın bir safhasıdır. osmanlı ordusu bu savaşta ağır yenilgi yaşamıştır.

    1715 senesinde osmanlı imparatorluğu, karlofça antlaşması ile kaybettiği toprakları geri almak için venedik'e savaş açmıştı. savaşın ilk yılında mora'yı venedik'in elinden almayı başarıp, girit'in bazı bölgelerindeki venedik varlığına son vermeyi başarmıştı. bu olaylardan sonra, 1716 senesinde avusturya, venedik'in yanında savaşa dahil olmuştu.

    vezir-i azam silahtar/şehit ali paşa komutasındaki osmanlı ordusu 1716 senesinin baharında istanbul'dan ayrıldı. ordu filibe'ye vardığında kırım hanı 40 bin kişilik ordusuyla osmanlı ordusuna katıldı. fakat kısa bir süre sonra rus tehdidinden dolayı ordusunun yarısını alıp topraklarına döndü. diğer yandan vezir-i azam ordusunun bir kolunu korfu adası'nı kuşatmaya gönderdi. avusturya'nın ani savaş ilanı sebebiyle orduya yeteri kadar takviye de yapılamamıştı. kısacası osmanlı ordusu bu haldeyken temmuz ayında belgrat'a ulaştı.

    prinz eugen komutasındaki avusturya ordusu da harekete geçerek petrovaradin'e gelip ordugahını buraya kurdu. bu duyumu alan osmanlı ordusu hemen petrovaradin'e doğru harekete geçti. ilk temas, öncü kuvvetler arasında yaşandı. öncü kuvvetlerin karlofça'daki ilk çarpışmasında osmanlı galip gelmişti. 5 ağustos'a kadarki ufak çaplı çarpışmalarda osmanlılar üstünlük göstermişti.

    3 ağustos günü osmanlı ordusu petrovaradin kalesi'nin önüne geldi. iki taraf 2 gün hiç hareket etmedi. şehit ali paşa'nın ordusu 100 bin civarında, prinz eugen'nin ordusu 70 bin civarındaydı. 5 ağustos sabahı prinz eugen'in ordusu aniden taarruza geçti. bu ani taarruz karşısında osmanlı ordusu çözülmeye başladığı esnada vezir-i azam şehit ali paşa son çare olarak merkezden hücum etmeyi denerken tüfek mermisiyle öldürüldü. vezir-i azamın ölümü üzerine osmanlı ordusu iyice dağıldı. yaklaşık 5 saatlik meydan muharebesinin sonucunda avusturyalılar galip gelen taraf oldu. osmanlı ordusu perişan bir halde belgrat'a geri çekildi.

    savaşın sonucunda osmanlı ordusunun diğer kolunun yürüttüğü korfu'daki kuşatma da kaldırıldı, venedikliler voniçe'yi ve preveze'yi ele geçirdi. savaştan yaklaşık bir yıl sonra prinz eugan, osmanlı ordusunu tekrar mağlup ederek hem temeşvar'ı hem de belgrat'ı ele geçirmeyi başardı. savaştan sonra kutsal roma imparatoru vi karl bir mektup yollayarak prinz eugen'i tebrik etmiştir. papa ix. clemens de kutsanmış bir şapka ve kılıç göndererek prinz eugen'i ödüllendirmiştir.

    kaynaklar:
    + ismail hakkı uzunçarşılı - osmanlı tarihi - cilt: 5 - türk tarih kurumu yayınları - 6. baskı.
    + midhat sertoğlu - mufassal osmanlı tarihi - cilt: 5 - güven yayınevi - 1971.
    + hakan karagöz - pasarofça barışı’na giden süreçte osmanlı-habsburg rekabeti (1716-1717) - 300. yılında pasarofça antlaşması sempozyumu bildirileri - msü yayınları - 2019.

  • bu başlıkları benim hayat hikayemi yazmam için açtığınızı düşünmeye başlayacağım neredeyse :)

    1994'ün 4 mart'ında tam da bu başlıktaki gibi evlendim. o günden bugüne 25 yıldır da aynı adamla evliyim (en sonda size daha büyük bir bomba paylaşacağım.

    geçmişe dönecek olursak; eşimle bir yıl önceki haziranında tanışmıştık, bodrum'da aynı otelde çalışırken. ben bilmiyordum ilk başta ama eşim meğerse görür görmez aşık olmuş bana, ben bu kızla evleneceğim diye kararını bile vermiş. bense onu arkadaş olarak değerlendiriyor ve allah'da biliyor ya hiç bir şeyden de şüphelenmiyorum. yaklaşık iki hafta sonra bir gün dedi ki "ya böyle böyle düşündüm ve hissettim seni ilk gördüğümde, ama sonra baktım sende hiç öyle bir his ve niyet yok, vazgeçtim". ben ki cin geçinirim, şok oldum bunu duyunca "hadi ya, vallaha mı" falan diye saçmaladım sanırım. fakat içime de düştü bir şeyler sonrasında. neyse 2-3 gün sonra baktık el ele tutuşmuşuz. aileden uzağız zaten, kendimize bir yaren bulmuşuz, derken sevgili olduk. temmuz 1'de baktım söz yüzüğü almış bana. işyerinden arkadaşlarla bir restaurant'ta yiyip-içip taktık yüzükleri. nişanlandık kendi aramızda böylece. ben 20'yim o anda, eşim 23. bodrum'dan da marmaris'e geçtik o ara, iş değişikliği falan.

    "ağustos ayında evlenelim biz" diye geldi bir kaç gün sonra. dedim "yok artık, daha neler. aileler tanımıyor birbirini, lojman köşelerinde sürünüyoruz çalışıcaz diye.ne bu acele?". bir-iki daha söyledi, baktı ben direnç gösteriyorum, "iyi tamam, gidip ailelerle tanışalım o zaman en azından" diye strateji değiştirdi. neyse biz gittik eylül ayında önce benim ailemle, ki bende aile neredeyse yok gibi bir şey. babam ölmüş, annem yurt dışında, iki ablam var sadece iki de enişte. sonra onun ailesiyle, onun ailesi geniş ama dağınık, tanıştık. acele etmeyin falan sözlerinin ardından döndük geri. bu arada oteller kapandı, sezon bitti falan derken benimki işsiz kaldı. marmaris'teyiz ve kışın in-cin top atıyor o yıllarda orada. ben işe gidiyorum, eşim evle ilgileniyor. ama ne ilgilenmek; çiçek gibi her yer, uyanıyorum sofra hazır, yemekler pişmiş, çay demlenmiş. işe gidicem iş kıyafetlerim yıkanmış, jilet gibi ütülenmiş hazır. roller değişmiş ama olması gereken bu değil mi zaten. ben de maaaşı alıyorum eve bırakıyorum. öyle takılıp gidiyoruz. bu arada marmaris'te eşimin geniş bir çevresi var, beni hepsiyle tanıştırıyor. fakat enteresan bir şekilde herkese beni "eşim" diyerek takdim ediyor (buraya bir mim koyalım lütfen).

    yılbaşında bana küçük bir paketle geliyor. "allah allah, paramız da yok, ne aldı acaba" diye paketi açıyorum, içinden bir alyans çıkıyor. "ne bu diyorum", "yeni yıl hediyesi" diyor. "eee seninki nerde" diyorum, "param bir tanesine yetti" diyor. güler misin, ağlar mısın? ve biz yaza evlenmeye karar veriyoruz.

    eşim yılbaşından sonra bir kursa başlıyor. şirket yabancı ve kursu başarıyla tamamlar da işe alınırsa şartlar çok iyi. mart'ın 2'sinde kurs bitiyor ve eşim işe alınıyor. şirket işe başlarken bazı evraklar istiyor ve film de burada kopuyor.
    eşim eve surat beş karış geliyor. ben zannediyorum ki işe alınmadı: "boş ver, üzme canını, sezon açılacak zaten, başka bir iş bulursun" diyorum. "işe alındım ben, canım ona sıkkın değil ki" diyor. "eee, sorun ne o zaman" diyorum. "ben başvuruda medeni durumumu evli olarak belirttim, belgelerde bekar olduğum görülecek, adamlar 'yalan beyan da bulundun' demezler mi bana" diyor. "eee, n'olcak pekiyi şimdi" diyorum. sıkı durun! "bizim acilen evlenmemiz lazım" diyor. "başvurumuzu yapalım, zaten bir ay sonraya gün veriyorlarmış, ben o arada iş yerini oyalarım. ağustos'ta da düğünü yaparız" diyor.
    o yıllarda evlenmek için bu kadar fasarya gerekmiyor. 1-2 evrağı halledip ertesi gün başvuruya gidiyoruz. adamlar evrakları alıp "yarın sabah 10'da gelin, nikahınızı kıyalım" diyorlar!!!. nasıl yani? falan oluyoruz. bir ay sonraya gün verme, düğün salonunda, yazın olan düğünler içinmiş. tabii allah'ın marmaris'in de mart'ta kim sıraya girecek evlenmek için. şakayla karışık azıcık didiştikten sonra şahitleri ayarlayıp ertesi gün sabah nikaha gidiyoruz. hiç unutmam üzerimde lee cooper kot, levi's bordo bir t-shirt vardı. paramız olmadığı için eşime benimkiyle alakası olmayan dandik bir alyans alıyoruz, şahitlerle de orada buluşuyoruz ve evleniyoruz.

    yukarıda mim koymuştum ya hani.o kısım da şu; eşim herkese evli olmadığımız halde evliyiz dediği ve bana da dedirttiği için nikaha kimseyi çağıramıyoruz. nikahın akşamı saat 9'da mesaiye gidiyorum ben. çünkü iş yerimde de herkes beni, zaten evli biliyor. dolayısıyla evlilik izni bile kullanamıyorum.

    en büyük bomba şimdi geliyor. biz nikahı yaptıktan sonra ağustos'ta işlerimiz yoğun olduğu için, zaten kim uğraşacak düğün işiyle deyip, aileler de 'evlendiniz nasılsa' diye olaya baktığından düğün yapmadık. kız isteme zaten olmamıştı. böylece kuru bir nikahla evlenmiş olduk. bomba ise şu: bu aşamalar atlanınca aileler tanışamadı. şu an 25 yıllık evliyiz, aileler birbirini hala görmüş, tanışmış değil. ben onun ailesini, o da benim ailemi tanıyor, o kadar.

    belki de uzun süren evliliğimizin sırrı budur, kim bilir...

  • gelen mesaj :
    ...
    cevabım :
    ....
    gelen cevap :
    klasizm ve klişelerden arınmış bir ruh hali yansıman var ve bu beni çekti seni detaylarınla tanımayı isterim.

    (bkz: vay anasını)

  • ulen adamlar 70lerde cocaine diye şarkı yapmış dünyayı sallamış

    yıl 2010 türkiye'nin megastarı kokain kullanıyor diye gözaltına alınıyor...

    mick jagger falan bizde olsa 30undan sonra mapus türküleri söylerdi.