hesabın var mı? giriş yap

  • 1969 yılında kapadokya'da bill ray tarafından çekilen bir fotoğraf.
    bbc türkçe'de hikâyesine yer verilmiş :

    "artık var olmayan bir zaman, samimiyet, mütevazilik ve yalınlık... tüm bu duygular ve belki de daha fazlasına duyulan bir özlemin yarattığı melankoli hali.

    bill ray'in life dergisi için çektiği bu fotoğraf insanda nostaljik hisler uyandırıyor.

    tıpkı yine life dergisi için çekilmiş, times meydanı'nda genç kızı öpen denizci fotoğrafı gibi. o ana, mekana ve zamana ait.

    fotoğrafçı bill ray de 1969 yılında nevşehir'de çektiği ve ikonikleşen bu kareyi, "bu tarihte bir andı. yaptığım o anı yakalamaktı" diye anlatıyor.

    1970 yılına ait olduğu sanılan fotoğraf ise aslında 1969 yılının eylül ayında çekilmişti.

    amerikan life dergisinin fotoğrafçısı olan bill ray ve muhabir nadine liber, 1969'da paris'ten istanbul'a geldi.

    onların 1 aylık türkiye turunun sonucunda ortaya çıkardığı içerik, derginin 17 nisan 1970 tarihli sayısında yayımlandı.

    o özel dosyanın kapağında ise türkiye'de yaklaşık 50 yıl sonra ünlenecek olan fotoğraf vardı.

    adının "lokanta" olduğu sanılan o fotoğraf, fotoğrafçısı bill ray tarafından "postacı" olarak adlandırılmıştı.

    bugün 83 yaşında olan bill ray, 50 sene önce çektiği kareyi "en iyi fotoğraflarından biri" olarak tanımlıyor.

    new york'taki evinden bbc türkçe'ye konuşan fotoğrafçı, 1969 yılının eylül ayında çektiği karenin ve bir aylık yolculuğun hikayesini anlattı."

    buradan sonrası copy paste değil alın teri. kulak teri de olabilir.

    "karşımdaki mükemmel görünen bir adamdı.
    onu gördüğüm anda kalakaldım. tanrıya şükür leica kameram boynumdaydı ve fotoğrafı çektim. iyi olacağını biliyordum.
    life dergisi için fotoğraf çekiyordum ve o sırada paris'teydim. fotoğraflı bir türkiye haberi yapma işi oluştu. 50 yıl geçti üzerinden. hatırlamak için o sayıya bakmam gerekiyor.
    o güzel sahiller el değmemiş henüz yapılaşmamış hâldeydi. turistlerin buraya gittiğine dair haberler duyuyorduk. ucuzdu, yemekler harikaydı, şarap güzeldi.
    elbette bu yolculuk bana inanılmaz yerler gezerek inanılmaz fotoğraflar çekme fırsatı sundu. ilk olarak istanbul'a gittik. bir araba kiraladık. oradan sahil hattını takip ederek efes harabelerine doğru güneye indik.
    daha önce bir gezi rehberinde görmüştüm. kayseri yakınlarında bir yerden bahsediyordu. bu yeri kesinlikle görmelisiniz, diyordu. iyi bir fotoğraf çıkacağını düşünerek oraya gittik. istediğim fotoğrafı çektiğime emin olduğumda öğle zamanıydı. oraya özgü bir lokanta buldum. yemeğimi yedim. keyfim yerindeydi. tam kalkmak üzereydim ki bu adamı gördüm. o tam o sırada yemeğini bitirmişti ve sigarasını yakmak üzereydi. rahat bir şekilde oturmuştu. kadraj mükemmel görünüyordu. ben de fotoğrafı çektim.
    kameram o sırada boynumdaydı. her an hazır olmalısınız. yani tam anlamıyla spontane bir andı.
    aramızda hiçbir konuşma geçmedi. ona sadece o şekilde kalmasını işaret ettim. o şekilde durması için "dur" işareti yaptım. sanırım profesyonel bir fotoğrafçı olduğumu anladı. tabii arkadaki garsonun arka planda neden o kadar iyi durduğunu ancak tanrı bilir. aynı zamanda yine arkada duran atatürk madalyonu. o da bu fotoğrafı mükemmel yapan nedenlerden biri. ama onu oraya ben koymadım. zaten oradaydı.
    öncelikle bakar bakmaz bu adamın türkiye'de olduğunu anlıyorsunuz. burası new york, paris değil. her şeyi anlatıyor size.
    tek yaptığım hareket kadraj için birkaç santim sağa veya sola kaymaktı. bu kadrajı seçtim çünkü kompozisyon böyle daha doğruydu. ayrıca ışığın da adamın suratına böyle düşmesini istedim. ışığın insanların bir yanına ,aynadaki gibi, vurmasını çok severim. vermeer'in yaptığı gibi.
    fotoğrafçılığın varlık sebebi anı yakalamaktır. bu kare tarihteki bir an, bir yerdeki o an. bunun için fotoğraf çekersiniz. yaptığım buydu.
    1953'ten beri dünyayı gezerek bunu yaparım. bu türkiye'deydi. mesela fotoğrafı moskova'da çekseydim arkada lenin olsun isterdim.

    bu adam koçak'ın postane müdürüydü. ve belli ki giyinmeyi ciddiye alan biriydi. çok güzel giyinmişti. dahası fotoğrafın çekilmesinden de hoşnut gibiydi çünkü iyi giyindiğini biliyordu. umarım fotoğrafı görmüştür çünkü benim gösterme şansım yoktu.

    bu oldukça büyük bir baskı.( fotoğrafın bir örneğini gösteriyor.) dia'dan bastım. bunlar artık yapılmıyor galiba. bu en iyisiydi.

    kalıcılar. sonsuza kadar."

    edit: haberde video var ama bill ray röportajının linkini de bırakıyorum.

  • esimle gecen sene hollanda'da is bularak yaptigimiz eylemdir.

    kisa yoldan koseyi donmek icin ahlak disi isler yapmadigimiz, ne o tarafa ne bu tarafa yanasmadigimiz, siralara kaynak yapmayi bile beceremedigimiz icin azinlik oldugumuz ulkemizden bir bilinmezlige acildik tutunur muyuz, irkcilikla karsilasir miyiz, aralarina girebilir miyiz diye binbir turlu endiseyle...

    buradaki hollandali arkadaslarimizin tabiriyle 'onlardan biri oldugumuz icin' hicbir irkcilik, kotu tutum, terslik yasamadik. bir an bile pisman olmadik, bilakis bir terslik olur da geri donmek zorunda kaliriz diye milyonlarca b plani yaptik. insanlarin rahat, kasmadan is yaptigi bu ulkede turkiye'den alismis oldugumuz tempoda calismaya devam edip isverenlerimizi hayret icerisinde biraktigimizdan su an ikimiz de belirsiz sureli (permanent) kontrat almis bulunuyoruz ve kesinlikle geri donmuyoruz.

    inandigimiz tek bir hayat var o da bu dunya ustunde, cok kisa ve buradayken cok guzel. uzun yok, onu basa getiren curumus yozlasmis insanlar yok, etini kemigini somurup sirf yurtdisina tasiniyorsun diye yil sonu ikramiyenden para tirtiklamaya calisan etikten bihaber yoneticiler yok, yukselmek icin ustune basmaya calisan iki yuzlu is arkadaslari yok; yolda seni tanimadigi halde gulumseyip selam veren insanlar var, ulkende bomba patladiginda seninle acini paylasan is arkadaslari var, gelismen mutlu olman icin cabalayan yoneticiler var. ve herseyden ziyade bir turkiye'de kadin olmak var, bir de burda... kisacasi yazik turkiye'de gecen 26 seneme.

    imkani olan arkasina bakmadan kacsin.

  • mantık hataları içinde inanılmaz mesajlar verir. bir şah'ın aslında bir piyon kadar vasfı olduğu, ülkeyi genelde vezirlerin yönettiği, atların kulağına fısıldadığımizda saçma hareketler yapabileceği, kalelerin çapraz saldırılarda top atmak suretiyle karşılık veremeyeceği, gibi...