• en büyük duâ.

    allâh râzı olsun, aslında "allâh râzı olsun" demek değildir. öyledir de, aslında değildir.

    evet ,allâh'ın râzı olması, yâni rızâ göstermesi, yapılan işleri uygun bulması dileğidir. kısacası "allâh yaptıklarını uygun bulsun, olumlu karşılasın" duâsıdır. evet öyledir ama tam da öyle değildir.

    birinden bir iyilik gördüğümüzde, biri bizi sevindirdiğinde söyleriz, "allâh râzı olsun" deyiveririz. peki, bizi sevindiren, bize "allâh razı olsun" dedirten o şey, allâh'ın haram ettiği, râzı olmayacağı bir şey ise ? sıkıntı burada ortaya çıkıyor.

    bu hususu bir hocaefendiye sorduğumda bana, allâh râzı olsun'un aslında "allâh râzı olacağı hâl ve hareketler ihsân etsin"olduğunu, lâfzının zamanla kısaldığını ama mânâ olarak aynı olduğunu söylemiş, "allâh râzı olsun" derken kastedilenin bu olduğunu, aslında buna niyet etmek gerektiğini belirtmişti.

    1996 yılında iki arkadaş arasında şöyle bir konuşmaya tanık olmuştum ki, "allâh râzı olacağı hâl ve hareketler ihsân etsin" niyeti ile söylenen bir "allâh râzı olsun" lâfzının en büyük duâ olduğunu o konuşma sonunda kavradım :

    - iyi akşamlar hocam
    - iyi akşamlar, duâ et bize...
    - allâh râzı olsun hocam..
    - ulan dua et dedik, sen de dalga geçiyorsun bizimle ha..
    - yâ hocam, müslümân'ın en büyük gâyesi allâh rızasını kazanmak değil mi ? ben de diyorum ki allâh râzı olsun, bundan büyük, bundan güzel, bundan mânâlı daha hangi duâyı edeyim ?
    - ?!?!?!
  • imanım cok yavan benim. ziyadesiyle isyankarım, nankörüm, sükretmeyi bilmiyorum ve sanırım, ne yazık ki muhabbet'im bile sahici degil. sahici bi muhabbet nasıl olur onu da bilmiyorum. bilinecek bir sey de degil sanırım, kulli irade cuz'i irade bunlar hep muhim meseleler tabii ama bi insan istemekle veya kendi kendine cabalayarak muhabbet duyamaz. ihsan, nasip, kader, kısmet.
    bildigim tek bir sey var, ben bu gidisle resulullah'i hic goremeyecegim.. hic goremeyecegim. hic.
    ama bildigim bir sey daha var cok sukur ki allah beni bana birakmiyor. etrafima insan serpistiriyor.
    biliyorum, belki bana yaptigim ya da halihazirda zaten yapmam gereken eften puften bir iyilik icin bana edilen o "allah razi olsun" duasi yuzusuyu hurmetine belki de resulullah'i gorecegim.. o insanlar, oylesine, agiz aliskanligindan bile "allah razi olsun" dese bile bana, oyle mustesna bi dua ki bu, illa ki birininki kabul olur bence. olur yani, niye olmasin. mesele olabildigince cok bu duayi duyabilmekte. hem memleketimde de o kadar guzel ki en ufak iyilige, hatta iyilik bile olmayan zaten yapmamiz gereken seylere karsi bile bize bu duayi eden bir suru insan oluyor. siz turkiye'den nefret etmeye devam edin, ben sevecek nedenler aramaya devam edeyim.
    umut da ne tuhaf sey. kendime dair umudumu yitireli cok oluyor ama ilk defa insanlardan umutluyum. hayat da ironik ama degil mi, her firsatta nefret ettigin insanlar seni kurtulusa goturebilecek tek vesileler olsun.. olsun. allah hepsinden razi olsun.
  • bu cümleleri ömrü hayatımda benim için, kendi iç'inden döken o en sevdiğimi allah başımdan eksik etmesin...beni onun yokluğu ile sınamasın ne olur
  • bir insana edilebilecek en güzel, en manidar dualardan biri.
  • en güzel teşekkür ifade etme sözlerinden biridir, takdiri doğrudan allah'a havale ederek teşekkürün gönülden olduğunu bildirir.

    eğer bir insana gerçekten şükran duyduysam, içimden de olsa bu lafı etmeden geçemiyorum, diğer türlüsü eksik, yapmacık geliyor.
  • genellikle otobuste yer verdigimiz teyze ve amcalarimizdan duymaya alismis oldugumuz cumle. icinize bir huzur kaplatir bunu duymak, hafiflersiniz.
  • inandığı en yüce değer olarak allah'ı kabul eden bireylerin, kendilerine iyilik yapan kişilere teşekkür mahiyetinde söyledikleri laf öbeği.

    teşekkür eden kişi etken, edilen kişi edilgendir. bu durumda karşılaştığı hâl karşısındaki memnuniyetini dile getiren kişi teşekkür eden kişi olduğu için, minnetini ifade ederken kullandığı sözcükler de o kişi için anlamlı ve kıymetli olan sözcüklerdir. teşekkür edilen kişinin neye inandığı ya da neye değer verdiğinin bir önemi yoktur.

    öte yandan "yok ben sırf insanlık olsun diye yardım ettiydim" dedikten sonra "teşekkür etse yeterdi" demek çelişkinin daniskasıdır. dünya üzerinde karşılıksız hiçbir şey yoktur. dini kurallar çerçevesinde 'iyilik' yapma derdinde olanları hor görenler de egoları ve şahsi prensipleri çerçevesinde bir tatmin beklentisiyle iyilik yaparlar.

    ayrıca yaşlı bir teyzenin en samimane duygularla allah razı olsun deyişi bile nasıl bir insanı rahatsız eder anlamıyorum. el insaf!
  • cevahir kirişçi'nin ağzında daha güzel bir şekil kazanan, daha bir yaratıcılık dolan cümle.
  • beni son zamanlarda birazcık irite eden kelime. insanlar teşekkür etse daha hora geçecek gibi.

    çok önemsediğim bir dostuma yada arkadaşıma yardım ettikten sonra allah razı olsun diyor neden bilmiyorum ama o an onu önemsediğim için değil de allah'ın razı gelmesi için o iyiliği yapmışım gibi hissetmeme sebep oluyor. içim bi buruluyor. e tabi bir de bunun dilencilerin kullandığı versiyonu var ki sormayın gitsin.
  • içten gelen, samimi olan bir teşekkür duasıdır.
    cenâb-ı hakk’ın rızâsını kazanmak bizler için hayattaki en önemli gayedir.

    cenâb-ı hak buyuruyor:

    “sizi huzûrumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne de evlâtlarınız. îman edip sâlih amelde bulunanlar müstesnâ; onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır…” (sebe, 37)

    rasûlullah (sav) buyurdular:

    “yedi şey gelmeden önce güzel ve (sâlih) ameller işlemekte acele etmelidir. bunlar: unutturucu fakirlik, azdırıcı zenginlik, ifsâd edici hastalık, akılları götürecek ihtiyarlık, ânî ölüm, deccal’in ortaya çıkışı ki -bu beklenen hâdiselerin en şerlisidir- ve kıyâmetin kopmasıdır. kıyâmet ise hepsinden fecî, hepsinden daha acıdır.” (bkz: tirmizî, zühd, 3/2306; nesâî, cenâiz, 123)

    câfer-i sâdık hazretleri buyurur:

    “allah teâlâ, üç şeyi üç şeyde gizlemiştir:

    1) rızâsını tâatinde gizlemiştir. bu sebeple o’nun tâatinden hiçbir şeyi küçük görmeyin; belki rızâsı o şeydedir.

    2) gazabını günahlarda gizlemiştir. onun için hiçbir günahı küçük görmeyin; belki gazabı ondadır.

    3) evliyâsını mü’min kulları arasında gizlemiştir. bu sebeple mü’minlerden hiç kimseyi hor görmeyin; belki o, allah teâlâ’nın velî kuludur.” (ebû tâlip mekkî, ktü’l-kulûb, ı, 347; gazâlî, ihyâ, ıv, 49.)

    cenâb-ı hakkın rızâsı bâzen büyük, bâzen orta, bâzense küçük bir şeyde gizlidir. bu itibarla mümin, büyük-küçük ayırt etmeden, bütün sâlih amelleri, kaçırılmaması gereken birer fırsat bilmelidir.

    hazret-i ebû bekir (ra) halîfe olmadan önce, civârındaki yetim kızların koyunlarını sağıverir, ihtiyaçlarını karşılardı. müslümanların halîfesi olduğu zaman, artık hayat şartlarının değişeceği ve bu gibi küçük(!) görünen hizmetlerle ilgilenemeyeceği düşünülmüştü. fakat değişen hiçbir şey olmadı. hazret-i ebû bekir (ra), kendisi için büyük bir nasip bildiği bu hizmeti de, aynı mütevâzı hâliyle îfâya devam etti. (bkz. süyûtî, târîhu’l-hulefâ, s. 80; sarıçam, hz. ebû bekir, s. 82.)

    âhiret hayatında hangi amelin kurtuluş vesîlesi olacağı bilinemez. bu sebeple büyük-küçük demeden her sâlih amele koşmalı, zamanı en verimli şekilde değerlendirmeli ve dünyadayken allah için yorulmayı en büyük zevk, lezzet ve nîmet telâkkî etmeliyiz.
hesabın var mı? giriş yap