• aci ceken ruhlarin avcisi dostoyevski'nin (bkz: fyodor mihailoviç dostoyevski/#24380350) en cok aci ceken karakterlerinden biridir..

    dostoyevski, ecinniler'de kirilov karakteri uzerinden intihar konusunu irdeler.. bir muhendistir kirilov, insaat muhendisidir ve ilginctir ki o da 27 yasindadir.. (bkz: 27'sinde ölmek)

    intihar'in bu kadar az gorulmesinin temelinde iki sey yatar.. birincisi aci'dir ikincisi oteki dunya korkusu..

    intihar edenler de iki cesittir: buyuk bir keder ya da ofkenin etkisiyle intihar edenler ve deliliklerinden oturu intihar edenler, ki bunlar birden yaparlar.. aciyi pek az dusunurler; fakat aniden yaparlar.. digerleri, yani akli basinda olanlar, cok dusunurler.. aci korkusu olanlar icin cozum ani olumdur, kocaman bir kayanin altinda kalip bir anda olmek gibi..

    kirilov'un intihar dusuncesinin temelinde ozgur kalmak ve tanri olmak vardir.. tanri olmak yasamakla olmek arasinda bir fark olmadiginda olur.. insan aci ve korkuyu yendiginde tanri olur, bu da intihar'la mumkundur..yani sirf korkuyu oldurmek icin intihar eden tanri olur.. su an dunya aci ve korku doludur, insanlarsa mutsuz.. mutluluk neden kisa surer ki.. hissettigimizde mutsuz, dusundugumuzde mi mutlu oluyoruz.. dusuncelerimizle, aklimizla degil de hislerimizle yasadigimiz icin mi genellikle mutsuzuz?.. hem acaba ''o''* simdi ne yapiyor.. belki de dizinde bir kedi yavrusu var oksuyor.. mutlu mu acaba, belki biraz degismistir, herkes kadar, hersey kadar ben kadar.. neyse..

    kirilov, butun yasami boyunca tanrinin kendisine izdirap verdigini dusunur.. oysaki o, o kadar durusttur ki, ozellikle romanda kirilovla ilk tanistiginiz bolumlerde hayran kalirsiniz.. romanin bana gore stavroginden sonra en ilgi cekici karakteridir.. bu bolumler budala'daki ippolit terentyev (bkz: idiot/#25241382) gibi dostoyevski'nin tanri sorgulamasi yaptigi bolumlerdir..

    bazi anlara gelirsiniz ve zaman birden durur.. iste o zaman, olumsuzluk (yani ölümsüzlük) baslar.. ve iste o zaman insanoglu mutlulugu bulur.. ve yine iste o zaman, artik zaman yoktur, zamana ihtiyac duyulmaz.. neyse, fazla uzatmayalim kirilov iyidir, okuyunuz.. ustune bir de camus'un krilov'u anlattigi sisyphos soyleni'ni okuyunuz..

    ''çok tembel sayılmam ama bişey anlatmak ne zor geliyor bana. anlasın istiyorum herkes. herkes kahin olsun ben susayım:)) mutlulukla ilgili olarakta tanıyorum öle tipler hem gamlı hem çok dindar değil hem de mutlu...bilmiyorum nasıl beceriyorlar.''
  • sürekli intihar düşüncesiyle gözüne uyku girmeyen bu kişinin aynı zamanda sağlıklı olmak için spor yapması piyotr stepanoviç'in ilgincine gider.
    öyle ya bir yük olarak taşıdığı vücudunu her an kurtçuklara yem olarak sunabilecek birisi neden bu gövdeyi zinde kılmaya çalışsın.
    alabildiğine her hareketi kendi davasına payanda yapabilen piyotr stepanoviç'ten bunu anlamasını beklemek güç. aslında o anda kirilov'un spor yapması da onun tanrılığının bir göstergesidir.
  • bana sorarsanız romanın (bkz: ecinniler) en ilginç karakteri aleksey niliç kirillov'dur. "kendisini öldürebilen kişi tanrı'dır." diyen kirillov, nihilist gruplara katılsa da, muhafazakâr yanını korumaya çalışan, iyi niyetli, dürüst bir üniversite öğrencisidir. bakın ne diyor genç filozofumuz: "acı ile korkuyu kim yenerse tanrı o olacak. öteki tanrı ise olmayacak. öteki tanrı yok ama, o var. taşta acı yok ama taştan duyulan korkuda var acı. tanrı ölüm korkusunun acısıdır. acı ile korkuyu yenen tanrı olacaktır... en büyük özgürlüğü isteyen herkes, kendi kendini öldürme cesaretini göstermek zorundadır. kendisini öldürebilen kişi yanılmanın sırrına ermiş kişidir. bundan öte özgürlük yoktur. her şey burada biter." (s. 121)

    andre gide'in "felsefenin uğraşması gereken bir tek ciddî mesele vardır: o da intihardır" sözünü hatırlatan felsefî görüşleriyle aykırı bir karakter profili çizen kirillov'un tanrı-insan-özgürlük üçgeninde yaptığı yorumlardaki cesaret insanı dehşete düşürmüyor değil. "öte dünyadaki değil, bu dünyadaki sonsuz hayata inanıyorum. öyle anlar var, kişi öyle bir ana varıyor ki, zaman duruyor birden, sonsuzluk başlıyor." (s. 239). bu sonsuz anı da anlatıyor kirillov. harika bir metin olduğu için buraya alıyorum: "beş altısı birden gelen saniyelerim oluyor, içimi sonsuz bir huzurun doldurduğunu sezinliyorum. yeryüzündeki hayatla ilgisi yok bunun; öteki hayatla ilgisi olduğunu söylemek istemiyorum, ama yeryüzü insanının kaldırabileceği dayanabileceği bir şey de değil. bedenen değişmek gerek, ya da ölmek. açık seçik, itiraz kabul etmez bir duygudur bu. sanki bir anda tüm doğayı hissediyorsunuz da şöyle diyorsunuz: "evet, gerçek budur işte. tanrı evreni yaratırken her günün sonunda "evet, gerçek budur, iyidir bu, " diyordu. bu... bu bir duygululuk değil, sevinçtir yalnızca. hiçbir şeyi bağışlamıyorsunuz, bağışlayacağınız bir şey yok çünkü. sevmiyorsunuz gerçekte, sevgiden de yüce bir şey bu. bunun en korkunç yanı da, böylesine açık seçik olması, içinde bu denli sevinç bulunması. beş saniyeden çok sürse ruh dayanamayacak, kaybolmak zorunda kalacak. bu beş saniyede tüm hayatı yaşıyorum, hayatımı veririm de ona, değer çünkü. on saniye dayanabilmek için bedenen değişmek gerek. kişioğlunun doğurmaya bir son vermesi gerektiği kanısındayım." (s. 578)
    biraz mürekkep yalamış insanların ne çok hoşuna gider büyük insanlık idealini anlatmak. hayatın anlamını nasıl da kavramışlardır! toplum cahildir, mutsuzdur, yığın kendini yönetmesi için yeni bir lider ve sistem aramaktadır. ah kendine sorulsa toplumun bütün sorunları kolayca çözülebilecektir ya, henüz fark edilmemiş olması ne büyük kayıptır! kafası karışık rus toplumunun mutsuzluğu aşikârdır devrimci kardeşlerimiz için. kirillov da farkındadır durumun: "insan mutlu oluğunu bilmediği için mutsuzdur. tek nedeni budur mutsuzluğunun. püf noktası buradadır işte." (s. 240)
    mutluluk bir bilgi midir ki! ne dersiniz?
    özgürlük uğruna intihar eder kirillov için, tanrı kavramı halkın uydurduğu bir inançtır sadece. intihar etmeden önceki son sözlerine kulak verelim: "kendimi öldürmek zorundayım, çünkü özgürlüğümün doruğu kendimi öldürmemdir... insan, kendini öldürmeden yaşayabilmek için tanrı kavramını uydurmak zorunda kalmıştır. dünya kurulalı beri insanlığın serüveni budur işte." (s. 604)
  • intihar mektubu yazarken, "şuraya bir gülücük koymak istiyorum" demesi insanı o kadar düşüncenin arasında gülümsetir.
  • "taşın*** kendisinde acı yoktur, ama taştan duyulan korkuda acı vardır." sözlerinin sahibi. taşın beraberinde getirdiği acıyı ve korkuyu alt ederek* tanrı olmaya çalıştığından bahseder, gerçekteyse tanrı olmadığının farkına vardığı için bu yolu seçmiştir. aynı zamanda bir çay tiryakisidir.
  • albert camus inanılmaz derecede etkilenmistir bu karakter ve "intihar" düşüncesinden. sonrasında oyunlaştırdığı ecinniler'de kolaylıkla sezinlenebilir.
  • oğuz atay’ın tutunamayanlarda krilov gibi döneklik etmemeliyim derken neyi kastettiği anlaşılmayandır zira krilov nerede döneklik etmiş? kendini öldürmüştür, şatov’un cinayetini üstüne almaktaysa selim ışık’ın durumuyla ne alakası var bunun.
  • daha önce de belirtildiği gibi dostoyevski'nin üzerinden intihar kavramını yorumladığı, ecinniler (besy) adlı eserindeki büyük karakterlerden biridir. zihnen müthiş derin acılar çeken bir karakterdir.

    sırf bu karakteri hatırlamak ve dostoyevskinin intihar kavramına ilişkin fikirlerine yönelik hafızalarımızı tazelemek adına; aleksey nilıç kirilov'un özellikleri ve ecinniler romanında geçen sözleri ve çeşitli diyalogları, iş bankası kültür yayınları ve iletişim klasikleri inden toparlayarak, aşağıda veriyorum. yazının geri kalanı elbette spoiler içermektedir.

    27 yaşlarında gözüken bir inşaat mühendisi,

    avrupa'da 4 yıl kalmış, liputin'in söylediğine göre; rusya'ya demiryolu köprüsünün inşaatında kendisine görev verileceği için dönmüştür,

    şatov ile birlikte, amerika'da dört ay bir barakada, kuru tahtaların üzerinde yatmıştır. şatov'un ağzından:

    "iki yıl ceplerimizdeki bütün paramızı verip, üç kişi, bir göçmen vapuruyla amerika’ya gittik. amacımız, bir amerikan işçisinin hayatını kendi üzerimizde denemek, böylece de en ağır toplumsal koşullar altında bulunan bir insanın durumunu kişisel deneyimlerimizle yaşayıp öğrenmekti."

    şatov aracılığı ile, stavrogin'den 100 ruble almışlar, şatov ve kirilov bu sayede amerika'dan yurtlarına geri dönebilmişlerdir.

    yine liputin'e göre, kirilov, rusya’da artan intihar olaylarının nedenleri ve genel olarak toplumda intiharları çoğaltan ya da azaltan nedenler üzerine çok ilginç bir makale hazırlanmaktadır.

    çay içmeyi çok sevmektedir, direkt kendi cümleleriyle: "geceleri çok içerim. şafak sökene kadar aşağı yukarı dolaşır, ve çay içerim. yurtdışında geceleri pek gitmiyor çay."

    her zaman gün doğunca yatmaktadır. yine kendi cümleleri ile:

    "her zaman. yıllardır böyle. yemek pek yemem. ille çay."

    bundan sonrası, dostoyevski' nin intihar kavramına yönelik derin bakış açısını içerir.

    kirilov, insanların kendilerini öldürme cesaretinden yoksun olduklarını söylemektedir. yine kendi cümleleri ile:

    "bense yalnızca insanların kendi kendilerini öldürecek kadar yürekli olmamalarının ndenlerini araştırdığımı söyledim, hepsi bu. neyse, önemi yok."

    yürekli mi olamıyorlar? bunca intihar olayı az mı yani?

    kirilov: "hem de çok az"

    "insanların intihar etmelerine engel olan ne sizce?" diye sordum.

    kirilov: "henüz... tam bilmiyorum... iki boş inanç alıkoyuyor sanki, iki şey; yalnızca iki şey; bunlardan biri çok küçük, öbürü çok büyük. yalnız küçük olan da çok büyük."

    küçüğü ne?

    "acı."

    acı mı? böyle bir şeyde acının da bu kadar önemi var mıdır?

    kirilov: "en önemli olan odur. intihar edenler iki çeşittir: bir, büyük bir üzüntünün, öfkenin etkisi altında kalıp ya da çıldırıp ya da buna benzer durumlarda canlarına kıyanlar... böyleleri birden bitirirler her şeyi. acıyı düşünmezler. akılları başında olanlar ise çok düşünürler."

    aklı başında mı? yani bile bile intihar eden de mi var?

    kirilov: "hem de pek çok. önyargı olmasaydı daha da çok olurdu. pek çok! herkes intihar ederdi."

    acı çekmeden kendini öldürme yolları yok mu acaba?

    kirilov: "şöyle düşünün," dedi, büyük bir ev kadar bir taş var; asılı duruyor, siz de tam altındasınız; birden üzerinize düşüp ezse sizi, acı duyar mısınız?"

    ev büyüklüğünde bir kaya mı? korkunç bir şey olacağı kesin.

    kirilov: "korku değil sözünü ettiğim; acı duyar mıydınız?"

    dağ gibi bir kaya... on binlerce tonluk bir ağırlık... hiç acı duymazdım herhalde.

    kirilov: "ama kaya üzerinizde asılı durdukça hep dehşet içinde olurdunuz. bundan korkmayacak kimse yoktur: dünyanın en büyük bilgini de korkar, en büyük doktoru da. acı duymayacağını bilmesine karşın herkes yine de ya düşerse diye acıyla kıvranırdı."

    peki ya büyük dediğiniz ikinci neden?

    kirilov: "öteki dünya"

    yani ceza olarak mı?

    kirilov: "fark etmez. öbür dünya işte, yalnızca öbür dünya."

    peki ya öbür dünyaya inanmayan ateistler? kendinizden yola çıkarak yaptığınız bir değerlendirme olmasın bu?

    kirilov: "herkes kendinden pay biçmeyebilir. kişioğlu için yaşamakla ölmek arasında bir fark olmayacağı zaman özgür olacaktır insanlık. herkes için amaç bu olmalı işte."

    amaç mı? o zaman kim yaşamak ister ki?

    kirilov: "hiç kimse, –dedi kararlılıkla."

    benim bu işten anladığım, –dedim:– insanoğlu ölümden korkuyor, çünkü yaşamayı seviyor; doğanın da buyruğu bu.

    kirilov: "alçaklık bu! bütün sahtekârlık da burada, –dedi; gözleri kor gibi yanıyordu.– hayat acıdır; hayat korkudur ve insanoğlu mutsuzdur. bugün yalnızca acı ve korku var. insanoğlu hayatı seviyor, çünkü acıyı ve korkuyu seviyor. buna da uygun yaşıyor. acı ve korkuya karşılık olarak verilmiştir hayat; hep aldanılan yer burası. bugünkü insan, o insan değil daha. ama bir gün o yeni insan gelecek; yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark görmeyen mutlu, gururlu, yeni insan. acıyı ve korkuyu kim alt ederse o tanrı olacak. öbür tanrı artık olmayacak."

    o zaman... size göre öbür tanrı var?

    kirilov: "hayır, yok; ama var da aslında. taşın kendisinde acı yoktur, ama taştan duyulan korkuda acı vardır. tanrı da ölüm korkusundan duyulan acıdır. acıyı ve korkuyu alt eden, tanrı olur." , "bu, yepyeni bir hayat, yepyeni bir insan demektir, her şeyin yeni olması demektir. tarih de iki döneme ayrılacak o zaman: gorillerden tanrı’nın yok olmasına ve tanrı’nın yok olmasından..."

    kirilov: "kendini öldürmeye cesaret edebilen, tanrı’dır. bugün herkes bunu yapabilir ve böylece tanrı’yı yok edebilir... böylece her şeyi yok edebilir. ama bunu daha kimse yapmadı."

    milyonlarca insan kendini öldürdü.

    kirilov: " ama onların hepsi korkularından öldürdüler kendilerini. korkuyu öldürmek için değil. korkuyu öldürmek için kendini öldüren, hemen o anda tanrı olur."

    ecinniler adlı eserin sonralarına olaylar gelişir, kirillov iyice zihnen bitikleşmeye başlar, hatta şatov, kirilov'un epilepsi olabileceğini bile düşünür, bunu açıkca ima eder.

    şatov, kirillov’u odasını arşınlar buldu; o kadar dalgındı ki, şatov’un karısının geldiğini bile unutmuştu; dinliyor, ama söylenenleri anlamıyordu. yine kirillov'un ağzından:

    "ah, evet, –dedi bir an dalıp gittiği düşüncelerden kopmuş, kendine gelmiş gibi,– evet... yaşlı kadın... karınız mı, yoksa yaşlı kadın mı? durun bir dakika: hem karınız, hem de yaşlı kadın, öyle değil mi? hatırlıyorum; gittim; yaşlı kadın gelecek, ama şimdi değil. yastığı alın. başka? evet... durun, sizde de... böyle... sonsuz ahenk anları olur mu şatov?"

    şatov: her gece uykusuz kalmanız olacak şey değil kirillov.

    yine romanda sonlara doğru; pyotr stepanoviç, kendi amaçları için, kirillov'a düzmece bir intihar mektubu yazdırmaya çalışmaktadır. bu esnada, kirillov'un kendi ağzından:

    "inançsızlığımı açıklamak zorundayım, –dedi kirillov yine odayı arşınlamaya başlarken. benim için tanrı’nın yokluğundan daha yüce bir
    fikir yoktur. tüm insanlık tarihi bunun kanıtıdır. insanoğlu kendini öldürmeden yaşayabilmek için icat etti tanrı’yı ve günümüze dek tüm insanlık tarihi bundan ibarettir. tarihte tanrı’yı icat etmeyi reddeden bir tek benim. bu bilinsin artık."

    “yok, intihar etmeyecek bu,” diye düşündü pyotr stepanoviç kaygılanarak.

    yine kirilov'un ağzından bitirelim:

    "bir ateist, tanrı’nın var olmadığını kavrar ve bunu kavradığı anda nasıl kendini öldürmez, anlayamıyorum. tanrı’nın var olmadığını kavramak ve bunu kavradığın anda kendinin tanrı olduğunu kavrayamamak tam bir saçmalık; yoksa hemen o anda öldürür insan kendini."

    kaynaklar:
    yukarıdaki alıntılar; ecinniler, iş bankası kültür yayınları, çeviri mazlum beyhan, x. basım ve cinler, iletişim yayınları, çeviri ergin altay, 2.baskı, 2018'dan alınmıştır.
  • ecinnilerin en sevdiğim karakteri. intihar mektubuna dil çıkarma emojili gülücük koymayı düşünmesi beni benden almıştır. seviyorum seni kirilov.
  • çok sevdiğimiz ve asla unutamayacağımız bazı karakterler vardır: üç istanbul’un adnan’ı oblomov’un zahar’ı, huzur’un mümtaz’ı, eylül’ün necip’i, anayurt oteli’nin zebercet’i, suç ve ceza’nın raskolnikov’u falan. işte bu karakter de okuduğunuz an iliklerinize kadar işleyen ve asla aklınızdan çıkmayacak bir karakterdir. öyle güçlü bir karakterdir ki varoluşçu romanın orijini ve ilham kaynağıdır.
hesabın var mı? giriş yap