• muhtemelen en efsane mülakatını benim yaptığım vize:

    + ne kadar kalacaksınız?
    - 14 gün
    + nereye gidiyorsunuz?
    - los angeles
    + orada ne yapacaksınız?
    - star wars celebration'a gidiyorum
    + en sevdiğiniz star wars filmi?
    - (dumur) ee...empire strikes back
    + (surat çok ciddi) that is the correct answer sir. jar jar binks hakkında ne düşünüyorsunuz?
    - (dumur strikes back) sanırım onun hakkındaki düşüncelerim sizinle aynı
    + en kötüsü o değil mi? vizeniz onaylandı, güç sizinle olsun

    not: görüşme 1 dakika kadar sürdü, hiçbir evrak göstermeme gerek kalmadı

    not2: mülakatı yapan görevli bir bayandı. chicks love star wars.
  • hakkinda soyle bi efsane olan vize;
    her ulkenin abd konsoloslugunda cia'den bir adam varmis takim elbiseli, gunes gozluklu. basvuru yapan pasaportlari kirmizi beyaz mavi bi legene atiyorlarmis. bu adam rasgele eline bi tomar pasaportu alip firlatiyormus ve gerisine de vizeyi basin diyormus. diger gorevli neden boyle yapiyorsunuz diye sorarmis. o da "because united states of america don't need losers" diyormus. bu hep boyle devam ediyormus. en sevdigim sehir mus.
  • 50'li yaşlarda vize almaya gelmiş bir adam ve vize görevlisi arasında vize görüşmesi sırasında yaşanmış bir diyalog

    - do you know english ?
    + yes, biraz biliyorum.
    - 2 person will go to usa, right? (görevli eliyle 2 işareti yapar)
    + yes, biz iki kişi gideceğiz. ben ve oğlum
    - so, where is your ""boy""?
    + 1.79
  • her alan gelip sözlükte bununla hava atmak zorunda diye koşul mu var amk istenen belgelerde anlamıyorum, taahhüt mü veriliyor.

    vize belgeleri:
    kimlik
    pasaport
    katılınacak aktivitenin davetiyesi
    ekşi sözlükte "ben aldım" entry'si taahhütnamesi.

    alındıktan sonraki işlemler:
    noter tasdikli "ben aldım" entry'si çıktısı

    dipnot: hiç başvurmadım
  • başvurduktan sonra buradaki entryleri okuyunca az çok neyle karşılacağımı biliyordum, ben de yazayım bari. eğer başvuru günü sıranızı beklerken telefondan filan okursanız selam olsun şimdiden. sıkıntı yapmayın, olur nasılsa.

    ds 160 formunu doldurunca istenilen belgelerde sadece pasaport yazıyordu. altında da bir ibare vardı, başvurunuzu destekleyeceğini düşündüğünüz tüm belgeleri getirin diye.. danıştığım bir turizm acentesi bir liste verdi ki evlere şenlik.

    izmir'den kalkıp istanbul'a gidip siktiriboktan bi sigorta işe giriş belgesi için eli boş dönmemek adına yardırdım ben de.. ne var ne yok doldurdum, şirket imza sirkülerinden evin tapusuna kadar...

    uçak saatini ayarlayamadığım için erken gittim, konsolosluğun tam karşısındaki karadeniz kafeye oturdum.. etrafa bakınacak 2 saat kadar vaktim oldu. bir güvenlik görevlisi saati gelenlere sesleniyor millet karşı kaldırımdan koşa koşa içeri giriyordu. tuhaf bi görüntü..

    bu arada randevu saatinizden 45 dakika 1 saat kadar önce içeri almaya başlıyorlar, bu sorunun cevabını bulmak bile çok zor oldu benim için, zira ne kadar önce orada olmam gerektiğini bilemediğim için 2 saat oradan ayrılmadım pek.

    otoparka araba girişi için hep açık duran kapıdan girince kızıyorlar bazen, arası 5 metre bile olmayan yaya girişini ise arada bir kapatııyorlar çay saati filan diyerek, ama kapıda herhangi bir uyarı olmayınca otopark girişinden millet dalıyor içeriye, tek tek dert anlatıyorlar, güvenlikler türk ama çok sabırlılar.. hayli de kibarlar.. bi de polis duruyor sol tarafta.. onun derdi ticarilerle, ticari beklemeye yapma, ticari zktir git, haydar çay al la bana ordan, coniye özenmiş güneş gözlüğü filan takmış ama içerik bildiğin polis. bu arada harbiden dapdaracık cadde yoğun olarak gelen ticarilerd e müşteriyi indirmek için tam önünde durmak zorunda, arkadan gelen arabalar kuyruk oluyor, sonra eşşek kadar cipler başyukarı sinirli bi şekilde bağırta bağırta geçmeye çalışıyorlar duran taksiyi. bi düzensizlik mevcut.

    saatim gelince girdim avluya, ellerinde liste var, saatin doğruysa üstünkörü bi çantanın içine bakma, cep telefonu konusunda uyarı, bir ön evrak kontrolü ayak üstü, ds 160 belgen var mı, pasaportun var mı, bi de en önemlisi ds 160 belgesindeki fotoğraf yeni mi ona bakıyorlar.. 1 seneden eski olmaması lazımmış.. kontrol mantığı da çok basit. ds 160 çıktısı ile pasaporttaki fotoğrafın aynı mı ona bakıyorlar, pasaport 1 seneden eskiyse ve fotoğraf aynıysa otomatik olarak fotoğrafın eski oluyor, sıradan çıkartıp karşıdaki fotoğrafçılara yolluyorlar, gezinirken dikkatimi çekmişti, hülya avşarından birçok futbolcu ve antrenöre kadar bi sürü insan orada fotoğraf çektirmiş, demek kapıdan dönmüşler.. fotoğraf çekilen tekrar sıra beklemeden önden giriyor. basit bir mantık, çalışan bir sistem. pasaportunuz bir seneden eskiyse ds 160 a başka bir fotoğraf yükleyin oldu bitti.

    ha bir de fotoğrafınız bu standarta uyuyorsa elinizde basılı bir kopyasının olmasına bile gerek yok, formun çıktısındaki yetiyor. tekrar fotoğraf çektirdiysen elindeki forma yeni fotoğrafları zımbalıyorlar.

    kuyruk yavaş ilerledi, yarım saat sonra güvenlik kontrolünün yapıldığı kapının önüne geldim. çantaya üstünkörü bi bakış daha, sonra kapıdan içeri, normal bir havalimanından sıkı olmayan bir xray taraması, tek farkı elektronik zımbırtıları kabul etmiyorlar, araba anahtarıyla cep telefonunu kafeye 5 tl ye emanet etmiştim, sıkıntı yok yola devam...

    asansörle üst katta bi yere çıkılıyor. orda önce kapı önünde beklemek gerekiyordu, kalabalığa denk gelmiştim. içerde numaratör başdöndürücü bir hızla değişiyor. üstelik random, bi baştan bi sondan karmançorman, otomatikten bi kadın sesi de sürekli anonsla sırası geleni ve gideceği gişeyi söylüyor.

    içeri girince bir eleman sıra numarası veriyor, 2 nüsha.

    numaranız 3 kere yanacak. ilkinde ds 160 ve pasaportunuzu alacak camın arkasındaki kibar arkadaş. değişiyor mu bilmem ya ben gittiğimde 7. ve 8. gişeler yapıyordu bunu.. sıra numarasının bir nüshasını da aldı.

    bir kaç dakika sonra 5. veya 6. gişeye çağrılıp parmak izi vereceksiniz. bunu emniyette 2-3 sefer yapmıştım. yok okumadı, yok parmakların klavye kullanmaktan düzleşmiş bi daha bi daha bi sürü kötü espriyle 5 dakikada halledebilmişti memurlar. burda koyuyorsun tarayıcıya 4 parmak, 4 parmak, baş parmaklar, 3 seferde 20 saniyede hallediyorlar, bunu da yapan türk. ds 160 belgesi ile pasaportu tekrar elime tutuşturdu.

    tabii sonrasında asıl görüşme için 9, 10, 11, 12, 13. gişelerden çağrılıyorsunuz. 3 erkek 2 kadın vardı ben gittiğimde. adamlar tipik yaşlı amerikalılar, kadınlardan biri siyahi, diğeri beyaz, onlar da amerikalı herhalde.

    gözlemleyebildiğim kadarıyla erkek memurlarla görüşme daha uzun ve sıkıcı. kadınlar daha genç ve güleryüzlü. şansınıza kalmış.

    o noktadan sonrası artık görüşmenize kalmış, pasaportunu eline verip bir sürü insanı yolladılar geri gözümün önünde.. sebebini bilmem mümkün değil..

    numaram yandı, pasaportu ve ds 160 ı yine verdim. bana 3 soru sordu,

    - günaydın
    - niye gidiyorsun? (türkçe)
    - bilmemne firmasının konferansına. (güzel türkçemiz)
    - bilmemne firmasında mı çalışıyorsun? (ingilizce)
    - hayır falanca firmasında çalışıyorum (present perfect tense)
    - kaç gün kalacaksın?
    - 6-7 gün (ingilizcem bitti bu arada, gelme üstüme)
    - vizen hazır. (hay gadasını aldığımın)
    - thanks (kibarım)
    - you're welcome. (daha benden ayrılmadan next düğmesine bastın)

    sonra yarım a4 bir kağıt tutuşturdu elime, 2 gün sonra pttden pasaportunu al yazıyordu.

    elimde hiçbirine bakılmamış 5000 sayfa evrak olan bir dosya, bir yarım a4 ile çıktım dışarı.

    telefonumu anahtarımı aldım, ilerledim.

    allah gönlünüze göre versin. (tuğla gibi entry oldu lan kim okur bunu)

    çok okunuyo madem güncelleyeyim: ben şimdi bu vizeyi entry i yazdığım tarihlerde aldıktan sonra bi götveren yüzünden o zamanki seyahatim iptal oldu. senelerce kaldı öyle.. sonra denk geldi bi seyahat ihtimali daha doğdu. tamam vize 10 senelik ama, üzerinden 4 sene geçmiş, almışım gitmemişim, başkan değişmiş, trump gelmiş, bi sürü hikaye.. nerden aklımda kaldıysa okuduğum bişeyden hatırladığım aldıktan belli bir süre sonra gitmezsen tekrar almak lazımmış gibi bişey, herhangi bir kaynakta bulamadım bununla ilgili bilgi, üşendim de sormaya, zaten bileti şirket alıyo en kötü kapıdan döndürürler bana ne dedim...

    bu entryi amerigalardan güncelliyorum; yok öyle bişey.. kıl bi giriş memuresine çattım, otel, dönüş bileti, çalıştığım şirketin kartı filan bişeyler sordu ama sonuçta buyrun dedi aldı ülkeye bu da böyle bi güncellemedir.

    10 senelik vizeyi alıp 4 sene kullanmadıktan sonra da gidebiliyormuşuz özetle.
  • cinsel performans süresi gibi entryler içeren vize tipi
  • elimde 11 tane kaldı.. acele edene verecem.

    edit: bitti.
  • b, j, f, h gibi farklı türler olmak üzere 5 kere aldığım vize. tabiki bazı sevgili yazarlar gibi bununla övünecek değilim.
    çünkü biliyorumki 2012 yılında amerika neredeyse 9 milyon insana göçmen olmayan vize verdi. yani çok özel bir şey değil. sadece yazacağım şeyler ilginizi çekebilir diye belirteyim dedim. şuan yazacaklarım deneyimlerimden ve gözlemlerimden çıkarımlarım. eğer baro sınavını geçersem büyük ihtimal boston'da göçmenlik avukatı olarak çalışacağım. o zaman daha teknik bilgiler verebilirim inşallah.

    öncelikle abd vizesi göçmen ve göçmen olmayan vize diye ayrılıyor. yazı göçmen olmayan, yani gecici süreli vizelerle ilgili. göçmen vizeye entry değil kitap yazmak lazım. ki yazılmışı da var.

    2012 yılı içinde vize alan insanların ülke oranları şu şekilde. meksika %19, çin %14.4, brezilya %11.8, hindistan %6.5, colombia %3.8, arjantin %2.9, venezuela %2.5, rusya %2.5, filipinler %2.2, israil %1.5. türkiye %32.9'luk diğer kısımda.

    2013 yılında sırbistan karadağ, mikronezya'dan başvuranların %100'ü ret almış. listede yüksek olan gambia %74.5, tuvalu %71, somali %65.8, afganistan %62.7, djibouti %62.6, gana %61.8, laos %61.4, küba %61.1, liberya % 59 ret oranına sahip.

    türkiye'nin 2013 yılında b (yani turist, ziyaretçi vizesinde) ret oranı %10.3. bu oranlar 2012'de %8.1, 2011'de %7.0, 2010'da %9.1, 2009'da %9.0, 2008'de %11.2, 2007'de %15 ve 2006'da %15.4 şeklinde olmuş.
    yani geçen yıl için başvuran 10 kişiden 9'unun aldığı bir vizeden bahsediyoruz. size gelip hava atan olursa bu bilgiyi rahatlıkla paylaşabilirsiniz.

    bir çok yazar yazmış: vize görüşmesinin amacı konsolos'un sizi görüp türkiye'ye geri dönecek bir tip olup olmadığınıza karar vermesidir. bu bağlamda giyinişiniz, görünüşünüz, tavırlarınız çok önemlidir. eğer ezik, bu vize hayatının fırsatı gibi hareket eden, yalvaran gözlerle konsolosa bakan biriyseniz reddedilme ihtimaliniz çok yüksektir. bu bağlamda konuştuğunuz kişiye denk hatta daha üst biri gibi bir tavır takınmanız garip ama lehinize olur.

    herşeyden önce ingilizce konuşabilip ret alana rastlamadığımı belirtmek isterim. ingilizce konuşabilmekten kastım sorulara sadece yes-no, 1 week, next month, to see my friend şeklinde cevap vermek değil akıcı cümle kurabilmektir. şunu yapacaksanız, yapmayın. hem çevremde ingilizce vize görüşmesine girenler, hem konsolosluk içerisinde gözlemlediğim görüşmelerde cümle kurup konuşabilenler vizeyi almaktadır. sonuçta adamın dilini konuşuyorsun. onu anlıyorsun, ne istediğini biliyorsun ve kendini istediğin gibi gösterme fırsatın var. bu yüzden, ingilizcesine güvenenlerin kesinlikle ingilizce konuşmalarını tavsiye ederim. ingilizce seviyeniz yerlerde sürünüyorsa önceden çalışıp gidebilirsiniz. soracakları sorular bellidir.

    görünüşle ilgili olarak tavsiyem, öncelikle erkeklere j, f gibi öğrenci vizelerine başvurmuyorlarsa mutlaka takım elbise giymeleri olacaktır. türkiye'da iş sahibi, iyi geliri olan bir insan izlenimi çizmeniz, yani türkiye'den s.ktir olup gitmeye çalışan bir insan izlenimi çizmemeniz çok önemlidir. bayanlar içinde bir anlamda iş görüşmeleri için tavsiye edilen kurallar geçerlidir. saçınızı gelin başı yaptırmanıza gerek yoktur. makyaj aynı şekilde. amerikalılar için bu zaten çok istisnai ve önemli günlerde olduğu için bu kadar fazla önem verdiğinizi belli etmemenizi tavsiye ederim. sıradan bir gün gibi davranmanız, sıradan bir gün, sıradan bir görüşme gibi düşünmeniz hem heyecanınızı yatıştıracak hem konsolosta iyi bir izlenim bırakmanızı sağlayacaktır. bir de görüşeceğinizi kişi camekanın arkasında. gözünü seveyim parfüm olayını o kadar abartmayın.

    sorulacak ilk soru amerika'ya gitme sebebinizdir. kafanızda bu soruya ingilizce veya türkçe bir cevap hazırlamadan gitmeyin. bu soruya cevap verirken verdiğiniz mesajla başka soruların gelmesini engelleyebilir veya ardı arkası gelmeyen soruların başlamasına sebep olabilirsiniz. work&travel öğrencisinin ingilizce konuşmak için gidiyorum demesi, dil okuluna gidecek kişinin dil okuluna, yüksek lisansa gidecek kişinin yüksek lisans eğitimi için, turist vizesi almak isteyen kişinin gezmeye demesi… yani size cevabını bildiğini soruyu neden sorsun? zaten ds-160'ı doldurmuşsun, ds-2019, l-20'yi eline vermişsin.

    soruya cevap verirken küçük dokunuşlar, ince mesajlar göndermelisiniz. mesela sen work&travel öğrencisi, de bakalım amerikan kültürünü tanımak, miami beach'i görmek, grand canyon'da gezmek, lincoln memorial'da bulunmak gibi daha spesifik şeyler; sen mühendis kardeşim, de bakalım amerika'nın mühendislikte başarısını yerinde öğrenmeye gitmek istiyorum, orada meşhur bilmem kim hocayla çalışmak istiyorum gibi bir şey; sen turist vizesine başvuran arkadaşım, de bakalım new mexico'da taos ski valley'e kayak yapmaya gideceğim arkadaşlarla, amerikadaki en meşhur kayak merkezlerinden biriymiş, colorado'da rocky mountain ulusal park'ında bizonları görmek istiyorum, yellowstone'u çok merak ediyorum vs.. de bakalım sana bakışı değişiyor mu değişmiyor mu? aynen bunları demek zorunda değilsiniz. ne demek istediğim anlaşılmıştır diye tahmin ediyorum.

    yukardakilere ek olarak özellikle kısa süreli bir şey için gidiyorsanız bir şekilde "geri dönünce", "geri döndüğümde", "geri döner dönmez" gibi bir ifadeyi sorulardan birini cevaplarken kullanmanız.

    ilk vize görüşmem şöyle olmuştu. b ben, kk konsolos kız.
    kk: merhaba
    b: naber?
    kk: fena sayılmaz.
    b: güzel
    kk:evet, nereye gidiyorsun?
    b: massachusetts
    kk: ne yapacaksın orada?
    b: dondurma satacağım.
    kk: dondurmayı sever misin?
    b: (gülerek) çok severim, ya sen?
    kk: (gülerek) ben de çok severim.
    b: (gülerek) ısmarlayabilirim?
    kk: (kahkaha atarak) tamam nerede? vizen onaylandı. iyi yolculuklar.

    başka bir vize görüşmem şöyle geçmişti. dil okulu için f vizesi. bu sefer kk: konsolos kadın. o yüzden pek samimi değiliz.
    kk: merhaba
    b: merhaba
    kk: söyle bakalım, neden amerikaya gidiyorsun?
    b: advanced seviyede ingilizce öğrenmek için.
    kk: senin ingilizce eğitimine ihtiyacın olduğunu sanmıyorum.
    b: aslında doğru söylüyorsunuz. ihtiyacım olan ingilizce eğitimi değil. ihtiyacım olan akademik ingilizce.
    kk: neden?
    b: çünkü dil eğitimi sırasında amacım eap (english for academic purposes) dersleri almak ve sonrasında amerika'da yüksek lisans yapmak.
    kk: aa şimdi anladım. o zaman haklısın.
    b: (gülerek) zaten anlayışlı biri olduğunuzu tahmin etmiştim.
    kk: (gülerek) çok mu belli ediyorum?
    b: ow yez!
    kk: çalışmalarında başaralılar dilerim. iyi şanslar.
    b: teşekkür ederim. hoşça kalın.

    bir diğer görüşmem b turist vizesi içindi. kasım ayları gibiydi. bu dönem tatil planlarının yapıldığı dönem. ke: konsolos eleman
    ke: merhaba
    b: merhaba
    ke: amerika'ya neden gitmek istiyorsun?
    b: 3 yıl amerika'ya gittim. bir çok arkadaş edindim. şimdi okulumdan mezun oldum. burada kendi işimi yapmaya başladım. ilk zamanlar baya yorucu oldu. şimdi bir tatili hakettiğimi düşünüyorum. yılbaşını arkadaşlarımla geçirmek istiyorum. (ı would like to spend holidays with my friends in us)
    ke: hangi eyalete gideceksin?
    b: upper state new york'a.
    ke: merry christmas.
    b: happy holidays.

    ne sorulursa sorulsun, açık ve dürüst olarak cevap vermeniz çok önemlidir. 20 sene önce başkasının pasaportuyla amerikaya girmeye çalışan -ki öyle girenlerle de karşılaştım- jfk'de yakalanan, geri gönderilen ve 20 sene sonra kızının amerika'da yapılacak düğününe gitmek için vize görüşmesine giren kişiye konsolos amerikaya hiç gittin mi diyor. bu kişi havaalanından geri gönderildiği için sayılmaz diye düşünerek (biraz da gizlemek için tabi bence) yok hiç gelmedim diyor. konsolos ısrarla yine soruyor. adam inatla yok gelmedim gelmedim. kadın daha başka soru sormadan adama dürüst olmadığı için basıyor ret.

    biraz da gerekli evraklardan bahsedelim. bakın asli evraklar pasaport, ds-160 formu (veya vize türüne görekli başka formlar l-20, ds-2019 gibi), vize görüşme ücreti dekontu ve fotoğraftır. (yanılmıyorsam yeni sistemde dekont da kalkmıştır internetten ödendiği için) girdiğim 5 vize görüşmesinde de destekleyici belgelerden 1 tanesini bile istemediler. asli olmayan evrakları istemeden reddettiler diyenleri de anlamış değilim. sen adamın aklında soru işareti bile bırakacak bir imaj bile çizememişsin ki adam destekleyici belgelerden istesin… isteyeceği, soracağı en fazla ya banka mektubudur veya maaş bordronuzdur. herkese hep söylediğim gibi iş senin tapuna, araba ruhsatına falan kaldıysa sen alamadın zaten o vizeyi, geçmiş olsun.

    belgeler bağlamında, ne olur ne olmaz, banka mektubu veya hesap cüzdanı en istenebilir şey olduğu için onu mutlaka bulundurun. çok fazla insan ekonomik olarak yeterli görülmediklerinden dolayı reddedilmektedir. maaş bordrosu, vergi levhası da bunlardan sonra gelir en çok istenilen destekleyici belgeler içerisinde. tapu, araba ruhsatı vs.. tarzı şeyler.. size kalmış artık. sonra beni suçlamayın.

    unutmayın, siz burada çok seçkinin bir ailenin ferdisiniz, ne amerika'daki boktan işlere, ne amerikaya ne de amerikalılara ihtiyacınız var, ne için gidiyorsanız gidip bir an önce güzel vatanınıza geri döneceksiniz. hadi aslanlarım, göreyim sizi. gazanız mübarek olsun.
  • az önce eşime 1 dakikada verdiler, "peki ben?:/" dedim, "sen gelme ulan ayı!" dediler. sanki gidip özgürlük anıtının dibine işeyecem, izmaritimi sokağa atacam amına koyyim. ırkçılık iliklerine işlemiş bu müptezellerin arkadaş :/
hesabın var mı? giriş yap