6 entry daha
  • asıl yazardan mı, yoksa çevirinin dili veya tarzından mı kaynaklandığını anlayamadığım şekilde bana biraz itici, soğuk veya yabancı gelen ursula k. le guin romanı. özgün basım 2000 yılı, türkçe basım 2017 yılı görünüyor. çevirmen kemal baran özbek. bir bilim kurgu roman için gerekli yenicil dil ve sözcükler en alt gereklilik düzeyinde sağlanmış görünmekle birlikte bazı sözcükler için yeğlenen yarı osmanlıca veya biraz eskimiş türkçe yeğleyimi kulağımı veya gözümü tırmaladı.

    şöyle bir ara karara vardım kitapla ilgili: ursula k. le guin anlatışsıkıcı bir metin olarak yazmış. bence bu roman roman değil deneme, ütopik deneme, hatta azıcık cesaret etse bir iddia etme kitabı, 'ayarlayın bunları, evren buna uygun,' deme kitabı, bir vasiyet değilse de tavsiye kitabı. canı heyecanı az, örgütlü, hedefli ve hedefi belli*, fikri bol bir kitap.

    ["teşekkürler, yoz" yoz: şirket tarafından yaltakçı bir hitap şekli olarak tanımlanıp en azından son elli senedir kullanımı yasaklanmış bir tabir. aşağı yukarı ahbap anlamına gelir.] ursula k. le guin - anlatış

    "oysa hepsi samimi anlamda inanç sahibiydi, iki taraf da. din tanımayan teröristler ile tapınmadan duramayan teröristler; aralarında ne fark vardı ki?" agy

    "yerküre'nin kendi doğup büyüdüğü yöresinin yerel ahalisi hala toplumsal ve cinsi kastlara ayrılmış olmaktan kaynaklanan sancılar çekmekle kalmıyor, kadınlara karşı sergilenen tekçilik'e özgü önyargılar ve hoşgörüsüzlükler yüzünden olduğu yerde sayıyordu." agy

    "insan vücudu aynı zamanda dünyanın vücududur. dünyanın vücudu da benim vücudum. yani, bu da demek oluyor ki, bir taneden iki tane çıkıyor." agy

    "ah mazlar anlatırdı tabii. onlar oralarda* yaşardı. bazıları yani." agy

    "oysa burada yerel kökenli bir din ya da yaradancılık geçerli değildi. aka'da tanrı, herhangi bir göndermesi olmayan bir kelimedir sadece. baş harfinin büyük yazılmasına bile gerek duyulmaz." agy

    "sonraları ona** orman demeye başladı, çünkü kadim zamanlarda onu ormandan çıkış yolu şeklinde adlandırdıklarını öğrenmişti. bazı öğretmenlerin kendisine aktardıkları bilgileri dağa giden yol diye nitelediğini duyduğunda ise bu kez ona verdiği isim dağ oldu. nihayet, onu anlatış diye isimlendirip konuya son noktayı koydu." agy

    "böylelikle, eski yazı tipine ait her alfabetik karakter , pek çok yönüyle sutty'nin anayurdundaki burç yorumcularınınkiyle benzeş bir işlev ortaya koyan uzmanlar tarafından yorumlanıp çözümlenecek birer şifreye dönüşüyordu." agy

    "biz dünyanın dışında değiliz, yoz. anlıyor musun? dünyanın kendisiyiz biz. onun diliyiz. o da biz de bu sayede yaşıyoruz. düşün bir kere, eğer o sözleri söylemezsek, şu dünyada geriye ne kalır ki?" agy

    "ortada hata diye bir şey yok zaten. durum son zamanlarda kötüye gidiyor, hepsi o*. zorlu koşullar altında doğru olanı yapmak* her zaman göründüğü kadar kolay değildir." agy

    "sorgulamak değil, sadece dinlemek. bu insanlar özenle sürdürülen mütevazı, alelade bir yaşantının tatlılığını kendisiyle paylaşmışlardı." agy

    "[umyazuda] kutsama metinleri, tören protokol kuralları, yemek tarifleri, soğuktan dolayı çıkan uçukların tedavisinden ileri yaşlara dek ömür sürmeye kadar çeşit çeşit reçete, hikayeler, efsaneler, tarihi yıllıklar, şöhretli mazların ve tanıdık tüccarların yaşam öyküleri, kimisi binlerce yıl önce kimisi ise birkaç yıl önce yaşamış kişilerin tanık ifadeleri, seyahat günceleri, mistiklerin meditasyon formülleri, felsefe ve matematik, şifalı otlar, hayvan türleri ve bunların özellikleri, anatomi, gerek gerçek gerekse metafiziksel geometri gibisinden sayısız konu üzerine bilimsel incelemeler, aka haritaları, hayal ürünü dünyaların haritaları, kadim diyarların tarihçeleri, şiirler... dünya üzerindeki tüm şiirler buradaydı." ursula k. le guin - the telling

    (bkz: anlatış/@ibisile)
    (bkz: umyazu)
    (bkz: fahrenheit 451/@ibisile)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap