• kendini sorguluyosan da kendinden nefret etmeyi goze almak lazim. dunyanin en boktan seyi kendinin bi bok olmadigine inanmak. abazanliktan bile kotu valla.
  • depresyona girmeyi hizlandirici eylem.

    sorguladıkca bircok seyin anlamsız oldugunu farkedersiniz. aslinda sizden once kurulmus olan sistem, koyulmus olan kurallarin hepsi temelde anlamsizdir. bu niye boyle dediginiz zaman cevap gelmez. peki o zaman bu niye boyle dediginiz zaman ise sonu gelmeyecek bir yola girmissiniz demektir. hersey anlamsizlasmaya baslar. sacma kurallari olan bir hayatin icindesinizdir. kendi kurallarınızla oynamak istersiniz gucunuz yetmez, cunku karsinizdaki insanlar hala bilindik kurallar ile oynamaktadir..

    sorgularken amerikayi yeniden kesfe girismis de olabilirsiniz(her zaman sorguladıgınız seyi anlamsız bulacak degilsiniz ya), pek tabii ki sizden once biri kesfetmis olsa bile sizin yeniden bulmanızın size katacagı seyler vardır ama bu goturduklerine deger mi acep?
  • kimileri icin bir secim, kimileri icin bicimdir, kimileri icin bir muamma, kimileri icinse gereksiz bir eylemdir.. secim oldugu zamanlarda bile her sey gibi aslinda zorunlu bir secimdir, butun durumlar secmeye zorlar.. guzide universitelerimizde oldugu gibi bir zorunlu secmeli derstir.. iste bu nedenden dolayi bu yolu secen ne kadar sizlansa da seciminden geri donemez.. aslinda icten ice donmeyi de istemez.. onlar icin ici bos bir mutluluk sikinti, aci ise buruk bir haz kaynagidir cunku..
  • doğru ve yanlışların aynı odaya hapsedilip çarpışması durumu.
  • anlamanin başlangicidir zaten birşeyleri anlama ve sorgulama istegi ideoloji ve din kavramlarini dogurmustur.
  • insanin kisiligini yavas bi sekilde anafora alan beyin hareketi. yavas yavas her seyi anlamsizlastirmak isteyen ergen bunyeler icin birebir cozum. orta ya$ icin intihara meyillendiren bi zehir. gencecik nesiller sorgulamak yuzunden kisiliklerini yitiriyor kendileri olmaktan cikiyolar. normlarini deforme edip bolece kendi kabuklarindanda siyrilanlari da var tabi bunlarin.
  • bir metin yalti şiiri.

    barışı simgeler mi?
    gagasında taşıdığı dalı
    koparan güvercinse eğer.

    12.2.2007

    (bkz: lafi gedigine oturtmak)
  • dönüp dolaşıp aynı yere gelmektir. ancak "dönüp dolaşmak" denince akla gelen hep bir "daireler çizmek" şeklinde düşünülüp böyle tasvir edilebilir.. ancak aksine, sorgulamak engebeleri aşmak, üçgenler beşgenler çizmek, aynı yoldan teğet geçip farkında olmamak, farklı rakımlarda gidip de kimi zaman su altında kalmak, kimi zaman oksijensiz kalmaktır. dönüp dolaşılıp aynı yere gelmek ise, gidilebilecek her yere adım atılmış olunsa bile bunun ötesine geçememiş olmakla aynı şeydir.

    şöyle bir örnek göstermek isterim ki, atılacak-atılmış bir çok adım vardır bu sorgulamada.. ancak yola çıkılanla varılan arasında bir arpa boyu yol yoktur...

    "sorgulama"

    -gerçeklikler üzerine-
    belki de istediğim bu değil. zaman, ya da saatime bakıp bakıp şaşırmak bana göre değil. günleri saymak, tarihleri adlandırmak, bir şeylere anlamlar yüklemek benim işim değil sanırım.
    yeniden deneyip de başaramamış olmak, çok üzücü değil mi? başladığın işi tamamlamak isterken ve bunun için umut beslerken; hayalkırıklığı..
    bulmalıyım, ne istediğimi ve benliğimi. sadece sanal hayallerle geçirdiğim zaman, zehrini kanıma karıştırmak için tik takların sesine gizleniyor. görmekte zorlandığım ya da algılayamadığım da budur. zamanın gerçek anlamını hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. ve hiçbir şeyin anlamını.
    o hiçliklerin ne ifade ettiği önemli değil. ne hissettirdiği ise sadece beynimizin ve vücudumuzun ortama uyum sağlamasını kolaylaştırıyor. gerçek nedir? hiç düşündün mü? hangi boyutta yaşadığını ve hangi boyutun gerçek olduğunu? senden öncesi var mı? anlatılanlara inanıyor musun? zamanın boyutu nedir? zaman nasıl bir kavramdır, zaman kaçıncı element, zaman kaçıncı sanattır? zaman kaçıncı semboldür ya da neyin sembolüdür? zaman nedir? gerçeklik nedir? zaman gerçek midir? "gerçek = zaman" mıdır?
    zaman, hiçbir zaman hiçbir şeyin tarafında değildir. bu "zamanınızı boşa harcamayın, mutlaka bir şeyler yapın" anlamına gelmiyor normal olarak. bambaşka bir şey var bu tarafsızlıkta. çok başka bir şey. düşündüğünüz, hissettiğiniz ama anlatamadığınız veya yazamadığınız, söyleyemediğiniz bir şey bu.
    yani çok değerli bir şey. aynı zamanda çok öldürücü bir şey. kendinden şüphelendirecek kadar kendinden emin..
    birileri, belki sana kendi hayatını yaşama şansını vermek istemiştir ve sorgulamalardan yola çıkarak bu şansı yakalayabileceğini göstermeye çalışmıştır. belki buna, "özgür irade" sahibi yapıldığın için mecbur bırakılmışsındır. iyilik ve kötülüğün bir arada olması, yani bir şansa sahip olabilmek için, bütün bir hayatı karmakarışık hale getirecek olan "özgür irade"ye sahip olmak, adaletten ve eşitlikten bahsedilmesini engellemelidir.
    -insan eğer adaleti sağlayacak olansa, bunu yapana kadar bunu yapmamış demektir.
    o zamana kadar ne "zaman", ne "şans" ne "özgür irade" ne de "adalet" anlamlı değildir.

    uzun zamandır iyimser düşünmek için çabalayan birinin sorgulaması bu. o, yıllar önce bunu yapmak istediğinde, farkında olmadan engellerin o'na gösterdiği yola sapmış. bu yolun ne olduğunu sormak, cevapsız kalmak demektir. en azından ne kadar kötü olduğunun tahmin bile edilemeyecek olması, cevapsız kalmayı tercih ettirebilir.
    sadece düşün, bir şeyin görüntüsü sana zaferi veya yenilgiyi gösterebilir. önceden görebilirsin. düşünürsen.. çünkü o görmüş.. görmemesi gerekenden önce görmüş belki de.. belki de bu yüzden o kadar korkutucu geliyordur...
    sorgulamanın septik kısmına gidelim şimdi de; bunu bir üçleme ile destekleyelim..
    "gerçeklik, zaman, düşünce"
    işte sorgulamanın koptuğu nokta.. kavramsal bağlantılar ve orantılar hiçbir zaman mantıklı-makul olamaz. bu üç kelime, hiçbir zaman birbiriyle aynı yolda bulunamaz ve ilerleyemez gibi görünüyor.
    düşünce, gerçek değil
    gerçek, zaman değil
    zaman, düşünce değil..
    ne kadar basit değil mi? mantık denklemi gibi..
    bu bile akılları karıştırmaya yeter aslında. denklemler gitgide çoğalıyor çünkü.. mümkündür, çoğaltılabilir..
    ama bu noktada mantık sandığımız gibi işlemiyor..
    belki de sandığımız gibi işleyen mantık, şunu söyleyebilir: "sonuç, bu üç kavramın birleşip, her şeyi anlamamızı sağlayacak olan şeyi içinde saklayan sonsuzluktur"
    hayat, ölüm, zaman, sebep, sonuç, gerçeklik, his, düşünce, görüntü, yapı, meta, soyut, somut, mantık, sonsuzluk, herşey, hiçbir şey ve bir çok şey..
    bu uzayıp giden "gereklilikler" listesi.. ulaşılması istenen sonuç, anlamak olabilir. (bunu bizden kim istiyor ki?)
    "gerekli" olan şeyleri anlamak gerekli ilk etapta, daha sonra bir yapbozun parçaları gibi birşeltirmek ve onları bir araya getirmek..titizce ayrıştırmak, teker teker anladıktan sonra ikişer ikişer anlamak. üçer üçer ve dörder dörder. bir bütün olarak, bir bütün eksi bir ve bir bütün artı bir olarak.. ve bir bütün artı bir bütün olarak..
    cevap bulmak istemiyor musun?
    gerçeğin üzerinde hep yalanlar ve belirsizlikler vardır. "yalan, insanların bütün öteki yaratıklara karşı üstünlüğünü sağlar. yalanla gerçeğe ulaşılır." demiş büyük bir yazar, gerçek bir usta*
    cevap, gerçeğin üzerine kaplanmış yalanların altında gizli. cevap, gerçekte, gerçeklerde gizli.. onu öğrendiğin güne kadar gizli kalacak.
    ve sorgulamanın şu ana kadar insana kazandırdığı bir tecrübe ise, bu gerçeğe hayat boyunca ulaşılamayacağıdır...
  • inkar etmek ile karıştırılan veya bu anlamda da kullanılan kelimedir.
    örneğin x konusu ile ilgili olarak şu tarz ifade ya da düşüncelere şahit olabilirsiniz:
    - "yahu neden direkt kabulleniyorsun? neden sorgulamıyorsun?"
    fakat bu kelimeyi kullanan insan, sorgulama eylemini, inkar etme anlamında kullanmıştır. kendisi o konuyu sorgulamıştır ve inkar etmiştir ama karşısındaki insanın da sorgulayıp kabul ettiğini kabul etmek istemediği için bu kelimeyi kullanır. sanki x'i her sorgulayan kendisinin ulaştığı sonuca ulaşacak sanır.
    (bkz: ben sosyal tespit yaptim)
  • çoğu zeki olmayan insanların ”meraksız” olduklarını , dolayısıyla evreni; doğayı ve insan
    olmaya yönelik “büyük sorular” üretmediklerini biliriz.ancak kendileri soru sorma becerisinden yoksul bu insanların başkalarının sordukları ve yanıtladıkları sorular karşısında sergiledikleri tavırlar ilginçtir:sıradan insanlar genellikle bu yanıtların doğru olup-olmadıklarını düşünmeden yanıtları hep doğru kabul ederler.onlar sadece büyük saygı duydukları insanın sözlerine inanmak gerektiğini düşünürler.işte felsefe burada yıkıcılık görevini üstelenerek kendi aklını kullanma cesaretini aşılar.

    bu yüzden sorgulayan hakkını arayan insanlık için mücadelemiz
hesabın var mı? giriş yap