• cagdas romanin oldugu kadar pornografinin de babasi.
    (bkz: pamela or virtue rewarded)
  • isterdim ki samuel richardson, freud ile bir araya gelsin bir gün.

    nasıl bir bilinçaltı, nasıl bir fanteziler yumağı romanları olduğunu hala anlayabilmiş değilim. marquis de sade'in bu romanlara bayılmasına şaşırmamak gerek. hatta bu kitabı okuyup marquis o bir takım çalışmalarına hız vermiş de olabilir.

    ingiliz edebiyatı'nın hemen hemen ilk romancılarından biri olması ise düşündürücü.

    richardson'ın gündelik hayatına baktığımızda ise, romanlarının cinsel ögelerine ve temalarına oldukça ters düşen bir yapısı olduğunu görüyoruz ama bir noktada sanki "acaba" diye de sordurmuyor değil. o dönemlerde, kadınların fazlaca okuma yazma bilmemelerinden mütevellit richardson bu kadınlara, kızlara mektup yazmalarında yardımcı olmaktaydı. bir müddet sonra artık "mektup baba"ya dönmüştü richardson.

    sevgilisine mektup yazmak isteyen ama hem yazma bilmeyen, hem de duygularını ifade etmeyi beceremeyen bu kadınlar adına richardson mektup yazmaktaydı. yani richardson, bir nevi tanımadığı adamlara aşk mektupları yazmaktaydı kadınların ağzından. sanırım bu uğraşı nedeni ile bir müddet sonra iyice kadınların dünyasına dahil olmuştu richardson. belki de kadınlar, az çok ne demek istediklerini bu mektup babaya aktarıyorlardı, richardson da kendi hayal gücü ve yazın kabiliyeti ile ortaya duygusal bir metin çıkarıyordu.

    aklıma reşat nuri güntekin geldi, kendisi de bir müddet bir kız lisesinin müdürlüğünü yapmıştı yanılmıyorsam. bundan ötürü de kadınların dünyasını oldukça yakından gözleyebilme fırsatı bulmuş ve bunu da romanlarında kadın karakterleri ile - çalıkuşu gibi - mümkün mertebe işlemişti. fakat gelin görün ki, güntekin'in naif ve duygusal eserleri ile pek de örtüşmemektedir richardson'ın eserleri.

    romanlarının cinsel ögelerine tepkiler gelmeye başlayınca richardson sanırım şöyle bir şey demişti:

    "ben bu romanları babaanneler için değil, onların torunlarına yazıyorum"

    işin ilginç yanı da bu romanların günümüzdeki gibi toplu halde, yani bir bütün halinde kitap olarak okunmamasıydı. peyderpey yayınlanan bu romanda sanırım her hafta "acaba yine bir tecavüz oldu mu, acaba lord lovelace bu sefer nasıl bir ırza tecavüz planı yaptı" diye meraklanıyor muydu acaba okuyucular?

    dolaba saklanmış bir lordun yarı çıplak vaziyette hizmetçisinin üzerine atladığı pamela or virtue rewarded romanını es geçerek, diğer romanı clarissa'da üzerinde durulacak bazı konular olduğu kanaatindeyim. örneğin mr.lovelace incelendiğinde gerçekten değişik tahlillerin elde edilecebileceği bir karakter. sanırım bu villain denilen erkek karakterler mr.lovelace ile başladı, daha sonralı fiziksel sapkınlıklarından arındırılarak duygusal manada sorunlu karakterler haline getirildi. sonra wuthering heights'da heathcliff çıktı, the woman in white'da sir percival glyde belirdi.
  • sürekli mektup yazarak olanı biteni anlatan karakterlere sahip romanların yazarı.

    ana odaklanan yazı tarzına sahiptir. mektuplar şimdiki zamanda yazılırlar. şu an mr b. benim ırzıma geçiyor, ay bi tuhaf oldum gibisinden mektuplar okursunuz. nitekim henry fielding, richardson'un pamela eserinin bir parodisi olarak yazdığı shamela romanında bununla baya taşak geçer:

    "jenkins hanımla şu an aynı yataktayız ve kapı kilitli değil. eyvah, beyefendi geliyor, ayak seslerini işitiyorum, yandık! mr. parson gibi yaşadığım anı yazıyorum, farkındasınız değil mi? zaten mr. parson da şu anda yatakta, aramızda."
  • ingiliz yazar.
    mektup tarzında yazılmış romanların ilk örneklerini vermiştir.
    (hatta mina urgan'a göre pamela ilk ingiliz romanı sayılabilir.)

    1689’da doğup 1761’de ölen samuel richardson’ın yaşamı üzerine yazacak pek bir şey yoktur.
    kendi halinde bir esnafın yaşamıydı onunkisi.

    yoksul bir marangozun oğlu olan richardson, on yedi yaşındayken londra’ya gelip bir basımevinde çırak oldu. delikanlının çalışkanlığını ve dürüstlüğünü beğenen patronu, kızını ona verdi. ilk eşi ölünce yeniden evlenen richardson, kendi kurduğu yeni bir basımevini beceriyle yönetti. bir yandan kitaplar basarken bir yandan da avam kamarası’nın resmi matbaacısı oldu. derken, hiç eğitim görmeyen orta sınıfın aşağı tabakalarından gelen bu silik adamcağız, ellisinden sonra peşpeşe upuzun üç roman yazdı: pamela (1740-1741), kısaca clarissa denilen clarissa harlowe (1747-1748) ve sir charles grandison (1753-1754).

    ve bu romanlar sayesinde, sadece ingiltere’nin değil, avrupa’nın en ünlü yazarları arasına girdi.

    richardson’ın elli yaşına değin yazarlık alanında hiçbir deneyimi yoktu, edebiyat bilgisi kıttı, kültürden yoksundu, yaşadığı dar sınırlı orta sınıf çevresi dışındaki dünyayı bilmiyordu, başından hiçbir ilginç olay da geçmemişti. ne var ki, bu kendi halinde adamcağız, öteden beri kızlarla, kadınlarla sıcak ve yakın ilişkiler içindeydi. dört kızı bir yana, etrafında birçok başka kadın vardı. bunlar “papa” dedikleri richardson’a aşk mektuplarını yazdırmakla kalmazlar, richardson’ı bir çeşit papaz yerine koyup, ona günah çıkarırlardı, sır verirlerdi, dertlerini dökerlerdi. böylece richardson, “adopted children” (manevi evlatlar) saydığı bu hatunlar sayesinde, fotoromanlarda “kadın ruhu” denilen şeyi öğrenmişti. bu bilgisi, erkeklerden fazla kadınların hoşlandığı, yani fielding’in tom jones’u gibi hem kadınlara hem de erkeklere yönelen bir romandan çok, salt kadınlara yönelen bir roman olan pamela’nın yazılmasında önemli bir rol oynadı.

    kaynak: mina urgan - ingiliz edebiyatı tarihi
  • "o sırada okuduğum kitaplar içinde, hiçbiri clarissa harlowe kadar uzun zaman doldurmadı düşüncemi. düş ürünlerinden pek hoşlanmamakla birlikte, bir zamanlar ünlü olan, ama yanılmıyorsam bugün fazla okur bulamayan bu romanın beş cildini tek satır atlamadan okudum. hiç kuşkusuz önemli bir etkisi oldu üzerimde (ama tam richardson'ın* umduğu gibi de olmadı), bunun için sözünü etmem gerekiyor. clarissa'nın başına gelen bütün dertlerin dindarlığından, büyüklerine boyun eğişinden, iğrenç babasına gösterdiği saygıdan geldiğini gördüm ilkin." andre gide - l'ecole des femmes
  • tanım: kitaplarının türkçe çevirisi bulunmayan bir yazar
hesabın var mı? giriş yap