• genelde minimum derecede gülen, minimum derecede konuşan (zira gözleri ruhun aynasıdır lafını fazlasıyla benimsemiş görünmektedir), sık sık derin düşüncelere dalan ve arada sırada onu bunu yumruklayan korkusuz cengaver. - efenim tüm bu özelliklerin antitezi için (bkz: seth cohen) - ayrıca dostları, ailesi, kız arkadaşı ve hatta eski kız arkadaşı için bile her zaman herşeyin en doğrusunu yapmaya çalışan, sorumluluk duygusu yürümüş gitmiş, kusurlu ama dürüst bir karakter olarak televizyon dizileri camiasındaki "hassas ama gerektiğinde sert kahraman" boşluğunu doldurmaktadır. tabi ki bu karakterin bu kadar inandırıcı ve başarılı olmasının en büyük nedeni benjamin mckenzie dir ki şu an itibariyle kendisinde gelecek vaadeden bir oyuncunun bütün özelliklerini görmekteyim.

    ayrıca sevgili ryan "bir bakışın yeter" atwood'umuz the oc'nin 2.sezonu itibariyle nihayet biraz da kendi hayallerine kulak vermiş olup,

    --- spoiler ---
    inşaat işçiliğinden mimarlığa terfi etme yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. hadi bakalım.
    --- spoiler ---
  • the oc'deki en lüzumsuz (dizi de lüzumsuz ona göre ama çizgiyi de bir yerden çekmek lazım) heriftir bu ryan. işin kötüsü iğrenç sıcak yaz akşamlarında zaten diziyi izlediği için vicdan azabı çeken bünye, bir de buna sempati duymaya başlar. bu arada sözde side-kick i seth cohen başlıklara sığmayıp taşarken, dizinin ana karakteri olduğu iddiasındaki bu karakter bunla birlikte 3 entry olabilmiş, sünepe kalmıştır, sağduyu konuşmuştur *.
  • diziyi izlerken bu her boynunu büküp, kaşlarını iç kısımlarını yukarı doğru kaldırıp sad sam gibi baktıkça arkasından dolanıp, kendisinin ensesine okkalı bir şaplak atmak geliyor içimden. işte böyle sinir bozucu bir karakterdir bu ryan atwood.
  • "exchange student"sal bir psikoloji içersinde olduğunu düşündüğüm karakter*. "bu benim ailem mi, yanlarında kaldığım insanlar mı, ben bir cohen miyim, yoksa sığıntı mıyım " tarzı sorular kafasında yankılanıp duruyor olmalı.
  • kendisiyle ve geçmişiyle barışamadığı yine ortaya çıkan misguided fool. herşeyi unutup yeni bir düzen kurma fikrine o kadar kaptırmış ki kendini, bencil, korkak ve empati yoksunu olduğunu bir kenara koyduğumuzda, bu akşamki bölümde marissa'ya yaptığı çıkış, safi terbiyesizlik, nankörlüktür. annesi ile marissa'yı bir tutup, ikisinin de alkol yüzünden bunca acı ve sorun çıkardığını düşünmesi ve incinen tarafın sadece kendisi olduğunu zannetmesi ne acayip. hep dibe çekilmek istenen kişi o, üzülen ve kahramanca alttan alması beklenen kişi yine o.. yok öyle bir şey. lindsay ile kendini ve doğru yolu bulacağına inanıyor sanırım. oysa, gerçek aşkı yanıbaşında duruyor.
  • gereksiz derecede asabi insan. gozu dondumu kardesini tanimaz, boyle pis bi ozelligi vardir. hepimizin icinde bi ryan atwood yatar aslinda. hayati bir nevi mesaj gariban genclige, ryan sizin hayatta ulasabileceginiz tepe noktasidir seklinde. zengin bi ailenin yanina atin kapagi ohh gelsin kizlar gitsen lincoln navigatorlar. ryan karakteri derin felsefik izler tasir bunyesinde..
  • kendisiyle (dizi icabi) muhtemelen ayni gun dogmusuz. yani cocuk bosuna emrah diyil, balik burcuymus yavrucak. ayrica kararsizligi zaman zaman '' vay serefsiz!'' gibi seyler de soyletebilir izleyenlere, ama empati yapmak, anlamak lazim. o marissa da az diyil hani.
  • -ryan koş ananı...
    -marissa! marissa! o nerede? ` :inan çok düşündüm bu entry'i `
  • sefalet, ergenlik ve nankörlük gibi kavramlarla hayata tutunan vasat köylü. bir bölümde yüzsüzlüğün dibine vurup üvey annesine sevişme teklif etmiş, üvey annesi buna "cookless little motherfucker and bitch" demiştir.
  • on yıl sonra aklıma geldi de, böyle hippi mippi gruplar, şarkıcılar seven oc tayfasının arasında favori grubu journey olan adamdı bu. journey seven adamdan zarar gelmez hacı. allahtan saçlarına ak düşmeden marissa'dan da kurtulmuştu bu naif oğlan, evet.
hesabın var mı? giriş yap