• latince ve ingilizce lisanlarinda en buyuk erkek evladin ailenin tum mal varligina ve titrine mirasci olma hakki anlaminda bir hukuki terimdir.avrupa hanedanlarinda payitaht bu kurala gore belirlenmistir.

    osmanlilar ise fatihten once ozgur, guclu sehzadeler; fatihten sonra kardes katli; ikinci ahmedden (ya da ucuncu?) sonra kafes yontemii kullanilmistir. mahmud iiden sonra. (mahmud ii tek cocuktur) en buyuk kardese gecer (eger varsa.) 19. yyda abdulaziz abdulmecid hatta medmed v ve son olarak abdulhamid ii bile bunu degistirmeye yeltendiyse de artik cok gectir.
  • (bkz: ekber evlat)
  • mirasın en büyük erkek çocuğun mülkiyetine bırakaldığı sistem.
  • saltanat hakının babadan, en büyük erkek çocuğa geçmesine verilen ad. belçika, danimarka, lüksemburg, hollanda, norveç, isveç, ispanya ve monako gibi pek çok avrupa monarşisiyle birlikte osmanlı monarşisinde de uygulanan bir veraset sistemi primogeniture.

    gerçi osmanoğlu sülalesindeki uygulama süresi 318 yıl kadar. 1617'de ölen birinci ahmet'ten sonra saltanat hakkı en büyük erkek çocuğa (ekber evlat) değil, hanedanın en yaşlı/kıdemli (senior) üyesine verilmeye başlanarak ekber evlat sisteminden ekberiyet sistemine (seniorat düzeni) geçilmiş. dolayısıyla normalde birinci ahmet'ten sonra en büyük oğlu ikinci osman'ın padişah olması gerekirken, hanedanın en yaşlı üyesi olan birinci mustafa tahttta geçirilmiş. mustafa'nın delirip üç ay sonra tahtını ikinci osman'a devretmesi ise tarihin garip bir ironisi. ha ama ikinci osman'dan sonra en kıdemlinin tahtta geçmesi usulü, birinci meşrutiyet'e kadar teamülen uygulanmaya devam etmiş.

    teamülen kelimesine dikkat, zira ortada yazılı bir kural yok. yok ama padişah değişikliklerinin tamamı ekberiyet, yani hanedanın en kıdemlisine verilecek şekilde genellikle tıkır tıkır işlemiş. genellikle diyorum, çünkü batılılarla yoğun ilişkilerin kurulduğu 19.yy'da çarşı karışmaya başlamış ve primogeniture lehine homurdanmalar ortaya çıkmış. 1617 öncesindeki primogenitur sistemine dönüp tahtını kardeşi abdülaziz yerine oğlu beşinci murat'a bırakmak isteyen abdülmecid, veraset sistemi değişikliği taleplerinin fitilini ateşleyen kişi.

    vereme yakalanıp da aniden ölmese abdülmecid'in istediği değişiklik muhtemelen gerçekleşirdi de. çünkü mesele, gazetelerde günlerce tartışılmış ve hatta serasker rıza paşa gibi önemli devlet adamları nezdinde taraftar da bulması nedeniyle şehzade murad'ın tahtta geçmesi daha bir beklenir olmuş. fakat tabi bir taraftan da tahtın primogeniture şekilde babadan oğula değil, teamüllere uygun şekilde, hanedanın en kıdemlisi olan abdülaziz'e geçmesini isteyenler de vardır, tıpkı sadrazam kıbrıslı kamil paşa ve kaptan-ı derya damat mehmed ali paşa gibi.

    sultan abdülmecid'in 26 haziran 1861'deki cenaze namazı işte tam da böylesi gergin bir ortamda kılınır. gerginlik o derecedir ki yeni padişah için yapılacak biat töreni için bastırılan davetiyelerde, padişahın isminin yazılması gereken yer boş bırakılmıştır! ne zaman ki sadrazam, kaptan-ı derya ve bir kısım ulema ağırlığını ekber evlat yerine ekberiyet sisteminden koyup abdülaziz'e ışık yakar, işte o zaman durum netleşir. yeni padişahın tahtta oturur oturmaz yaptığı ilk iş ise serasker rıza paşayı görevden almak olur doğal olarak.

    fakat yine tarihin garip bir cilvesidir ki kendi saltanatına böylesi gergin bir ortamda başlayan abdülaziz, en sonunda kendi yaşamına malolacak olan (bkz: #85979879) bir işe girişerek yaşananlardan zerre ders çıkarmadığını ispatlar: kendisinden sonra tahtta, en kıdemli saltanat üyesi yeğeni meşru veliahd murad'ı değil, en büyük meşru oğlu şehzade yusuf izzeddin efendi'yi geçirmeye ve primogeniture sistemini diriltmeye çalışır. hatta oğlu daha altı yaşındayken orduya sokup rütbeler verir. rütbe demişken çavuş pırpırı, yüzbaşı yıldızı falan da değil hani bahsettiğimiz. padişah, elini korkak alıştırmayıp daha 14 yaşında minnak
    bir veled olan yusuf izzeddin'i mareşale tekabül eden müşirliğe terfi ettirip 1. ordu komutanı olarak atar.

    bütün bu planları bozan ise bu sefer verem değil, 30 mayıs 1876 darbesi olur ve abdülaziz indirilip yerine meşru şehzade beşinci murad gayrimeşru bir şekilde tahtta geçirilir. 93 günlük kısa saltanatıyla bir rekora imza atan beşinci murad'ın tahttan indirilmesinden bir kaç ay sonra kabul edilen 1876 tarihli kanun-ı esasi'nin üçüncü maddesi, tahtta kimin nasıl geçeceğini düzenler: "saltanat-ı seniye-i osmaniye hilâfet-i kübrayı islâmiyeyi haiz olarak sülâle-i âli osman’dan usul’ü kadimesi veçhile ekber evlâda aittir" böylece osmanoğlu ailesinin, padişahtan sonraki en yaşlı erkek üyesinin veliaht kabul edilmesi sadece temüle bırakılmayıp kanunlaştırılır ve primogeniture sistemi, osmanoğlu sülalesi bağlamında tamamıyla tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş olur.

    bu arada osmanlı monarşisinde 17.yy'dan itibaren teamülen başlayıp birinci meşrutiyet'in ilanıyla yasal bir zemine kavuşturularak uygulanan taht veraseti kriteri olan ekberiyet ilkesinin yanına zamanla bir ilke daha eklenir: erşediyet. (bkz: ekber ve erşed)

    erşediyet ilkesinin getirilmesinin temel nedeni birinci mustafa, sultan ibrahim gibi kafası kırık, akli dengesi bozuk olanların sultan olmasının önüne geçilmesi gerekliliğidir. çünkü bu tür reşid olmayanların meydana getirdiği huzursuzluk o raddeye ulaşmış ki sadece devlet değil, osmanoğulları sülalesi de bir meşruiyet krizi yaşamış. daha ikinci mahmud dönemindeki 1808 olaylarında yeniçerilerin "padişah da bir insan değil mi? kim olsa olur! konya'daki şeyh padişah olsun" deyip konya mevlevi dergâhı şeyhi molla hünkâr'ın tahtta geçmesini istemeleri tam da böylesi bir meşruiyet krizinin sonucu. bir diğer örnek ise abdülaziz'i hâl eden 30 mayıs 1876 darbesinin lideri ve halk nezdinde hayli popüler olan midhat paşa. kendisine "âl-i osman oluyor da âl-i midhat neden olmayacakmış?" dedirten de işte yine benzer bir meşruiyet krizi.

    ha unuttmadan; minnak müşirimiz yusuf izzeddin efendi'nin yıllarca içini kemiren "olur da tekrar primogeniture sistemine geçilirse babamın en büyük meşru oğlu olarak padişah olur muyum yoksa olmaz mıyım" tedirginliği o kadar uzun sürmüş ki, en sonunda primogeniture değil ama ekberiyet sisteminde padişah olmasına ramak kalmışken, daha fazla dayanamayıp 1916'da kendi canına kıymış -gerçi intihar diyen de var (bkz: #70148955)

    birinci dünya savaşı sonuna doğru birer birer yıkılan hohenzollern, romanov, habsburg gibi köklü geleneklere sahip monarşi sülalerinden biri olan osmanoğullarının saltanatına, 1 kasım 1922'de son verilmesiyle tahtta büyük oğlan mı geçti amcası mı geçti mevzusu da nihayete ermiş nihayet.
  • (bkz: ultimogeniture)*
    (bkz: house seniority)*
    (bkz: elective monarchy) vs. vs.

    erken orta çağdan günümüze kadar ulaşmış saltanat/krallık/imparatorluk aktarımı metotlarından sadece biri.
  • saltanatın ailenin en büyük erkek çocuğuna geçmesine verilen isim.

    daha önce debeye giren (#133081277) entryde belirtildiği üzere ise osmanlı imparatorluğu'nda bu sistem hiç uygulanmamıştır. (yazarına bu konuda ulaşmaya çalıştım ama başarılı olamadım.)

    bu konu ile alakalı doç. dr. uğur kurtaran'ın 2014 yılında yayımlamış olduğu makaleden ilgili kısmı direkt aktarıyorum:

    “bu çerçevede kuruluş döneminde saltanatın nasıl el değiştireceği konusunda bir veraset kanunu olmayıp, egemenlik yetkisi beyler, ahiler ve öteki devlet ileri gelenleri arasında bölüşülmüştür. nitekim devlete adını veren osman gazi'ye, babası ertuğrul bey'in ölümünden sonra, bizanslılara karşı yaptığı başarılı savaşlar sebebiyle anadolu selçuklu sultanı iii. alâaddin keykubad tarafından bağımsızlık ve hükümdarlık alâmetleri gönderilmiş, ardından da devletin kuruluşunda önemli rol oynayan ahilerin desteği ve aşiret ileri gelenlerinin ittifakıyla beyliğe seçilmiştir. osman bey'in ölümünden sonra, gaziler, beyler ve ahiler ittifakla orhan bey'i, orhan bey'den sonra da yerine i. murad'ı tahta geçirmişlerdir. buna göre kuruluş döneminde genellikle hükümdarın büyük oğlu uç bölgelerine bey olarak tayin edilmiş ve babasının ölümünden sonra oradan sağladığı güçle başkente gelerek tahtı ele geçirmiştir. fatih döneminde ise, tahta geçme şeklinde bir değişiklik olmamakla birlikte, fatih sultan mehmed istanbul'un fethinden sonra hâkimiyetin bölünmezliği ilkesini benimsemiş ve bunu yayınladığı fermanla kanunlaştırmıştır. devlet teşkilât ve teşrifat kanunlarını düzenleyen bu kanun da cülûs sistemine bir açıklık kazandırmazken, sadece kardeş katli yasallaştırılmıştır. fatih bu hükmü ile bütün oğullarını eşit şekilde tahtın vârisi kılmış ve tahta çıkanın “nizâm-ı âlem” için diğerlerini öldürtmesini uygun görmüştür. ancak osmanlı devleti'nde xvii. yüzyıldan itibaren tahta geçiş sisteminde esaslı bir değişiklik meydana gelmiştir. bundan sonra, fatih'in koyduğu kardeş katli konusundaki kanun geçerliliğini yitirirken, padişahın ölümü halinde hanedanın en yaşlı erkek üyesi tahta geçmeye başlamıştır. bu şekilde birkaç istisna dışında başlangıçtan beri genellikle babadan oğula geçen saltanat, i. ahmed'ten itibaren değişmiş ve “ekberiyet ve erşediyet” yani hanedanın en büyük ferdinin cülûsu usulü benimsenmiştir. bundan sonra diğer şehzadeler sarayın özel bir yerinde tutulmaya başlanmıştır. xviii. yüzyılda ise hiçbir taht mücadelesi olmazken, xix. yüzyılda hanedanın en yaşlı erkek üyesinin tahta geçmesi kuralı tamamen yerleşmiş olup, 1876 yılında ilân edilen kanun-ı esasi'ye göre en yaşlı erkek üye veliaht olarak kabul edilmiştir. sultan reşad ve son padişah vahdeddin bu kanuna göre tahta çıkmışlardır.”

    görüldüğü üzere en büyük oğlun tahta geçtiği tabii ki olmuştur. ama bu bir sistem dahilinde değildir. bundan dolayı da primogeniture sisteminin osmanlı devleti'nde uygulandığını söyleyemeyiz.

    makaleye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

    osmanlı devleti'nde şehzadelik kurumuna yeni bir bakış: şehzadelerin doğumu, yetiştirilmesi ve tahta çıkış süreçleri hakkında bir değerlendirme.
hesabın var mı? giriş yap