296 entry daha
  • eski röntgencilik, komşu gözetleme dışında sadece dansöz seyretmekten ibaretmiş.

    diğer yöreleri bilmem, fethiye dağlık taraflarında ve özellikle eskiler/yaşlılar arasında genizel n ile "gonşu" dendiğini çok iyi anımsıyorum. gönlüm demek yerine göynüm dendiği gibi. söyleyenler azaldıkça duyanlar ve bilenler de azalıyor. komşu sözcüğünün kökeni kommak değil, konmak. karşılıklı yakın konaklamak yani. işteş konmak. kökenini konu komşu ikilemesi daha iyi görünürleştiriyor.

    anamın köyde en yakın olduğu komşusu geçenlerde ondan kenarda kıstırdığı tahtaları görüp tahta istemiş. çınganın altında görmüşler. divan çakacağız, 4-5 tanesini ver demişler. vermemiş. veresi gelmemiş. ölümlük dirimlik onlar, saklıyorum, veremem demiş. 'arasıra vermiycen,' diye ona yan ataş atıyorum. meğer içinde iğli yer* varmış. zamanında onlara verdiği bir borç parayı geri ödeyeceklerinde bu alışverişi anam çocuklarına bildirdi, onlar da duyulmasından sıkıldı diye geriye eksik ödemişler. bir ilişki düpedüzgün giderken böyle ikircikler, öfkeler çıkacak fırsat bulamaz, birikir. zaman zaman kriz yaşamak gerekir. dayanıklı olanlar yoluna devam etsin. o eksik ödeme nedeniyle anamın içi daraç kalmış. halal edememiş, şimdi hala helal etmiyor. namazın peşine ilenmiş o zaman. bunun anlatım sırasında 'ah kalmaz, inili* taş duvar olmaz..' diyor. ah yerde kalmaz, bir elektrik akımı, yol bulur. o yıl komuşunun peş peşe 4 oğlağı ölmüş. normal rayicine göre, geri vermediği paradan fazla.

    iş orada son bulmamış. sürekli küs değiller, hala da en yakın ve güvenilir komşuları onlar. ileriki bir tarihte onlara anam girişim ücreti olarak hazırlamaya gene borç vermiş. o verdiğinde başına yine bir sıkıntı gelecek mi kaygılanırmış. normal ağırlığı ve özgüvenini bir süre askıya aldığını anlatmaya "suyun üstünde yonga"ydım diyor. yani akıntıya kapılmış, iradesiz, titrek, şüphe ve ikircikte bekleme halindeymiş. bereket versin, onu yetiz eline saymışlar sonra. ilenme boşa doluya olursa tutmuyor da, gönülden, acıdan olursa tutuyor diye deneyimlemiş. bir de ilkesi var, 'eli ayağı kesitin, dulun parası yenmez,' diyor. onlarla, komşuyla elbette bol bol aldı verdi oluyor, her zaman düşünceliymiş, insanlığını unutmamaya, altta kalmamaya bakarmış. sonucunda düş kırıklığı oluyor, sonucunda hakkım yendi diyorsa söyleyecek ağır sözü oluyormuş.

    pazar, gün boyu kahve içip kitap okumayla, bütün karşı alışkanlıklarıma ve çabama karşın kendimi kafede mekanın ve zamanın tadını çıkarmış buldum. kitap okuma ama caddeye, ağaçlara, komşu insanlara, gün ışığına, hayat akış sesine de bakma. zamanında fark etsem bozmaya duraksamazdım belki. zevk almak, öncesinde sadece bir olasılık, olup bittikten sonraysa ceza / kader / sürpriz karışımı geldi.

    "bence, komşular ya da tanrı için yazı yazılırdı. ben, komşularımı kurtarma amacıyla tanrı için yazmayı seçmiştim; okur değil, bana borçlu kişiler istiyordum." jean-paul sartre - les mots

    (ilk giri tarihi: 8.1.2017)

    (bkz: komşular)
    (bkz: kapı bir komşu)
    (bkz: konu komşu)
    (bkz: komşu komşu)
    (bkz: komşuluk), komşuluk ilişkileri, komşuculuk
    (bkz: komşuluk hakkı), komşu hakkı
    (bkz: yaz yoğurdu komşu kış yoğurdu oğulluk yoğurdu)
    (bkz: komşu komşunun külüne muhtaçtır/@ibisile)
    (bkz: komşunun sevişmesini duymak)
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap