• the chaser'ın yönetmeninde. bu sefer hem yazar hem yönetmen.
    film müthiş. filmi kötüleyenler ise sonunda bir ton soru işareti ile filmden ayrılmalarından kaynaklı..
    film sadece kore sineması için değil global anlamda da zor. iyi ile kötünün iç içe girdiği, karakterlere büründüğü,inançların sınandığı bulmaca gibi bir film. sanmıyorum ki kimse ilk izleyişte filmin neyden bahsettiğini anlasın. kore'ye özgü inanç sisteminden figürler bol bol kullanılmış durumda. birkaç "yorumlama videosu" izlerseniz (korelilere ait olsun) taşlar oturuyor. ayrıca yönetmenin de hangi karakterin neyi temsil ettiği yönünde demeçleri var. filmi 2. kez izlemek zorunda hissedeceksiniz bittiğinde. son yılların en iyi kore filmlerinden şüphesiz.
  • şamanizm, budizm ve hıristiyanlık üzerine polisiye-gerilim-gizem filmi. enfes. kanımca yılın en iyilerinden. kore'den bu yıl daha iyisi çıkar mı bilemiyorum. konu klasik: koreli polisler arka arkaya işlenen cinayetleri soruşturmaya başlarlar. daha fazla bilgi vermemek, hatta bence film hakkında fazla bilgilenmeden filmi izlemek en iyisi. tabii öyle klasik, bütün soruların yanıtlandığı bir final beklenmesin. ben bunu dert etmediğimden soruların yanıtlanmaması, ucunun açık bırakılması beni rahatsız etmedi. film 2,5 saat sürmesine rağmen odağını yitirmiyor, sıkıcılaşmıyor, gizemini finale dek başarıyla taşıyabiliyor. se7en'ı anımsatan yağmurlu atmosferi ve mavi renk paleti şahane. oyunculuklarda da sorun yok. dinler de öyküye enfes yedirilmiş. ayrıca baş karakterin kararsızlığa düştüğü an, sophie'nin seçimini aratmıyor. muazzam.

    spoiler

    filmin başında "feryat" eden (filmin ingilizce adı feryat, ağıt manasına geliyor, kore adıysa köyün adından-goksung-) birisini görüyoruz. evdeki herkes ölmüş. sonra başka evlerde de cinayetler işleniyor. yönetmen klasik "katil kim?" sorusuyla uğraşmıyor. katil aileden birisi. her aileden birisi ailenin kalanını öldürüyor. asıl soru "ne oluyor da bunlar cinnet geçirip cinayet işliyorlar?" filmin ilk 1,5 saatinde işlenen cinayetlere hep dışarıdan bakıyoruz. anlamaya çalışıyoruz, nedeni polisle birlikte bulmaya çalışıyoruz. ama ne zaman ki merkezdeki polisin ailesi tehlikeye girer, o zaman olayların içine girebiliyor, önceki cinayetlerde neler yaşandığını öğrenebiliyoruz. finaldeyse feryat eden özdeşleştiğimiz polis oluyor. çünkü küçük kız annesini ve anneannesini öldürüyor.

    tabii film bitince sorular yanıtlanmıyor ya da belki de yanıtlanıyor da kore kültürüne yakın olmadığımızdan kaçırabiliyoruz. filmin asıl etkileyici tarafı iyilik ve kötülüğün masalsı, hollywood-vari bir şekilde çizilmemiş olması. kim iyi, kim kötü belli değil. polis kötü değil ama kötülük yapıyor. şaman iyi mi, kötü mü belli değil. japon ise iblis çıkıyor. çıkana dek iyi mi, kötü mü olduğu anlaşılmıyor. bu cinayetlerin asıl sorumlusu kim, şaman'ın asıl amacı ne, o kadın kimdir öğrenemiyoruz. bunlarla ilgili doneler veriliyor ama net bir açıklama yapılmıyor. o yüzden çözüm bölümünde polisin ikileme daha gerilimli ve etkileyici hale geliyor. polis, kadına güvenip horozun üçüncü ötüşüne kadar eve gitmesin mi şaman'a inanıp kadını dinlemeyip eve hemen mi gitsin? şaman, kadının dediği gibi kukla mı, yoksa şaman'ın dediği gibi kadın kötülüklerin anası mı (hayalet mi)? işte bu ikilem, yani polisin kime inanacağını şaşırması yüzünden o sahne muazzam hale gelmiş. bence en az "çocuğundan birisini öldüreceğim. seç birini," denilen sophie'nin seçimi kadar çarpıcı. polis eve geçerken bir yandan hollywood-vari bir son istedim; kız ailesini öldürmemiş olsun. ama sonra bu klişe sonun filmin değerini azaltacağını düşündüm. nihayetinde polis cinayetlerin önüne geçemiyor ve kız ailesini öldürüyor.

    dinin kullanımı şahane. polis asıl failleri bulamayınca dinden medet umar hale geliyor, şaman'ı çağırıyor ve klasik şeytan çıkarma ayini yapılıyor. filmdeki rahip ise iblisin evine geçerken elinde hacı tutuyor. şaman ise kötülüklerden korunmak için arabasına kocaman buda heykeli koyuyor. sorular dedim de kafasına tırmık yemesine rağmen ölmeyen herifin zombi olup olmadığını merak ediyorum.

    sonuçta kanımca başarılı bir film. bazı yanıtlara kavuştuktan sonra tekrar izleyebilirim.

    spoiler
  • hakkında en iyi analizin yapıldığını düşündüğüm video şu:

    link

    filmin sonuna kadar o "acaba?" sorusunu sordurması, hatta film bitince o acabaların daha da artması bakımından gayet eğlenceli bir filmdi. keşke alternatif sonu da çekilmiş olsa veya director's cut gibi bir versiyonu da bulunsa da, biraz daha ipucu görebilseydik diyorum.

    alternatif sondan kastım:
    --- spoiler ---

    filmin sonunda bizim eleman, kadının "eve gitme!" uyarısına kulak verip gitmeseydi ne olurdu?
    --- spoiler ---

    bu konuda bir argümanı olan varsa yeşillendirirse sevinirim.
  • filmi dingin kafayla ve konsantre olarak izlemek gerekiyor baştan onu söylemeliyim. benim de başta amacım böyleydi ama ilerleyen saatlerde filmi iki arada bi' derede izlemek durumunda kaldım. açıkçası yarısında bırakmaya da gönlüm razı olmadı. o bakımdan benim için oturup bir kere daha izlemek farz oldu. film 155 dakika. ama gözünüzü korkutmasın bu süre. kimi izleyiciler için uzun sayılabilir ama hele ilk bir saatten sonra film hızlı akıyor.

    güney kore sinemasının seyrettiğim çoğu örneği gibi, bu filmde de gizem ve gerilim unsurları başarılı kullanılmış. süreler uzun olsa bile genel izleyici kitlesinin sıkılmadan izlemesinin nedeni gizem unsurunun filmin başından olayın çözümüne kadar çok iyi kullanılması. adamlar bu işi iyi biliyor.

    buradan sonrası tedricen artacak şekilde spoiler içermektedir.

    yukarıda da bahsedildiği üzere g.kore ve genel manada uzak doğu kültürü hakkında derinlikli bilgi sahibi olmadığımızdan filmdeki bazı sahneleri , kültüre ait sembolleri anlamlandırmakta güçlük çekiliyor. bu noktada filmi yorumlayan g.kore çıkışlı videolara göz atılabilir.

    yine de;

    g.kore ile japonya arasında kökü eskiye dayanan ve hala süregelen çok ciddi sorunlar bulunmakta. birkaç örnek içn ; (bkz: comfort woman) (bkz: yasukuni mabedi) bu bakımdan filmdeki iblisin ''japon'' olmasının boşuna olmadığını tahmin ediyorum.

    g. kore'de dini inanışın hayli dağınık ve karmaşık bir yapısı var. öne çıkan dini inanışlar; hristiyanlık, şamanizm, budizm ve konfüçyüsçülük . ayrıca ateizmi benimseyenlerin oranı da hayli yüksek.

    şaman ile aklıma takılan noktalar şunlar;

    bu adam evin bahçesinde büyük ayini gerçekleştirirken eş zamanlı olarak iblisi de görüyoruz . şamanın yaptığı ayin , iblise zarar vermiş göründü. hatta o son vuruşu yapsa iblisi tamamıyla etkisiz hale getirecekmiş izlenimi yarattı izleyenlerde.

    polisin kamyonetiyle iblisi ezmesinin ardından, şaman, polisin tuzağa düştüğünü belirten bir cümle kuruyor. buradan sonra , şamanın bu karmaşık olaylar dizisinde bulunduğu noktadan şüphe etmeye başlıyoruz.

    yine son sahnelerde iblis olduğu belli olan japon hakkında polise telefonda yanlış bilgi vermesi ve en son sahnede ise şamanın, olay mahaline gelerek o korkunç tablonun fotoğrafını çekerek uzaklaşması , iblisle bir noktadan sonra işbirliği içine girdiği izlenimi uyandırıyor.

    sonunda iblis çıkan japon hakkında ise bazı akıl karıştıran noktalar;

    üç-beş arkadaş toplanıp iblisin evine gittikleri sırada gelen yaratıkla başa çıkamayacakları anlaşıldığı noktada, yaratığı etkisiz hale getirenin uzakta olanları izleyen japon olduğu izlenimi yarattı izleyenlerde. bunu neden yaptı?

    yine o sahnenin devamındaki kovalamacada yaralanan japonun acıdan feryat edip, ağlaması bende doğaüstü bir yaratık olmadığı yönünde intiba bıraktı.

    filmin sonunda, beyazlı kadının iyi tarafta olduğu gibi bir düşünce hakim geliyor. lakin polis, kadını dinleyip üçüncü ötüşü bekledikten sonra eve girseydi hangi tabloyla karşılaşacağını tahmin etmek elimizdeki bilgilerle hayli güç. yani --en azından ben-- kadını dinleseydi aile tümüyle kurtulabilecekti diyemiyor insan. belki burasının muğlak kalması filmde eleştiriye konu edilebilir.
  • --- spoiler ---

    bence iblisi olduren katliamla karsilasiyor bunu en basta saman yapti ama yarim kaldi. kadin saman ve yabanci ayri gorevlerde gibi

    saman yabanciyi oldurtmese yabanci en basta onlara yardim etmis gibi gorunuyor. kadın hayalet bu olanların nedenin de babanin cinayet islemesi gibi gosteriyor.

    evindeki fotograflara bakinca japonda onceleri samanin rolunun oldugunu goruyoruz.

    bir tane yalanci
    bir tane oyalayici
    ve bir tane av var gibi

    ucu yan yana gelmiyor. 2 karakter bir araya geldiklerinde olani gorduk (samanin agzindan kan fiskirmasi) ve araba carptigina gore kacan japon kovalayan kadin.

    yani kisaca katledilecek ailenin kaderi hep aile reisi tarafindan ciziliyor ve masum kadin cocuk katlediliyor gibi bir tablo gordum diger cinayetlerde de.
    ornegin kadin adami tutmasa kizina engel olabilecek
    --- spoiler ---
  • yeni dalga gotik korku sinemasına** uzakdoğu tokadı

    --- spoiler ---

    bence karanlıktaki kadın kotu ruh. polisin japonu oldurmesini tepeden keyifle izliyor , sonra da onu ele geçiriyor. kızın tokası, meyhanedeki kadının ceketi falan hep üstünde başkalarının parçaları var. ilk taşı günahsız olan atsın tarzı bir sahne vardı mesela, sizin dininiz burada işlemez mesajıydı heralde. sondaki papaz yamağının düştüğü duruma bakınca öyle gözüküyor :) yine de tüm detayları toparlayıp açıklama getiremiyorum. bir yerden sonra da izleyici polisle aynı noktaya gelip iyi kötü algısını kaybediyor. küçük kızın dediği gibi gözünün önündekini göremiyor. dağların arasında dumanlı bir kasabada nefis ve bi o kadar da tedirgin edici bi kaç gün!

    --- spoiler ---
  • filmin kusurları olmakla birlikte, kore sinemasının bir süredir yaptığı şeyi, gerçekten orijinal işler ortaya çıkarmayı, bir adım ileri götürdüğünü düşünüyorum. film bir çeşit bulmaca gibi görünebilir ama ne zaman çözdüğünüzü düşünseniz ortaya çıkan bir ayrıntı her şeyi karıştırıyor. neredeyse sonuna kadar belirsizliği elinden bırakmaması filmin en büyük kozu oluyor. sadece bir bulmaca olarak görmek bu güzel filme haksızlık olur tabi, çünkü yabancılaşma, modernite ve inanç sistemleri üzerinden ufak bir alegori de sunuyor.

    filmin ayrıntılı incelemesini buradan okuyabilirsiniz:
    https://jeandrocoen.blogspot.com.tr/…i-goksung.html
  • filmekimi 2016'da artık doyduğum kore sinemasından bir örnekti goksung.

    öncelikle, park chan wook'un ah gas si'si ve goksung, gereğinden fazla uzunlardı. festivalde, fuaye arası olmadığı için millet altına işiyor salonlarda, buna bir çözüm bulunsun. 160 dakikalık filme 5 dakikalık bir ara istemek insani bir hak bence.

    --- spoiler ---

    modern zamanda, conjouring ile başlayan, din mitolojosinin ekmeğini yeme işi, bu filmde mevcut. biraz drama sosuyla tabii. yukarılarda bir eleştiride, bunun bilinçli olduğu yorumu yapılmış ama, bazı olayların konunun işleyişiyle ilgisi yok, bazı karakterler, gerekli gereksiz giriş yapıyor hikayeye, yorumlanacak ve çıkarım yapılacak sonuçlar doğuran va'kalar vardı. metafor olamayacak kadar kötü hikaye edilmiş bir şaman vardı hikayede ki(ilkel dansı bir harikaydıo ayrı)

    filmin en güzel yanı, iblisi dövmeye kamyonet ve sopalarla giden polis abimizin fedaileriydi. iblis japon(bu da garip bir olay mesela), koşarak, yer yer kayarak kaçmaya çalıştı. bildiğin büyü yapan, şeytani bir varlığın insan suretinden bahsediyoruz.

    filmin bir noktasında zombi dayı vardı, bu kadar sikik bir zombi olurdu tebrik ediyorum kendisini. yarrak gibi oynamış emekçi dayım. öfkeliyim ona.
    --- spoiler ---
  • güney kore usulü the exorcist. daha teferruatlı tabii zira birden çok din var, olaylar farklı gelişiyor ama özünde iblis bedenlere duhul ediyor. böyle bitince akılda soru işareti bırakan, gizemli gerilimli filmleri seviyorum. o yüzden beğendim. böyle de huylarım var. gerçi başlarda saf polis memuru üzerine hiç de eğlenceli olmayan şakalarla süslü dandik bi korku filmi olacak diye hayıflanmaya başlamıştım da sonradan öyle olmadığını gördük neyse ki.

    --- spoiler ---

    bir de şeytanın bir insan silüetinde vs. değil de doğrudan bir yaratık olarak gösterildiği pek film hatırlayamıyorum ben. bu filmin sonunda işte o japon abi kısa bi süreli olsa da dönüştü. gerçi hatırladıklarım da hep kısa süreli zaten. klasik the exorcist'te vardı öyle kısa bi görüntü ama o da heykel gibi bişeydi. rosemary's baby'nin tecavüz sahnesinde vardı işte öyle kısa bi göründü gitti. haxan'da vardı da orda bi sürü yaratık var zaten. böyle.

    --- spoiler ---
  • son zamanlarda izlediğim en iyi film. hatta film keşke 2 saat daha devam etseydi.

    filme geçecek olursa. horuz'un bile cevabı var. öncelikle;
    .
    .
    .
    .

    --- spoiler ---

    öncelikle, "polis horozu bekleseydi ne olurdu ?" sorusuna cevap veriyorum. bunu açıklamadan önce bir açıklama daha yapmam lazım ama. film, böyle bir soru sorup, böyle bir cevabı veriyor demek saçmalık olur. sadece yorumlarda çok bahsedilmiş, "acaba ne olurdu" diye. bunu net olarak bilemeyiz çünkü yazar öyle yazmamış. fakat bana göre bir cevabı var.

    filmin ilk sahnelerinde birisinde, polis "kadın hayalet" ile ilk karşılaştığında, sonra konuşmaya gidiyorlar. adam evin arka tarafına gittiğinde japon'un saldırdığını görüyor ve hemen uyanıyor. fakat "kadın hayalet" filmin sonunda bunun bir rüya olmadığını söylüyor. haklı çünkü, o sahnenin devamında, sabah adam uyanıyor, işe gidiyor ve amiri gördü tanığım var diye yalan söyledin bunu rapor edicem diyor. yani her şey yaşanmış, polisin ortağını aramasına kadar her şey gerçek. amacı japonu ortadan kaldırmak. sorunun cevabı özetle, polis horozu bekleseydi, sabah her şey bir rüyaymış gibi kalkabilirdi.

    iyi kötü karmaşası dedik. filmin belki de en büyük bir başka sorusu kim iyi kim kötü sorusu ? bu çok karmaşık bir soru. ideolojik, dini, ahlaki vs bir alegori üzerinden gidiyor çünkü. bu yüzden gerçek iyi ve kötü yok. çözümleme kısmına değinmeyeceğim zira onlar çok politik konular, sarmaşık filmdeki kürt karakterinin sessiz oluşunun bir koreliyi ilgilendirmesi gibi. sizi de çok ilgilendirmez varsayıyorum ve senaryo açısından konuyu ele alıyorum.

    şaman az önce bahsettiğim ideolojik ve politik nedenlerden dolayı japonun ortadan kaldırılmasını istiyor, çünkü kendi iktidarını istiyor. simgesel açıdan tanrıyı oynayanın kendisi olmasını istiyor. fakat fark ediyor ki, problem japon değil hayalet kadın. evet o kötü karakterlerden birisi, fakat başkasının yerini almak isteyen kötü karakter.

    japon öteki olduğu için kötüleşmiş bir karakter. yani iblis değil, aslında bir toplumun yarattığı iblis. evet mantık olarak kötü bir karakter. fakat buradaki mantık asıl kötü olanın japon kadar diğer tüm karakterler olduğu. yani onu iblis yapan herkesin. bu mantık içerisinde kötü bir karakter. ve temelde intikam alıyor aslında herkesten.

    hayalet kadın. belirli açılardan kötü olasa da, iyi olan karakter bu. hayalet kadın adamı oyalıyor diye bir şey vardı. buna katılmıyorum. zira kapıya astığı ot, adam kapıdan geçtikten sonra çürüyor. ve filmin başındaki ilk cinayet işenen evde de var. vardı bu kurumuş ot. yani sizin aradığınız iyinin cevabı hayalet kadın.

    hee bana göre o bahsettiğim ideolojik vs durumlardan ötürü tüm kötülüklerin sebebi de bu ama o sizi ilgilendirmez.

    bi de karmaşık bir şey, üzerine düşünüp cevap bulamadığım, son sahnede şamanın düşürdüğü fotoğraflar. ortada ufak kızın fotoğrafı var, sağ alt köşede galiba emin olmamakla birlikte ayin günü arabada olan adam. japonun mumları diktiği, papaz çırağının yanağını ısıran. onun da altında bardak tokuşturan bir kadın var. o da zannedersem hayalet kadın.

    senaryo açısından işler biraz karmaşık aslında. şaman ve japon ayini birlikte yapıyorlar aslında, zamanında hayalet kadını da bunlar öldürdü gibi bir durum da var ama şamanın ayininde japonun zarar görmesi neden o zaman gibi sorular getiriyor..
    --- spoiler ---

    işte tüm bu ve daha bir çok nedenden dolayı çok uzun bir zaman sonra izlediğim en güzel film oldu. bir çok açıdan son zamanlarda yapılmış ve izlediğim en iyi film hatta. uzakdoğu sinemasını seven birisi olarak bence güney kore sineması son 15 yılda sinema adına en alternatif ve yenilikçi sinema oldu. bana göre uzakdoğu sineması avrupa sinemasının yerini aldı alacak. bolivud gibi kolpa bir şeyden bahsetmiyorum. akım yaratacak olağanüstü filmler üretiyorlar.
hesabın var mı? giriş yap