• vamık d. volkan'ın blind trust* adlı kitabında geçer.

    gerileme: bireyin ilkel ve çocuksal diye nitelenenilecek davranışlara geri dönmesi.
    toplumsal yaşamda gözlenen ilerleme ve gelişmenin, ilerme ve gelişme öncesi haline geri dönmesidir.*

    ilkelleşme, bir çeşit mallaşma. beyin yerine omurilik soğanını kullanmaya geçme. irrasyonelleşme. (bkz: insan rasyonel bir varlık değildir/#77537677)

    "genel anlamda bir bireydeki gerileme, onun erken gelişim evrelerinden birindeki ruhsal beklentilerden, isteklerden, korkulardan bazılarına ve bunlarla ilişkili zihinsel savunma düzeneklerine geri dönmesi demektir." körü körüne inanç, s11

    "gerileme kendi başına iyi ya da kötü değildir; gerileme, bireylerde ve gruplarda kendini gösteren insani bir durumdur. ancak geniş gruplardaki gerileme, politik liderlerin yönlendirmesine açık bir şeydir.
    geniş grupların gerilemesi, erik erikson'un temel güven duygusu olarak adlandırdığı şeyi bozar. bu, bir çocuğun kendi güvenliğini bakıcılarının ellerine bırakmakla kendini güvende hissetmeyi nasıl öğrendiğini tanımlayan bir kavramdır ve çocuk temel güven duygusunu geliştirerek kendisine nasıl güven duyacağını keşfeder.
    bir grubun üyelerinin temel güven duygusu bir kez sarsıldı mıydı, çizgisinden sapar ve onun yerini körü körüne güven alır. bu gibi toplumsal gerileme durumlarında liderlerin görüşlerini ve gösterdikleri yönü, yapıcı ya da yıkıcı olduklarına bakmaksızın takip etme eğiliminde oluruz." körü körüne inanç, s11-13

    hannibal filmindeki gibi(+16) politikik güdücüler, endoktrinasyoncular, toplum mühendisleri bireyleri/kitleyi geriletir. beynini afiyetle kendine yedirir. bir de alkış alır.
  • "vladimir lenin, mahatma gandi, mao zedung ya da yakın zamanlardaki usame bin ladin gibi "dönüştürücü" ya da "karizmatik" bir lider, politik yalnızlık içindeki yüzlerce, binlerce ya da milyonlarca insanı uyumlu ya da yıkıcı, yeni bir tür politik katılım içinde bir araya getirmektedir. bu tür liderler çoğu kez şunu yaparlar. kendi iç dünyalarının gereksinimlerini karşılama dürtüsünü duyarlar, bu doğrultuda kendi geniş gruplarının psikososyal ve politik kimliğini ve de dış dünyayı yeniden biçimlendirirler. bununla birlikte, geniş grubun, liderinin ruhsal örgütlenmesine göre dönüşüme uğraması için, psikanalitik deyimle bir "gerileme" içinde olması gerekir." vamık d. volkan - blind trust
  • "freud, gücü bir yetişkin yorumuyla kavrayacak ya da hissedecek kişilerin pek az olacağı kanısındaydı. ona göre; kitleler, kendilerinden güçlü bir kişinin varlığının sunduğu rahatlığı elde etmek için büyük bir istek gösterdikleri, hemen sonra da bu güce karşı öfke duydukları ilk evrelere dönme tehlikesi içindedir. freud için siyasal söylemin en duygusal bileşenidir bu: dönme, teslim olma tutkusu. otoriter kişilerin yararlandığı şey de budur; ve son yapıtlarını yazmaya başladığı 1930’larda avrupa’da freud’un gördüğüne inandığı şey işte bu kitlelerin yeniden çocuklaşmasıdır."
    richard sennett - authority

    (bkz: the century of the self/@eksantrik forvet)
  • vamık d. volkan'ın blind trust* adlı kitabında bir topluluğun geniş grup geriliğine maruz olup olmadığına dair yirmi işaret ve belirtiden bahsedilir.

    1- grup üyeleri bireyselliklerini yitirirler (bkz: bireyselliğin kitlede kaybolması)

    - gerilemiş bir toplum olan nazi almanyası'nda dışarıdan biri için bir ss subayını diğerinden ayırmak güçtü. daha da önemlisi, her ss subayı için de, kendisini diğerlerinden ayırmak güçtü. kuşkusuz, iyi örgütlenmiş bir ordunun üyeleri bir birim olarak belirli görevleri ve işlevleri paylaşırlar, dolayısıyla herhangi bir orduda özel askeri amaçlara yönelik bir gerileme öğesi vardır.
    ancak demokratik (ve gerilememiş) bir ülkenin ordusunda askerler hep birlikte bireyselliklerini yitirmezler; örneğin bir subay kendi askeri rolünü tehlikeye atmaksızın herhangi bir siyasi partiye bağlılığını kolayca sürdürebilir.
    bundan başka, demokratik ülkelerin orduları çeşitli düzeylerde bir hiyerarşiden oluşmakta, bu da askeri personelin başına buyruk olmasını engellemekte ve bireysel haklar ile askeri zorunluluklar açıkça ve yasal bir biçimde birbirinden ayrı tutulmaktadır.
    ayrıca gerilememiş bir ülkede asker olmayan kişiler, askeri ya da sivil otoritenin hoşuna gitmeyecek görüşleri açıkça ifade edebilmektedirler. gerilemiş bir toplumun ordusunda çeşitli kumanda düzeylerine yerleştirilmiş kişiler bulunabilir, fakat her görevli, gerilememiş toplumlara kıyasla çok daha dar bir anlamda liderin uzantıları olarak değerlendirilmektedir.**

    2- grup gözü kapalı bir biçimde liderin çevresinde toplanır. (bkz: lidere tapınan toplumlar)

    - gerilemiş toplumlarda yönetim kadrosundan olmayan (askeri ya da sivil) yandaşlar arasındaki toplumsal ve politik hiyerarşi, silinmiş gözükür. bu düzleşmiş toplumsal yapı, liderin çevresinde, gözü kapalı bir biçimde toplanılmasıyla ilişkilidir. bu tür toplumlarda (ya da dini tarikatlar gibi alt gruplarda) üyeler ayrıca temel güven duygusuna yönelik tehditlerle birlikte, liderlik kurumuna aşırı bir bağlılık duygusu yaşarlar. yandaşlar, temel güven duygusunun kaybıyla birlikte engellenme yaşar, kendi saldırganlıklarının farkına varırlar, fakat bunun dışa vurulması da tehlikeli olabilir. lidere sunulan aşırı destek, yani bağlılık, bu saldırganlığı gizlemenin önemli bir yoludur. lider, kendi gücü sayesinde grubun bir üyesini "yaratabilir ya da yıkabilir"; tüm-güçlü ** olarak algılanır, bu nedenle de seviıdiği kadar korkulur.**

    - böyle toplumda liderin birtakım kişileri bilerek haksız yere hapsettirmesi veya öldürmesi geniş toplumun korkularını körükler, onları sinikleştirir.

    - lider tanrısal bir hüviyete bürünür. tanrının yeryüzündeki gölgesi, tanrının sıfatlarının taşıyıcısıdır.

    - baskıyla normal gelişimi blokelenen korkak bireyler, liderin güdümündeki kalabalığa bağlanarak güven duygusu kazanırlar.

    3- grup "iyi" (yani sadakatle lideri izleyen) ve "kötü" (yani lidere karşıt olarak algılanan) parçalara bölünür.
    - toplumda lidere tapınırcasına bağlı olanlar "iyi"lerdir, kuşku duyanlar, karşı gelenler ve bağlılığından şüphelenilenler "kötü"dür. (bkz: demonizasyon)

    - herkes -istemese de dışlanmamak- için lidere bağlı olduğunu bir şekilde ortaya koymalıdır. (bkz: faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir)

    4- grup kendisiyle "düşman" (bunlar genellikle komşudurlar)* gruplar arasında keskin bir "biz" ve "onlar" bölünmesi yaratır.

    - liderin aleyhindeki herkes kötüdür ve düşmandır. ve tüm düşmanlar eş dost akraba komşu da olsa tehlikelidir. düşmanlar imha edilmeli ya da yaşam koşulları elinden alınmalıdır.

    5- grubun ortak ahlak ya da inanç dizgesi, kendisiyle çatışmak olarak algılanana karşı giderek mutlakçı ve cezalandırıcı bir hale gelir.

    - gerilemiş bir toplumun ahlak anlayışı*, her zaman uyulması gereken birtakım toplumsal zorunluluklar getirmektedir. öte yandan da normal insan topluluklarınca toplum dışı ya da insanlık dışı olarak değerlendirilecek birtakım davranışlara da olanak tanımaktadır. bireydeki gerilemiş ahlak anlayışı, gerçekte onun tehlikeleri ve endişeyi (anksiyeteyi) algılamasını engelleyen düşünce ve eylemleri akılsallaştırmaktadır. bir geniş grupta paylaşılmış gerilemiş ahlak anlayışı, bireyin gruptaki yerini pekiştirmesine yardımcı olur. ayrıca onun olağan koşullar altında kabul edilemez birtakım davranışlarda bulunmasına olanak tanımakla da kalmaz, aynı zamanda onu, gruptan dışlanmamak için bu tür davranışlar sergilemeye zorunlu kılar. bu nedenledir ki, nazi almanyası'nda bir ss subayı meslektaşı olan bir subaydan bir saat çalmayı düşünmezdi, fakat yahudilerin yok edilmesi nazi ahlakı açısından yalnızca kabul edilebilir bir şey değil, aynı zamanda beklenen bir şeydi.**

    - gerilemiş bir toplumda ahlak zabıtalığı yaygındır.
    -- ahlak zabıtalığı: aklı fikri başkalarının -kendine göre- kusurlarını aramak, diğerlerini eleştirmek, günahkar ilan etmek olup kendisinin yaptığı şirk , kul hakkı , kamu malının yenmesi , hırsızlık , yalan , iftira gibi konularda gözünü kapamak.

    - gerilemiş toplumun ahlak anlayışı çarpıktır. başkası çalınca yadırganırken kendi yandaşı çaldığında bir bildiğinin olduğu düşünülür ve bu doğal görülür. rüşvet kimin yediğine bağlı olarak suç ya da basit hediye olarak değerlendirilir.

    6- grup aşırı derecede içe alma* ve yansıtma* düzeneği uygular ve buna bağlı olarak paylaşılmış depresif duygulardan ortak paranoid beklentilere dek değişen duygudurum oynamaları yaşayabilir.

    - liderin mantıklı ya da mantıksız öğretileri ve çelişkili davranışları çabucak kabullenilir.

    - grubun ortak sürüklenişi koşulsuz itaat edilen liderin yeni fikirlerinin çabucak benimsenmesini sağlar. bu yüzden liderin dün ak dediğine bugün kara demesi sorun yapılmaz.

    - aşırı durumlarda, diktatör enver hoca yönetimindeki arnavutluk'ta olduğu gibi tümüyle paranoid toplumlar oraya çıkabilir. bazı durumlarda paylaşılmış paranoya, bir mutlak hak kazanmışlık duygusunu yaratabilir ve bu hakkı korumaya yönelik davranışlara yol açabilir.**

    - paylaşılmış depresif duygulardan dolayı "herkes bize düşman" şeklinde paranoid duygular yaygındır. topluca hayali düşmanlar öne sürülür ve kendini bunlara karşı koruma dürtüsü oluşur. "bütün dünya bizimle uğraşıyor"

    - kendi zayıflığı ile baş edemeyen grup yandaşları suçu başkalarına atarak kolayca işin içinden çıkarlar

    7- grup ortak kimliğini sürdürmek adına bir şeyi yapma "hakkı"na sahip olduğu duygusunu yaşar.

    - gerilemiş grup mensupları ev sahibi gibi davranır, kendileri gibi olmayan herkes evdeki fazlalık olarak görülür.

    8- grup üyeleri, artan ölçüde bir büyüsel düşünce ve gerçekliğin bulanması yaşarlar.

    - gerilemiş bir toplumda içe atma ve yansıtmanın aşırı kullanımına, ortak büyüsel beklentiler ve inançlar eşlik etmektedir. sözgelimi, bazı almanlar arasında, eski alman edebiyatında yer alan ve richard wagner'in yüzük divanı'nın baş kahramanı olan siegfreid'in, hitler'de yeniden yaşam bulduğunun söylendiğini saptamıştır.**

    - lider bir çeşit süper kahramandır. "ulu liderimiz x tüm dünyayla tek başına baş eder"

    - kendiliğinden gelişen basit ve rastgele olaylar birtakım kehanetlerin ortaya çıkması olarak yorumlanır. (bkz: mehdi), (bkz: on iki imam)

    9- grup, yeni kültürel fenomenler yaşar ya da grup kimliğini korumak üzere geleneksel toplumsal âdetlerin yenilenmiş biçimlerini benimser.
    - toplumda kültürel sıkışmışlık varsa bu yeni kültürel fenomen arada kalmışlık saçan kitsch bir yaratık, yarı arabesk mazoşist bir ucube gibi olur.

    10- grubun seçilmiş örselenmeleri ve zaferleri yeniden etkinlik kazanır ve bu da bir zaman çökmesine yol açar.

    - birçok lider, seçilmiş örselenmeleri ve zaferleri nasıl uyandıracağını ve geçmişteki bu olaylara ilişkin duygulan güncel sorunlara nasıl bağlayacağını ve de bu şekilde bunlara yönelik korku ve savunmaları nasıl büyüteceğini sezgisel olarak bilmektedir. gerilemiş grupların liderleri, aynca yeni bir tarih ya da inanç dizgesini yerleştirmek için geniş grubun (ya da bir alt grubun) tarihsel, kültürel ya da dinî mirasının bir bölümünü silme girişiminde de bulunabilirler.**
    -- seçilmiş örselenme: geçmişteki acı bir olayın günümüzde kullanılmak üzere öne çıkarılması.
    -- seçilmiş zafer: geçmişteki zaferlerin kitleleri motive etmek için suyu çıkarılana dek kullanılması

    - politik güdücüler yüzyıllar önce yaşanmış mağlubiyetleri ya da zaferleri gerilemiş toplumları yönlendirmek için kullanırlar.

    - gerilemiş toplum fiziksel olarak bugünde olsa da zihinsel olarak kendisine verilen telkinlere bağlı olarak farklı zaman dilimlerinde yaşar. mesela belirledikleri düşmanları farkında değilse bile gerilemiş toplum kendini onlarla büyük bir haçlı savaşları içinde görebilir. ya da geçim sıkıntısı içindeki biri istanbul'un fethi'nin gururuyla kendinden geçer.

    - toplum güdücüler normalde gündemde olmayan zaferleri ya da bozgunları politik çıkarları için zaman zaman gündeme getirirler. gerilemiş toplumun gündemi bir anda ısmarlama konuyla meşgul olur. bir müddet sonra da konu unutulur ve sonraki gündemin meşguliyeti başlar.

    - zaman çökmesi yaşayan toplum kolayca yönlendirilir.
    -- zaman çökmesi: kitlenin kendine verilen telkinlere bağlı olarak kendini yüzyıllar öncesinde ya da onlarca yıl sonrasında hissetmesi.

    - hayali bir dünyada alternatif gerçeklik içindeki kalabalıklar dünü yaşamamıştır, bugünü yaşayamamaktadır, yarını da yaşaması mümkün değildir. (bkz: hayali düşmanlarla savaşmak)

    11- önderlik, grubun tarihsel sürekliliğini parçalar ve aradaki boşluğu şu tür öğelerle doldurur: "yeni" ulus, etnik duygular, köktendincilik ya da ideoloji; buna "yeni" bir ahlak ve bazen de grup için istenmeyen öğeleri defeden "yeni" bir tarih eşlik eder.

    - "yeni" diye tanımlanan ulus, ülke, duyguya "yeni tarih" eklenir. "yeni dünya" da ve "yeni tarih"te kendilerinden başkasına yer yoktur.
    -- yeni patagonya, büyük patagonya

    - kolektif narsisizm pompalanarak biçare kitlelere çocuksu gurur zerk edilir.
    -- kolektif narsisizm: bireysel narsisizmin mantıklı zemin bulamadığı bünyelerde vuku bulur daha çok. bir bakıma hayata tutunacak son limandır ama bilinçli yapılan bir şey değildir. tokatlıların tokatlı olmasından, muğlalıların muğlalı olmasından gurur duymaları buna örnektir.*

    12- grup üyeleri, grubun ortak simgelerinden bazılarını proto-simgeler olarak yaşamaya başlar.

    13- ortak imgeler, düşman grupları giderek daha artan bir biçimde insandan aşağı özelliklerle ilişkili simgelerle ya da proto-sembollerle betimler ve insanlıktan çıkarır: cinler, böcekler, mikroplar, insan müsveddeleri. (bkz: dehümanizasyon)(bkz: demonizasyon)

    - ötekinin lanetlenmesi süreci, evreler halinde kendini gösterir. ilkin öteki, daha az insanı daha çok "kötücül" hale getirilmekte ve ardından onun dışkı gibi bir bedensel bir atıkla ilişkilendirilmesi, onu tehlikeli kılmaktadır. en son adımda düşman, insanlıktan çıkarılmaktadır, örneğin 1994 yılında ruanda'da çıkan çatışmalar sırasında hutu kabilesi üyeleri; tutsileri önce "kötü" olarak tanımlamışlar, daha sonra onları hamamböcekleri olarak tanımlamaya başlamışlardır.

    14- grup coğrafi ya da yasal sınırları "ikinci bir deri" olarak yaşar.

    - üye güya önemli ve büyük dev yapının bir parçasıdır. onun birey olarak önemi yoktur. büyük kişiliğin önemsiz bir hücresi olması ona yeter. gurur duyacak bir şeyi olamayan çocuklaşmış yetişkin için kendisine kucak açan üst beden vazgeçilmezdir.

    15- grup, kendisiyle düşman gruplar arasındaki küçük farklılıklar üzerine odaklanır.

    16- önderlik, aile içindeki temel güveni yıkar ve aile içindeki, normal çocukluk çağı gelişiminde ve ergenlik geçişinde ortaya çıkan rollerle (özellikle de kadınların rolüyle) çatışan, yeni bir tür aile hiyerarşisi yaratır.

    - nazi propagandası, bir yandan kadının aşağı sınıfa konduğu erkek egemen bir devlet yaratmış, bir yandan da ırk tarihinde onlara verdiği rolle bunu telafi etmişti: "[alman kadınını] alman erkeği karşısında ikincil konuma yazgılı kılan biyoloji, onları 'aşağı ırklar'ın üstüne çıkarmıştı."
    okuldaki ırk bilimi derslerinde genç kadınlar, bir eş seçmenin "kuralları"nı bellemekte ve kalıtsal uygunluğa kanaat getirdikleri takdirde, üstün olduğu varsayılan alman nüfusunu artırmak için olanaklı olduğunca çok çocuk yapmaya yönlendirilmekteydi. bir kadın yedi çocuk sahibi olmuşsa altın annelik madalyası alıyordu. altı çocuklu kadınlara gümüş madalya, beş çocuklu kadınlara bronz madalya veriliyordu.

    - geniş grubu güden lider ailedeki temel güveni yıkar. aile bireylerinin rolünü ve aile hiyerarşisini yıkar. lider herkesin ortak babasıdır. babanın rolü liderin ailedeki uzantısı olmak, annenin rolü kuluçka makinesi gibi çocuk üretmek ve onları yüce liderin sevgisiyle büyütmektir.

    - olabildiğince çocuk yapma teşvik edilir ve desteklenir. çünkü çok fazla düşman vardır ve savaşacak ucuz askerlere ihtiyaç duyulabilir.

    - claudia koonz'a göre, "nazi söylemi, aileyi koruyor gözüküyorken devlet politikası, boyun eğmiş bir aileyi desteklemekteydi." kuşkusuz buna maruz kalan kişiler, bu etkinin farkına varmamışlardı; onlar hitler'e inandıkları sürece, onun kendilerinden istediği şeyleri yapmak, özsaygılarını artırmaktaydı. **

    - klan, ulus, ırk, devlet, toplumsal sınıf, siyasal partiler ve pek çok başka kurum ve örgütlenme biçimi ev ve aile haline gelir" * *

    17- grup üyeleri, "kan" kavramıyla ve ortak ya da katışıksız varoluşla aşırı ilgili bir hale gelirler.

    - "dünyada gurur duyabileceği hiçbir şeyi olmayan zavallı bir adam , son çareye, ait olmakla gurur duyduğu ulusa uzatır elini; burada kendine gelir ve artık, şükran içinde ulusa özgü tüm hataları ve aptallıkları dişiyle tırnağıyla savunmaya hazırdır." arthur schopenhauer*

    18- grup arındırmayı simgeleyen davranışlarda bulunmaya başlar.

    19- grup beğenisi, güzel olanı çirkin olandan ayırmada güçlük yaşar.

    20- grup, fiziksel çevresini gri-kahverengi, şekilsiz (simgesel olarak dışkısal) bir yapıya dönüştürür. (bkz: anal sadistik evre)

    - insanların ruhundaki renklerin yok edilmesi ve kendilerine sunulan tek tenkle yetinmeleri için çevre bilinçli olarak grileştirilir. her yana duygusuzluğu tetikleyecek betonlar dökülür. tek tip yapılar artırılır. bireyselliği yok edecek şekilde toplu konutlar çoğaltılır. dev sitelerde yaşayan birey artık kalabalığın önemsiz bir parçasıdır. (bkz: bireyselliğin yok edilmesi)

    bir toplumun gerilemiş olarak değerlendirilmesi için bu 20 adet işaret ve belirtinin hepsinin de sergilenmiş olması gerekmez

    (bkz: hastalıklı toplum)
  • azgelişmişliğin sürekliliği döngüsündeki ülkelerin en önemli sorunu.
    tabi gerileme bir şeylerin sebebi, sebepler gerilemenin tetikçisi.
    ilk ve en önemli neşter eğitim. fakat aptallaşmış bir kitleden nemalanan oligarşik yapıların içine edeceği, yapboza çevireceği ilk şey de eğitim olacaktır.

    sen özel bir bireysin, herkesle birlikte aynı koroda endoktrine edilmiş söylemleri haykıran topal papağan değil. çocuk değilsin kendi kararını vermesi gereken kocaman bir yetişkinsin.

    (bkz: politik psikoloji/#75802121)
  • bir ustteki videonun guncellenmis versiyonu icin:
    https://youtu.be/gnohkoui0nq
hesabın var mı? giriş yap