• geçen sene kanal 6 da yayınlanan türkiyenin en meşhur psikologlarının yer aldığı program.telefonla bağlantılar filan vardı.
  • yasak aşkından hamile kalan, evli bir kadının karnındaki çocuğa olan bağlılığını ve hazin 'çöküşünü' konu alan bir yevgeni ivanoviç zamyatin öyküsü. mehmet fehmi imre tarafından türkçeye çevrilmişti.
  • evlilik eskiden olduğu, aşağı yukarı bütünlükkola kutusundan çok, çok yerinden delinmiş hem yamuk hem sıvı sızdıran* cola kutusu gibi. eğer tarihin derinliklerini insanoğlundan önce boylamayacaksa* güncelin bu cilvelerine uyum sağlamak, biçim değiştirmek zorunda. olabilir, diyelim, çünkü her kadim pehlivan gibi gösterilmedik birkaç mucize numarası daha olabilir. (bkz: evlilik/@ibisile)

    "deniz ortak bilinçdışının sembolüdür; çünkü ayna gibi yansıtan yüzeyinin altında kavranamayan derinlikler yaratmaktadır. geride kalanlar, yani bilinçdışının gölgeli kişileştirmeleri bilincin terra firma'sına bir sel gibi akın etmiştir. bu istilalarda tekinsiz bir şeyler vardır çünkü söz konusu kişi için mantıksız ve anlaşılmazdır." carl gustav jung - rüyalar

    "bütün kötü düşüncelerin kalpten geldiği ve insan ruhunun bir günah çukuru olduğu öğretileri, bunu uyduran insanların iliklerinin derinliklerine gömülmelidir. bu doğru olsaydı tanrı, yaratılışla çok kötü bir iş çıkarmış ve bizim markion'a ya da gnostisizme uzanıp bu kudretsiz hakimi tahtından indirme zamanımız gelmiş olurdu." carl gustav jung - rüyalar

    "aslında bu konular henüz hakettikleri olağanüstü ilgiyle incelenmiş değiller. anne, kızının bu konudaki hayvani üstünlüğünü seziyordu ve onu kıskandığı için, kızının unutulmaz derinliklere kadar kendini düzdürtme* ve kıtalar dolusu doyuma ulaşma* yöntemiyle ilgili her şey içgüdüsel olarak reddediyor, mahkum ediyordu." louis-ferdinand celine - voyage au bout de la nuit

    "hatta gecenin derinliklerinde olabildiğince uzaklara doğru hep beraber bir gezintiye çıkmamızda artık en ufak bir sakında görmüyordum." louis-ferdinand celine - voyage au bout de la nuit

    (ilk giri tarihi: 13.7.2018)

    (bkz: derinlik/@ibisile)
    (bkz: tarihin sonu/@ibisile)
  • şu alemde kendimi en öz(ü)gür, en doğal, en rahat, en iyi, en "kendim gibi" hissettiğim (mecazen) "yer", "şey", "nokta", belki en doğru deyişle "hal"... benim kişisel mahremim, ruh kuytularımla o evrensel derinliklerin kesiştiği ya da bir'leştiği noktalar ise benim için vecdle dolu bir hayranlık ve gariptir evet, neşe, sevinç ve mutluluk kaynağı anlamına gelmekte. yaratıcı kıvılcımın yaratıcının kıvılcımıyla bir olup doğurgan ruh yangınlarına dönüşümü... o yüzden deyim yerindeyse babamın oğlu olsa yedirmem o derinlikleri kimselere. benim ilham perim olabilecek nitelikteki polymath ve dehalar ile özdeki deha kavramının kendisine "fazla derinleşmekten kafayı yemiş" diyerek saygısızlık edemezsiniz mesela cahilce, dehaya deli damgası yapıştırarak işin içinden sıyrılmaya çalışırsanız sadece kendi aczinizi açık etmiş olursunuz, söz konusu kim ya da ne, hangi bilim ya da ilim alanı olursa olsun o derinlikler benim kutsal mabedimdir ve onları korurum. "tanrı'nın bildiğini de bilemezsiniz ya" boyutunda kendini, ufkunu sınırlandırarak dogmanın ekmeğine yağ süren, yine aynı tanrı'nın sonsuzluğunun bizzat "insanın bilge olmasını istediği için ona bahşettiği bilme yetisini" (bkz: manly palmer hall) göz ardı ettiğinin dahi farkında olmayan geri kafalı, ilerlemiş yaşına rağmen daha kendisine ezberletilenlerden bir arpa boyu ileri gidememiş zihniyetlerinizle eremediğiniz ciğere murdar demeden önce öğrenmeye açık olmaya çalışın, kapasitenizin yetmediği yerde ise şahısları gözünüzde büyütüp idolleştirmekten bahsetmiyorum tabii ki ama bilginin, bilgeliğin, derinliğin kendisine saygı duyun. yoksa o cahil, körlemesine ve anlamsız hayatlarınızla ne uzar ne kısalırsınız ve size ne küçüğünüz, ne büyüğünüz, ne de yaşıtınız; hiç kimse içtenlikle saygı duymaz.
    dipnot: derinlikler meselesinin birtakım dünyevi makam, mevki, unvan, sıfat, isim, nitelik ve niceliklerle uzaktan yakından ilgisi yoktur, tamamen bir zihinsel ve ruhsal adanmışlık yolculuğundan bahsediyorum. o yüzden "sen de profesör olsana/olsaydın ya sıkıysa" bir karşı argüman değildir, üzgünüm. * profesör hoca ve arkadaşları tenzih ederek söylüyorum fakat sadece ülkemizde değil, tüm dünya çapında örgün eğitim sistemlerine adaptasyonda zorluk çekmemiş olmak çoğu zaman tam tersinin yani en azından standartlarla, kalıplarla, otoriteyle, dış kaynaklı disiplinle daha barışık bir kimse olduğunuzun kanıtıdır, "dahi" olduğunuzun değil. söz konusu sistemlerin kim bilir kaç gerçek yaratıcı dehaya "geri zekalı", "deli" gibi yakıştırmalarda bulunduğunu ise akıldan çıkarmamak gerekir bunları söylerken.
hesabın var mı? giriş yap