akciğer
-
akciğerler, içimizdeki yaprak ve kanatlarımız. ve bazıları yaşarken ve göçerken kanatlarını bizimle paylaşıyor, bize geçiriyor.
zamanımızda çocuk akciğerleri daha seyyar. anatomi farkından, her ülkede nefes alabiliyorlar.
çok sert, akciğerleri sökecek gibi olan kuru öksürük için fethiye'nin yaşayan kültür taşıyıcılarından anamdan tarif aldım. bizim yörede buna "küllük küllük öksürmek" deniyor.
kurbanlık erkeç, keçi susuz geçtiğinde (genel olarak yetersiz sulandığında*) akciğeri eğe kemiğine (kaburga) yapışır. az tuz yedirildiyse* derisi zor ayrılır, deri yüzmek sorunlu olur.
"bir sahanda önce zeytinyağını ısıtın yani kaynatın. sonra üstüne üzüm pekmezi ekleyip pişirmeye devam edin. (oran ölçü vermedi, galiba yaklaşık eşit ölçüde.) başında bekleyerek, hafif karıştırarak pişirmeyle bu yavaş yavaş bal kıvamını alırmış. bal kıvamını aldığında vaz geçip bir kaba beklemeye alıyorsun. sonra bu hazırladığın zeytinyağı - pekmez bulamacını günde 3-4 kez birer çorba kaşığı yutmaya başlıyorsun. hem bronşların açılır hem küh küh öksürüğünü söker diyor. akciğerler için ikisi de iyiymiş, birlikte daha iyilermiş."
"fakat suskunluğumun sebebi: sana yazdığım mektuptan iki gün sonra, yani tam dört hafta önce geceleyin saat 5 civarında ciğerlerimden kan geldi. gırtlağımdan boşalırcasına bir şiddette, 10 dakika ya da daha fazla sürdü, hiç bitmeyecek sandım. (...) burada şimdi bir sürü doktor, ayrıntısına girmeden söyleyeyim, sonuç, her iki akciğerimin ucunda tüberküloz var." franz kafka - briefe an felice
"yoksa hiç bahsim geçmedi mi? ama doktor en ufacık bile benimle ilgili bir konuya değinmediyse nasıl tatmin olayım. yoksa akciğerinde tespit ettiği problem ben miyim?" franz kafka - briefe an milena
[başında pembe tülbentten başörtüsüyle incecik, erimiş gibi, boynu biraz çarpık, ayağında romalı sandallarına benzeyen meşin atkılı takunyasıyla yüzüne bakıyor, nazım hikmet'in "iyi günler göreceğiz çocuklar*" diye başlayan "nikbinlik" adlı şiirini ağzı ve gözleriyle dinliyor, ağzı ve gözleriyle anlıyordu. anlıyordu da, ciğerlerini tas dolusu tükürmeye başladığı halde, "ne fayda biz göremeyiz ki,' diye şikayet bile etmiyordu.] kemal tahir - karılar koğuşu
"er-rie: canlı kısmının nefes ve rih (yel) ve hava mevzuuna denir ki akciğerdir. fariside şüş, türkide öyken derler." mütercim asım efendi - kamus tercemesi (ömer asım aksoy'un mütercim asım(1962) adlı inceleme kitabından)
"jüpiter, karaciğeri; mars, sarı safrayı; ay, akciğeri; merkür, beyni; güneş, kalbi; venüs, mideyi etkiler; kan, tüm bedensel harmoniyi sağlayan temel özsudur." serol teber - melankoli normal bir anomali
"verem, akciğerin yumrulu, ülserli, taşlı, tanecikli, melanozlu ya da kanserli biçimi ve "giderek düzensizleşme" olarak karakterize edilmiştir." michel foucault - kliniğin doğuşu
(ilk giri tarihi: 17.1.2017)
(bkz: akciğer zarı/@ibisile)
(bkz: akciğer kanseri/@ibisile)
(bkz: akciğer embolisi)
(bkz: asbest/@ibisile), asbestosis, amyant
(bkz: verem/@ibisile), tüberküloz/@ibisile
(bkz: mezotelyoma)
(bkz: halk hekimliği)
(bkz: ciğer/@ibisile)
(bkz: karaciğer/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap