• nuh'un gemisinde tahta kurdu sorunsalini taniklarin agzindan irdeleyerek basliyan gayri resmi dunya tarihi. bir julian barnes kitabı.
  • 10 ayri bolumun bir romanin parcalarindan cok, bagimsiz yazilar oldugu tartismasinin zaman zaman bu bir roman degildir sonucuna vardigi kitap... her bolumun anlaticisi farklidir, tahta kurdunun nuh, ogullari ve karilari hakkinda anlattiklari komik olmaktan ote, insanlarin tarihi anlatma tarzina yonelik elestirilerdir... bir de siz insansiniz ve evriminizi daha tamamlamadiniz* ukalaligi vardir...
    bu bolumlerin bagimsiz yazilar olmamasinin nedeni, hic ilgisiz gozuken yerlerde adi gecen kurdun yeniden sahneye cikmasi, nuhun gemisindeki olaylarin farkli zamanlarda ve yerlerde yeniden yasanmasi gibi bariz sekilde tekrarlanmasidir...
    tahmin edildigi gibi sonda yer almayan yarim bolum ise, julian barnesin kendi agzindan yazdigi ask uzerine bir denemedir...
  • kaşık saplandığında fışkırmayan bir greyfurt ile cenneti tanımlayan kitaptı bu yanılmıyorsam.
  • içinden hatırladığım hikayeleri başka başka kitaplardan hikayeler sandım yıllarca.
    tekrar okumak "aa bu da mı burdaymış" şeklinde ünlemlerle dolu bir süreç oldu benim için..

    leziz..
  • büyük bir hevesle alıp, dünya tarihine ironik, abuk ve zekice bir bakış beklediğim ama beni hayal kırıklığına uğratıp, bu kadar para verilmiş ve başlanıp ortasına gelinmiş kitap yarım bırakılmaz mantığıyla bitirilmiş kimseye tavsiye etmeyeceğim roman......
  • son bölümdeki cennet kavramı çok güzeldir ve olması gerekendir.
  • özellikle paranthesis bölümüne doyamadığım kitap. karısına olan aşkını anlatır parantez bölümünde. dünya tarihini değiştirmez ama kafa tutar bir nevi,

    "love won‘t change the history of the world but it will do something much more important: teach us to stand up to history, to ignore its chin-out strut. ı don‘t accept your terms, love says; sorry, you don‘t impress, and by the way what a silly uniform you‘re wearing. "[247]

    aşk dünya tarihini değiştirmeyecek ama çok daha önemli bir şey yapacaktır. bize tarihe karşı çıkmayı onun çene önde çalımlı yürüyüşünü görmezden gelmeyi öğretecektir. sizin koşullarınızı kabul etmiyorum, der aşk; özür dilerim ama beni etkilemiyorsunuz, hem zaten ne kadar da budala bir üniforma giyiyorsunuz.[tr.]

    "it will go wrong, this love; it probably will. that contorted organ, like the lump of ox meat, is devious and enclosed. our current model of the universe is entropy, which at daily level translates as: things fuck up." [246]

    "bu aşk kötü sonuçlanacaktır; muhtemelen öyle olacaktır.öküz etinden bir parçaya benzeyen o biçimsiz organ, hileye yatkın ve kapalıdır. şu anki evren modelimiz entropi'dir ve bu gündelik dile şu ifadeyle tercüme edilir: sonunda her şey bombok olacaktır. " [tr.]
  • keyifle okuduğum, eğlenceli ve iğneleyici üsluba sahip kitap. roman demek yerinde midir, ben de emin değilim ama tarzı ve konusu bakımından kesinlikle okunmaya değerdir.
  • belirgin bir olumlu ön yargı ile okumaya başlayıp, ciddi hayal kırıklığı ile bitirdiğim kitap.
    öncelikle samimi anlatım ile zevzeklik arasında ince bir çizgi var ve yazar maalesef sürekli öteki tarafa geçmeye meyilli.
    ayrıca kitapta gereğinden fazla olan atıflar sık sık, ne okuyorum ben şu an hissi oluşturuyor.
    kitabın şahsen aşk hakkında yazılmış olan 10-15 sayfalık bölümünü beğendim. sadece bu yüzden kitabı okuduğum için bir pişmanlığım yok.
    ayrıca değişik bir kitap. özellikle farklı bir şey arıyorsanız okumak için, bu kitap iyi bir tercih olabilir. ama beklentiyi yüksek tutmayın tabii ki.
  • "nuh hiç de yas tutan eşin eceliyle ölmesine izin verecek, duygusal bir adam değildi." julian barnes - a history of the world in 10 1/2 chapters

    "şahmerandan sonra sıra kara kanatlı, aslan gövdeli grifona; grifondan sonra sfenkse ve sfenksten de kartal kanatlı at gövdeli hipogrife geldi."

    "dağın eteklerinde bir köy kurdu (siz ona arghuri diyorsunuz) ve günlerini kendisi için yeni ödüller, yeni onurlar düşleyerek geçirdi: fırtınanın kutsal şövalyesi, boraların büyük komutanı vs."

    ["ironi" demişti eski bir televizyon yapımcısı ona sır verircesine, "insanların kaçırdıkları şey olarak tanımlanabilir."]

    "sirak kitabı'nda, "yılan, efsunlanmadan da sokar" diye okumadık mı?"

    "davud'un gilboa dağına yağdırdığı lanetler orada yağmura ve kırağıya son vermedi mi?"

    "işte dünyanın aksayan yanı burada, diye düşündü. gözcülerden vazgeçmemiz bir yanlışlık."

    "c) gericault, ölüm döşeğinde, tablo* hakkında kendisine soru soran birine yanıt olarak, "bah, une vignette!"* demiştir."

    "arghuri adı 'asmayı dikti' anlamına gelen iki ermenice sözcükten türemiştir. tufan'dan sonra nuh'un yeniden tarım yapmak için döndüğü yerdir. atamızın kendi elleriyle diktiği çok eski bir asma kütüğü hala yaşamaktadır."

    "anlaşılmaz nedenlerle, belki de eğlenceye düşkün niniveliler tarafından taşlanıp öldürülmek korkusuyla bu görevden hoşlanmayan yunus peygamber kaçtı. yafa'da, dünyanın öbür ucuna, ispanya'daki tarşiş'e giden bir gemiye bindi."

    "biz onların* bütün konularda bizden çok daha iyi olduklarını düşünüyoruz ama eğer aşkı bilmiyorlarsa bunların onlara ne yararı olabilir?"

    "bir çift birbirini sever ama mutlu değildir. bundan ne sonuç çıkarırız? (...) bana aşkın ne olduğu konusunda en çok şey öğreten mutsuz aşk oldu; gerçi o sırada değil, yıllar geçtikten sonra. (...) birlikte keşfettiğimiz denklemde yanlış olan nedir diye kendimizi yiyerek yıllarca yan yana yaşadık. karşılıklı sevgi mutluluk getirmiyordu. biz inatla, getirdiğinde ısrar ettik."

    "(şu ayrımı ortaya koyalım: aşk özgüveni arttırır oysa cinsel fetihler sadece benliği geliştirir. öyle değil mi?)"

    "ırkın hayatta kalmasını sağlayan yararlı bir mutasyon mudur aşk? (...) dünya tarihi bize savaşta belirleyici faktörlerin yuva özlemi çeken duygusal ruhlar değil, yeni bir ok başı, kurnaz bir general, dolu mide ve yağma beklentisi olduğunu göstermektedir."

    "aşka kafamızı takmak zorunda kalmasak cinsel arzu çok daha kolay olurdu. evlilik çok daha dürüst olurdu; belki de, aşkın kaşıntılarını çekmesek, gelişini heyecanla beklemesek, gidişinden korkmasak, aşk daha kalıcı olurdu."

    "düzyazı tarafınız kuşkucu bir avukat gibi, bunun aşk olduğunu nereden biliyorsun diye fısıldar, daha sadece birkaç hafta, birkaç ay oldu."

    "gazeteyi okurken, harfler elinizi boyamıyor ve haberler aklınızdan çıkmıyordu."

    "onların cennet beklentilerinin bir bölümünü başka insanların cehennem'e gitmeleri oluşturuyor gibiydi."

    "biz mi? a, biz size çok benziyoruz. gerçekte siz olabilirdik. belki de siziz." julian barnes - a history of the world in 10 1/2 chapters
hesabın var mı? giriş yap