*

  • icerisinde, isa'yi, seytan'i ve bunlarla alakasi olmayan bilumum rus entellektueli, camlardan bakarken kanatlanip ucan kadinlari, yere aniden yuvarlanip dusen kelleleri barindiran tanimi guc mikhail bulgakov romani.
  • can yayinlarindan çikan kitabin arka kapagında "ilk baskisinda sansürlenen 80 sayfanin da yer aldiği" yazmaktadır. sansurlenen kısımlar italik yazılmış, bu beklenti epey bir kısmın/muhalif satirlarin, sovyetler birliği baskisinda sansürlendiği izlenimi yaratsada, aslinda çikartilan kisimlarin neden çikartildiğini anlayamayacağimiz bir düzende sansüre uğradiği anlaşilmaktadir. bana daha çok "kitap çok uzun birazini keselim bari" işgüzarliği gibi gelmiştir. ama sansürlenen iki kisim özellikle dikkatimi çekmiştir. puşkin uzerine iki olumsuz cümlede sansüre uğramiştir. bunun dişinda, sovyetlerin sanatçi politikasi, ev sirasi bekleme sendromu, halkin döviz vs düşkünlüğü, her köşede bekleyen gizli ajanlar, ateistlik vs bolca dalga geçilen ve eleştirilen konular ve sanüre ugrammaislar. bence yazar altindan kalkamayacaği kadar fantastik bir roman girişiminde bulunmuştur. özellikle kitabin ikinci bolumu ilk bolumdeki fantastik kurgusundan iyice kopmuştur. yinede fantastik romanlari sevenler icin guzel bir kitap, ama kitap arkasina kanipta "sansur" oltasina kapilanlar, sansursuz kisimlarda aradiklarini (yani bir muhalif tarz) bulamayacaklar.
  • mikhail bulgakov un ölümünden yirmi sene sonra yayınlanmış roman.
  • bulgakov'un 1928 ile 1940 yillari arasinda tamamladigi romaninin ismi.
  • kitabin full ingilizce versiyonunu merak edip okumak icin;

    http://www.lib.ru/bulgakow/master_engl.txt
  • özgün adı "master i margarita" dır. bulgakov un ölümünden 26 yıl sonra yayımlanmıstır. 30'lu yılların moskova'sında isa'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığını tartışan iki yazarın yanına, geleceği okuma yetisine sahip biri yanaşır. yazarların da geleceklerini okuyan yabancı, birinin yakında öleceğini, öbürünün de delireceğini söyler. woland adındaki bu yabancı, sovyet toplumunu ziyarete gelmiş şeytan dan başkası değildir. gerçekten de, yazarlardan biri kısa bir süre sonra ölür. delirip akıl hastanesine kapatılan öbür yazar ise, orada usta ile karşılaşır. usta'nın isa' nın çarmıha gerilmesinde büyük rolü olan vali pontius pilatus'la ilgili romanını ve margarita 'ya olan aşkını dinler. aslında farklı ortamlardaki bütün bu kişileri birbirine bağlayan birşey vardır elbette. hepsinde şeytan'ın parmağını bulabileceğimiz son derece ince bir kurguyla birbirine bağlanmış öykülerden oluşan "usta ve margarita"nın kahramanı woland'la yardımcılarının işe karışmasıyla moskova, fantastik bir karmaşanın içine girer.
    ayrıca kitaptaki şeytan tasviri ilgiye değerdir...
    "yeni gelen herşeyden önce topallamıyordu. boyuna gelince; ne bir dev ne bir cüceydi, uzunca boylu olduğu söylenebilirdi. dişleri kaplamaydı, ama sol taraftakiler platin, sağ taraftakiler altındı. gri iyi kumaştan bir elbise, elbisesinin renginde yabancı malı ayakkabılar giymişti. çapkınca kulağının üstüne yıkılmış gri bir bere, koltuğunun altına sıkıştırdığı, fino köpeği kafası oyulmuş kamış bastonu giyimini tamamlıyordu. kırkını çoktan bulmuş olmalıydı. ağzı hafif yamuktu. sinekkaydı tıraşlıydı. esmerdi, sağ gözü kara, sol gözü, nedendir bilinmez, yeşildi. kaşları da karaydı ama biri öbüründen yukarıdaydı. kısacası, o bir yabancıydı.
  • e yayinlari tarafindan birinci baskisi 1968 kasim ayinda, aydin emec tarafindan turkceye cevrilmis, "usta ile margarita" adiyla yayinlanmistir.
  • mikhail bulgakov'un güzel bir romanı. aslında ikinci cildi (ki neden can yayınları 2 cilde ayırmış anlayamadım, bir cilt 300 diğer 240 sayfa civarında) ilk cildi kadar muhteşem olsa kitap gelmiş geçmiş en iyi kitaplardan* biri olabilirdi bence. ancak akıcılık, kurgu, tasvirler vb. maalesef ikinci ciltte ilk ciltteki kadar harika değil. özellikle ikinci cildin ilk kısımları yer yer sıkmaya bile başlıyor.

    fakat bu kitaptaki şeytan ve yardımcıları tasviri, görünüşlerinden tutun yaptıklarına, hareketlerine kadar her şeyiyle inanılmaz. ancak bu kadar güzel anlatılabilir, nasıl bir hayal gücüdür yaratıcılıktır aklım ermiyor. yazar acaba cidden şeytanı gördü hatta yanında takılıp gözlemledi de öyle mi yazdı diye düşünmek bile mümkün okurken. aynı şey pontus pilatus'un hikayesinde de geçerli. yazarın bu kitap üstünde yıllarca uğraştığı en çok bu yerlerde belli oluyor. vathek'teki cehennem tasviriyle birlikte müthiş bir ikili oldular benim zihnimde.

    son olarak can yayınlarıyla ilgili bir eleştri yapmak istiyorum, kitabın arkasına öyle bir paragraf yazmışlar ki maşşallah ilk cildin hepsini özetlemişler. tamam ilgi çekiyor, kitaba şöyle bir bakıp da arkasını okuyana "oha bu ne lan hemen alayım" dedirtiyor olabilir ama kitap çok daha şaşırtıcı ve vurucu olurdu bence arkasında yazılmasaydı onlar. kitabı almamış okumamış ya da bir şekilde okumayı planlayıp da arkasına henüz bakmamış olan varsa bakmasın efenim.

    okunası bir eser.
  • sovyetler birliğine şeytan'ın yaptığı bir geziyi anlatan bir bulgakov romanı. 20. yy.ın en iyi romanlarından biri sayılmasına karşın, ülkemizde çok az bilinmektedir.

    rusçası master i margarita, ingilizcesi'nin doğrusu the master and margarita'dır.

    sovyet sisteminin eleştirileri arasında, tartışmasız en önemli kabul edilen kitaptır. 1940'da tamamlanmasına karşın, 1966 ya kadar basılmamıştır. bulgakov'un bu romanı 1928'de yazmaya başladığı söylenir. yasaklı olduğu rusya'da 80'lerin sonuna kadar basılmamıştır.

    kitabın başında, şeytan, berlioz adlı edebiyat dünyasından bir kimseyle konuşması, ve bu kişinin kafasının kopacağını bilmesiyle başlar. berlioz'un arkadaşı bezdomniy (evsiz), olaya tanık olur, ancak yaşadıkları yüzünden bir tımarhaneye gönderilir. burada, usta adlı karakterle tanışırız. usta, pontius pilate ve isa'nın konuşmalarını anlatan bir kitap yazma sürecinde tımarhanelik olmuştur. bu kitabın bölümleri de master i margarita'da yer almaktadır.
    birinci bölümün en güzel anlatlılarından biri voland'ın kara büyü şovu yaparak, moskova'nın elitlerinin açgözlüğünü, kibirini ve düzenbazlığını gözler önüne sermesidir.

    ikinci bölüm, usta'nın aşkı olan margarita ile ilgilidir. margarita voland’la bir anlaşma yaparak, cadı haline gelir. olaylar gelişir.

    kitabın anti-sovyet eleştirisinin başarısını anlamak için hem bu ülkenin sistemini, hem de bulgakov’un kişiliğini ve durumunu bilmek gerekir. her ne kadar hayal gücü çok yüksek olsa da, kitap aslında kökenlerini bulgakov’un dindar yönünden alır. sistem eleştirsinin ötesinde kitap iyi-kötü, masumiyet-suçluluk, cesaret ve korkaklık, baskıcı bir dünyada bireyin özgürlüğü ve tabii ki aşk ve sevgi temalarıyla iliglidir. aslında herşeyin yanı sıra, özellikle ikinci bölümüyle usta ve margarita çok güzel bir aşk hikayesidir.

    kitap goethe’nin faust’undan yüksek derecede etkilenmiş olup, açılışında da buradan bir paragraf alıntılamıştır.

    magazinsel olarak, herkesin favori karakteri genelde ya voland’dır ya da begemot adlı şeytani kedidir.

    hayatın farklı dönemlerinde okunması, her defasında yapılan farklı yorumlarla okuyucunun kişisel gelişimine de ışık tutabilir. tekrar okunmaya değecek nadir kitaplardan biri olamsı bir yana, on senede bir okunması farzdır.
  • bence kitaptaki ironiyi bir cumle ozetler: "patrick gölünde dün, şeytana rastladınız."
hesabın var mı? giriş yap