• (hakkında konuşurken «şarkı» demeye dilim varmıyor ama) bir şarkı olarak "10.000 days" ve elbette "wings for marie" yalnızca bir "anne" için değil, bunun da ötesinde, "kişisel bir mesih olarak anne" için yazılmış bir eser olarak salınıyor kulaklarımda.

    "wings" ile olan birlikteliğim, öyle sanıyorum ki bu aralık ayının ilk günlerinde, beşinci senesini tamamlayıp altıncıdan gün alacak. şimdi geçmişe dönüp baktığımda pencereye vuran yağmur damlalarında titreşen sokak lambalarının turuncu sıcaklığının genel oda atmosferinin mavi soğukluğu içinde solup gittiğini görüyorum. henüz sırtlanılmamış gam yüklerinin acısını erkenden (hem de çok erkenden) sırtlanıvermiş bir ben görüyorum. her şeyin yeni yeni başladığı günlerde başını iki eli arasına alıp «yapacak bir şey yok» demekten gayrı bir şeye mecal bulamayışlarımı görüyorum. albüm dinlemeleri sırasında "jambi"nin son saniyeleri nihayete ermeden parmak çabukluğu ile "the pot"a geçişlerimi görüyorüm. anlam yüklü bu zaman parçasını anlamsızlaştırmaya yönelik tüm o beyhude çabalarımı görüyorum.

    ama artık bu görüntüler karşısında gözlerimi kaçırmıyorum. yatağın altındaki, gardrobun içindeki, karanlığın ortasındaki canavarların aslında orada değil, tam burada, bu kafatasının içinde var olduğunu ve içe dönük olanın tedavi edilemezliğine karşın dışa dönük olanın dermanının yalnızca bir göz atımından ibaret olduğunu artık biliyorum. korkuların, endişelerin ve her çeşitten ürkünün önüne geçmek için gerekenin gemleri tam kararlılıkla ele almak olduğunu ve —bakılan her ne olursa olsun— uzun süre bakılan her şeyin ama her şeyin bir noktada tüm önemlerden, tüm farklılıklardan, tüm sıradışılıklardan bütün bütün arındığını hepten öğrenmiş bulunuyorum.

    ve son bir haftadır "wings"e o denli uzun uzun kulak veriyorum ki, artık "wings"e kulak vermemek gibi bir seçeneğim kalmadı elimde. öyle ki, o 17 dakika 25 saniyedeki her bir saliseyi aslına uygun biçimde kafamın içinde çalabiliyor, geri ya da ileri sarabiliyorum fakat bir türlü durdurmayı başaramıyorum. denemeyi de bıraktım artık; teslim ettim kendimi ve «madem,» dedim «madem "wings"ten kaçış yok, bari sözleri çevireyim, alt metinlerin izini süreyim, maynard james keenan'a judith marie keenan'dan miras kalan ışığı takip ederek bu karanlık tünelden çıkmak için uğraş vereyim.»

    ~~

    "wings"i anlamak için "wings"ten öncesine, hem de 6 sene öncesine, 2000'e, a perfect circle'ın çıkış albümü "mer de noms"un 4 numarası "judith"e bakmak gerekiyor. kendi dilindeki sözlerine buradan, çevrilmiş sözlerine ise buradan ulaşılabilen işbu eserde keenan, annesi judith marie'nin ateşler içinde on bin gün geçirmesinin faturasını «sana tüm bunları yapan o'ydu!» diyerek isa mesih'e keserken yükselen öfkesinin frenlerini tamamen boşaltıyor ve şarkının zirve noktalarından birinde tanrı'yı ve mesih'i beline dolayacak denli ileri gidiyordu.

    isa mesih'le arasındaki bu tatsız yakınlaşmanın üzerinden geçen 6 sene içinde maynard neler yaşadı bilinmez. ama şunu görmek zor değil: evet, maynard annesinin "kör inançlar"ıyla barıştı belki ama bu içsel yolculuğu onun kendisini baba'ya, oğul'a ve kutsal ruh'a bütün bir bağlılıkla adamasına da sebep olmadı. bu tür bir psikolojinin sırlarına bütünüyle malik olmak bir hayli güç olsa da, bunlara dair doyurucu bir irfanı salt "wings"in söz yürüyüşüne yakından baktığımızda dahi edinebiliyoruz. bu sözlere baktığımızda, maynard keenan'ın ruhani yolculuğunda aydınlık alanlara isa'nın yolundan giderek değil, bir çeşit kişisel mesih olarak gördüğü annesi judith marie'nin aydınlattığı yoldan ilerleyerek ulaştığını görüyoruz. klasik hristiyan mitolojisindeki "aşkın bir insan olarak isa"dan boşalttığı koltuğa "aşkın bir insan olarak judith marie"yi yerleştirdiğini fark ediyoruz. «yüksek olan yol'dur» diyen maynard'ın, tıpkı "yürüme" adlı şiirinde «mutlak olan, yoldur —ya da, yürümek.» yazan oruç aruoba gibi "yol"u her şeyden yüksekte tuttuğunu ve onu annesiyle özdeşleştirerek dolaylı yoldan annesini de diğer her şeyden daha yüksek bir mertebeye kondurduğunu öğreniyoruz. hatta maynard'ın —kimi katoliklerce "küfür" olarak dahi görülebilecek bir tutum içinde— annesine, kutsal üçlü'yü ayağına çağırabilecek denli aşkın bir yücelik atfettiğine tanık oluyoruz.

    yani evet, "judith"in üzerinden geçen 6 yıl, maynard james'in metafizik yaklaşımını kulakla duyulur derecede etkilemiş/dönüştürmüş fakat bunu sağlayan, onun başı-sonu belli bir doktrinler silsilesi olarak "din"e doğrudan ve farklı bir açıdan bakması değil, annesinin buna bakışı üzerinden yaptığı dolaylı okuma olmuş. 6 yıllık içsel yolculuğunun nihayetinde "wings"i yazan keenan, farklı kişilerin bağlamlarından bağımsız birer kavram olarak tanrı'ya, peygamber'e küfretmeye devam edebilecek olsa da annesinin tanrı'sına, rab'bine, mesih'ine dil uzatmayı düşünmeyecek bir insan haline gelmiş. ve sözlerin (şuradaki resmi sözleri temel alarak yaptığım) çevirilerine geçmeden evvel iddia edebilirim ki, 2006 model maynard james keenan'a "holy trinity"nin kimleri içerdiğini sorsaydık, alacağımız cevap «the holy spirit*, the father* and the daughter*» olurdu.

    ~~
    "marie'nin kanatları"

    sen...
    sen inandın...
    sen kimselerin göremediklerine inandın...
    sen bana inandın.

    tutkulu bir ruhtu sendeki;
    kesin,
    açık ve engin.
    gözlerindeki nur
    şimdi sakin.

    belim bükük.
    sense artık göremediklerimin ellerindesin.
    her şeye rağmen benim için dua eden sendin.
    peki ya ben, ben ne yaptım da
    senin gibi bir meleğin oğlu olmayı hak ettim?
    sana layık olacak
    ne eyledim?

    günün sıcak nuru yerini soğuk bir ışığa bırakıyor.
    böyle bir ışıkta seni görmek epey güç.
    bağışla bu bencil sorumu ama,
    ne olur, söyle bana,
    gece çökende kapımda biten hayaletlere ne diyeceğim?
    «o asla yalan söylemedi,
    —eh, belki de söyledi,
    ama onun hayatı asla bir yalan değildi.
    o bir hayata bile sahip değildi,
    ama şu da bir gerçek ki,
    o birine bir hayat bahşetti.» mi diyeceğim?

    görüyorsun ya, ben iyiyim.
    ve şimdi bize düşen,
    son yolculuğuna uğurlamak seni.

    ~~
    "10.000 gün"

    masalları dinliyor ve romantikleştiriyoruz;
    nasıl da yürümüştük kahraman'ın yolunda...
    nehirlerin yataklarından taştığı gün ile övünüyoruz;
    nasıl da yükselmiştik nurlar katına...

    kurtarıcı'nın kollarına varan bu yolu akla uydururken
    masalları dinliyor ve maskelere bürünüyoruz;
    sanki tüm o imtihanlardan geçen bizmişiz gibi...
    sanki tüm o musibetler bizim başımıza gelmiş gibi...
    halbuki hiçbirimiz ama hiçbirimiz orada değildik,
    senin olduğun gibi.

    cenaze merasimindeki cahil kardeşler,*
    etrafa sahte duygudaşlık saçıyor
    başka işleri yokmuş gibi...
    aralarında bir teki bile yok ki
    su dökebilsin eline senin.
    gözlerine perde takmış bu kalabalık, bu ikiyüzlüler
    asla göremeyecekler.

    bu judas'lar** alayı hakkında bunca laf yetsin.
    senin aydınlanmış olduğunu, sende ilahi bir parça bulunduğunu
    kim inkar edebilir?

    ve şu küçük nur var ya hani, bana senden miras kalan;
    sen yürüdüğün müddetçe
    onu canlı tutacağım,
    sen evine dönebilesin diye.

    ama ah, peki ya onlar ne yapacaklar, ışıklar sönüverdiğinde?
    sen olmazsan siyon'a* giden yolu nasıl bulacaklar?
    nehirler yataklarından taştığında ne yapacak onlar,
    tir tir titremekten başka?

    yüksek olan yol'dur, ama gözlerimiz toprağa kilitli.
    sen ışıktın, sen yoldun ve herkes böyle anacak seni.
    ben yalnızca dua ediyorum; rab seni yanına alacağı vakti bilir.
    ateşler içinde on bin gün yeterince uzundu
    ve şimdi sen evine dönüyorsun.

    sen; alnını ak, başını dik tutabilmiş tek insan,
    cennet'in kapısına vardığında yumruğunu salla ve şöyle de;
    «işte, döndüm evime!
    kutsal ruh'u, oğul'u ve baba'yı getirin bana!
    onlara benim, bu iman timsalinin, yükseldiğini söyleyin!
    vakit geldi artık!
    vaktim geldi!
    verin bana kanatlarımı!
    kanatlarımı verin!»

    sen ışıksın, sen yolsun ve herkes böyle anacak seni.

    bense buyum; yoldan çıkmışlığım, kibrim
    ve inananların üzerine fırlatılmış kanıtların yüküyle iki büklüm.
    sendin benim şahidim;
    kalp gözüm, delilim sendin.
    judith marie, sen, koşulsuz iman edendin.

    günün sıcak nuru yerini soğuk bir ışığa bırakıyor.
    böyle bir ışıkta seni görmek epey güç.
    ne olur, bağışla bu kaba önerimi ama,
    bu akşam yaradan'ının karşısına çıktığında
    o'nun gözlerine bak, gözlerine bak o'nun ve şöyle de;

    «asla yalandan bir hayat yaşamadım, asla bir cana kıymadım,
    ama şu da bir gerçek ki,
    birine bir hayat bağışladım.
    şükürler olsun sana, artık evime götür beni.»
  • 2 mayıs 2006'da çıkacak yeni tool albumu.
    bu entiriyi girmeyi nasib eden yaradana şükürler olsun.

    tracklist :

    1.vicarious 07:06
    2. jambi 07:28
    3. wings for marie (pt 1) 06:11
    4. 10,000 days (wings pt 2) 11:14
    5. the pot 06:22
    6. lipan conjuring 01:11
    7. lost keys (blame hofmann) 03:44
    8. rosetta stoned 11:14
    9. intension 07:21
    10. right in two 08:56
    11. viginti tres 05:01
  • büyük bir kayıbın ardından ` :annenin ölmesi` ancak bu kadar güzel ve korkutucu bir haykırış olabilirdi!!!

    benzer bir kayıbı yaşamış biri olarak dinlemek ciğerimi yakıyor, gözlerimi yaşartıyor, kafamı duvarlara vurasım geliyor ama yine de dinliyorum haykırıyorum, içimin zehirini akıtıyorum daha beter dolacağını bile bile ve kıskanıyorum maynard'ı ben neden acımı böyle somut ve güzel bir şekilde dile getiremedim diye...
  • bu albümü "onbin deyz" olarak telaffuz eden insan ne de samimi, ne de güzel insandır. "ten tavzınd deyz" olarak telaffuz edenden biraz soğurum. tool'dan çıkma her ürün gibi mükemmel bir albüm olmasına rağmen kanımca lateralus'un biraz gerisindedir.
  • şahane şarkının sözleri:

    listen to the tales and romanticize,
    how we follow the path of the hero.
    boast about the day when the rivers overrun.
    how we rise to the height of our halo.

    listen to the tales as we all rationalize
    our way into the arms of the savior,
    fading all the trials and the tribulations,
    none of us have actually been there,
    not like you.

    ignorant fibbers in the congregation,
    gather around spewing sympathy,
    spare me.
    none of them can even hold a candle up to you.
    blinded by choices, hypocrites won't [seek / see].

    but, enough about the collective judas.
    who could deny you were the one who
    [would have made it, / illuminated]
    you'll have a piece of the divine.

    this little light of mine, the gift you passed on to me;
    i'll let it shine, to guide you safely on your way,
    your way home ...

    oh, what are they going to do when the lights go down
    without you to guide them all to zion?
    what are they going to do when the rivers overrun
    other than tremble incessantly?

    high as a wave, but i'll rise on up off the ground.
    you [are / were] the light and the way, they'll only read about.
    i only pray, [heaven / god] knows when to lift you out.
    ten thousand days in the fire is long enough, you're going home.

    you're the only one who can hold your head up high,
    shake your fists at the gates saying:
    "i have come home now!
    fetch me the spirit, the son, and the father
    tell them their pillar of faith has ascended.
    it's time now!
    my time now!
    give me my, give me my wings!"

    give me my wings!

    you are the light and way, that they will only read about.

    set as i am in my ways and my arrogance,
    burden of proof tossed upon the believers.

    you were [the / my] witness, my eyes, my evidence,
    judith marie, unconditional one.

    daylight dims leaving cold fluorescence.
    difficult to see you in this light.
    please forgive this bold suggestion:
    should you see your maker's face tonight,
    look him in the eye, look him in the eye, and tell him:
    i never lived a lie, never took a life, but surely saved one.
    hallelujah, it's time for you to bring me home.

    edit: daha doğru hali için bathique'e teşekkürler
  • tool'un zor ulasilabilir avantgarde muzigine dinleyici cekmek icin progressive bir olta kullandigi albumdur bence bu.. albumun alisilmisin disinda kolay ve gavur tabiriyle "catchy" 2 sarkiyla baslamasi da bunun gostergesidir.. vicariuos ve jambi, tool icin fazla duz progressive sarkilar olup bu tur muzigi dinlemeyen dinleyiciyi de yakalama amaci gutmektedirler.. ancak ilk 2 sarkiyla aman ne eglendik diye dusunen dinleyici, wings of marie ile dumura ugramaktadir.. tool bir anda klasik progressive yapinin siklerinde olmadigini hatirlamakta ve aci veren "zor" muzigini yapmaya baslamaktadir.. zaten bu muzige alisik olmayanlar icin album ilk 2 sarkinin repeat'e alinmasindan ibaret kalacaktir.. devam etmeye cesaret eden dinleyici ise wings of marie ve 10000 days'den olusan 17 dakikalik bir avantgarde seansa tabi tutulacaktir.. bu dakikalarda grup, muzigini siz ve benim icin degil sadece kendileri icin yapmaktadir.. anlattiklarini, anlayip anlamadiginiz an itibariyle siklerinde bile degildir.. dedigim gibi alisik olmayan kulaklar icin bu 17 dakika asilmasi imkansiz bir duvar olarak durmaktadir.. ancak biraz zaman verip dinlemeye cesareti olanlar, ozellikle 10000 days'in yavas yavas tansiyonu artan, tedirgin havasindan zevk almayi basaracaklardir.. zaten albumun ozunun de bu 17 dakikada sakli oldugunu dusunuyorum ben.. herhalde bu aci dolu seanstan sonra grup dinleyiciye acimis olacak ki tekrar progressive kaliplara donulup the pot icra ediliyor.. albumun 3. ve son kolay anlasilir sarkisindan sonra lipan conjuring ve lost keys geliyor ki bunlar rosetta stoned'a intro niteligindeki sarkilar.. rosetta stoned ise albumdeki yegane melez sarki sanirim.. zaten pek bir izafi olan ancak albumu anlatmak icin kulanmak zorunda oldugum avantgarde-progressive farkinin tamamen yok oldugu sarki burasidir.. sarkinin yapisi boyle bir ayrim yapmak icin fazlasiyla karisik olmus.. sanirim sadece "tool tarzi" diyebiliriz aciklamak icin.. netekim bu sarkidan sonra intension ile album tekrar aci veren avantgarde muzige geri donus yapiyor.. right in two ile beraber yine 16 dakikalik bir avantgarde muzik seansindan sonra album bitiyor.. bitiyor diyorum cunku virginti tres benim algi kabilyetimin otesinde bir eser.. bi sikim anlamadim desem yeridir..

    tum bu anlatilani toparlarsak albumun dinlemeye deger oldugu su goturmez bir gercek.. ancak ben bir butunluk sorunu oldugunu dusunmuyor degilim.. zaman zaman fazla subjektif, anlatilmak istenenden sapan, emprovize bir hava kazanan bir album olmus.. tabi tool'un muzigi bu derseniz, haklisiniz.. yine de ben daha klasik progressive muzik yapan bir tool dinlemek isterim.. ya da vazgectim istemem.. zaten onu yapan zibil gibi grup var.. neyse scarsick'e kadar idare eder mi bu album beni acaba? du bakalim.. ben de konudan saptim galiba.. tool oldum ben..
  • albümdeki wings for marie (6:11) ve viginti tres (5:02) parçalarını peş peşe koyup, bunları 10,000 days (11:13) ile senkron bir şekilde çaldığınızda gerçekten çok güzel bir bonuş parça edebiliyormuşsunuz. benim playlistimde yerini aldı en azından.

    hayırsever bir vatandaş bu işi bizim için yapmış:

    http://www.ninjafingaz.com/…days secret megamix.mp3

    not: link ölmeden... çabuk, çabuk...
  • bunu yapan grup üyeleri "biz peygamberiz" deseler koşulsuz şartsız inanmamı sağlayacak olan albüm.
  • "the true meaning of the album name 10,000 days. you see, judith marie garrison had a severe stroke in 1976 which left her paralyzed and wheelchair bound. yet all the time up until her death in 2003, she kept her faith in the lord unbreakable and lived her life unselfishly for others. maynard tells us what's up with the line "10,000 days in the fire is long enough....you're going home."

    judith was paralyzed for 27 years, or roughly 10,000 days. this song also adds a whole new perspective on the a perfect circle track "judith" which seemed to be a backhanded slap toward the woman with lines such as "fuck you god, your lord and your christ....he did this" and especially the sarcastic "pray for the one who left you broken down and paralyzed....he did it all for you."

    10,000 days has a distinctly different tone, with maynard praising his mother the whole song, stating how she's the only person he's ever met truly deserving of heaven, re-iterating how she saved his life, and even advising her that when she finally does meet god, she should tell him that she never took a life, but surely saved one, and it's time for him to bring her home. "
  • mjk'ın annesi marie judith keenan'ın felç geçirmesiyle ölümü arasında 27 yıl varmış, yani 10000 gün.*` :wikipedia`
    (bkz: #8494475)
hesabın var mı? giriş yap