• rolls royce'un biri isviçre alplerinde bozulur. otomobilin sahibi araç telefonundan şirketi arayarak otomobilinin bozulduğunu ve yerini söyler. takriben 2 saat sonra bir helikopter belirtilen alana gelir, içinden teknikerler iner otomobille bir süre uğraşıp tamir ettikten sonra helikopterlerine binerler. otomobil sahibi borcunu sorduğunda "biz sadece otomobil tamiriyle ilgileniriz, ücret konusunda şirketi aramalısınız" cevabını alır. birkaç gün sonra adam şirketi arayıp hem teşekkür etmek, hem de borcunu öğrenmek ister. telefona çıkan görevliye olayı anlattığında şu cevabı alır:
    "üzgünüm beyefendi ama kayıtlarımızda böyle bir başvuru ve böyle bir tamir görünmemekte; zaten bizim otomobillerimiz hiç bir zaman bu şekilde bozulmaz.." işte rolls royce, hakkında böyle hikayeler anlatılan bir otomobil benzeri yürüyen asalete verilen isimdir..
  • reklamcısı david ogilvy, metnini kendi yazdığı 1959 tarihli meşhur ilanda "bu yeni rolls-royce ile saatte 60 mil hızla giderken duyacağınız en yüksek ses aracın elektrikli saatinin tıklamasından gelir" gibisinden bir başlıkla çoook uzun yıllar ekmek yemiştir.

    lafın orijinali: "“at 60 miles an hour the loudest noise in this new rolls-royce comes from the ticking of its electric clock.”

    ve işte o ilan.

    zaten pek mütevazıymış bu ogilvy. sahip olduğu rolls-royce hakkında yorum yapanlara, "sadece müşterilerimin ürünlerini kullanırım" diye cevap verirmiş keranacı.

    bir de, şirketin ve dolayısıyla markanın amblemindeki rr harflerinden biri kızmızı diğeri siyah iken şirketin iki kurucusundan henry royce 1933 yılında ölünce her iki r harfininde de siyah olarak kullanılmaya başlandığına dair yaygın tedavül eden bir yanlış bilgi mevcut, hazır yeri gelmişken düzeltelim. olayın aslı şöyle: royce'un bizzat kendisi sağlığında iki r harfinin de siyah olmasının estetik açıdan daha uygun olduğuna karar vermiş ve değiştirtmişmiş. zaten bazı müşterilerden kırmızı r harfinin çoğu zaman otomobillerinin rengiyle uyumsuz olduğuna dair duyumlar alıyormuş. özellikle de galler prensi* şahsen şikayetçi olmuş biri kırmızı biri siyah olan r harflerinden oluşan amblemden. rica* büyük yerden gelince el mecbur.

    başka başka;

    10 beygir gücündeki ilk rolls-royce'un satış fiyatı 395 sterlinmiş. aynı aracın bugünkü değeri 250,000 sterlinden fazla.

    bugüne kadar imal edilmiş her on rolls-royce markalı otomobilden altısı yola elverişli, yani marşına basınca basıp yola çıkabilirsiniz.

    ondan sonracığıma, şöyle hikayeler de var bu marka hakkında:

    zamanının ünlü yunanlı armatörleri aristotle onassis ve stavros niarchos, new york'ta bir gün birlikte yemek yemişler. lokantadan çıkıp bir rolls-royce showroom'una girmişler. her ikisi de birer corniche almaya niyetliymiş. faturayı niarchos ödemek istemiş ama onassis elinden kapmış. "hayır" demiş, "olmaz. bunlar benden. bugün yemeği sen ısmarladın."

    ingiltere'de gösteri aleminin krallarından, rolls-royce meraklısı jack hylton arabasına ilk telefon taktıranlardan biriymiş. hemen peşi sıra, aynı alemde at koşturan lew grade de aşağıda kalmamak için kendi rolls-royce'una bir telefon taktırmış. ve tabii ki aradığı ilk kişi, ezeli rakibi hylton olmuş. telefonu hylton'un şoförü açmış ve şöyle demiş; " kusura bakmayın mister grade. şu anda mister hylton diğer telefonda konuşuyor!"

    (bkz: doğru bilgiler)
  • arabaların rolex'i olarak değerlendirilemeyecek olan araç. arabaların rolex'i mercedes-benz'dir. çünkü her ikisi de en pahalı olmayan ama en popüler ve kaliteli seri üretimleri yaparlar. her ikisinin de üretim kapasitesi oldukça yüksek olmasına rağmen işçilik ve kaliteleri muhteşemdir ve alanlarında kalite denilince akla ilk onlar gelir. rolls royce arabaların patek philippe'idir olsa olsa. sınırlı sayıda üretilen, az kişide bulunan, inanılmaz derecede pahalı ve lüksün simgesi. her ikisinin de parçaları el işçiliği ile, takıntı derecesinde özenilerek üretilmektedir.
  • kurulduğu günden bu yana üretmiş olduğu bütün otomobillerin %66'sı hala çalışır ve yürür durumda olan otomobil üreticisi. kendisinden sonraki en yüksek oran %35 ile bentleyde.
  • çok az üretildiğinden ve iki ayrı royce rolls'un aynı mekanda bulunmasının imkansızlığından ötürü 59 yıldır ürettiği tüm araçları aynı anahtarla servis veren efsane otomobil firması.
  • bir adet rolls royce aracının parçalarını bir araya getirmek için 6 ay gerekliyken, bir adet toyotayı meydana getirmek için 13 saat yeterliymiş.
  • yaptığı en küçük iş otomobildir.
  • daha çok araba markası olarak bilinsede,, firmanın uzman ve lider olduğu alanlar,, güçlü gemi ve uçak motorlarıdır..
  • kasası kolay kolay değişmiyor, makyaj görmüyor ve değer kaybetmiyor, hatta zamanla değer bile kazanıyor. alması çok mantıklı, filolara da iyi uyar, kolay kolay sorun çıkarmaz zira, içindeki ahşap aksam bir hanenin kışlık yakacağını çıkarır, akıl karı bir araç.
  • şapka çıkartıp ceket iliklemekten gayrı yapabileceğin bi şey yok ki abi! nezaket, zarafet, asalet ve şıklık bahsinde bir dünya markası olan ingilizlerin, bu "detaycılığına" hastayım asıl ben diego. rolls royce'un, "daha çok para" uğruna uğraşılmış bi şey olduğuna da kimse inandıramaz beni. biz türkler varını yoğunu seferber etse, en kafalı adamlarımız bir araya gelse böyle bir şaheser çıkartamaz ortaya belit.

    biz çok daha düz adamız kanka! bizde "daha güzelini, daha estetiğini nasıl yaparız amk" gibi bi kaygı yok her şeyden önce! imal ettiğimiz bisikletlerin kadrolarına bakıyorum; rezalet! inşa ettiğimiz binalar tam manasıyla çirkinlik abidesi! kocaman memlekette atatürk harici heykel yok amk! giyinmeyi bilmiyoruz! karşıdan karşıya geçmeyi bilmiyoruz.

    biz araba yaparsak ancak "şahin" yaparız. daha estetiği ise tempra olur. :-)) bisiklet bisan'dır nazarımızda. çalışması kâfidir. işimizi görsün yeter mantığı. bu her mesele için böyle yalnız.

    rolls royce oturup düşünüyor işte abi. daha güzelini, daha sağlamını, daha şık olanını yapabilir miyiz diyor. irdeliyor! kafa patlatıyor!

    dünya gözüyle rolls royce görmem 2005 yılına rastlar. tüyap'ta auto show var. güzelim arabalar, atımsı mankenler derken salonun ücra bir köşesinde, etrafı yüksek borularla kuşatılmış, elektrikle çalışan döndürülebilir bir zemin üzerinde simsiyah bir rolls royce gördüm. zaten sonrasını da hatırlamıyorum. bayılmışım. :)

    abartmıyorum bi 20 dk inceledim arabayı. bir otomobil nasıl olur da bu kadar parlardı? bi defa çok büyüktü. şasesi, kapıları, jantları, arkada da avuç içi kadar stop lambaları... şuurumu yitirmiştim. adamlar "beğenmeme" şansını sıfıra indirmişler resmen. beğenmeme gibi bi şandın yok ya. yok yani!

    helal olsun heriflere! aldıklarını hak ediyorlar sonuna dek! harikulade!!!
hesabın var mı? giriş yap