• içi boşaltılmış bir kavram haline getirilmiştir maalesef. bu durumdan kurtulmak için biz hemen işin özüne intikal edelim...

    bu ifadenin sırrı kişiyi egonun elinden almasında yatar. bir güzellik, bir marifet, bir başarı durumunda maşaallah demekle aslında şöyle düşünmüş oluruz: "o şahısta görülen güzellik, başarı, marifet allah'ın bir ihsanıdır. kendi cüzi gücüyle elde edilmiş değildir". bunu dediğimiz anda bizdeki ego sönümlenecek ve onunla beraber kıskançlık, haset vb. duygular da kaybolacaktır. eğer o şahsın bunları kendi cüzi gücüyle elde ettiğini düşünürsek, otomatikman bizdeki ego uyanacak "niçin bende yok?" itirazı baş gösterecektir.

    daha iyi anlaşılması için bir örnek üzerinden gidelim: eski ümmetlerden birine gönderilen bir peygamber, yoğun çalışmalar sonucunda büyük başarılar kazanır. içinde yaşadığı toplumu tümden dönüştürür ve onları güzel ahlak sahipleri haline getirir.

    günlerden bir gün, o peygamber halkının hallerine bakıp son derece memnun olur. temiz iş çıkarmıştır çünkü. o gün halkı içinde birden bire ölümler vaki olmaya başlar. çok sayıda kişi peş peşe ölür. ağır bir ceza gelmiştir.

    olan biten nedir?

    peygamber halkının bu hoş haline bakarken "maşaallah" dememiştir. başarıyı doğrudan allah'a atfetmediği için bir nevi ego tavrı zuhur etmiştir. o da negatif dalga üretimine neden olup, öldürücü beyin dalgaların yayınına yol açmıştır. zira bir peygamberin beyin gücü olağanüstü seviyelerdedir. ondaki olumlu veya olumsuz en ufak bir mana derhal etkisini gösterecektir.(bir peygamber hakkında böyle konuşmaktan çok rahatsız oldum açıkçası. allah affetsin. ancak başka nasıl anlatılır bilemedim)

    peki niçin başarıları kendimize atfedemiyoruz? sonuçta biz yapmıyor muyuz onları?

    mesela otomatik açılan bir kapı hakkında, "kapıyı ben açtım" demek abestir. biz sadece boy gösterdik o kendi açıldı. o sistemin işleyişinde bizim en ufak bir dahlimiz olmayan sayısız teknoloji mevcuttur.

    kainat da aynen o otomatik kapı gibidir. mutlak bilinç tarafından tamamen otomatikleştirilmiş devasa bir sistemdir. biz hiç bir şeyi kendimiz yapmayız. sadece o sistemin imkanlarını kullanırız. o yüzden elde ettiğimiz ne olursa olsun, bizim onda payımız çok cüzidir. asıl marifet o sistemde ve sistemin kurucusundadır.

    işte bizler "maşaallah" demekle başarının, marifetin hakiki adresini işaret etmiş oluyor ve haksız yere egomuza iliştirmiş olmaktan kurtuluyoruz.

    not: bir de işin tevhid boyutu var ki , o meseleye bu yazıda değinmedim.
  • mâ şâ allâh ("allâh'ın dilediği şey", "allah istediği için olmuştur" anlamındaki arapça söz) kelimesinin orjinal telaffuzunun lâtin harfleri ile okunuşu.

    maşşallâh ve maaşallah telâffuzu tamamen yanlıştır.

    zamanla ülkemizde mâşallah olarak telâffuz edilmeye başlanmış, uzatılan ilk a harfi maaşallah şeklinde çift a harfine dönüştürülerek iyice bozulmuştur.

    arapça yazımı ise aşağıdaki gibidir (boğaziçi köprüsünün anadolu yakasındaki çıkışında gişelere gelmeden sağ tarafta da köşeli çubuklardan oluşan bir arapça yazımı bulunmaktadır) :

    ________88__88__88____________________________________________________
    _________88888888_____________________________________________________
    ______________________________________________________________________
    ____________88____88____88__________88______________________88________
    ____________88____88____88__________88__________88__________88________
    ______88____88____88____88__________88______________________88________
    ___88888____88____88____88___8888___88________88__88________88________
    _888__88____88____88____88__88______88______________________88________
    88____88____88____88____88___8888___88______88____88____88__88___8888_
    88__8888___8888__888____88__888888__888____8888__8888__888__888_88__88
    __88__888888__88888_____88____________888888__8888__8888_____88888888_
  • okunu$u "mea$allah" $eklindedir.
  • islâm dininin etkisiyle, arapça'dan türkçe'ye girmiş; anadolu halkının kem gözlerden sakındığı her yerde ama en çok sünnet çoçuklarının üzerinde, kapılarda zikredilmiştir maşâallah.

    hece hece ele alacak olursak, arapça mâ-şâ-allah, allah dilesin, allah'in dilediği şey, allah'ın dilediği gibi olsun, allah'ın dilemesi anlamlarına gelmektedir. bu mânâlardan da anlasşılacağı gibi nazar ile ve dahi sünnet çoçukları ile birebir, dinî bir ilişkisi yoktur, anadolu halkı arasında bu anlama doğru bir evrime uğramış ve zamanla sadece "nazar" ve "kem gözler" ile özdeş bir kullanım kazanmıştır.

    birçok kaynakta rastladığım bir kıssâ; "osmanlı'nın son döneminde, muhtemelen pervitich devrinde, ingiliz bir sigorta kuruluşu, istanbul'a vaziyet değerlendirmesi yapmaları amacıyla birilerini yollar. tarihî yarımada ile beyoğlu ve çevresi, şişli, osmanbey civârını karış karış gezerek, londıra'ya dönen memurların inceleme sonucunda yaman bir türk sigorta kuruluşunun piyasaya hâkim olduğu ve mücadelenin faydasız olacağı ifade edilir şu cümlelerle: " ...bütün evlerin üzerinde levhası var; maşaallah sigorta"...
  • "allah ne istediyse" demektir.
  • arapça değil, türkçe söz konusu olduğunda maşallah'ın yanlış yazımıdır.

    (bkz: eyvallah)
    (bkz: inşallah)
  • bir de masaallah cekmek vardir ki,cekmeyen yasamadim demesin... dugunde halayda grubun erkekleri
    --maaaa saaaaaalllll laaaaaaaaaaaahhhhh
    --maasaaallllaaahhh

    der... analatamadim tabii hakkiyla..bi gun cekeriz beraber..
  • masallahin ve maasallahin dogru yazilmis hali
  • boğaziçi köprüsü'nün anadolu yakası çıkışındaki mâşâallâh sütunu:

    http://www.freewebtown.com/…06/jpg/200603271971.jpg

    peter pan'ın verdiği bilgi ile bir ek : sütundaki kûfî hat, emin barın'a aitmiş.
hesabın var mı? giriş yap