5 entry daha
  • refik halid karayın bu hikayesinde yetim kalan kahramanımız türkiyeden mısırdaki bi akrabasının yanına gitmiştir ve burada kendi dilini* konuşamamanın acısını çekmektedir. bir gün konağa bir eskici gelir ayakkabıları tamir etmek için. eskici çivileri üçer beşer ağzına atmakta, gerektiğinde de oradan alıp kullanmaktadır. kahramanımız bu olayın şaşkınlığı içinde, nerede olduğunu unutarak ana dilinde sorar:

    -çiviler ağzına batmaz mı senin?
    -türk müsün sen be?

    ikisi de hasretini çektikleri ana dillerinde uzuun uzuun konuşurlar, eskici işi ağırdan almasına rağmen iş biter sonunda. eskici gitmek zorundadır, çocuğun gözlerinden yaşlar akmaya başlar. "ağlama be, ağlama" diyen eskici uzaklaşırken kendi göz yaşlarını silmektedir...
140 entry daha
hesabın var mı? giriş yap