15 entry daha
  • inen camların, korkmuş çocukların, ölen - yaralananların çoğunun müsebbibinin kolluk kuvvetleri olduğunu bilen insanların da gayet tabii eleştirmesi gereken insanlardır.

    oraya gidip de gerçekten yürüyüşe katılan, sloganını atan, bildirisini okuyan ve böyle protesto eden insanlara bir sözüm yok. yaratıcılıktan uzaklar, o ayrı. yine de yaratıcılıktan uzak olmaları yaptıkları protestonun haklılığını değiştirmiyor, bu güzel.

    lakin ben gerçekten de banka taşlayan, "amarikancı" da olsa restoran taşlayan, otomobil kıran, molotof kokteylini çelik bilyesini sağa sola fırlatan, e-5 trafiğinde milletin arabasına, okul servisine taş isabet ettiren, ağzına meksika soyguncusu gibi eşarp sokup hesapta kendini kamufle eden adamın protestosal haklılığını kavrayamıyorum arkadaş.

    şimdi şunu düşüneceğiz:

    1) imf çok afedersiniz zik gibi bir şey, bu boktan şeyle uğraşmak için de her türlü yol mübahtır.

    - sınırı böyle çizersek her "protesto" meşru olabilir o zaman. ya da eğer mücadele ettiğiniz şeyin yeterince kötü olduğuna inanıyorsanız, her türlü vandalizmi yapma hakkını ele geçirmiş oluyorsunuz. ya da en büyük vandalla uğraşırken mikro bir vandal olmak fikri seni rahatsız etmiyor.

    yoksa bu vandalizm seni tatmin mi ediyor? bir başka deyişle vandal olma duygusunu kendince haklı bir motivasyonla ele geçirmiş olmak da bir nevi mastürbasyona mu dönüşüyor yoksa? bir adamın işyerini taşlarken adamın içten içe "oh be imf'ye karşı yapıyorlar sonuçta" diye düşünmesini ve bu düşünceyle hareket etmesini mi bekliyorsun? yoksa büyük zarar vereni protesto ederken, sen de bir zarar verici konumuna mı dönüşüyorsun?

    şahsen vandalla mücadele ederken vandal olan adamı oldukça ikiyüzlü bulmaktayım, doğru ya da yanlış.

    2) efenim gösterinin dikkat çekebilmesi için vandalizm yapmak lazım. kaldı ki dışarda da bu gösteriler böyle yapılıyor. çelenk koymakla falan dikkat çekilmez.

    peki sormak istiyorum bu kadar mısın sen?

    tamam, çelenk koyarak falan gerekli çarpıcılığa ulaşılamayacağını düşünüyorsun, aynı fikirdeyiz.

    peki bulduğun çözüm, yaratıcılık sınırın, parlak fikrin bu mu?

    "dikkat çekmek için, bu işin protestosunu göz önüne koyak için kırıp dökmek, ortalıkta ne varsa anuna goymak lazım arkadaş."

    evet özetin bu senin: dikkat çekmek için sokağın ortasına sıçıp, kendince ayırt ettiğin bankanın, restoranın ağzına sıçmak suretiyle dikkat çekebileceğini düşünüyorsun. çünkü kalibren bu, yaratıcılığın bu, sınırın bu, görmüş olduğun bu ve yapabileceğin tek şey bu.

    bir başka deyişle, eleştirdiği karşı çıktığı şeye dönüşme olasılığı çok yüksek olan başka bir organizma.

    hadi lan oradan!

    öyle bir protesto yapacaksın ki, tüm dünya televizyonları vermek zorunda kalacak. facebook'undan youtube'una yayılıp görülecek, üzerine yazı yazılıp konuşulacak. "sen söyle" diyenlere şimdi cevap veremiyorum. ama açın bakın belli başlı örgütlerin iz bırakan eylemlerine, ortalığı yıkmadan da "çarpıcı eylem" yapılabileceğinin ayırdına varın. konuyla çok alakalı olmasa da sanırım greenpeace'in bir binanın önünde "ceset" şeklinde yatarak yaptıkları protesto uzun süre aklıma kazınmıştı. tertiplesenize böyle bir şey?

    hayır illa kırayım dökeyim, hem dışarda da böyle.

    ulan yurtdışında böyle diye sen de mi böyle yapacaksın mutlaka? ne sapık, manyak ideolojidir bu?

    şu gerçeklemeye, legalize etmeye bakın: "yurtdışında da böyle."

    peki hiçbir şey söylenmesin, hiçbir şey yapılmasın mı?

    yapılsın tabii, lakin öyle bir şey yapılsın ki neredeyse tamamı imf'ye karşı olan halk da sokağa çıkmaktan imtina etmesin. protesto edenin arkasında dursun, olsun. gerekiyorsa ışık kapatıp tencere çalacak kadar "tatlı su" ama "geniş katılımlı" olabilrsin, gerekiyorsa her atm'ye adam zincirleyecek kadar kafayı sıyırmış olabilsin. ama haklı olduğu konumda kendini haksız göstermesin. sahip olduğu bunca potansiyeli ve desteği harekete geçirsin. zira ortalığı kırmak, haydut gibi sokakta onu bunu kırıp yakmak tam da çarpıştıkları şeyin işine geliyor. çünkü ortalama vatandaş bunu beğenmiyor, çocuğu buna katılsın, kendi deyimiyle "serseri" olsun istemiyor. korkutucu, bozguncu, uzlaşmasız bir tavrın var çünkü.

    bankayı ölümüne taşlıyorsun ama bankanın sahibinin televizyonu seni çeksin diye poz vermekten de geri durmuyorsun.

    işin acı tarafı da sen ortalama vatandaşı da arkana almak durumundasın. çünkü o adam fikren zaten senin arkanda.

    şimdi bu protestoculara laf söyleyince "kolluk kuvvetleri" diye de başlayan bir koro var.

    "kardeşim ben protestomu kavgasız gürültüsüz yapmaya gittim daha kafadan biber gazı sıktılar" diyen adamın zaten sonuna kadar arkasındayım, onunlan beraberim, kolluk kuvvetlerine karşı olan güzellemesinde, sövme duvarlarında onunla beraberim.

    lakin bu protestoların -ortalığı kıran ateşe veren adamlardan bahsediyorum- lejitimitesini polisin haksız kuvvetine dayandıracak kadar kafayı bozmuşsak orada bir sakatlık var.

    polis çok şey olabilir, yaptığı yanlıştır vs. tamam.

    ama senin ortalığı kıran adamın, 5 yıl evvel hasbelkader polis akademisine girseydi copu basan tarafta kendine yer bulacaktı. mentalitede aynısı var çünkü: "kendimce iğrendiğim bir düşmanım var - o zaman kırayım yakayım dökeyim." "sabahın köründe bizi diktiler bir de taş atıyorlar, ortalığı yıkıyorlar vesaire - o zaman kırayım yakayım dökeyim." çok uzak değiller birbirlerinden. birbirlerine dönüşme olasılıkları sandığınızdan çok daha fazla.

    peki neden polise çok fazla laf söylenmiyor da bu adamlara söyleniyor?

    polise laf söylerliğim ya da protestoya laf söylemezliğim birbiriyle bağlantılı değil. düşündüğünün aksine her ikisine de laf yetiştirebilecek filoloji mevcut zaten bende. lakin senin okul sırasındaki çocuk gibi "ama örtmenim o da konuştu" diyerek gösterdiğin sınıf başkanı çocuğun kabahatli oluşu seni kabahtsiz kılmıyor.

    yine de seni rahatlatmak için gelsin: o çocuk da kendini kaybetmiş, yaptığı külliyen yanlış, yer yer parçalı bulutlu vandal ve "faşik".

    iyi de ben zaten o çocuktan umudumu kaybedeli çok olmuş, ona bok atalı, laf söyleyeli yüzleri geçmiş. sırf sen tatmin olasın diye ona mı saldırayım, yoksa aslen umudum olan protestocu adamın şahsi kanaatime göre büyük yanlışına mı giydireyim?

    kusura bakmayın ama ben haklıyken haksız olana giydirmeyi seçiyorum.

    haksız olan zaten yıllardır haksız, ondan yana bir umudum kalmadı.
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap