• "je ne suis pas moi, mais je voudrais bien" diyerek yola cikar sartre. cevirisi zor olan bir cumle: ben kendim degilim, ama olmak isterim.

    bu noktada "ben" ve "kendim" birbirinden ayri iki $eydir. "ben" etkindir ve surekli "kendi" olmak istemektedir. ama her "kendi" olu$unda buna di$aridan bakan bir ben olmasi itibariyla tam da o anda artik "kendisi" degildir. varolmak da zaten bu gerilimden dogar. gerilimin biti$i olumdur. cunku artik insan neyse odur.

    tanri da bu sebepten oludur zaten. her$eye muktedir tanri elbette kendi olmaya da muktedirdir. ayni bir olu gibi neyse odur. (bkz: tanri oldu)

    peki neden cehennem ba$kalaridir. cunku onlarin aktif bir "ben"in evrelerini takip etme gibi bir $anslari yoktur. hep bir nesne gibi duran "kendim" (moi) ile degerlendirmek zorundadirlar. onlar icin tek varlik durumum budur. "ben"in degisiyor, surekli kendi uzerine katlaniyor olusu onlar icin bir gerceklik degildir. o yuzden artik "ben"in olmadigi haliyle kar$i kar$iyadirlar. gerilimden yoksun bu hal bir fotograf karesi gibidir. donuktur, ya$amaz, insanin fotograf cekildikten bir an sonrasinda oldugu insana benzememesi gibi.

    ba$kalari bu yuzden cehennemdir. "ben"in olumudur.

    baskasi olmadan ben olabilir mi peki? evet icin rene descartes, hayir icin martin heidegger'i tiklayiniz!
  • "demek cehennem bu. hiç aklıma getirmezdim böyle olacağını... acı, ateş, kızgın ızgara hepsi sizsiniz demek... ne gülünç şey!... kızgın ızgaranın ne gereği var: cehennem başkalarıdır."
    - garcin, huis clos - jean paul sartre
  • kanımca sartre'ın aşırı özgürlükçü yanından ileri gelen bir isyan bu. başkaları özgürlüğümüzü bir bakıma kısıtlarlar. öyle ki, hayatınızı tatsız bir tiyatro oyununa çevirmek zorunda bırakırlar sizi. bir şeyler yapmak istediğinizde hep başkaları çıkar karşınıza. çıkmasalar bile yıllarca kimliğinizi belirlemişlerdir akıttıkları zehirlerle. onlardan bağımsız olamazsınız. onların sizi görmek istediği sizsinizdir artık. cehenneminizi başkaları yaratır. bu bir cehennemdir; çünkü kendinizi yaşayamamaktan daha aşağılık bir durum olamaz. başkaları var diye sınavlara girersiniz ve başkaları var olduğu için daha iyi olmak zorundasınız. başkalarının var oluşu etkili bir varoluştur. bu yazıyı yazarken bile başkaları kaygısı vardı.
  • tanpınar ise şöyle söyler:

    "insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz"

    (bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)
  • önce yalızca vardık. yani varoluşumuz özümüzden önce geliyordu. yani yalnızdık, dingindik, utanmıyorduk. ben demek kendim demekti. ve bir bedenimizin olması bizi dış dünyayla ilişkiye zorluyordu. ister istemez onlarla, başkalarının bakışıyla ilişki kurmalıydık. başkaları bizi bilinene(nesneye) indirgemeye çalışır. biz de başkalarının bakışı karşısında nesneye indirgenmemeye bakarız. bize çevrilmiş gözler özgürlüğümüzü kısıtlar. insanlar bana baktıklarında kendimi değil de “beni” görürler. kendi görmek istedikleri, bakışlarıyla hazırladıkları kabıma girmesini istedikleri “beni”. başkaların tasarladığı gibi bir “ben” sunmasak da onlara kaygı ruhumuzdadır artık. insanlarla ilişkileri, başkalarının bakışları, sözleri kimliğimiz üzerinde etkilidirler. başkaları özgürlüğümüz için büyük bir tehdittir. biz istesek de istemesek de böyle olacaktır. onlar da bizim varoluşumuzun bir parçasıdır. hem bu durumdan nefret ettiğimiz, hem de kurtulamadığımız bu noktada bulantı başlar. evet, biraz onlarsındır, biraz başkaları. hiç kimse salt kendisi olamaz. işte, bu yüzden cehennemdir başkaları. bu bulantıyı sona erdirecek, cehennemden kurtulmamızı sağlayacak tek şeyse her sabah biraz daha yaklaştığımız ölümdür. aslında ol(a)madıklarımızla var oluruz. çünkü onlar salttır, katıksızdır. sartre bu yüzden intihar burada olmanın başka bir yoludur, bir reddediştir der.
  • sartre'ın bu sözü üzerine ludwig wittgenstein'ın "cehennem başkaları değildir. cehennem kendinizsiniz." demişliği vardır.*
  • italo calvino'nun ise: "asıl cehennem, bir arada yaşayarak oluşturduğumuz cehennemdir" şeklinde bir tespiti mevcuttur.

    şöyle ki: "the inferno of the living is not something that will be; if there is one, it is what is already here, the inferno where we live every day, that we form by being together. there are two ways to escape suffering it. the first is easy for many: accept the inferno and become such a part of it that you can no longer see it. the second is risky and demands constant vigilance and apprehension: seek and learn to recognize who and what, in the midst of the inferno, are not inferno, then make them endure, give them space"
    (bkz: görünmez kentler)
  • "bunu soylerken, bizim otekilerle olan iliskilerimizin hep zehirlenmis, yasaklanmis iliskiler oldugunu soyledigimi sandilar. oysa bambaska bir seydi soylemek istedigim. eger otekiyle olan iliskilerimiz kisitlayici, kusurluysa, o zaman oteki cehennem olabilir. nicin, cunku kendimizle ilgili en onemli olan sey, kendimizi tanimamizdir. kendimle ilgili ne soylersem soyleyeyim, hep otekinin yargisi ile karisir, ne hissedersem edeyim, otekinin yargisi vardir. eger iliskilerim kotuyse, tumden otekinin egemenligi altinda kalirim ve o zaman gercekten cehennemdeyimdir. dunyada cehennemi yasayan bircok insan var, cunku fazlasiyla baskalarina bagimlilar. baskalariyla iliskilerimiz olmamasi gerektigi anlamina gelmez bu. sadece baskalarinin bizim icin ne denli onemli oldugunu gosterir"

    huis clos, hachette, 1975, s. 31-32; aktaran nedret oztokat, kitaplik, sayi 86
  • cehennem başkalarıdır, test edilip onaylanmıştır.

    ben acıdan geberiyorken neredesiniz şeytan suretleri? ancak konuşmayı bilirsiniz, her konuda bir fikriniz vardır. ben sizin hayatınızdan kilometrelerce uzakken bana bulaşmayı nasıl becerirsiniz? karışmayın bana lanet olasıcalar. hiçbir şeyi iyi hale getirdiğiniz yok, göremiyor musunuz? çekin ellerinizi, dillerinizi üzerimden. her söylediğiniz içimi dağlıyor, ne kadar canımı yaktığınızın farkında mısınız?

    herkes kendi cehennemini yaşasın, beni rahat bırakın. her şey zaten kötü gidiyorken bir de siz ortaya çıkmayın. kendi hayatınıza bakın, bana bulaşmayın. sadece kendi cehennemimle baş başa kalabilmek için defolup gideceğim bir gün sizin yarattığınız cehennemden. iyi niyetiniz sizin olsun, sizden hiçbir şey istediğim yok. gölge etmeyin, başka ihsan istemem.
  • kabul ediyor
    ve
    hayatımızdaki insanları kendi seçimimizle hayatımıza aldığımıza göre kendi cehennemimizi de kendimiz yaratıyoruz, diyerek yükseltiyorum.
hesabın var mı? giriş yap