• ulku tamer anlatiyor:

    // insan hani 'güler misin ağlar mısın' diyeceği olaylarla karşılaşır ya bazen, ben de öylelerine tanık oldum. yaşamımda 'kara mizah' örnekleri az değil. işte aralarından biri:

    üniversite yıllarım. 27 mayıs sonrası. sağ sol çatışması hızla tırmanıyor. kan gövdeyi götürmüyor daha; ama hırgür de eksik olmuyor.
    dağlarca için, kitap kitabevi'nin camekânına astığı şiirlerden ötürü, soruşturma açılıyor. savcılık, yazarların buluşma yeri olmuş. artık kibrit kutularının üstünde lenin'in, marx'ın resimleri aranmıyor belki, ama dergilerden, kitaplardan cımbızla çekilen sözcükler, komünizm propagandasının etkili silahları olarak nitelendiriliyor. nâzım'ın şiirlerinin yıllar sonra ülkemizde yayımlanması, inanılmaz bir olay.

    28 nisan'ın "tuna nehri akmam diyor"unu unutmuşuz. şimdi herkes "arkasından baltasını biledi"yi söylüyor.

    aşık ihsani'nin türküsünü.

    o dönemde istanbul'u kasıp kavuruyordu aşık ihsani. kısa boylu, uzun saçlı, sakallı, posbıyıklı bir halk ozanıydı. sırtında sazı, öğrenci derneklerinin kongrelerinde, işçi sendikaları toplantılarında, daha çok da bizlerin gittiği alçakgönüllü meyhanelerde devrimci türküler söylüyordu. gözlerini kısarak "arkasından baltasını biledi... bileeediii"yi patlatmaya görsün, herkes özlemini çektiği devrimi bir çırpıda gerçekleştirmiş, halkı o anda kurtarmış gibi haz duyuyordu.

    aramızda ona kanı pek ısınamayanlar da vardı. sözgelimi, adnan özyalçıner. bir gece tosun un meyhanesinde ihsani için ileri geri laflar edip de, "böyle şaklabanlık mı olur?" deyince, devrimciliğiyle birlikte ayranı da kabaran aydemir akbaş dayanamamış, adnan'ın suratının ortasına yumruğu patlatmıştı.

    günün birinde haber bomba gibi düştü: ihsani tutuklanmış, sultanahmet cezaevi'ne konulmuş!

    seveyim sevmeyeyim, kim olursa olsun bir insanın düşünceleri yüzünden özgürlüğünün kısıtlanmasına her zaman karşıydım elbet. ihsani de 'baltasını biledi' diye bir türkü söylemişti, baltasını kapıp ortalığı kan gölüne çevirmemişti ki.

    haberi aldığımda cağaloğlu'ndaydım. doğru olup olmadığını öğrenmek için o sıralarda 'devrimci'lerin egemenliğindeki mttb'ye (milli türk talebe birliği) koştum hemen. mttb adam almıyor. giriş katında sağdaki salon kapıya kadar dolu. kafamı uzatıp baktım. salonun tam ortasında bir iskemle. bir adam, başını öne eğmiş, oturuyor. çevresinde gençler halka olmuş, sessizce duruyorlar. çıt çıkmıyor. yanımdaki bir delikanlıya, "kim bu?" diye sordum fısıltıyla. "ihsani'nin avukatı" dedi. "sultanahmet'e gidip onu görebilmiş."

    bir süre öylece bekledik.

    sessizliği bir delikanlı bozdu:

    "hocam, saçını kesmişler mi?"

    avukat, başı önünde, belli belirsiz bir sesle, "kesmişler," dedi.

    bir an sessizlik.

    sonra bir başkası sordu:

    "hocam, sakalını... sakalını da kesmişler mi?"

    avukat, büyük acılar içinde, "kesmişler," diye inledi.

    cenaze namazına durmuş gibi, ellerimizi önümüzde kavuşturmuş, bir süre daha bekledik.

    sonra bir genç kızın sorusu:

    "hocam, bıyığını... bıyığını da kesmişler mi?"

    avukata can geldi birden. şöyle bir doğruldu. gözlerinde bir zafer ışıltısıyla, çevresini saran bizleri süzdü.

    sonra kollarını havaya kaldırarak haykırdı:

    "bıyığı duruyor!"

    ansızın bir alkış koptu salonda. "bıyığı duruyor!" devrimcilerin bir golü daha!

    bir ağızdan türkü başladı:

    "arkasından baltasını biledi..."

    kendimi dışarıya zor attım. cağaloğlu'nun gri uğultusuna. kime güleyim, kime ağlayayım, kime söveyim, bilemiyordum. (...)//

    ulku tamer

    ic. radikal 2, 27.11.1997

    www.radikal.com.tr/1999/11/27/yazarlar/ulktam.shtml
  • 60'lar ve 70'lerde ortalarda epey gozukmus, gur sesiyle taninmis bir halk muzigi insani. sol fraksiyonlarla epey yakin dirsek temasinda bulunmustur o donem. bir tip uyesi [ve kisa donem milletvekili olarak] olarak turkulerinde o zamanki populist sol soyleme yer vermis. biraz da bu populizminin etkisi ile, onbinlerce kisi cekmis konserlerine. surekli hapse girip cikmis tabii..kizildere adli turkusu vardir, kizildere'de olen mahir cayan ve arkadaslarina yazdigi. balta adli turkusuyle de bilinir..
    stalin biyigi, sakali, uzun saclari ve evlilikleri ile de meshur olmustur o donem. halen diyarbakir'da yasar 17. karisi ile..
  • sol framede görünce, bakayım ihsani amcanın hakkında ne yazılmış, dedim. meğer ölüm haberiymiş, hay allah.

    ben gibi çocukları sevindirmek için misafirliklere balonlarla giden ve "üç kişi bir tabuttaydık / açlık bir şey değil / çok üşüdük" dizesiyle henüz o yaşta soğuğun ne menem bir şey olduğunu kafama kazıyan şirin bir amcaydı benim için. ki hep öyle kalacak...

    yazmamak olmaz şimdi:

    sen ölmüyon

    behey benim yüce tanrım
    ben ölüyom sen ölmüyon
    bu ne iştir ne hikmettir
    ben ölüyom sen ölmüyon

    anlamak isterim önce
    bunlar reva mıdır sence
    vaktim saatim gelince
    ben ölüyom sen ölmüyon

    barındığın koca handa
    kıyıda kenarda yanda
    belirli belirsiz anda
    ben ölüyom sen ölmüyon

    ihsani'yem için için
    şimdi anlıyorum niçin
    allahsız olduğun için
    ben ölüyom sen ölmüyon
  • // (...) aşık ihsani'nin "kızıldere"si. 12 eylül sonrası kuşak onu bilmiyor ama, aşık ihsani bir döneme damgasını vuran isimlerden. o dönemde kasetleri milyon satıyor, konserlerine on binler gidiyordu. türkiye'de protest müziğin öncüsü, 60'lı yıllarda sol kabarışın sesi oldu. le monde gazetesinden onunla ilgili bir yorum:

    "ray charles'ın ya da johnny halliday'ın çığlık türküsü, charlie mingus'un yakarı türküsü, bob dylan ya da joan baez'in yakınma türküsü, leo ferre, brassens'in taşlama türküleri, aşık ihsani'in sözlerindeki şiddetle karşılaştırıldıklarında adeta çekingen kalırlar... ihsani hiçbir şeyden çekinmeden yurttaşları adına konuşuyor..."

    bunun bedelini de ağır ödedi elbet. yıllarca hapis yattı. kaç defa içeriye düştüğünü artık hatırlamayan ihsani ne yazık ki 12 eylül'den sonra hızla unutulmaya başladı. yıllar sonra gidip memleketi diyarbakır'da yaşamaya başlayan ihsani, evlilikleriyle de ünlüydü (tam 17 defa evlenmiş...). //

    rahmi batur

    ic. radikal 2, 4 şubat 2001

    www.radikal.com.tr/diger/ekler/radikal2/2001/02/04/sanat/03dog.shtml
  • hayat tv'de şu an röportajı var.
    türk siyasi hayatı'nın canlı bir tanığıydı. anlattıklarına gülsek mi ağlasak mı bilemedim.
  • murat meriçle yaptığı röportaj sırasında fenalaşarak hastahaneye kaldırılan, beyin kanaması teşhisi konarak 3 gündür hastanede yatan ve dün gelen iyileşiyor haberleriyle yüzümüzü güldüren ancak bugün aramızdan ayrılarak bizi gözyaşlarıyla bırakan ustad.
  • "iste sen o zaman benim oglumsun" misrasini tekrar eden bir eseri vardi; cocuktum, babamin bana soyledigini varsayar, dinler, o sekilde olmaya calisirdim. "r" leri oldukca baskin olarak soyledigi turkuleri o yaslardan bu gune, devamli kafamin derinliklerinde korundu ve sanirim oralarda bir yerlerde hep var olmaya devam edecek. cok uzuldum.

    arayinca bulunuyormus, iste o sozler;

    sana oğlum demem hayatta çiğsen
    istemem başına altın taç giysen
    yetiştirip iki ağaç diktiysen
    işte sen o zaman benim oğlumsun

    zalimin önünde boyun eymezsen
    haram malı helal deyip yemezsen
    ben islamım o gavurdur demezsen
    işte sen o zaman benim oğlumsun

    iyilik etmeyi az çok sezdin mi
    kötüyü gördüğün yerde ezdin mi
    şerefinle gurur duyup gezdin mi
    işte sen o zaman benim oğlumsun

    ihsani'yem benim idi giden dün
    yarınlar senindir iyice düşün
    insan olduğunu öğrendiğin gün
    işte sen o zaman benim oğlumsun
  • // 1930 yılında diyarbakır'da doğdu. azerbaycan kökenli bir aileye mensuptur. iki yaşında babası filit'i yitirdi. anası onu bin bir sıkıntıyla büyüttü. biraz boy atınca anasıyla tezek topladı. kaz çobanlığı yaptı. bir şeyhin müridi oldu. gitmediği yer, girmediği iş kalmadı. doğuda, toprak, güneyde pamuk, ege'de yapı, trakya'da maden işçiliği yaptı. askerliğini erzurum'da tamamladi. 1957'de uşak şeker fabrikasına girdi. orada güllüşah (sevim) ile tanıştı. aşık güllüşah'la uzun bir aşıklık dönemi sonunda evlendi. garip ve elif adında iki çocukları oldu. anadolu'yu kent kent, kasaba kasaba dolaştılar. hatta köylere bile gittiler. birlikte bir çok türküler, ezgiler söylediler. halk şiirini yaydılar, sevdirdiler, yaşattılar. sesiyle, sözüyle, sazıyla durmadan yılmadan politika yaptı, şenliklere katıldı.

    toplumun çeşitli sorunlarıyla toplumsal ve ekonomik konularla ilgili birçok şiirler yazdılar.

    bazı şiirlerinde suç öğeleri görülerek hakkında cezai soruşturmalar yapıldı. birkaç kez tutuklandı. siyasetle uğraştı. sonradan kapatılan türkiye işçi partisine girdi, faal olarak çalıştı. şiirlerini ağalı dünya, yazacağım, bakalım hele isimli kitaplarda toplayarak yayınladı. halk şiiri geleneğiyle toplumcu görüşü birleştirdi. kendine özgü vurucu bir deyişi gür bir sesi vardır. gözüpeklikle konulara girer. etkileyicidir. doyurucu bir mantıkla konuları işler. //

    1.

    a beyler derdimiz buldu yüz bini
    aştı onun için ağlar ihsani
    konmuştu kafesten bir gönül kuşu
    uçtu onun için ağlar ihsani

    aştım geldim nice yüce bellerden
    mahrum kaldım şeker ezen dillerden
    nazlı yarin ili bizim illerden
    göçtü onun için ağlar ihsani

    ihsani kadere boyun eğerim
    alır kara taşla bağrım döğerim
    zalim gurbet ilde top top ciğerim
    pişti onun için ağlar ihsanı

    2.

    yüce tanrım figanımı
    duyarsan neyin eksilir
    beni cehalete karşı
    uyarsan neyin eksilir

    şöyle gerine gerine
    idris nebi'nin yerine
    sekiz cennetten birine
    koyarsan neyin eksilir

    versen üç huri hanımı
    gelip sarsalar yanımı
    otursam yesem karnımı
    doyursam neyin eksilir

    bir güzele göndersem aşk
    aşkı bile eylesek meşk
    akşama yatmaya bir köşk
    ayırsan neyin eksilir

    ihsaniyem ey a cana
    bir gün çıkıp gelsem sana
    seni davet etsem bana
    buyursan neyin eksilir.

    3.

    yüce tanrım hiç kimseye
    uzun dilli karı verme
    bana verdin düşmanıma
    uzun dilli karı verme

    eğer vereceksen mert ver
    varsın çirkin olsun ört ver
    hastalık ver türlü dert ver
    uzun dilli karı verme

    ihsaniyem gökten melek
    inse gene istemem çek
    bekarlığa razıyım tek
    uzun dilli karı verme

    4.

    mor yaşmaklum bahar geldi
    sende durma eserek gel
    bahçe bahçe kucak kucak
    lale sünbül keserek gel

    kopar ayrılık bağını
    sevda yaşasın çağını
    kavuşmanın bayrağını
    daldan dala asarak gel

    ihsaniyem sen seni sar
    ayağın incinmesin yar
    yollarında gözlerim var
    üzerine basarak gel

    5.

    sakal seni güzel için taşırım
    ben seni kesemem kara sakalım
    güzel görünce hafifce kaşırım
    ben seni kesemem kara sakalım

    hacı gibi üç beş karı almadan
    sofu gibi yanlış namaz kılmadan
    camilerde halı kilim çalmadan
    ben seni kesemem kara sakalım

    ihsaniyem sakal değil gözümsün
    kullanmağa elde büyük kozumsun
    halkı kandırmağa bana lazımsın
    ben seni kesemem kara sakalım

    kaynak:

    www.sirinnar.net/html/turku/ozanlar/ihsani.htm

    ---

    ayrica:

    (bkz: hasan yukselir/7) #2039460

    ---

    ayrica:

    (bkz: ihsani)

    mevlut ihsani (mevlit $afak - $enkaya, cermik/1928) ile a$ik ihsani (ihsan sirlioglu - diyarbakir/1930) cagcil iki ayri a$ik.
  • // (...) 22 kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği kıbrıs mitingi sırasında deniz gezmi$ ile birlikte abd bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıyor. (...) //

    kaynak:

    www.yilmazguney.com/zayifhalka/denizyusuf/deniz_gezmis.html
hesabın var mı? giriş yap