verili
-
hazır durum, başlangıç noktası, önkoşul (ön koşul) veya veri/data olarak önceden kapsam ve sınırları belirlenmiş olan şey(ler). konu sayılan veya ölçüme, değerlendirmeye başlangıç sağlayan belirli şey. ingilizcesi de var: given. önkabul* olduğuna göre adeta aksiyom tarzında; düşünmeye, tartışmaya başlama platformu gibi de kullanılabilir. [ör. verili durumu/terminolojiyi kabul etmiyorsanız hiç başlamayalım.]
çoğu durumda rastlaştığımız gibi burada da ukte veren olarak unbeknown the black'le selamlaştık.
niye verili koşullara göre çay söylüyormuşuz? çay söylemek için benim başka fikrim ve önerim var:
"çeyrek şekerlik çay lütfen!"
son pişmanlıktan önce sonuna kadar umut varsa ahlak-etik/iyilik/olgunlaşma hatta aşkınlık sadece doğuşsal (verili) olamaz, sadece eğitsel olamaz, sadece kültürel olamaz. hepsinden olanak ve olasılık dahilinde beslenmeler oluyor, ötesi kimliksiz kişi olarak yaşama, yaşam -insan etkileşimine kalıyor. ölmeden bir gün önce iyi/doygun/huzurlu/bilge hale gelsek tekneyi limana getirebilmiş, muhasebeyi denklemiş, tüccar olarak kâra geçmiş oluyoruz. yaşam acı doludur*, ama olanak ve fırsat doludur da.
son anda gelen yüzleşme ve yaşamını toparlama umudu lev nikolayeviç tolstoy'un bir romanında işlenmişti galiba ama kitabı okumadım, adını da unuttum.
yaşamın anlamı verili, hazır sayılmak için saçma. ama aramak, bulmak, üretmek, yaratmak için handiyse zorunlu. başka işimiz yok, alt tarafı, temeli, yaşamak nefes almaktır.
sevgide yarış olmaz. biri fazla sever. sevmek de sevmemek de seçilebilir değil. her iki pozisyondaki de kaderini yaşar. kaderini yaşarken kendi kişiliğine göre ikisinin sevgi durumunu kişiselleştirir, böylece yaşantıyı tam kendine özgü kılar. verili durum yani sevip sevmemek değil, verili durumu (sevmeyi, sevmezliği) yaşama biçemi kaderimiz ve kişiliğimizdir.
"gerçekten de, [psikanaliz] her şeyden önce verili bir toplumda çocuğun kendi akrabalık ilişkisini yaşama biçimini kurmaya çalışan bir yöntemdir." jean-paul sartre
"yenidoğan çocuk annesinin bedeniyle ortakyaşamdan* (simbiyoz) ayrılınca onun doğuştan ve aşağı yukarı verili ağızdan beslenme yeteneği, annesinin az veya çok verili onu besleme ve onu onaylama yeteneği ve niyetiyle karşılaşır. bu noktada bebek ağzıyla yaşar ve sever, ve annesi memeleri veya destekleyen, besleyen taraflarıyla yaşar ve sever ve bedeni bebeğin istediklerini sağlama arzusunu taşır." erik erikson
sözcüklerin ruhu kendinde bir oluş mudur? o kadarını söylemem iddialı kaçar. ama ciddi bir can, hareketlilik, özsel, öze ilişkin belirti gösterme kapasiteleri var. gene biz diğer canlar gibi sabit değiller, her ışıkta başka olabiliyor/görünebiliyor, duruma göre ve adamına göre* ve hatta kendiliğinden zamanla değişebiliyorlar. ayrıca aslında öze dair olmayan verili (konmuş) isimlerin de sahibi insanları formatlama, biçimlendirme* kapasitesi var. o da bir görüngü ve ikincil kanıt.
"kaderi, yaşamda verilmiş olanların tarzı ve sınırları olarak tanımlıyorum. (...) kaderimiz yok edilemez; onu silemez, onun yerine başka şey koyamayız. ama nasıl tepki vereceğimizi, karşılaştığımız yetilerimizi nasıl yaşayacağımızı seçebiliriz. kader, sosyolojik ve ahlaki yargılardan önceki durumumuzu tanımlayan bir terimdir. bizim kaderimiz arketipik ve ontolojiktir; kelime kişinin her anındaki özgün yaşantı ve deneyimlerini anlatmaktadır. evrenin, her birimizin oluşumunda kendini gösteren varoluşudur." rollo may - özgürlük ve kader
(bkz: veriliş)
(bkz: a priori), de facto, default
(bkz: önsel), öncül
(bkz: kurulu)
(bkz: varsayılan)
(bkz: soğuk süt/@ibisile)
(bkz: vermek/@ibisile), veri/@ibisile -
aksiyomatik düşünmenin teyemmümü. tartışmada bir çeşit muhafazakar destur öksürmesi. tespitte pozitivist tespih.
ufka yelken açarken 'yelken bezinden muska mı yapsaydık?' önerisi. anlam arayışında engini, faydaya ve yanaşmaya indirgeme. tekrar, çoğaltma, çoklaştırma, aynısını arama.
çoğu durumda, bunu düşünmemiştim, hazır değilim, bu konuda bildiklerim şundan ibaret, günah çıkarması.
çok kişinin ya da otoritenin kabul ettiğini aranan şeyin temeli sayma hatası. soruyu hazırlayanın cevabı bildiği, cevabın şıklardan birinde olduğu, bilinenden hareket edenin bilinmeyene varacağı trip.
ösym'nin kalıcı kültürel artıklarından biri. başka örnekleri için (bkz: yukarıdaki), (bkz: aşağıdaki).
verili olandan hareket, konuşanın kendini konudan soyutlama, ikincil, çoğul ve herhangi biri olma isteğinin ifadesidir. çünkü bu, anlam arayana bilgi vermek, demektir. proust'un sıklıkla işaret ettiği gibi, insanlardan bir şey istediğinizde onlar size istediğiniz şeyi vermezler, ama başka bir şey verirler.
oysa buda'nın ölüm döşeğinde söylediği gibi birleşik olan her şey geçicidir.
yelken, rüzgardır da. -
böyle bir kelime var, kullanıyoruz. ilginç olarak tdk'da yok.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap