• universite 1 de aldiniz t cetvelini komple icinize alana kadar mezun etmeyen okul
  • 2 saattir öğrenci işlerine ait farklı numaralar arıyorum. ya meşgul çalıyor ya da çalıyor ve cevap vermiyor. sonunda aradığım bir numara cevap verdi ve tam derdimi anlatıcakken karşıdaki ses: "abi ben de öğrenciyim burda kimse yok herkes bir yerlere koşturuyor deminden beri çalıyodu bari ben açayım dedim. bence ne halledeceksen buraya gel. burda bir iş zaten 1 ayda falan halloluyo telefonda bir 6 ay bekletirler herhalde." gülüştük eyvallah dedik kapadık telefonu. böyle de bir okuldur işte.
  • doktora mülakatlarında kadrolaşma konusunda çığır açmış okul. lan sınava giren 31 kişiden 16 kişi 10 almış sınavdan. nasıl oluyor lan bu iş. kabul edilen herkes de 100 almış ajksdhgjkasd. istatistik bilimini çökerttiniz bu kadar kör göze parmak yapmasaydınız bari.
  • davutpaşa kampüsü "yozgat'a hogwarts açılırsa nasıl olur" sorusunun cevabı olan üniversite.
  • burada okuyan herkes eminim en az bir kere bile olsa ünlü a-305 nolu dersliği kesin duymuştur. benim derslerimin de bir kısmı burada.

    ha işte bu sınıfa geçenlerde bir kedi sıçmış! ama öyle umarsızca tam ortasına sıçmış ki, kokudan kaçış yolu yok. onu da geçtim orospu çocuğu sıçtığı bokun üzerine basıp ortalıkta koşuşturmuş. sıraların üzerine çıkmış. her taraf boklu pati izleriyle doluydu lan!

    o kedi hala hayattayken kimse kendisinin "troll" olduğunu iddia etmesin. yüzyılın trollü bizim okulda. adam resmen, "böyle ısı transferlerine sıçarım ben arkadaş" deyip bırakmış öbeği..
  • 98 senesinin sıcak bir yaz günü haberi geldi, yıldız teknik üniversitesi kimya mühendisliğine kazanmışsın diye..

    sevindim, zira o zaman böyle kolay değil üniversite sınavı, çift sınav var, sınavdan önce puan falan yokken tercih yapıyorsun falan.. kontenjanlar bugünkü gibi sebil değil, ilk 3-4bin adam gibi okulların adam gibi bölümlerine giriyor, 10bin'e kadar da işte yıldız'a, marmara'ya, ege'ye falan atabiliyorsun kapağı, 10binden sonrası komple çöp zaten.. özel üniversiteler falan tek tük, bilkent harici diğerlerine yamuk gözle bakılıyor, "ay özel mi" diye aşağılanıyor. koç'un güzeller güzeli o rumelikavağı kampüsü ortalarda yok, istinye'de liseden bozma bir binadalar..

    o yüzden yıldız'a girince "vay ayı oğlu ayı" denmese de, "aferin" alıyorsun helalinden.

    98 senesinin sıcak bir yaz günü, deniz otobüsüyle geçtim kabataş'a, ordan da yolumu aldım yıldız teknik üniversite'sinin yıldız kampüsüne. niye? çünkü eve gelen sınav sonuç kağıdında öyle yazıyor, yıldız teknik üniversitesi kimya metalurji fakültesi, yıldız, beşiktaş...

    yukarı kapıdan değil, caminin olduğu kapıdan girdim içeri, o sıcak yaz gününde klima gibi çarptı ağaçların serinliği.. işletme fakültesinin yanından yürüdüm, tam nereye gideceğimi bilemediğimden orta bahçeye yöneldim, ortabahçe tonoz'u gördüm, tam anlamıyla açık değil ama içecek falan satıp yolunu bulma derdinde. teras kapalıydı. iki tur atayım dedim, mimarlık fakültesinin ordan yürüdüm, çukursaray ve rektörlük binalarını gördüm, dibim düştü, vay amına koyayım dedim be, vay amına koyayım, okulun şahaneliği..

    içim kıpır kıpır, lan dedim ortamını sevdiğimin üniversitesi.. bugünkü gibi değil o zaman, ipini koparan irticacısı, ayısı girmiyordu üniversiteye; üniversite dediğin modern, düzgün insanlardan kurulu.. az biraz da sol tandans var yıldız'da, ama dedim ya, o zamanlar üniversite'yi kazanmak, kelimenin gerçek anlamıyla "kazanmak" olduğu için sosyoekonomik düzeyi yüksek ciddi bir güruh da var okulda.

    e dedim, gidelim kayıt olalım da kendimize gelelim, beşiktaş'a kazan'a gider iki tek bira da atarız, eğer herif kapıda "yaşınız küçük" demezse. kazan dediğin yer, pub değil, birahane o zaman, hem de en hasından birahane, bira ucuz, kuruyemişi sen sormadan getiriyorlar tahta masalara..

    ulan diyorum, nerde bu fakülte? sağa bakıyorum yok, sola bakıyorum yok. hiç bir yerde yazmıyor. yoldan birilerini çeviriyor soruyorum "bilmiyorum, öyle bi fakültemiz mi varmış?" diyorlar. şimdi düşününce, o yüzden bir kaç tanesi -muhtemelen inşaat-
    "kimya mı varmış?? karılar nerde???" şeklinde baktılar suratıma.. neden sonra metalurjiden birisine tosluyorum, valla bilmiyorum diyor, ama bizim fakülte dekanlığı aha şurda.

    98 senesinin sıcak bir yaz günü çıkıyorum yıldız teknik üniversitesi'nin yan tarafı yeşil sarmaşıklarla bezenmiş o çirkin güzeli a blok binasının* merdivenlerini. komutan kapısı gibi bir kapının önüne geliyorum, duvarında "kimya metalurji fakültesi dekanlığı" yazan.. vuruyorum tekmeyi açıyorum kapıyı, diyorum ben geldim..

    sekreter hanım "sen kimsin be" şeklinde bakıyor, kibarca sorduğum için yumuşuyor, eline tutuşturduğum sınav sonuç belgesine bakıyor ve hayalleri yıkacak o cümleyi söylüyor:

    "aaa, sen kimya mühendisliğini kazanmışsın. kimya mühendisliği burda değil, çağlayan'da.. oraya gitmen gerekiyor"..

    ben melun gözlerle bakakalırken, bir kağıda bir adres yazıyor, minübüs, 30m falan birşeyler söylüyor, beni yolcu ediyor..

    98 senesinin o sıcak yaz günü kapısından istemeye istemeye çıkıyorum yıldız teknik üniversitesi'nin yıldız kampüsünden, yola iniyorum, biniyorum beşiktaş gültepe minibüsüne, şoföre halimi anlatıyorum, tamam diyor, ben seni indiririm..

    indiriyor da.. ve sonra ben gözlerimle görmesem inanmayacağım o binayı görüyorum. yıldız teknik üniversitesi'nin çağlayan kampüsü denen, 2 katlı döküntü mavi bir bina ve 6 katlı pembe apartmandan menkul yerleşkesi karşımda duruyor..** bu ne lan diyorum, kendimi inandırmamaya çalışarak. lise yıllarım çimlerinde, sote yerlerinde özgürce öpüşebileceğim bir üniversite kampüsü hayaliyle yanıp tutuşmuş, bunun için miydi? üstelik kolejden gelmişim, yeşilliğin bol, peyzajın sebil olduğu; bu iki götü boklu binadan daha çok üniversiteye benzeyen.

    ama böyle dedim ya, sonrası da malum hikaye.. beklenmedik derecede keyifli geçiyor çağlayan günleri, yıldız kampüse gidip günümüzü gün etmeye devam ediyoruz arada sırada.

    bu arada davutpaşa'ya taşıncağımızı arada sırada duyuyoruz, çok güzelmiş, yemyeşilmiş, istanbul'un en güzel üniversite kampüsü olurmuş diye sıkıyor millet ama biz görmezmişiz. sonra 99 depremi istanbul'a hasıl olunca, bizim ayakta zor duran iki bina sağlam hasar alıyor; bir sene başı bizi apar topar davutpaşa'ya gönderiyorlar. davutpaşa'da daha orjinal binanın (ortadaki büyük dörtgen kışla binası) harici bir tek, evet rakamla 1 tek başka bina yokken devam ediyoruz okumaya, üniversite eğlencesini kendisi yaratır mottosunu ispat edercesine. hayatımın en kral zamanı oluyor üniversite okuduğum yıllar. *** yıllar sonra yolum bir de işletme yüksek lisansı için çakışıyor okulumla, çukursaray'da iyice hevesimi alıyorum yıldız kampüs'ten.

    o okuldur bana bugün kazandığım nimetleri, o yaşlarda hayalini kurduğum hayat standardını sağlayan. ama şimdi boktanlaşmış diyorlar, bizim bölümün başkanını bile başka bir okuldan tepeden indirmişler, hocalar kaçmış falan..****

    98 senesinin o sıcak yaz günü gibi kalsaydı keşke herşey.. tüm hayal kırıklıklarına rağmen, ben okeydim o sıcak güne..

    editöncesi: yorumlarınız için teşekkürler. üniversite veya üniversite sonrası neleri nasıl yaptığımla ilgili de herhangi bir tavsiyeye ihtiyacı olan varsa, yeşillendirebilir.

    *: bu binanın en üst katında mezunlar derneğinin müthiş manzaralı bir lokali bulunmaktadır. yanlış hatırlamıyorsam öğrenciler de yararlanabilmekteydi. hala duruyor mu bilemem.
    **: bu binaların yerinde bugün nurol tower isimli gökdelen bulunmaktadır.
    ***: ilk gidildiğinde askeriden yeni devranılmıştı davutpaşa kampüsü, sadece ortadaki kare formlu, uzun koridorlu ana bina, otağı hümayun ve ufak bir kantin binası bulunmaktaydı. askeriyeden devralındığı için koridorlardaki aynalarda "kıyafetini düzelt", lamba anahtarlarında "lüzumsuzsa söndür" gibi ifadeler vardı. işin eğlence kısmına örnek ise, geniş ve boş arazideki terkedilmiş tank paletlerinin üstünde (evet, bildiğiniz tank paleti) öğlenleri yaptığımız rakı peynir muhabbetimizdi.
    ****: tepeden inme bölüm başkanı fetö'den şutlanmış, yerine müthiş bir aydın olan belma kın özbek hocam vekaleten atanmış, inanılmaz sevindim, umutlandım.
  • geçen hafta bu üniversitede yapılması planlanan "kuzey ormanları" konulu panel, rektörlük tarafından siyasi bulunarak reddedilmiş. hayır yani bu mantıkla bu üniversitedeki siyaset bilimi bölümlerinin falan da kapanması gerekiyor sanırım. oralarda da hocalar, öğrenciler maalesef sürekli siyaset konuşuyorlar. maazallah bu kadar siyasetin sonu iyi değil, başbakanımız kızar sonra... şaka bir yana, beyni olanlar için türkiye artık cidden yaşanmayacak bir ülke haline geldi. ya buna alışıp iran gibi vs. olacağız ya da bu hükümeti bir an önce tarihin derinliklerine gömeceğiz.

    http://www.taraf.com.tr/…e-konusma-yasagi-geldi.htm
  • spor salonu fiyatlarında tam %1000 zam yapmış güya "devlet okulu". yıllık 130 lira olan spor salonu artık 1440 lira. evet tam 1440 lira. aylık ise 120 lira. yani insanın aklı almıyor cidden. ringlere zam, yemekhane fiyatlarına zam. iyice öğrenci düşmanı oldu çıktı. öğrenci miyiz müşteri mi?

    edit: bu olaydan 1-2 ay sonra senelik ücreti 360 yaptılar. böyle bir şey olacağı barizdi. önce inanılmaz bi zam yap sonra diğer yüksek zam küçük gözüksün. çocuk avutuyorlar resmen.
  • levent tarafından gelip durakta inince merdivenden yukarı çıktıktan sonra barbaros bulvarını üst geçitten dik geçerken, yaklaşık orta noktaya kadar korkuluğun dibinden yürünmesini, ardından yolun bitmesiyle kenardaki beton bariyeri atlayarak asfalt yola çıkıp kalan kısmı burdan yürüyerek geçmeyi bile özlediğim okulum. bilmem anlatabildim mi. bilenler anlamıştır kesin.
  • bugün duygulanmama, piedra ırmağı kıyısında keman çalarak eski günleri yad etmeme, ipanema sahillerinde çıplak ayak yürümeme, fildişi sahillerinde gün batışını izlememe, yunan adalarında şafak vakti izlememe sebep olacak kadar yoğun duygular yaşamama sebep olmuş eski üniversitem... sebebi

    bugünkü gazetenin ik ekinde ford otosan'ın ilanında aynen şu ibare geçmekteydi.

    ...."tercihen boğazici, odtu, ytu ve koc universitesinden mezun ve..... tanrım daha fazla yazamıyorum....
hesabın var mı? giriş yap