• "insanlar aldatılmadı. faşizmi arzuladılar."
  • "insanoğlunu gerçekten sevenler,insanlardan uzak durmayı yeğlemiştir"
  • ''çevrendekileri alçaltarak değil, kendini yükselterek büyüyebilirsin.'' (wilhelm reich)
  • ünlü sözünü tam olarak iletmek gerekirse:
    "asıl önemli olan aç insanın neden çaldığı ya da sömürülenin grev yaptığı değil; neden aç insanların çoğunun çalmadığı ve sömürülenlerin çoğunun greve gitmediğidir"
    evet tam cinayetlik sözler. özellikle ülkesinde daha önceden meydana gelen grevleri yasaklama, ücretleri dondurma gibi olayları düşününce insan, neden bizim de bir reich'ımız yok diye düşünmeden edemiyor. aslında zihin anında cevap vermekte bizlere: olsaydı yaşatacak mıydık?
    bedenen yaşamasının mümkün olmadığı da kesin.
    şu aralar telekomda yaşıyor zannedersem...
  • bir bakıma frankfurt okulu ekolünden çıkmış, yani "eleştirel kuram"cı olan marksist psikanalist. freud'dan ayrıldığı en önemli nokta, "oedipus kompleksi"ne karşı çıkmasıdır. gilles deleuze ve felix guattari de, reich'in bu yönünü geliştirerek "anti-oedipus" adlı eserlerini kaleme alırlar -böylece psikanalist çevrelerde skandala yol açarlar. bir de bu usta şöyle buyurmuş:

    "sorun aç olan kişinin neden çaldığı değil, neden çalmadığıdır!"

    başka söze gerek var mı?
  • "sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım...
    ... ben ne kızıl, ne kara, ne de beyazım. ben hristiyan, yahudi, müslüman, mormon, poligam, homoseksüel, anarşist ya da boksör de değilim.
    ben bir kadını/erkeği, onunla evli olduğumu kanıtlayan evlilik cüzdanına sahip olduğum ya da cinsel açlığımı doyurabileyim diye değil, gerçekten sevip ona değer verdiğim için kucaklarım.
    ben çocukları dövmem, balık tutmam, karaca ya da geyik avlamam. ama hedefi on ikiden vururum.
    ben briç oynamam ve öğretilerimi yaygınlaştırmak için partiler vermem. eğer öğretim doğruysa zaten o kendiliğinden yaygınlaşacaktır.
    eğer benden daha iyi hekim değilse, çalışmalarımı bir tıp yöneticisinin eline bırakmam. ve buluşlarıma kimin hükmedeceğine ya da etmeyeceğine ben karar veririm.
    ben yasal kurallara anlamlı oldukları sürece tam olarak uyarım ama aşılmışlarsa ya da anlamsızlarsa onlarla mücadele ederim. (hemen hakime koşma küçük adam, çünkü o da dürüst bir insansa emin ol aynısını yapacak.)
    ben çocukların ve gençlerin dürtüsel aşklarını yaşamalarını ve rahatsız edilmeden tadını çıkarmalarını isterim.
    ben insanların düzgün bir dindar olmak için aşk yaşamlarını yıkacaklarına, bedenlerine ve ruhlarına zarar vereceklerine inanmıyorum.
    ben senin tanrı olarak adlandırdığın şeyin gerçekten var olduğunu ama senin düşündüğünden farklı, senin içinde ve dışında, vücudundaki sevgi olarak, dürüstlüğün olarak ve doğayı hissetmen olarak bir kozmik temelli enerji olduğunu biliyorum...

    ... sana şunu söyleyeyim küçük adam;
    içindeki en iyi şeylerin anlamını yitirdin. onu başkalarında boğdun. çocuklarında, karında, kocanda, babanda, annende… nerede gördüysen onu, öldürdün. sen küçüksün ve küçük kalmak istiyorsun küçük adam"

    * * *

    "...dinle küçük adam!

    sana ‘küçük adam’, ‘sıradan insan’ diyorlar; yeni bir çağ, ‘sıradan insan çağı’ başladı diyorlar. bunu söyleyen "sen" değilsin küçük adam. onlar söylüyor bunu; büyük ulusların başbakanları, koltuk kapmış işçi liderleri, kentsoylu ailelerin tövbe etmiş evlatları, devlet adamları söylüyor, filozoflar söylüyor. geleceğini eline verirken, geçmişinden ise hiç bahsetmiyorlar.

    korkunç bir geçmişin mirasçısısın sen küçük adam. mirasın, avucunun içinde alev alev yanan bir elmastır. bunu sana söyleyen, benim. beni dinle.

    her doktor, her ayakkabıcı, teknisyen ya da eğitimci, işini doğru dürüst yapmak ve yaşamını kazanmak için eksikliklerini bilmelidir. bir kaç on yıldır, şu yeryüzünde yönetici rolü oynamaya başlamış bulunuyorsun. insanlığın geleceği, senin düşüncelerine ve senin yapacağın şeylere bağlı. ama öğretmenlerin ve efendilerin, aslında nasıl düşündüğünü ve gerçekte ne olduğunu söylemiyorlar sana. seni kendi geleceğine egemen olma yetisi verebilecek yönde eleştiren ve bu eleştiriyi dile getirme yürekliliğini gösteren tek kişi yok. yalnız tek bir anlamda "özgürlüğüne sahip"sin sen; kendi yaşamını yönetmeyi öğrenmeme ve kendini eleştirmeme özgürlüğüne.

    şöyle bir yakınmayı hiç duymadım senin ağzından: "gelecekte kendimin ve dünyamın efendisi olmak yolunda yürütüyorsunuz beni, peki. ama insanın nasıl kendi kendisinin efendisi haline geleceğini anlatmıyorsunuz hiç, düşünce ve davranışlarımdaki yanlışları bana söylemiyorsunuz."

    yönetimi elinde tutan kişilerin, "küçük adamı" yönetmelerine izin veriyorsun. ama sen, hiç sesini çıkarmıyorsun. yönetimi elinde tutan güçlülere, ya da kötü niyetli güçsüz adamlara seni temsil etme yetkisini veriyorsun. her seferinde aldatıldığını anlıyorsun, ancak bunu anladığında, iş işten geçmiş oluyor."

    * * *

    "...yaptığın her şey eğreti, küçük adam; evini bir kum tepesinin üzerine kurmuşsun. yaşamın, kültürün uygarlığın, bilimin, tekniğin, sevgin ve çocuklarına verdiğin eğitim hepsi eğreti. bunu bilmiyorsun, bilmek de istemiyorsun; sana bunu söyleyen büyük adamı da öldürüyorsun.

    büyük bir bunalım içinde, gelip gelip aynı soruları soruyorsun:

    "çocuğum çok inatçı, her şeyi kırıp döküyor, geceleri karabasanlarla uyanıyor, aklını derslerine veremiyor, kabızlık çekiyor, benzi soluk, yüreği katı, ne yapmalıyım? bana yardım et!"

    ya da: "karım bana karşı cinsel istek duymuyor, beni hiç sevmiyor, bana işkence ediyor, sinir nöbetlerine tutuluyor, bir yığın erkekle geziyor, ne yapmalıyım, söyle?"

    ya da: "yeni ve çok daha ölümcül, korkunç bir savaş patladı; oysa biz tüm savaşları önlemek için yapmıştık son savaşı. şimdi ne yapacağız?"

    ya da: "varlığıyla övündüğüm uygarlık, enflasyon nedeniyle çöküyor. milyonlarca insan yiyecekten yoksun, ölüm açlığı içindeler, birbirlerini öldürüyor, çalıp çırpıyor, insanlıktan çıkıyorlar. umutlarını yitirdiler. ne yapmalıyız?"

    "ne yapmalıyım?", "ne yapabilirim?"... sonsuz geçmişten beri, yüzyıllardır aynı soruyu soruyorsun.

    "hakikati güvenliğe yeğ tutan bir yaşam biçimi içinde elde edilen büyük başarı ve bulgunun yazgısı şudur; senin tarafından büyük bir açgözlülükle yalanıp yutulmak ve sonra gene senin tarafından dışkı olarak atılmak."

    büyük, yürekli ve yalnız olan birçok adam, sana ne yapman gerektiğini çoktan söyledi. onların öğretilerini çarpıttın, kırıp döktün ve ortadan kaldırdın. her seferinde onları ters tarafından yakaladın; büyük hakikati değil de küçücük yanlışı yaşamının yol göstericisi olarak gördün; hristiyanlıkta, toplumbilim öğretisinde, halkın egemenliği konusunda… yani kısacası, elini değdirdiğin her konuda büyük doğruyu değil, küçük yanlışı seçtin. bunu neden yaptığını soruyorsun, ha? bu sorunun ciddi olduğunu sanmıyorum. sorunu yanıtlarsam, hakikati işittiğinde önüne geleni öldürecek denli öfkeleneceksin.

    evini derme-çatma kurdun ve bütün bunları böyle yaptın, çünkü "içinde yaşamı duyma" yetisinden yoksunsun; çünkü çocuklarındaki sevgiyi daha doğmadan öldürüyorsun; hiçbir canlı ifadeye, hiç bir özgün/doğal davranışa karşı hoşgörülü davranamazsın, doğallığa dayanamazsın çünkü sen. dayanamadığın için de, korkuyor ve şunu soruyorsun: "bay x ne der?", "yargıç y ne der acaba?"

    * * *

    "...kes sesini sevgili küçük adam. yaşamın çok sefil, çok perişan, sesini çıkaracak halin yok. seni kurtarmak istiyor değilim ama sırtında beyaz bir gecelik, suratında maske, acımasız kanlı elinde bir iple beni asmaya bile gelsen, sana söyleyeceklerimi, bu konuşmamı tamamlayacağım. kendi boynunu ipe dolamadan beni asamazsın sen küçük adam. çünkü ben, senin yaşamını, dünyayı içinde duymanı, senin insanlığını, sevgini ve yaşama sevincini temsil ediyorum. yok, hayır, beni öldüremezsin küçük adam. bir zamanlar sana gereğinden çok inanıyordum ya hani, ki o vakit senden korkuyordum da. şimdi seni aştım ama binlerce yılın bakış açısından görebiliyorum seni, binlerce yıl geçmişten ve binlerce yıl gelecekten bakıyorum sana. kendinden -korkma duygundan- kurtulmanı istiyorum. daha mutlu ve daha insana yaraşır bir yaşam sürmeni istiyorum..."

    * * *

    "...sen hiçbir şey değilsin, küçük adam, hem de hiçbir şey. bu uygarlığı kuran sen değilsin. aklı başında efendilerden yalnızca birkaçı kurdu bu uygarlığı. bir kurma işinin içine girdiğinde, neyi kurmakta olduğun konusunda hiçbir fikrin yoktur. ayrıca, özgür de değilsin, küçük adam. özgürlüğün ne olduğu konusunda hiçbir fikrin yok. özgürlük içinde yaşamasını bilmezsin bile… özgürlük konusunda terbiyesizlik ediyorsun, küçük adam. ama özgürlüğü küstahlıkla karıştırmak köleliğin özgün özelliklerindendir."

    * * *

    "... diktatörler, despotlar, kurnazlar, zehirliler ve sırtlanlara, bir yaşlı bilgenin kelimeleriyle sesleniyorum:

    kutsal sözler ektim yeryüzüne
    kötülükler silinecek yakında
    palmiyeler solduğunda
    kayalar parçalandığında
    anlı şanlı krallar
    gazel misali
    havaya savrulacak
    tufandan çıkan bir gemi
    benim sözlerimi taşıyacak
    ve tohumlar yeşerecek dünyada"

    * * *

    "...kendini şimdiki konumundan farklı hissedebileceğini düşünmeye cesaret bile edemiyorsun: boynu bükük olmak yerine özgür, plancı olmak yerine ise açık, bir hırsız gibi gece değil de, gündüz de sevebilen. sen aslında kendini aşağılıyorsun küçük adam! 'ben kimim ki bir fikrim olsun, hayatımı belirleyeyim ve dünyayı sahipleneyim?' gerçek büyük adamdan tek bir farkın var; büyük adam da bir zamanlar küçük adamdı, fakat sadece tek bir özelliğini geliştirdi: nerede küçük ve kısıtlı düşünmesi ve davranması gerektiğini biliyordu. herhangi bir görevin baskısı altındayken, zamanla küçüklüğünün ve önemsizliğinin nasıl mutluluğunu tehdit ettiğini hissetmeyi öğrendi. demek ki; büyük adam, nerede ve ne zaman küçük adam olacağını bilir. küçük adam ise; küçük olduğunun farkında değildir ve bunun farkına varmaktan da korkar."

    * * *

    "...bendeki kendini, ve kendindeki beni keşfedebilir, sonra da korkup benim içimdeki kendini öldürebilirdin. bu nedenle senin, herhangi biri ya da herkesin kölesi olma özgürlüğün uğruna ölme gönüllülüğünden vazgeçtim..."**
  • "bu dünyada benim kim olduğuma karar verecek olan yalnızca benim, başka hiç kimse değil. ben biyolojik ve kültürel bir melezim ve bütün sınıfların, ırkların ve ulusların fiziksel ve zihinsel ürünü olmaktan, senin gibi saf ırk olmamaktan, şovenist olmamaktan ve bütün sınıfların, ırkların ve ulusların küçük bir faşisti olmamaktan dolayı gurur duyuyorum."

    wilhelm reich
  • bas yapit i "kisilik analizi"adli kitabidir. ayrica kendisi hic akil-hastahanesinde kalmamis buna karsi hapishanede kalmis ve olumustur. olduruldugu de soylenir.
    arzularin ozu itibariyle devrimci olduklarini soyleyen kendisidir. insan pisikolojisine tespitleri cok gercekci ve cozum bulucu buna karsin sisteme ekonomik bir getirisi sifir. bu yuzdende otoriteler tarafindan pek sevilmemis dahasi nefret edilmis
    2005 yilinda mirasi olan calismalari ,urunleri vs aciklanacak.
    neden 2005? cunku 2000 den sonra insanlik biraz adam olur sanmista ondan
    ( nerdeee ??)
    kanserin tedavisini buldugunu,
    sizofreniyide cozdugunu soylemistir.
    eh yani sende herseyi cozersen bu isten para kazananlar nasil yollarini bulacaklar wilhelm!
  • "siktiret aç insanın neden çalmadığını da şunca yıllık sözlükte neden hala başlık içi arama öğrenilemiyor?"

    diye bir lafı olsaymış keşke. tekrar ede ede öğrenirmiş arkaaşlar.
  • freudcu-marksist olduğu söylenir sıklıkla, ancak freud’dan ayrıldığı noktalar vardır.
    freud, insanın saldırgan yanının bastırılması için otoriter yönetimleri zorunlu görür.
    insanın öz olarak “iyi” olduğunu düşünen reich’a göre ise saldırganlığın nedeni zaten mevcut otoriter yönetimlerdir. insanlar kendi kaderlerini tayin etme arzusunda olmadıkça da bu yönetimler varlığını sürdürecektir.
    reich ayrıca ortodoks marksist anlayıştan da hayli uzaktadır, bazı fikirleriyle anarşizme yakın durduğu dahi söylenebilir.
hesabın var mı? giriş yap