• "nietzsche wagner'e karşı, bir ruhbilimcinin yazıları, wagner olayı, bir müzisyen sorunu" olarak bölümlenmiş, nietzsche'nin parsifal sonrası esrime provası..
  • inanilmaz bir kizginlik wagner'e duydugu. wagner olayi adli bolumde* wagner'i severdim der. bu anlatir wagner'e olan kizginliginin neden bu kadar buyuk oldugunu. olumunden onceki 12 yillik bitkisel hayatinda tek hatirladi kisi wagner olmustur. bu denli sevebilen birisi ancak bu kadar kizabilir. eski bir topcu olarak butun bataryalarimla saldirabilirim ona ama muzigin cagliostro'sundan* daha onemli problemlerim var benim der ve ekler. ridendo dicere severum*
  • her ne kadar richard wagner'in müziğini çok sevse de alman toplumuna dayattığı hristiyan-cermen dekadanlığı ile oluşan yoz toplumu yerden yere vurur nietzsche. tragedya'nın, apollo'nun ve dionysos'un önemini anlatır, yani diyalektiği. egoludur wagner ayrıca aşırı üst görür kendisini nietzsche'nin üstinsanı gibi ama birkaç farkla. nietzsche de arayı açar sıkı fıkı olduğu wagner ile ve eski dostlar cephe alırlar birbirlerine. sebebini lou andreas-salome'ye yorarlar genelde ya da düşünce zıtlıklarına ama nietzsche, yataklara düştüğünde bile dilinde bir tek wagner vardır. tristan und isolde gibi apayrı bir operayı yaratmış, hitler'in propaganda amaçlı olsa da en sevdiği anti-semitik bir bestecidir wagner. karizmatik, yetenekli, sanatı ve geçmişi anlayan ve bunları o günün sanatına en iyi entegre eden bestecidir. hitler, avusturya'da sanat ile çok içli dışlı olmuştur ve wagner dinleyerek büyütmüştür içindeki fikirleri, sanatı ekmiştir içine ama kötülük tohumları ile. sanatın ne denli güçlü bir silah olabileceğinin en güzel kanıtıdır wagner ve onun yorumlanmasının farklılıklarının da hitler. nietzsche ile beethoven dinlerken schopenhauer konuşabilecek kadar da felsefeye düşkündür. nietzsche, belki de o yarattığı üst kimliği gördü wagner'de ama istemediği yönde, kim bilir ama inanılmaz öfkelidir wagner'e. die geburt der tragödie aus dem geiste der musik* ile insan temellerini müziğe dayandıran nietzsche, wagner'in yarattığı operaları ve yorumları art bir yozlaşmaya itmek ile itham eder. dionysos dityhrambosları ile fatal stroke da gelir nietzsche'den. bayreuth'daki festival ile de wagner'in müziğini övgüler ile belirtmiş ama evrensellikten uzak oluşu ile yine eleştirmiştir. nietzsche dile getirdiği üst insan fikrinin bu denli bir yanlışlığa yönlenmesini istemiyordu ama wagner bunun tam zıttı bir fikirdeydi ve bir sonraki yüzyılda bir sanat öğrencisi olan ve bu fikirlerle büyüyen adolf hitler belasına gebe kalacaktı almanya ile dünya.
    noviembre filminde haklı olan alfredo ne diyordu:
    "sanat içinde geleceği barındıran bir silahtır."
  • "sanatçının bir memuriyete atanması düşünülür. richard wagner’in şehir ve sanat tiyatroları orkestra şefliğine atanması gibi, en ciddi sanatçı bile şimdi artık iyice düşünmeden modern tesisler kurduğu, kısmen becerse de tamamıyla beceremediği fazla düşünmemenin kendisinden talep edildiği ve kaçmak istediği, nefret ettiklerinin kendine yaklaştığı, ancak kaçacak yer bulamadığı ve daima kültürümüzün çingeneleri ve toplumun dışına itilmişlerinin yanına onlardan biri olarak gitmek zorunda kaldığı bu yerde, kendisini ciddi olmaya zorlanmış gibi hisseder. böyle bir durumdan kurtulması çok nadiren daha iyi bir duruma gelmesini sağlar ama bu arada büyük bir sefalet içine de düşebilir. bu bağlamda, wagner de şehirler, dostlar, ülkeler değiştirip durdu. geceleyin dolaşan bir gezgin gibi, sırtında ağır yükü, çok yorgun ve uykusuz. bu ona çoğunlukla iyi geliyor olmalıydı, sonra ani bir ölüm artık onun gözünde korkutucu olmaktan çıkıyor, çekici, cazibeli bir hayalet oluyordu. yük, yol ve gece, her şey aniden yok oluyordu! bu kulağa ne kadar da baştan çıkartıcı geliyor. yüzlerce kez yeni baştan, gene o kısa soluklu ümitle yaşama atılıyor, ve bütün hayaletleri arkasında bırakıyordu. ancak, bunun gerçekleştiriliş tarzında daima bir ölçüsüzlük oluyordu. bu ölçüsüzlük, o ümide öyle derinden ve iyice inanmadığının, ancak o ümidin yalnızca başını döndürdüğünün bir göstergesiydi. tutkulu arzularının ve alışılageldiği biçimde yarı yetenekli ya da yeteneksiz olmasının karşıtlığı ile bunu tatmin etmek için büyük acılar çekmiş, hiç bitmeyen bir özlemle heyecanlanmış, eksiklikleri aniden gücünü yitirmesine neden olduğu zaman da hayalleri aşırılıklar arasında yok olmuştu."

    -richard wagner bayreuth'da
  • amacından vazgeçmek yerine ölümü seçen trajedi kahramanlarına hak verdiğimiz, aslında bu sıralar bizlerin uğrunda çaba harcamaya değer bulduklarımızdır. buna gerçek yaşamda pek nadiren rastlanır ve böyle değerler ve azim onurlandırıcıdır. işte, sanat da bunun için dinlenen insanın etkinliğidir. sanatın sürdürdüğü savaş yaşamın gerçek savaşlarının basitleştirilmişidir: getirdikleri sorunlar insan davranış ve taleplerinin son derece karmaşık hesaplarının kısaltmalarıdır.
  • her sanat, her felsefe, gelişen ya da batan yaşam için bir ilaç, bir çare olarak görülebilir: ama, hep acıları ve acı çeken insanları şart koşar bunlar. ancak, iki tür acı çeken insan vardır; coşku dolu bir sanatı arzulayan ve aynı ölçüde de yaşamı trajik gören biri, yaşamın doluluğundan ötürü acı çeker. diğeri ise yaşamın yoksullaştırılmasından ama huzuru, sessizliği sakin bir denizi hem de sanatın ve felsefenin büyüsünü, kramplarını, uyuşturucu gücünü de arzular. yaşamın kendisinden öç alma, böyle yoksullaştırılmış kişiler için büyünün en fazla zevk veren biçimidir.
hesabın var mı? giriş yap