• ben çocukken babam vitray yapardı. babamın el becerisi isteyen güzel sanatlara yeteneği ve ilgisi vardı. normalde sınıf öğretmeniyken köylere pek resim öğretmenleri atanmadığı için resim derslerine de girerdi. resim yapmak, el sanatlarıyla uğraşmak onun için bir tutkuydu. ancak eskiden imkansızlıklar nedeniyle bu işlere profesyonel olarak pek giremedi. yine de vitray işiyle uğraşmak istiyordu. amacı sadece kişisel zevklerini tatmin etmek değildi, aynı zamanda eve ek gelir sağlayabilmeyi umut ediyordu. hem sevdiği hem de para getireceğini düşündüğü şeyi yapacak olmasının onu ne kadar mutlu ettiğini hiç unutamam.

    o zamanlar eve iki öğretmen maaşı girmesine rağmen hala bir yerlere hep borcumuz vardı. vitray için malzeme almak o durumda çok zordu. bunun için babam bir süre geceleri ek bir işte çalıştı. bir arkadaşının otelinde resepsiyonistlik yaptı. gündüz okuldan gelir biraz dinlenir, yemeğini yer sonra otele gider, sabaha karşı eve gelirdi, ben de özlerdim haliyle. bazen gece yatmadan önce telefonla arardım sesini duyayım diye. büyük ihtimalle benim aradığımı bildiği halde telefonu yine de işine saygısından ötürü "otel defne" diyerek açardı (otelin ismi defne değil tabi şimdi attım). sonra ben olduğumu anlayınca öyle bir oğlum derdi ki onu daha çok özlerdim.

    bir süre babam para biriktirdikten sonra işe girişmeye hazır olduğunu düşündü. tabi işe başlamak için de malzeme, vitrayın nasıl yapılması gerektiğini anlatan kaynak kitaplar ve örnek motifler gerekiyordu. yaşadığımız yer küçük bir şehir olduğu için bu malzemeleri bulmak pek mümkün değildi. o zamanlar lehim telini bile her istediğimiz zaman bulamazdık, genelde sipariş üzerine gelirdi. hal böyle olunca babam da malzemeleri bir arkadaşı vasıtasıyla istanbul'dan getirtti, kitaplar için de öğretmen bir arkadaşının amerika'da okuyan kızına sipariş verdi. kitapların amerika'dan gelmesi o kadar uzun sürdü ki artık vitrayı yapmak için umutları tamamen yok olmak üzereydi. üstelik bir sürü camlar, kurşunlar, lehimler, havyalar, cam kesen elmaslar ve nice malzeme elinde kalmıştı. üstelik küçük de bir dükkanı atölye olarak kiralamıştı babam. annem de haliyle bu boş görünen yatırım için babama kızmıştı. neyse ki günün birinde kitaplar geldi ve babam derhal işe koyuldu.

    babam getirttiği tüm kitapları sular seller gibi okudu, iyice sindirdi, bütün teknikleri öğrendi. motifleri bir teknik ressam edası ve özverisiyle kusursuz olarak büyük boy kağıtlara çizdi, camları elmasla milimetrik olarak kesti, neredeyse toz haline gelmiş küçük cam parçalarını fırçayla özenle temizledi, kestiği camları kurşun şeritlerle ayırdı, köşelerini güzelce lehimledi ve daha anımsayamadığım birçok detayı özenle yaptı. tabi bunları kendi başına yapmadı elbette. küçük de olsa benim ve abimin de bu işe katkısı oldu. zaten biz de babanın bu özverisini görüp iyice özenmiştik vitray yapmaya. okuldan çıkınca direkt atölyeye gelir simit, üçgen peynir yer yanına da bir güzel çay demlerdik. annem de eve döndüğümüzde karnımızı simitle doyurduğumuz için bize kızardı. anne de hep kızıyor gibi görünüyor ama kesinlikle mutsuz değildi. sadece bizi, hepimizi düşünüyordu. yazılılara çalışacağım zamanlar bile atölyeye gidiyor, bazen orada bile ders çalışıyordum. o arada babam da ilk müşterisini bulmuştu. ilk vitrayını zengin bir ailenin evine yapmıştı. yapılan vitray salon kapısına takılmıştı. babam ilk işin tesliminde bizi de yanında götürmüştü.

    sonraları babamın arkadaşlarının referanslarıyla bir kaç tane daha iyi iş yaptık. hatta vitrayın yanında "jirve" cam da yapmaya başladık. büyüklü küçüklü bir sürü cam taktık durumu iyi olanların evine. tabi ki sadece başkalarına çalışmadık. kendi evimize de vitraylar, jirveler yaptık. bir süre sonra siparişler azalmaya başladı, pek talep gelmedi. babam da artık ticari olarak bu işi yapmayı bıraktı. ama yine de bize vitrayı öğretmeye devam etti. bir kaç yıl sonra abim üniversiteye gitti. babam da bir sivil toplum örgütünde başkanlık yapmaya başlayınca vitray işini süresiz olarak rafa kaldırdık. sonuç olarak çok uzun süre olmasa da vitray işinden hem maddi hem manevi güzel kazanımlar elde ettik. ancak vitray yapmayı bıraktıysak da yine de içimizde bir ukte olarak kaldı.

    filmlerde olur ya hani baba ve oğullar balığa giderler, bütün gün neşe içinde balık tutarlar. bizim ki de buna benzerdi işte. beraber vitray yaparken aldığımız haz çocukluğuma dair, babamla geçirdiğim günlere dair hatırladığım en güzel şeylerden biriydi. allah daha ömür verseydi de babamla biraz daha vitray yapabilseydik keşke ama olmadı ne yapalım kader böyleymiş. ama söz, evladım olursa ona da ben öğreteceğim vitray yapmayı. belki o da babam gibi öğretmen ya da benim gibi mühendis olur ama ne olursa olsun umarım vitray yapmayı öğrenir ve sever.
  • ortacagda okuma yazma bilinmedigi icin, incil'i halkin buyuk kismini olu$turan cahillere anlatmaya yarayan metot. ozellikle nuh'un gemisi gibi oykuleri anlatan vitraylara ce$itli fresklerde s1kl1kla rastlanmakta imi$.
  • vitray, gotik mimari’de masif duvarların ortadan kalkmasının zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkmış, yapıyı bedensel ağırlığından arındırmak amacıyla bu renkli camlar mimariye dahil edilmiştir.
    temelde tanrı’ya yükselmeyi esas alan gotik mimari’de bak bak bitmeyen yükseklikte inşa edilen katedrallerin yüksek & büyük pencerelerinden ışığın az gelmesi için bulunmuş olan bu formül, dini atmosfere uygun olarak iç mekandaki ışık problemini çözmüştür.
    resim sanatı açısından da gotik dönem’in en büyük yeniliği olan vitraylarda geometrik, bitkisel, figürlü süslemelerin yanı sıra, paris chartres katedrali’nin seçkin vitraylarında olduğu gibi dini konulu sahneler ağırlıklı olarak resmedilmiştir.
    vitrayı diğer resim sanatlarından ayıran özelliği ise aynı kalmayışı, ışık değişimleriyle ya da ışığa etki eden elemanların değişimiyle değişik özellikler kazanmasıdır*.
  • türkiye'de en çok camilerde revzen adıyla karşılaştığımız cam süsleme sanatı. geleneksel türk sanatında daha çok alçı ile örnekler sunulmuşsa da ahşap kullanımlı örnekleri de mevcuttur. avrupa'daki örneklerinden farklı olarak bizde dini mekanlarda hayvan ve insan figürlerine yer verilmesi uygun görülmediği için çoğunlukla doğa motifli süslerle eserler ortaya konmuştur.
  • orta çağ sanatında, kilise süslemelerinde çok önemli bir yer tutan renkli camdır. renkli cam desenlerinin orta çağ başında camın çok ender bulunduğu ve pencerelerin çok küçük olduğu dönemde geliştiğini düşünülmektedir. çağın sonuna doğru, cam bollaşmış ve pencereler büyük boylara ulaşmıştır.

    renkli cam yapımında, renk, camın erimiş halinde katılırdı. kuruduktan sonra ise camlar düzensiz, küçük parçalar halinde kesilirdi. bu küçük parçaların birleştirilmesiyle resmedilmek istenen figür ya da desen ortaya çıkarılırdı. göz, saç, parmak gibi bazı parçalar ise sonradan eklenir ve yapışması için fırınlanırdı. küçük cam parçaları kurşun çubuklarla birbirine tutturulur, çubuklar sert bir ağ ile düzgün görünen, sağlam bir yüzey oluştururdu. ağın bölümleri ise, aynı zamanda, değişik renkleri belirlerdi.

    renkli cam süslemeleri ile ancak kısıtlı yapıtlar ortaya konabiliyordu. gerçekte ilk yıllarda sanatçı, kendi kendini kısıtlıyordu. o zamanlarda amaç, öyküleri resimle anlatmaktı. renkli cam bu amaç için uygun ve yeterliydi. sonraları sanatçının amacı değişti. sahnenin gerçeğe yakın görünmesi için, bu kez, renkli cam yeterli değildi. böylelikle, bu sanatın ilk parlak dönemi kısa zamanda sönmüştür.

    orta çağın sonlarına doğru kral ve diğer soylu aile armaları için yapılan desenler önem kazanmaya başladı. ileri gelen aileler, akrabalıkları, ya da uzak yakın ilişkileri olan kişilerin armalarını evlerinde gösterme yarışına girdiler. bu dönemde, bu amaca hizmet eden uygun bir süsleme olarak yeniden canlanmış, büyük malikanelerden kilise pencerelerine kadar bu süsleme yaygınlaşmıştır.
  • kiliselerde sıklıkla kullanılan, dışardan çok gösterişli görünmeyen ama karanlık iç mekana girildiğinde insanın aklını başından alacak güzellikleriyle dikkat çeken pencereler.
    ayrıca (bkz: rozas)
  • renkli camlarin kursun kayitlarla birlestirilmesiyle yapilan dekoratif pencere.
  • genel olarak renkli camların kurşun yardımıyla birleştirilerek lehimlenmesi ile yapılan, işlemi zenginleştirmek için boyanmış camlar ve pirinç renkli birleşme malzemeleri de kullanabilen sanat.
  • farklı renklerde camların kesilerek kurşun profiller yardımıyla belli bir motif oluşturacak şekilde biraraya getirilmesi (leaded glass da deniyo,bi de bakırla yapılanı var ona da copperfoil deniyo)ama dikkat etmek lazım camları keserken yaratıcılığınızı sekteye uğratabilecek istenmeyen kazalar olabiliyo,camları keserken yere bi örtü sermekte fayda var ,nitekim sonradan halıdan küçük cam parçalarını toplamak eziyet oluyo
  • halk arasında seramik sağlık gereçleri için vitra markasının özdeşleşmesi ile oluşmuş olan yanlış söylem. vitra diyenler de vardır.

    - evdeki vitrayları değiştirelim bey
    - şu çocuğun taksitleri bitsin önce
    - lavabo çatladı artık su damlatıyor. kalebodurlar yosunlandı.
    - tamam neyse. sen hilmi'nin nalbura gidip beğenirsin bir tane.
    - parası?
    - ben ona gelip geçerken atarım üç beş kuruş hallederiz.
hesabın var mı? giriş yap