• veterinerlerin her zaman daha iyi, daha merhametli, daha bir sevgi dolu olduklarını düşündüm ben. dilsiz, ağızsız yardıma muhtaç hayvanları iyileştirmekti çünkü onların işi. o kadar kutsal bir meslekti ki benim gözümde, hep iç geçirdim neden ben de veteriner olmadım diye! onlar bütün ömrünü bazılarının görmemezlikten geldiği hayvanlara adamış, onları iyileştirmeye çalışan meleklerdi benim gözümde.

    kedim bana geldiği günden bu yana veteriner yollarını aşındıranlar kervanına katılmıştım. rutin ziyaretlerimiz sırasında ben daha da pekiştiriyordum hayranlığımı bu insanlara. aslında bana verilen hizmetin karşılığını yeterince ve fazlasıyla alıyorlardı ama bu rakamların pek de önemi yoktu. karşımda kedimi ve hayvanları gerçekten seven ve önemseyen, kedimin sağlığını ve hayatını emanet ettiğim insanlar vardı. onlar sadece emeklerinin karşılığını alan meleklerdi.

    ta ki iki gün öncesine kadar.

    sokaktaki kedileri beslemek için gittiğimde arkadan kısık bir ses geldiğini duydum. marketin arkasına saklanmış bir yavru kedi artık tüm gücüyle kısılmış sesini birilerine duyurmaya çalışıyordu. çağırdım gelmedi, mama uzattım çıkmak zorunda kaldı. çok açtı.
    çıktığında yaralı olduğunu fark ettim. kuyruğunun yarısı kopmuş, arka bacağı, karnı ve anüsü yaralı, kısmi felçli bir yavruydu. feci şekilde kokuyordu yaraları.
    pazar günüydü ve belediye kliniği kapalıydı. aklıma hemen benim kedimin melekleri geldi.
    bir kutuya koydum kediyi ve moda’daki veteriner kliniğine götürdüm. önce kendi kedimi getirdiğimi düşündüler. kedimin aşı zamanı gelmişti ve kısırlaştırma için anlaşmıştık.
    kutuda başka bir kedi olduğunu, sokakta bulduğumu, durumunun kötü olduğunu söyledim ve kendilerinden yardım istedim. kediye baktılar ve “bunun tedavisi pahalı olur” dediler.
    “ne kadar olabilir ki?! hem biraz indirim de yaparsınız, biliyorsunuz benim kedim değil?!” dedim.
    veterinerimiz geçti kendi masasına, eline hesap makinesini alarak başladı toplamaya. kedinin hayatta kalma şanslarını paraya çevirip karşılığını yazıyordu o an hesap makinesine. makine cömertti, çıkardığı rakam 1300 tl idi. fakat beğenmedi veterinerimiz bu rakamı, sinirlendi hesap makinesine ve ekledi: bu fiyata bacak dahil değil. röntgen çekildikten sonra bacağın durumuna göre yapacağımız müdahile fiyatı da buraya eklenecektir.
    o rakamı karşılayacak maddi gücüm yoktu. kediye baktım, “meleğe” baktım. son bir kez kedinin durumunun kötü olduğunu ve biraz daha indirim yapmalarını rica ettim. ücretsiz bir hizmet istemiyordum. arkadaşlarımdan da yardım alabileceğimi ve biraz daha makul bir şeyler söylerlerse bir can kurtarabileceğimizi söyledim. “biz size zaten indirimli fiyat verdik” dedi.
    bu rakamı karşılayamayacağımı anladı kalktı ve üst kata çıktı. o an “melek” canla, canlılarla değil, sadece parayla ilgileniyordu. o an acı içinde kıvranan bir yavru bile dokunamamıştı onun vicdanına.
    diğer veteriner isterseniz bacağını sarayım dedi. belki iyi gelir umuduyla “lütfen” diyebildim ancak. ve eve geldik. sabah ilk iş belediye veteriner kliniğine gidecek ve tedavi olacaktık.

    saat 8:30 da kadıköy belediyesi veteriner kliniğine gittik. yaralı kedi bulduğumu ve acil bakılması ve tedavi edilmesi gerektiğini söyledim. hemen odaya aldılar ve biri kadın iki veteriner hekim geldi. kadın nerde bulduğumu sordu, ben soruları yanıtlarken kedinin bacağındaki sargıları kesip yenisini bağladı. erkek veteriner “ben bu kediyi tanıyorum”dedi
    ve kadına kedinin daha önce 2 erkek çocuk tarafından bulunup getirildiğini, o da sadece kuyruğunun ucuna dikiş attığını ve o şekilde geri verdiğini söyledi. kadın kedinin bacağının geldiğinde de yaralı olup olmadığını sordu, o da "o gün de yaralıydı" dedi. sustular…

    kadın “antibiyotik tedavisi yapalım, sen kediyi al götür çarşamba gel” dedi ve odadan çıkmak için ilerlemeye başladı. peşinden “ama bakmadınız ki, anüsünde sorun var, kuyruğu tepki vermiyor, kesilmesi lazımmış” dedim. “öyle mi?! çarşamba bakarız” dedi ve çıktı. sırada kısırlaştırma vardı- belediyenin paralı hizmeti.

    tekrar eve geldik. işe gitmem lazımdı. kediyi eve bıraktım ve “ne yapacağım ben şimdi” sorusuyla boğuşur bir şekilde işe geldim. bütün gün aradım. bütün derneklere yazdım, aradım. olumlu bir yanıt bulamadım. sadece bir tanesi “yarın getirin, ilaç ve diğer tıbbi masraflarını karşılarsanız biz yardımcı oluruz” dedi. sonunda, kediyi tedavi edecek birisini bulmuştum.
    o kadar mutluydum ki. bunu kutlamak lazım dedim kendi kendime. akşam iş yerime yakın sürekli kedime mama aldığım bir veteriner kliniğinden en güzel 2 kutu mama aldım. bu akşam o güzel mamayı yiyecek, güzel bir uykudan sonra hayatına devam edecekti o minik can.
    veteriner “hayırdır, kedin artık 2 kutu mu yemeye başladı” diye sordu?! durumu, yaşadıklarımızı anlattım, “eğer olmazsa bana getir” dedi. gülümsedim sadece.

    eve geldim, ilk iş kediye koşmak oldu. mutlu akşamımız başlamadan bitmişti. kutunun her tarafı kandı. anüsünden kan geliyordu artık.
    o an yeryüzündeki tüm veterinerlere küfredesim geldi, ama isyan etmeye bile zamanım kalmamıştı.
    hemen kutuyu aldım ve az önce mama satın aldığım veterinere koştum.
    bu defa o gülümseyerek hemen bakalım dedi.
    muayeneden sonra tedaviye başladık.
    kayıt için adını sordu kedinin.
    adı yok ki dedim.
    o zaman bir ad koy dedi.
    adı güneş olsun dedim.
    güneş oldu.

    ve ben anladım ki öyle meslek falanla olamıyormuş kimse melek.
    sızlayabilen bir vicdan yeterliymiş.
  • bi doktora göre en büyük avantajı hastasını yiyebilme özgürlüğüdür (tavuk yiyen veteriner hekim sağlıklı beslenirken hastasını yiyen doktor hapse girmektedir.)
  • bunların bazılarının yatacak yerleri yok. gecenin bir yarısı sokakta bulup götürdüğümüz kedi için öyle felaket senaryoları çizip, öyle testler yaptırmak istediler ki, dediklerine kendileri bile inanmıyorlar bir yerden sonra, gözlerinden anlaşılıyor. allah'tan temel olanlar dışındakileri yaptırmamışım, ertesi gün başka bir veterinere teslim ettik, üç gün temel bakımlar yapıldı, hiçbir test yapılmadı(zira yapılan test pozitif çıkarsa da zaten tedavisi yokmuş,sadece yakın zamanda ölüp ölmeyeceğini öğreniyormuşsunuz,o parayı pansiyon için harcasanız kediye daha fazla iyiliğiniz dokunacak),bugün sapasağlam taburcu oldu, taburcu eden veteriner şüphe edilen hastalık var olsaydı üç günde ayağa kalkacak kadar zaten iyileşemeyeceğini söyledi. bu arada ilk veteriner kedinin tüm dişlerinin dökülmüş olduğunu söyledi, hepsi yerli yerinde duruyormuş, yalanın bu kadarı.

    tamam sağlık sektöründe iğrenç bir tezgah var, bari sokak hayvanlarını buna alet etmeyin. zaten sahipsizler, vicdan yapıp getireni de bezdirmeyin.
  • hayvan hekimidir. şöyle ki eğer bi yerinize kene yapıştıysa keneyi sizden çıkartmaz veteriner hekim; sizi keneden çıkartır. önce hayvan!
  • bir garip meslek.. misal sokaktan hayvanat buluyorsun, yaralı garibim acil bakıma ihtiyacı var, misal çatına bir martı konuyor kolu kanadı kırılmış, hop alıyorsun bu hayvanı götürüyorsun veterinere, bir nevi insanlık, bir nevi hayvanseverce hayır yapıyorsun ama karşındaki veteriner gözünü kırpmıyor.. geçirdikçe geçiriyor.. ulen benim ev hayvanım değil ki bu martı, sen niye bana kolunu tedavi ettim diye 400 lira fatura çıkarıyorsun arkadaş..

    hayır nubar terziyan gibi veterinerler olsun istemiyorum "ne demek para, sok cebine parayı, onunla ilaç alırsın" demesin elbette ama hayır işlerinde hiç olmadı yarı fiyat yapsınlar yahu.. çünkü böyle olduğunda, sahipsiz hayvanları ancak benim gibi enayiler kolluyor.. ya da hiç olmadı kendimizi enayi hissediyoruz..
  • aslen veteriner hayvan demektir, veteriner hekim demek gerekir*, dikkat edilmeli baytar denmesinden hiç hoşlanmazlar..
    çoğu büyük bir hevesle birkısmı ise bölümün puanı düşük diye veteriner fakültesini seçmiştirler ama bilmedikleri önlerindeki 5* sene boyunca tıp fakültesine göre kat kat ağır bir eğitim alacaklar ağızlarına sıçılacak, canlarından bezdirilecekler..
    mezun olmayı başarırsam delicesine eğleneceğimi düşündüğüm meslek şeysi..
  • hayvan sahipleri ile uğraşırken sinir hastası olmamaları için ayrıca derin psikoloji eğitimi almalarını kendi akıl sağlıkları için şart gördüğüm güzel meslek grubudur.

    hatta bu hayvan sahipleri ile uğraşıp web sitesi yapan bile var.

    çok fantastik web sitesi linki
  • çoğu insan doktoru insanları sevmezken pek çok veteriner hayvanları sever.
  • hayır nihayetinde sağlık sektöründe tam liberal olmayan bir politika izliyoruz türk ulusu olarak.. halkın büyük bir çoğunluğu bir şekilde sağlık sigortası ile korunurken hayvanların bu insanların muhayenelerine mahkum edilmesi pek hoş değil.. insanlara verdiğin sağlık hizmetini hayvanlara versene arkadaş! madem kulaklarından fişliyorsun hayvancıkları.. hoş belediyeler kendi çaplarında veterinerlik hizmeti vermeye çalışıyorlar ama inanın bana hoş ortamlar değil..

    yani düşündüğünde veteriner de haklı. adam onca sene okuyor, once emek veriyor devamlı hayır yapacak değil.. hayır yapmak için değil ekmeğini kazanmak için okumuş okulunda.. ama işte.. insanlara verilen sağlık hizmetleri hayvanlara verilmeyince insan bir kötü oluyor.
  • evde beslediğim kedilerim için; "onları doğal ortamından alıkoyuyorsunuz, salın gitsin" yorumunu yapmış olan birine rastladım ki, şu an hala bu mesleği sürdürüyor, insanlar da ona güvenip hayvanlarını tedavi ettiriyor.
    evet çünkü toplum olarak o kadar duyarlıyız, hayvanları o derece seviyor ve ilgileniyoruz ki, sokakta başlarına hiçbirşey gelmeden yaşayabiliyorlar, yiyecek ve su bulabiliyorlar, barınabiliyorlar, salt sevgi ile karşılık görüyorlar.
    hayatında sokak yüzü görmemiş bir kedi için nasıl olur da "sokağa sal onu yeaa" diyebilir, aklım mantığım almıyor. sana ne ulan, al paranı işine bak, sevmiyorsan da belli etme bari.
hesabın var mı? giriş yap