• kurdun saati uyanık olunduğunda bitmek bilmez korku dolu zaman dilimi. hele de bir dakikanın ne kadar uzun olduğunu gördükten sonra.
  • yarasa-vampir imajı (sınıf çelişkisinin sorumlu faillerinden), eril sadizm (kastrasyon anksiyetesinin göstereni), fahişe anne temsili (oğluyla alay eder gibi sırıtıyor), yaşlı bir ceset (eril iktidarsızlığın göstereni)... hepsi bir arada ve aynı zamanda filmi de özetleyen ünlü düşsel sekans: görsel

    kendin olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu: görsel
  • akrep ve yelkovanın yok edildiği, saniyenin zamandan bir jilet kesiği ile ayrıldığı anlatı.

    delilik çoğu zaman akıllıca kabullenilir.
  • az ışık,yer yer klostrofobik mekanlar,eski bir şato ,
    yalnız bir adam
    yalnız bir kadın, rüzgar sesi,kabuslar içerisinde mükemmel bir film ve ayrıca günün en mükemmel saati..
    kurdun saatinde kurdun saatini izleme isteği uyandıran ve asla bir kere izlemenin yetmeyeceği bergman filmi..
  • modernist bergman'ın zamanının ötesinde filmi. persona'ya göre daha deneysel bir hikaye yapısı var. nihayetinde bildiğimiz bergman close upları ve mizansen kompozisyonları yine var, sven nykvist de cabası. ancak bu sefer merkezde erkek var. ayrıca gotiğe* atfedilen senaryo ve atmosfer de olcukça dikkat çekici.
    bergman zaman zaman gerçekle hayal arasına çizgi çekmeye bile zahmet etmemiş ki bu da filmin seyrini bir hayli zorlu hale getirebiliyor. ancak yine de bu bir bergman filmi ve en azından bir kaç tane enfes plan barındırmakta.

    mesela '1 dakika' sahnesi: burada ressam bir dakikanın uzunluğundan bahsederken bergman zaman kavramını saati göstererek değil de tık tak sesleriyle veriyor ve hakikaten zaman beklenen etkisini yapıyor. ayrıca bu planda öyle güzel bir kompozisyon var ki erkek kameraya daha yakın ve boynu bükük olarak durmakta, belli ki bir sıkıntısı var; kadın ise biraz uzakta olaylardan bihaber bir şeyler anlatıyor. burada ve filmin genelinde de vurguladığı üzere bergman biraz da bu değişimi anlatıyor yani kadın zamanla sevdiği ve beraber yaşadığı erkek gibi mi oluyor? o yüzden mi onunla aynı hayalleri görüyor? malum son planda da yine kadın var, bergman sanki meseleyi oraya bağlamak istiyor.

    bu arada lynch'in de en sevdiği filmlerden olduğunu söylmeden geçmeyelim de varın üzerindeki etkisini siz düşünün. bilhassa (bkz: eraserhead)
  • filmde, "hour of the wolf", günün en çok ölümün ve en çok doğumun yaşandığı saati olarak tanımlanır.

    delilik ve zeka arasındaki ince çizgiyi irdeleyen bir bergman filmi.
  • "de gamla kallade den 'vargtimmen'. det är timmen när de flesta människor dör, de flesta barnen föds. det är nu som mardrömmarna kommer fram."

    "eskiler buna 'kurdun zamanı' derler. bu en çok insanın öldüğü, en çok bebeğin doğduğu saattir. kabusların geldiği andır."
  • ölümlerin ve doğumların en fazla gerçekleştiği, kabusların meydana geldiği kurt saatini merkezine alıyor. gerçekliğin delilikle yoğrulduğu hatta çoğu zaman birbirine karıştığı anlatımları mevcut. fazlasıyla sevdiğiniz bir insanı onunla birlikte delirecek kadar sevmenin nihai tahlili de diyebiliriz. sahne geçişlerinin sıkça tekrarlanıyor oluşu, filmdeki çoğu gerilimli yolculuğun izlerken sizi yormasına sebebiyet veriyor. sinematografinin başında sven nykvist gibi bir üstad olduğundan bazı görüntülerin oldukça gotik, eşsiz fotoğraf ardılamaları üzerine yoğunlaştığını söyleyebiliriz. persona kadar bireysel ve dramatik bir yönetim olmasa da, en az onun derinliğinde etkileyici izler yakalandığı açıkça görülüyor. filmdeki çoğu karakterin de sürrealist şekilde ele alınması; aklın son raddesindeki sarsıcı hallerin son derece karmaşık şekilde işlenmesini sağlıyor.

    --- spoiler ---

    johan borg karakterinin akıl noksanlığı anlatılırken aynı zamanda geçmiş hayatından ipuçları sunulduğu tabii ki yadsınamaz. ingmar bergman'ın beğeniyle kullandığı ingrid thulin'in canlandırdığı veronica vogler karakterinin, geçmişte sanatçımızın müthiş bir takıntısı haline geldiğini; halüsinasyonları sırasında da kendi kıskançlığını başkasına yüklediğini görüyoruz. burada, vogler'in ilk kez göründüğü kısımda göğsünde oluştuğu morluk johan'ın bıraktığı şiddetin bir sonucudur aslında. geçmişinde bırakamadığı gibi aklını yitirmesine, günden güne biraz daha yitip gitmesine sebep olan bir tutkudur bu. kurt saatinin vermiş olduğu saplantıyla beraber bozulan uyku düzeninin beyin merkezine olan yadsınamaz etkisiyle birlikte zaman ve mekan kavramı aslında her geçen dakika kaymaktadır johan adına.

    kendisine tutulan alma karakteri içinse, johan bir aynadır, simgedir. kendisine sürekli telkinler vermektedir. onu yola sokmak, dirayetli olması için sebep göstermekten çok kendisine verilmeyen ilginin odak noktası olmak ister. karşısına da yaşlı kadın hayali gelir ki, beraber yaşlanmak istediği johan'ı elinde tutabilmek için son dayanaktır. günlük okumalarında sürekli olarak bu baskılamanın eyleme geçirilmiş halini görürüz. ancak, kuşkusuz alma karakterinin johan üzerindeki sevgisi tamamen karşılıksız, sorgusuz ve sadakatlidir. johan gibi takıntılı bir aşkın peşine düştüğü için kendisini bu deliliğin merkezinde bulur. bir dakikanın dolmasını bekler, şatoya olan daveti reddetmez. ve belki de sahiplenilmediğini bile bile asla bir duygudan yararlanacak kadar alçalmaz alma... bindiği dalı sımsıkı tutmayı tercih eder. meyvelerin gerçek olmadığını bilse de.

    --- spoiler ---

    ingmar bergman filmografisinde şaheser klasmanında olmasa da, yine öylesine görülecek bir konuyu farklı yere koltuğunu çekip resmettiği için üslubu adına baş tacıdır vargtimmen.
  • skammen ile aynı yılda (1968) çekilmek ve hikayenin bir adada geçmesi gibi ortak noktaları olan film.
  • (bkz: varg)
hesabın var mı? giriş yap