• tatil beldesi.

    bu girdide bahsettigim yerlerden birinde cikan bir yangini bugun gordugum icin sorumluluk hissettim. bizim insanimiz daha ne zaman nerede mangal yakacagini bilmiyor. boyle orman olan bir yerde de nerede kamp yapacagini bilmesin. bu yaz buyuk yangin da cikti, bugun gorulen sekilde kucuk bir yanginda.
  • 2013 yılında başladığım "izmir'e göç"ün son durağı olan ilçedir.

    bilenler bilir, ankara'nın bürokrasisine daha fazla dayanamayan ruhum kaçmak için beni zorladı. 2013 ekim'de izmir bostanlı'ya yerleştim. gel zaman git zaman aslında aradığımın daha da sakin bir yer olduğunu fark edince urla'ya taşınmak istediğime karar verdim.

    sonunda urla'da bahçe içerisinde güzel, şipşirin bir evimiz oldu. paramız kısıtlı olduğu için duvarlarını falan bile kendimiz kırıp emek emek yaptık. biraz yamuk ama "bizim olan" bir evimiz oldu.* dün itibariyle de taşındık.

    insanları ve yazı çok güzel olan bir ilçe urla, kimsenin bilmediği koylara yakın bir yer. denizi soğuk, tam da benim sevdiğim gibi. bağ rotasını gezmek ise benim için her seferinde ayrı bir keyif. çetin'in yeri tepekahve'de kahvaltı etmek mutluluk. akşamları mangal da yakabileceğimiz içerisinde elma, incir, limon, kayısı ve zeytin ağaçları olan bahçemiz ise bence dolce vita...

    şimdi sırada sym fiddle var. temmuz'da da görevden ayrılabilirsem benden güzeli yok.

    hayallerim ve planlarımın temelini attığım yer urla olacak. takipte kalınız efem. *
  • zamanında taşınmak için can attığımız, taşındıktan sonra ise tiksindiğimiz ilçe.

    o zamanlar davulun sesi uzaktan hoş geliyordu, bir de çok geniş bir arkadaş grubumuz burada yaşıyordu (ki şimdi hiçbiri kalmadı). taşındıktan 3 hafta sonra falan sokakta bir amca ile karşılaştım, yeni taşındığımızı anlattım. "ah be çocuğum bostanlı gibi yer bırakılır da bu yobazların arasına gelinir mi? bura bildiğin yozgat'ın deniz görmüşüdür." dedi.

    bu lafa çok canım sıkılmıştı. içimden "halt etmişsin sen" diye geçirmiştim. 2 senenin sonunda anladım ki amca haklıymış. bostanlı'nın gözünün yağını yiyeymişim ben.
  • bir urlalı olarak söylüyorum : urla bir tatil beldesi değildir!!!!

    burayı bodrum gibi, çeşme gibi, kuşadası gibi tatil beldesi zanneden, deniz turizmi için gelen, ciddi ciddi otelde 1 hafta bunun için konaklayan maldır bak net!

    urla, biz urlalıların, denizinin içinde sizin yosun zannettiğiniz ancak bizim kara saman olduğunu bildiğimiz, bir çeşit deniz çayırını dert etmeden yüzdüğü bir yer. beach kültürü yok denecek kadar az. 5 yıldızlı dev oteli falan da yok. kocaman plajı, kumu, boku püsürü de yok. böyle bir iddiası da yok zaten. bu şekilde de reklamı yapılmıyor.

    gastronomi turizmi üzerinden reklamı yapılan bir yere, deniz tatili için gelenin aklına şaşarım.
  • kalabak ve iskele civarında denize falan girilmez. girmeyin hasta olursunuz. girince beni kaşıntı tutuyor.

    ismini vermeyeceğim yanı başımızda belediyeden kiralanarak işletilen bir mekan var. kanalizasyona bağlı değiller. denize 10 metre uzaklıkta foseptiği var. sorun şu. denizin dibindeyseniz deniz seviyesinin altına foseptik yapamazsınız. çünkü içi deniz suyu dolar ki doluyor.
    onlar foseptiği boşalttıkça deniz suyu saatler sonra seviyeyi eşitliyor. kısa süre sonra fosteptik taşıyor ve denize dökülüyor. artık sahilde kahverengi köpükler görmeye başladık. millet de dibinde denize giriyor. farkında değiller aslında bokun içinde yüzüyorlar. foseptiğin hemen yanı başında da mutfakları var. nasıl ruhsat aldılar anlaşılacak gibi değil.
    ve bu mekanı belediyeye şikayet edince de sonuç alınamıyor çünkü belediyede tanıdıkları var. iktidarı da aynı muhalefeti de.

    siz siz olun urla'da denize girmeyin.
  • havaalaninda sohbet etme imkani buldugum israilli teyzenin dahi ruyalarini susleyen memleketim. teyzeye nerden bildigini sordum, dizilerden dedi. hic de gitmemis ama birgun mutlaka gidip gezecekmis. fatmagul'un sucu ne israilde cok izlendiginden herkes urla ve ildiri manyagi olmus, oyle dedi. vay amk dedim ben de...
  • alaçatı'dan sonra donuk suratlı, tepeden bakan, güce tapan istanbullulara kaptırdığımız izmir'imizin yalnız ve güzel ilçesi.

    arkadaş nasıl bir modelsiniz siz? hayat sizi nasıl bir vizyonsuzluğa itti ?büyük stresle, bedelle büyük şehirlerde kazandığınız bütün paranızı, aynı dükkanlara ,tezgahlara, tarlalara, evlere gömüp önüne iskemle atıp oturarak hayallerinizi gerçekleştirdiğinizi mi zannediyorsunuz. madem ilçe merkezindeki bir eve, dükkana trilyon verecek kadar paran var. bi s*ktir olup gidin dünya turuna çıkın. ne bileyim otantik yer istiyorsanız uzak doğuya yerleşin.

    ben doğal sabunu, ayşe teyzeden, ali amcadan, yerel şivesiyle gözlerinin içi gülerek benimle sohbet ederken almak istiyorum. bankadan ayrıldıktan sonra yeni sabun işine girmiş, suratı sirke satan, godaman gördüğünde gülümseyip ayağa kalkan, diğer insanların suratına bile bakmayan çisilsu hanımdan değil.
    virüs gibi kuşaktan kuşağa aktarılan kültürü, birikimi, böyle küçük ve otantik yerlerin kendine has dokusunu da yok ediyorsunuz maalesef.
  • izmirden cesmeye dogru giderken yaklasik 30 km sonra ulasilir. dunyanin bilinen en eski limani ve en eski zeytinyagi fabrikasi (evet yanlis duymadiniz resmen fabrika ve antik) bu sirin ilcemizdedir.
  • buraya dönüp yaşamaya başladığım gün hayalim gerçekleşecek. güvendik'ten sevgiliyle engin mavisini seyredeceğimiz günlerin hayalini kuruyoruz ne zaman köprü yoğun akıcı yazısını görsek. bir şöminenin başında beraber üşümenin tadına vararak ıslak toprakla karışan yağmurun kokusunu düşlüyoruz her yağmur yağdığında rayından çıkan bir şehirde. tarladan enginarı kendimiz toplayıp urla'nın şarabıyla içeriz diye planlıyoruz bayrampaşa enginarı adlı hormonellayla manavda her karşılaştığımızda. ata'da günlük balık geldiğinde sevgilinin elinden içerim diye ümit ediyorum rakımı urlasız ve sevgilisiz bir geceyarısı.
  • özellikle sanat sokağı'nın adının hakkını veren özelliklere sahip olduğu izmir'in bir ilçesi. çok güzel.

    üçkuyulardan bindiğimiz dolmuşla ilk olarak urla iskele'de indik öğlen sularında. deniz kenarından yürürken balıkları izlemek harikaydı, o kadar berraktı su.

    görsel

    bu arada neredeyse bize eş hızda bir baktık az buçuk açıklarda yüzen üç kişi. gelinkaya tarafında sudan çıktılar, ocağın 15'i ve denizle hava mavilik konusunda birbiriyle yarışıyordu yüzücülere inat.*

    görsel

    daha sonra tarihteki ilk zeytinyağının çıkarıldığı, yemyeşil çayır çimenlik alan içinde, bir taş binanın içine girdik.

    görsel

    geçmişi milattan önce 5. yy'a dayanan bu yere giriş ücretsiz; müze kart bile sormadan adım atabileceğiniz meşhur klazomenai antik kenti zeytin işliği.. binanın içi müzeye dönüştürülmüş, açıklayıcı bilgiler ve maddi destek istenen bir qr kod var. dev kazanlar, tonlarca ağırlıktaki taşlar, dizi dizi küpler, duvarda zeytinyağının çıkarılma aşamalarını gösteren açıklamalı şemalar, irili ufaklı bu süreçte kullanılan objeler. birdenbire zamanda geriye ışınlanıp, perslerin ruh izlerine dokunabildiğiniz hissine kapılıyorsunuz.

    görsel

    görsel

    sonra 984 no.lu urla-fahrettin altay otobüsüne binip, çarşıda indik. malgaca pazarı rengarenk, yine katmerciler dizi dizi. araştırmamıza göre ''lale'' en meşhur olanlarındanmış, bir de sıkışık masalar arasında dolanan ve kendisine de ikramda bulunulması için sabırla bekleyen kocaman bir köpek eşliğinde çi börek-katmer tadımında bulunduk.

    1. görsel
    2. görsel
    3. :görsel
    4. görsel
    5. görsel
    6. görsel
    7. görsel
    8. görsel
    9. görsel
    10. görsel
    11. görsel

    ve hayran kaldığım sanat sokağı. ben değil de fotoğraflar anlatsın bu güzelliği:

    1. görsel
    2.görsel
    3.görsel
    4.görsel
    5.görsel
    6.görsel
    7.görsel
    8.görsel
    9.görsel
    10. görsel

    ayrılmadan önce girit pastanesi tabelası görünce tabii ki bademli kazandibisinden de 'tatlı yiyip, tatlı konuşalım...' diyerek birer porsiyon yedik. çok lezzetliydi, gözüm kapalı öneririm.

    görsel

    görsel

    kıymetli yazarlarımızdan necati cumalı'nın da evini ziyaret etmek istesek de kapalıymış, artık bir dahaki sefere diyerek bir pazar gününü de noktalamış olduk.

    görsel

    geçmişte urlalılar için kaba saba dendiğini duymuştum nedense ama hiç de öyle olmadıklarını gözlemledim, gayet kibar ve ilgililer. velev ki fiyat politikalarından dem vuracaksanız da alaçatı-çeşme düzeyinde, turistik yer sonuçta. her kesime hitap eden yerler mevcut, paranın idaresi de sizin elinizde. bence.
hesabın var mı? giriş yap