• dagitim cdlerini bedava yolluyorlar ve formda default olarak 10 cd seçili acıklama olarak "dagitim ücreti alınmadıgından miktarı değiştirmekten cekinmeyin, istediginiz kadar alın, arkadaşlarınızla paylaşın" yazıyor. bakalım istettim, gelecek mi bu diyarlara.

    edit : cdleri elime ula$an dagitimdir kendileri
    edit-2: abi bu entry'nin neyini begendiniz anlamiyorum, neyse.
  • şerh: işbu yazı benim gibi linux'a geçmek isteyip de zorunlu olarak geçemeyenlere bir nevi cesaret olması açısından yazılmıştır.

    uzun süre kullandığım windows server 2003'ı tekrar ubuntu feisty fawn'la değiştirmiş bulunuyorum (önceden bir kere daha bunu dapper drake'le yapmıştım fakat arkadaşlarımın windoze merkezli istekleri neticesinde geri dönmüştüm). uzun uğraşlarım sonucu, windows'ta yaptığım herşeyi (evet herşeyi) ubuntu'ya taşımış bulunuyorum ve artık herhangi bir windows merkezli istek, windows olmadan kolaylıkla gerçekleştirilebilmektedir.

    belli başlıklarda değineceğim bunlara, herhangi bir öncelik sırası gözetilmemiştir, aradığınız spesifik bir konuyu ctrl+f yardımıyla bulabilirsiniz.

    ---

    girizgah: ilk olarak, ubuntu'yu seçmemin belli başlı sebeplerini şöyle sıralayabilirim:

    - debian tabanlı olmasının, ihtiyaç olan programların daha yaygın ve daha uyumlu bir biçimde bulunmasını sağladığını farkettim, bu yüzden genelde debian tabanlı olmasını önerebilirim seçiminizin.

    - herhangi bir sorunla karşılaştığınızda kolayca yardım bulabilmeniz de seçiminizde etkili olmalıdır zannımca. http://www.ubuntuforums.org/ bu konuda gerçekten deryadır. burada deva bulamadığınız herhangi bir derdinizi ise irc.ubuntu.com adresindeki #ubuntu kanalında sorarak yanıt bulabileceğinizi düşünüyorum. eğer ingilizce bilmiyorsanız da #ubuntu-tr kanalında mutlaka size yardımı dokunabilecek birilerini bulabilirsiniz. burada da diğer dağıtımlardan mandriva'da böyle bir oluşum olduğunu biliyorum fakat bu kadar kapsamlı olmadığı için çoğu sorununuzda yetersiz kalabiliyor (mandriva club diye bir oluşum var ve kendilerini size yardıma adamış insanlardan oluşuyor çoğu).

    - dil desteği genelde önemli bir kriter yabancı dil bilmeyenler için. burada da ubuntu'nun türkçe desteği diğer dağıtımlarınkinden daha iyi görünüyor benim gözüme. çeviri konusunda çok titiz davranıyorlar. hatırladığım kadarıyla türkçe grubunda 40-50 kadar insan vardı ve bunların yaptıkları çevirileri de tetkik eden bir grup vardı (kendim de edgy eft'in çevirisine yardımda bulunmuştum, oradan biliyorum :)).

    ---

    düğüm: bu bölümde madde madde windows'ta hangi programları kullandığım ve onları linux'ta hangi programlarla değiştirdiğim ve ne gibi artıları ya da eksikleri olduğunu anlatmaya çalışacağım.

    - jet audio & winamp: amarok bana önceden kullandığım programların hiçbir özelliğini aratmadı. hatta çok stable olması, göze çok hoş görünmesi ve de fonksiyonelliğiyle sonradan winamp kullandığımda kendisinin eksikliğini bile hissettirdi. collection özelliği winamp'teki media library özelliğini fazlasıyla karşılıyor. ayrıca internet radyolarını da playlists bölümünde bulabilirsiniz.

    - guitar pro & power tab: tuxguitar bu konuda çoğu özelliği karşılıyor diğer alternatiflerine göre (kguitar bi de bişey daha vardı). eksiği realistic sound engineinin olmaması, artısı ise power tableri de kolaylıkla gösterebilmesi, bunun için ayrı bir programa ihtiyaç duymuyorsunuz.

    - nero & cdburnerxp pro & burnatonce: k3b, cd-dvd yazma konusunda gayet yeterli olanaklar barındırıyor. ayrıca program sayesinde rip de yapabiliyorsunuz. herhangi bir eksiğini görmedim şimdiye kadar yani. (maxwell'in uyarısı üzerine edit: gnomebaker da bu alanda gayet güzide bir programımızdır. alternatifleriniz mevcuttur.)

    - daemon tools & alcohol 120: uzun aramalarım sonucu acetoneiso isminde bir program buldum ve o günden beri mutlu mes'ud yaşıyorum.

    - msn messenger & miranda im: msn messenger'ın özelliklerinin hemen hepsi amsn'de bulunabiliyor (gamaralı çet dahil) fakat bir çok protokolü desteklemesi ve gözüme çok hoş görünmesi açısından ben gaim'i tercih ediyorum. gerçi onun da adı şimdi pidgin oldu. zevkinize göre. kopeteyi tavsiye etmem çünkü çok amatör görünüyor.

    - mirc & pirc ve türevleri: benim bulabildiğim en güzeli xchat. gerçi gaim'de de irc desteği mevcut, tercih size kalmış.

    - bsplayer & media player classic & gom player: mplayer kesinlikle windows'da da bu programların alternatifi olması gereken bir yazılım bence. bilgisayarı hiçbir zaman zorladığını görmedim ve codecleri verdiğinizde canavar kesiliyor. şöyle de bir artısı var: matrix revolutions'ın son 10 dakikasını windows'ta hiçbir player'ın oynatmadığını görmüştüm ve mplayer çerez gibi açıvermişti dosyanın tamamını. bu, arkadaşın bilgisayarından ya da player'ların ayarlarından da kaynaklanıyor olabilir, bilemiyorum.

    - microsoft office: bilmiyorum ne kadar alternatif sunabilirim çünkü windows'dayken de uzun zaman önce openoffice org'a geçmiştim ve herhangi bir eksiğini de hissetmedim şimdiye kadar.

    - adobe reader & foxit pdf reader: windows'dayken de adobe'un yavaş açılması ve bilgisayarı zorlaması yüzünden süper bir alternatifi olan foxit reader'a geçmiştim. linux'taysa mükemmel bir alternatifi evince'tir bu programın. djvu ve çizgi romanları da açmasıyla gönlümde taht kurmuştur.

    - wellget & flashget & getright: downloader for x burada hoş arayüzüyle download manager ihtiyacını layıkıyla kapatmaktadır. wget ya da kget de kullanılabilir zevke göre.

    - utorrent & azureus & bittorrent & bitcomet vs.: azureus'u windows'da da kullanmayı sevmiyordum. bu konuda utorrent'in mükemmel alternatifi ktorrenttir. artık gnomela da çok güzel çalışabildiği için herhangi bir sorunu kalmamıştır. en güzel özelliği ise herhangi bir çarpan zorunluluğu olmadığı için mesela upload'u 3 yapıp, download'u sınırsız yapabilirsiniz.

    - emule ya da modları: en iyi alternatifi amule'dur. tek eksiği çarpanı 4 değil de 3tür. xmule ya da diğerleriyle uğraşmayın derim, en stable bu gözükmekte şu anda. bu arada mldonkey'in de native client'ı mevcuttur linux'ta, kullananlar için belirteyim dedim.

    - dcplusplus: bu protokol için de dcpp diye bir program var, bazen linuxdc++ diye de geçmekte. görünüm olarak biraz farklı fakat tüm özellikler bu programda da mevcut.

    - limewire: bunu da yeni buldum, frostwire. "aynı bokun kahverengisi" derler ya, işte öyle. sadece yeşil değil mavi. bir de limewire beryl/compiz'de sıçarken, frostwire tam gaz çalışmaktadır.

    - notepad plus plus: syntax highlighting ve auto complete konusunda şu anda en düzgünü bluefish ve gedit gibi görünüyor. daha basit görünümü sebebiyle gedit benim kişisel tercihimdir.

    - photoshop & paint shop pro (hala geliştiriliyorsa): gimp bu konuda herhangi bir eksiklik içermiyor. windows versiyonu var fakat neden bilmiyorum windows'da çok yavaş çalışıyor. linux'ta ise herhangi bir problem yaşatmadı bana şimdiye kadar.

    - thunderbird: linux'ta da native client'ı mevcut fakat benim tercihim bilgisayarı yormaması ve thunderbird'ün tüm ek özelliklerini (calender gibi) barındırması açısından evolutiondur. ubuntu da ayrıca desteklemekte bu yazılımı.

    - filezilla: linux client'ı da mevcuttur fakat gftp tercihimdir, neden bilmiyorum.

    - cfosspeed & netlimiter: netlimiter'ı oldum olası sevmedim, ilginç bir şekilde bilgisayarla yer yer cimah ettiği için. fakat cfosspeed bulunmaz bir nimetti benim için. linux'ta ise traffic shaping konusunda herhangi bir sorun yaşamadım. full download yaptığım zamanlarda bile internet sayfalarını rahatlıkla açabiliyorum. cfosspeed'i kullanmamın sebebi de buydu zaten. yine de bazı programları kısıtlamak isteyenler için trickle çok iyi bir çözümdür. netlimiter'ın aksine bilgisayara herhangi bir yük de yapmamaktadır.

    - cdisplay: benim için windows'da vazgeçemeyeceğim programlardandı. bunun alternatifi çok fazla fakat comix tercihimdir. yine evince da kullanılabilir bu bağlamda.

    - shoutcast & icecast & jetcast: server'larını kastetmiyorum. mesela sourberry'de dj'lik yapabilmeniz için gerekn client'tan bahsediyorum. internet dj console adında mükemmel ötesi bir software var. yani yayın yapmasanız bile kendinizi dj gibi hissedebiliyorsunuz, o derece.

    - guitar fx box & revalver: uzun uğraşlarım sonucu bu sorunuma da çözüm bulmuş bulunuyorum. creox adlı program işinize yarayacaktır. şu anda sadece distortion, phaser, flanger, tremolo ve echo efektleri bulunuyor fakat bunlar artacaktır diye düşünüyorum. latency de gayet iyi (yani az manasında).

    - !!!finale!!!: zurnanın zırt dediği yer budur benim için. aylarca tereddüt etmemin yegane sebebi, linux'a karşı olan tek antipatimdi. şu anda windows'a dönmeme kararı aldıysam bunun en önemli sebebi de ubuntu'da mükemmel bir şekilde çalıştırabilmemdir bu programı. bir gün ümitsizce wine'da kurulumunu denedim ve voila!! midi ayarlarını düzgün bir şekilde yaptığınızda kusursuz bir şekilde çalışıyor. teşekkürler wine! herhangi bir alternatifi yok :) o yüzden beklemeyin. macintosh için yapmışlar fakat ne yazık ki linux sürümü yok bu programın. diğer alternatifleri de umrumda değil zaten.

    - visual studio: bunun için mono var şu anda en düzgün görünen. çok komplike şeyler yapmadım henüz o yüzden bir yorum yapamayacağım fakat yapanların memnun olduğunu gördüm bir kaç yerde. bu arada go mono değil monodur doğrusu (sonra ssg kızıyo).

    ---

    düğüm reloaded: burada windows ve linux'un ikisinde de olan programlara yer vermeyi uygun gördüm. bazıları:

    - google earth: sorunsuz çalışıyor.
    - flock: bilhassa firefox'a yaptığı ek özelliklerle kullanımı hakediyor bence.
    - audacity: bu da benim gözümde diğer alternatiflerinden ayrılıyor ve linux client'ı da olması çok hoş bu bakımdan. farklı sistemler kullananların birlikte çalışması konusunda mükemmel bir seçim.
    - xampp: wampserver'ı pek sevememiştim windows'da da. xampp kullanımı çok daha kolay geliyor bana. üstelik linux'ta panel yöneticisi de mevcut. $ukela
    - scummvm: lucas arts oyunlarını rahatça, görüntüden ve sesten kayıp yaşamadan oynamanın en kolay yolu şimdilik. yan projesi olan residual ile grim fandango da oynanabiliyor(muş).
    - skype: linux'ta ekiga diye bir program var fakat alışmışlık beni skype'a yönlendiriyor, o yüzden linux'ta da sorunsuz çalışması güzel bir şey.
    - google desktop: sağolsunlar linux ve özel olarak debian/ubuntu için uğraşmışlar native client yapmışlar: http://desktop.google.com/linux/download.html
    - last.fm player
    - vlc

    ---

    düğüm revolutions: windows'un geriye kalan belli başlı özelliklerinin alternatiflerini sıralamaya çalışacağım:

    - !!!oyunlar!!!: arkadaşlarımın beni windows'a dönmeme ikna eden sözlerinin başında "hacım kur windows'u da atalım bi counter" olmuştu. ilk başlarda çekinceyle yaklaştım o yüzden linux'ta oyun fikrine fakat sonradan gördüm ki hiç de korkulacak bir şey değilmiş. en az windows'daki performanslarıyla oynuyorum şu anda çoğu oyunu.

    wine: bir çok oyunu sadece bu ücretsiz yazılımı kullanarak sorunsuz çalıştırabiliyorsunuz. fakat bazen yetersiz kalabiliyor.
    cedega (aka. winex): wine'ın yetersiz kaldığı yerlerde %90 sorunları karşılayabiliyor. ayrıca çok sağlam bir forumu var. sorunlarınıza çabucak çözüm bulabiliyorsunuz. tek eksisi aylık 5 dolar vermeniz gerekiyor.
    crossover: daha çok programlar için bir çözüm olsa da çok nadiren diğer ikisinin çalıştıramadığı oyunları bu program çalıştırıyor. tavsiye etmem, çünkü hem çok gerek görülmüyor hem de ücretli.

    şu ana kadar sorunsuz oynadığım oyunlar şunlar: mafia (hastasıyım), call of duty, call of duty 2, medal of honor*, half life, half life 2, counter strike, colin mcrae rally 2, colin mcrae rally 2005, fifa 2004, need for speed carbon (evet) (bunlara eklediklerim -oynadıkça yazacağım: live for speed, worms world party). wiki'sinde sorunsuz ve az-sorunlu olarak çalıştığı oyunların bir listesini bulabilirsiniz: http://cedegawiki.sweetleafstudios.com/…i/main_page az-sorunlu çalışanlarda da sorunların üstesinden nasıl gelinebileceği açıklanıyor.
    wine için ısrarla bu siteyi takip ediniz: http://appdb.winehq.org/

    çalıştıramadıklarım ise: pes 5 (çok üzüldüm gerçekten ama üzerinde çalışıyorlarmış sanırım). grim fandango'yla da şu anda scummvm üzerinde uğraşıyorum, çalışacağını sanıyorum.

    - aero: windows vista kullanıcıları sanırım bu görselliğe şimdiden alışmıştır diye düşünüyorum. ilk olarak fedora core 6'da compiz'le bu tecrübeyi yaşamıştım ve o günden beri vazgeçemiyorum. burada da size compiz'den çok beryl'i öneriyorum; hem daha kullanışlı özellikleri mevcut, hem de bilgisayarı çok daha az yoruyor. 256 mb ram'le bile rahatlıkla çalıştırabiliyordum ve aero'dan daha çok ekran kartını destekliyor. harbiden $ukela

    - usb stickler ve benzerleri: usb portuna cihazı taktığınızda zaten otomatik olarak tanıyıp, masaüstüne bir kısayol oluşturuyor ve içeriğini size gösteriyor. ne var ki şu şekilde bir sorun olabiliyor: cihaz her ne kadar düzgün tanınsa da bir süre sonra hata verip kapanabiliyor ya da dosya okumaya kalktığında program cevap vermeyebiliyor. şu şekilde çözebilirsiniz: /sys/block/sda/device/ klasöründeki max_sectors dosyasını açıp 240 değerini 32 yapabilirsiniz. 64 ve 128 de de sorun çıkmaması gerekiyor. cihazınızı taktıktan sonra /sys/block klasöründe büyük ihtimalle "sda", küçük bir ihtimalle de "sdb" diye bir klasör bulacaksınız, buradan değiştirebilirsiniz. şimdi daha da mutlusunuz değil mi?

    ---

    sonuç: aklıma geldikçe bu listeyi güncelleyeceğim. bunların dışında windows'da kullandığınız ve vazgeçemeyeceğiniz programlar varsa bana bildirin, alternatiflerini bulmaya ve buraya eklemeye çalışacağım. bu yazı herhangi bir kötü niyetle yazılmamıştır, sadece linux'a geçmek isteyenlere destek olması açısından buraya aktarılmıştır. "windows düşmanı seni!" diyenler haklı olmakla birlikte taocudur.

    ---

    - söyleşi -

    sual: neden linux?
    el cevab: alternatifleri seven bir insanım. ayrıca desktop'ta bile hiçbir eksiğinin olmadığını hakkalyakin müşahede etmiş bulunuyorum.

    sual: peki neden ubuntu?
    el cevab: yukarıda da belirttiğim gibi debian olması ve kolay destek alınabilmesi çok cazip geliyor bana. ayrıca diğerlerinden daha stable olduğunu düşünüyorum. mandriva 2007, knoppix ve fedora core 6 kullanmış bir insan olarak böyle bir değerlendirme yapma hakkını bulabiliyorum kendimde.

    sual: yapma arkadaşım, linux hiçbir zaman windows'un alternatifi olamaz ki! buna gerçekten inanıyor musun?
    el cevab: öncelikle şu elini kolunu bi indir! saniyen, aynısını amd için söylemiştin sen. soruyorum, şu anda yalamıyor musun tükürdüklerini? şimdiki core duo'larla amd k6'yı karşılaştırmak nasıl bir bedbahtlıksa, windows vista'yla eski linux deneyimlerinizi karşılaştırmak iki hatta üç katı bedbahtlıktır.

    sual: linux'a bu sempatin, windows'a bu antipatin nereden geliyor yahu?
    el cevab: linux'un serbest olması (ücretsiz değil, karıştırılmasın) hoşuma gidiyor. her ne kadar şu an için kodunu açıp hiçbir şey eklememiş olsam da, bu özgürlüğümün olduğunu bilmem ve ileride istediğimde ekleyebileceğimi bilmem hoşuma gidiyor.
  • bine yakın entry var. yalnızca bir tanesi ubuntu'nun afrika kökenli hümanist bir felsefe olduğundan bahsetmiş. e yuh!

    bari şöyle de bir hikaye ekleyeyim:

    "afrika'da çalışan bir antropolog kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir. ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülünün o meyveleri yemek olacağını söyler. onlara "hadi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der. o anda bütün çocuklar elele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar. antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; bu ubuntu' dur, nasıl olur da diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki? ubuntu, "ben biz olduğumuz için "ben'im" demektir!"

    "i am what i am because of who we all are."
  • 9.04'unu sony vaio z serisi laptop'imin uzerine kurdum. kurulum super basit ve kolay gecti. lakin:

    - fn tusuyla erisilen fonksiyonlarin hicbiri calismadi. ekran parlakligini bile ayarlamak mumkun olmadi. forumlara baktim ekran parlakligini ayarlamak icin her seferinde konsoldan soyle komutlar yazan manyaklar varmis: setpci -s 00:02.0 f4.b=ff . afferin lan kullanici dostu seni.

    - cift ekran kartini anlamadi. sonra dedi ki "nvidia icin free olmayan driver'lar var aktif edeyim mi?" diye sordu iyi et dedik. bundan sonraki restart'ta "donanim bulunamadi" dedi low res cozunurlukte calismak istedi, eski konfigurasyona don dedik oyle "default" driver'iyla calisabildi ancak.

    - speed/stamina switch'i calismadi, isigi bile yanmadi. onceki problemle ilgiliymis ve cozmesi de baya sikintiliymis. su sayfada z serisiyle yasanan diger sikintilarin ve yapmakla asla ugrasamayacagim cozumlerinin de bir listesi var: https://launchpad.net/~sony-vaio-z-series

    - yine gitti salak gibi bios'umun saatini utc'ye cevirdi. bunu default yapan ubuntu proje yoneticisinin allah belasini versin.

    neyse bu yasadiklarimdan sonra linux'tan sogudum tekrar. 10 yil sonra yine denerim.
  • kim ne derse desin benim pek beğendiğim işletim sistemi. hayatımda bir çok şeye ubuntu'ya olduğum kadar sadık olmamışımdır sanırım.

    düşünsenize, terbiyesizin önde gideni olarak yıllarca canonical'e "bana bedava ubuntu cd'si gönderin, öyle 1 tane de olmaz en az 10 tane gönderin, kargo parasına da karışmam ona göre " dedim de adamlar bana hiç üşenmeyip her seferinde cdlerimi gönderdiler hem de kargo parasını peşin peşin ödeyerek. hatta bir de "al sağa sola yapıştırırsın" diye stickerlar bile koydular cdlerin yanına. ben böyle linux sürümünün gözünün çapağını yemem de ne yaparım.

    şimdi biliyorum bazı ukala dümbelekleri var, linux kullanmayı kodçu işi olarak görüyorlar. konsol açmayan, kod yazmayı bilmeyen kullanmasın diyorlar. ubuntu'ya da linux'u sıradan kullanıcıya ulaştırdığı, kod yazmayı bilmeyen de rahatlıkla kullanabildiği için yani onların tabiri ile linux'u ayağa düşürdüğü için burun kıvırıyor, aşağılıyorlar.

    hadi ordan düdük makarnaları sizi! linux herkes için! ubuntu da sırf bu yüzden müthiş bir şey. gayet sıradan bir kullanıcı bile rahatlıkla ubuntu kullanabiliyor, konsol nedir, kernel nedir bilmeden ömrünü geçirebiliyor. hatta windows denilen garabetten çok daha kolay bir kullanımı var ubuntu'nun. işte bu yüzden ubuntu'yu seviyor ve sadakatimi devam ettiriyorum.
  • 18 yaşına kadar tek yaptığı, kendine ait olmayan commodore 64, amiga 500, pentium 386 gibi bilgisayarları aç/oyun varsa oyna/yoksa yükle/kapa yapmak olan, hayatında internete ilk kez 2000 yılında falan bağlanmış, ilk mail adresini 2002 yılında almış olan, işte adsl falan gelmesiyle "ulan şu ram neymiş acaba" diyerek biraz hardware bakmış ama o da hala biraz ürkerek, eşe dosta soran, xp'nin ihya olduğu dönemde 98, artık milletin windows 8'lerde cirit attığı dönemlerde ancak xp'yi kullanan, windows 7'ye bile hepi toğu 1,5 sene önce geçmiş olan, bir hafta önce windows 8.1 kullanmaya başllayınca götü kalkıp "oho windows 10 gelecekmiş ona geçeriz" diyen, yani kısacası ortalama kod, yazılım dili bilmeyen, forumlarda, google'da derdini aratıp bulduğu her çözümü deneyen 35 yaşında bir adam için imkansıza yakın bir işletim sistemidir.

    tanım uzun oldu ama, eziyetimi anlayın.

    annem eski notebookunu bıraktı "bi kurcala adam olursa" diye "ulan xp yüklesem driver nereden bulcam, windows 7 32 bit yüklesem, makina zaten xp'de ölüyor" derken "ubuntu varmış" dedik, yükledik ama kendimi gerizekalı gibi hisettirdi. ofiste "sen anlarsın bir el atsana şu bilgisayara" denilen ben bildiğin mağara adamının ufo görmüş hali oldum.

    hani, tamam bilgisayarı internete girer, video izler hale getirdik, kör topal codecti, vlc'ydi onları da yükledik ama sonrası "no i am not caney caney"...

    arkadaşım terminal ne, hadi anladık o kodları nasıl yazıyonuz, nerenizde tutuyonuz. sudo yazmaktan imanım gevredi. forumlar ise bir centilmenler kulübü ama bildiğin yeni başlayan anlamasın da kendini gerizekalı hissetsin diye.

    bak bak, 14.10, 15.04'e yükseltmiş şusu çok kernelmiş busu çekirdek olmuş, yanında muz vermişler.

    "anlaşılmayan şey sanattır" mottosunu ilk kez özümsedim. kesinlikle çok iyi bir sistem, ölmüş notebook canlandı, 256 mb ekran kartı ile 1080p filmi bile oynatabildi ki ben hala kıllanıyorum. benim mi abartmam bilemedim ama normalde deli gibi ses çıkartan alet, sessiz kedi mırıltısına döndü. ama ubuntu noktasında ben bir gerizekalıyım, bunu kendime kabul ettirdim, hanım kabullenmedi yattı ama o da edecek...

    kısacacı ben bişi anlamadım ama keşke biraz anlayabilseydim çok mutlu olurdum. çok heves etmiştim, neler yapabileceğime bakacaktım hatta çok öteye geçip ofisteki bilgisayarıma bile ubuntu kuracaktım, millet "vay be bu ne" falan diyecekti. (çevremdeki kitle anti-virüs programı dahi kuramıyor, kendimi uzun müddet 'ben bu işi biliyorum' zannetme sebebim buymuş)

    şimdi şu dediğiniz 15.04'e geçmeye korkar oldum.

    ha, diyeceklerinizi anlayacağımı bilsem "abi nolur yeşillendirin, boyayın beni" derdim ama forumlar o kadar net ve sade ki aslında ama denileni ben anlamıyorum.

    bundan sonra "ubuntu kullanıyorum" diyen adamlara haset, kıskançlık ve imrenmeyle bakacağım...
  • lan ben bunu ne zaman görsem solda içimi bir hüzün kaplıyordu. adı bana bir üzüntü, bunaltı, bir iç burkulması kokteylini çağrıştırdı hep, yüreğim kabardı, içime ateş oldu atalay, o ateşle açıp bakamadım bile kimdir nedir bu ubuntu diye. baktım geçenlerde linux bilmem nesiymiş. çağa bu kadar uzak yaşanır mı lan hayvan herif dedim kendime.
  • 2 yıldır aralıksız akademik amaçlı tek işletim sistemi olarak kullandığım dağıtımdır.

    bazı insanlar günlük kullanıma gelmez gibi düşünceler öne sürüyorlar, bu durum kimin günlük kullanımı olduğuna göre değişir.

    bazı eksiklikleri var, ancak bunlar artık ufak ayarlar ile çözülebiliyor, 5 sene önce çözemiyordum.

    bu arada kötülemek için söylemiyorum, windows’a göre ortalama %9 daha performanslıdır. (bkz: phoronix) sanırım bazı windows özel uygulamalar olmasa, kimse windows’un yüzüne ikinci kez bakmaz.

    özetle şu an diğer işletim sistemlerinde kullandığınız uygulamaları karşılayacak uygulamalar var ise günlük olarak çok güzel kullanılabilir bir işletim sistemi/gnu/linux dağıtımıdır.

    düzeltme: bknz.
  • misafir çocuğuna bilgisayar oynatmamak için bulduğum muhteşem çözümdür. kullanın kullandırın.
  • güney afrikanın etnik ve hümanist felsefesidir. bazılarına göre klasik güney afrika felsefesi, dünya görüşüdür. bu felsefede temel olan insanların diğer insanlar ile ilişkisinde birbirlerine olan bağlılılıktır, birlikteliğin önemidir. bu fikir 1900'ların ikinci yarısında ortaya çıkmıştır.

    ubuntu ile ilgili kısa bir hikaye:
    afrika'da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir, ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülü o meyveleri yemek olacaktır. onlara "haydi, şimdi başla! birinci olan alacak!" o an bütün çocuklar el ele tutuşur, koşarlar ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeğe başlarlar. antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu cevabı verirler; "biz" ubuntu" yaptık: yarışsa idik, yarışı kazanan bir kişi olacaktı. nasıl olur da diğerleri mutsuzken yarışı kazanan bir kişi ödül meyveyi yiyebilir? oysa biz ubuntu yaparak hepimiz yedik" ubuntu'nun anlamını açıklarlar onların dilinde:

    ubuntu: "ben, biz olduğumuz zaman 'ben'im"
hesabın var mı? giriş yap