• %0,2 barajını aşamayacak olan siyasi parti.

    seçim sonrası editi : %0,16 ile beklentimi karşılamıştır.
  • ne nefret edeni varmış arkadaş bu partinin ya.

    kendimi niye "savunuyorum" belli değil ya, peşinen söyleyeyim, tkp'li değilim, oy vermiş de değilim (hı hı, kansızım, vatan hainiyim, şeriat/faşizm/anarşizm, o en çok korktuğunuz neyse o gelince sorumlusu ben olacağım, allah bin türlü belamı versin; o faslı bi geçelim).

    yahu ben tekel işçilerinin çadırlarına gidiyorum, tkp'liler harıl harıl çalışıyor; 1 mayıs'ta meydana iniyorum, çatır çatır oradalar; nato'yu protesto ediyoruz, maaile gelmişler; bir sürü solcu grubun dikkatini bile çekmeyen irili ufaklı direnişler oluyor, adamlar orada. bir gün de allah rızası için başka bir sol fraksiyondan insanın şu çalışkanlığı takdir ettiğini görmedim. yani anladık, yok troçkistti yok stalinistti yok kemalistti diye birbirine çemkirmek türk solunun tedavi edilemez bir hastalığı da, akp için bile "ama kadroları harıl harıl çalışıyo mirim, biz (solu diyo) tembeliz!" diyenini duydum da, tkp için "ideolojik olarak görsem kafalarını gözlerini yaracam ama, hakkaten çalışıyolar bilader" diyen duymadım. ne hırsmış, ne öfkeymiş bu be? el insaf...
  • bence sol bir parti değil. sol bir parti olması için sayın recep tayyip erdoğan beyefendinin taltif etmesi şart. öz marksist olması için de abdurrahman dilipak ve nazlı ılıcakla omuzdaş olmalılar. abdurrahman dilipak'ı bile kendi hatlarına getirebilseler tam olacak.

    (bkz: kapitalist başbakanca taltif edilen marksist parti)
    (bkz: abdurrahman dilipak'la yan yana yürüyen dsip'liler)
  • 24 saat küfrettiğim tkp'nin avukatlığı bana kalmadı. onu yapacaklar vardır. benim derdim ilkesel bir sorunun odağında olması. ama önce biraz devlet dersinden okuma parçaları.

    malumunuz türk polisi diye güruh var. bunların valileri, amirleri, başbakanları var. işte bu adamlar mütemadiyen solcuları, işçileri, memurları velhasıl hak arayan herkesi döverler. ama dövdük demezler. "müdahale edildi" derler, "kalabalık dağıtıldı" derler, "vatandaşın burnu kanamadı" derler. ama bir de sivil faşistler vardır. kampüslerde, meydanlarda öğrencilere, işçilere saldırırlar ve evet saldırdık, dövdük, dersini verdik derler. aynı bokun laciverdidir de işte dürüsttür. retorik yapmaz.

    şimdi burada böyle bir şey gördüm. eni konu tkp'lilere saldırıp sopalarla dövmüşler ama bakıyoruz ne denilmiş, nasıl savunulmuş: "tkp'lilere müdahale edildi", "dileyenlere salondan çıkma hakkı tanındı". bu mudur?

    devam ediyorum. roni marguiles'e ödp'liler boyalı yani en azından simgesel saldırıda bulunduklarında [simgesel olması masumlaştırmıyor] her fraksiyondan haklı olarak kıyameti kopartanlar, ahmet türk'e yumruklu saldırıda haklı olarak kıyameti kopartanların, erkan baş'a yapılan saldırıyı ama onlar da kürt siyasetçiye faşist dediler diye savunmasını yemem. kusura bakmayın. önce onlar başlattı demek sığ burjuva medyasının; müdahale edildi demek de devletin dilidir. benden söylemesi.

    kimseye önce bunu eleştir sonra bunu diyemem haşa. ama şunu diyebilirim: ya herkes için konuşun ya da herkes için susun. buna da zaten siyaset değil ahlak diyoruz.

    herhangi bir şiddet gösterisinden şikayet edenlerin tkp'ye yapılan şiddete sahip çıkması ayıptır. tkp'nin uyguladığı şiddet de bunu meşru göstermez.
  • kusura bakmasınlar tkp'yi bazen sosyalist siyaseti yeni öğrenmeye başlayan bir üniversite öğrencisine benzetiyorum. sadece "taksim meydanı ısrarı nedeniyle 1 mayıs'in içeriği gölgeleniyor" dedikleri için değil, türkiye'de emek hareketinin nabzının her 1 mayıs'ta taksim meydanında attığını bilemedikleri için de söylüyorum bunu. kendine miting, kendine siyaset yapan bir partinin bunu görmesi de hani çok beklenemez. ama bu yeni öğrenme meselesinin ayırdedici yanı nedir dersen, işte biraz kitabi olması, siyasal önerilerinin çoğu zaman bir iki fiskeyle dağılacak kadar boşluklarla dolu ve kırılgan olması ve biraz da klişe olmasıdır derim.

    kitabi olmayı severim ve aslinda memlekette artık iyice azalan bir haslettir, ama iş siyaset kurgusuna gelince sokak her zaman literatürü yener, kadiköy'de 1 mayıs kutlayan kendi arkadaşların bile beşiktaş'tan taksime çıkmak için gün boyunca dağılıp dağılıp yeniden topananların yanında olmak isterler gizliden ve işin aslı egemen klişeler senin klişelerini her zaman dövecek kadar güçlüdür. siyasal önerilerin kırılganlığını örgütsel disiplinle tahkim etmeye çalıştıkça, bir tuhaf doktriner harekete dönüşen her siyasal topluluk, egemenlerin klişelerine boyun eğer. çalışma bakanı çıkar "biz asıl 1 mayısta işçilerin sorunlarını tartışmak istiyoruz" diyerek sana destek olur, vali çıkar sana teşekkür eder ve işte onlarin klişelerini yenmek istiyorsan emek hareketinin taksim meydanini da içine alan tarihinden ve yaşadığın topraklardan türeyen gerçeklerden başka bir yere de dayanamazsın. doktrine ve klişelere dayanırsan zaten başkalarının siyasetine dayanak olursun, bugün valiye yarin başbakana...

    yanlış anlaşılmasın sosyalist siyaset bakımından kırmak, eleştirmek ve ayrıcalıklarını vurgulayarak kendini ayırdetmek değil; yapmak, kurmak, yaratmak ve çoğu zaman da görünmez olabilmek önemlidir. adı sanı bilinmeyen binlerce insanın yürüdüğü bugün görünmeyen taksim yolu 35 yıldır türkiye'de 1 mayıs'ın içeriğinin tamamıdır demiyorum ama mütemmim cüzüdür, ayrılmaz parçasıdır, 1 mayıs alanı türkiye'de devrim umudunun bir parçasıdır. kabeye gitmek üzere yola çıkan karıncanın "ölürsem de bu yolda ölürüm" demesine benzer bu umut, iyidir, hoştur... bakmayın siz her türden korkaklığın, sinmişliğin, umutsuzluğun, kibirin, ukalalığın, beğenmezliğin ve hadi elimi tutmayayım yavşaklığın ve sinikliğin çaldığı türkülere. ölürsem de bu yolda ölürüm diyenler bu memleketin kabulü, belleği ve umududur...

    o siyaseti terkettim, bu siyasete yöneldim, şu stratejiyi kestim bu programa bağlandım, şurada kürtler burada kemalistler berikinde patronlar öbüründe daltonlar var diye diye hadi komünist olursun eyvallah da devrimci olmayi başaramazsın, yanarım yanarım ona yanarım..
  • her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde de chp'li müşahitlerin aksine daha başarılıydılar. üstelik daha az kişi oldukları halde. bir çok seçim noktasında, chp'liler mal mal takılırken, tkp müşahitleri akp'lilerin hırsızlıklarıyla boğuştu.

    referandumda üsküdar'da mükerrer oy kullanan polisleri, dün kadıköy'de sandık çalmaya çalışan akp'lileri kıskıvrak enselemeyi başardılar.

    emin olun, ankara'da tkp, chp'nin olanaklarına sahip olsa, gökçek en az iki üç puan fark yerdi. emin olun bak.
  • artık oy verirken sadece iki kriterim var:

    1. siyasal islamcılarla işbirliği kesinlikle yapmayacak olması

    2. kürtçü olmaması

    benim gördüğüm bu kriterleri sağlayan bir bu parti var. varsa bilelim başka parti ona oy veririz.

    tanım: zamanında çok dalga geçtiğim, ama türkiye siyasi skalasında daha iyisini bulamadığım parti.
  • bakkal onunde gazoz kasasi uzerinde otururken ismini duyanlarca $eriatci olu$umlarla kar$ila$tirilan parti. demokrasiyle cumhuriyet arasindaki farki aciklayamayacak bu apolitik kenan evren atigi aza-i jenerasyon gidip uc be$ kitap okumali ki devletlerin kurulduklari gibi kalmayip temsil ettikleri milletlerin sosyopolitik yapisina paralel olarak nitelik degi$tirebildiklerini, bunda korkulacak bir $ey olmadigini ogrenebilsinler. 1921'de "turkiye devletinin dini islam" iken bu hukum nasil üç sene sonra "devrimsel bir $ekilde" yururlukten kaldirilabiliyorsa, ilericiligi/devrimciligi ya da ulusal deyimimizle "inkılapciligi" $iar edinmi$ herhangi bir devinim pek tabi ki devletin kurulu$unda yer bulabilir, anayasal kaide haline gelebilir. mesele onerdiginiz sistemin ilerici olmasi, aydinlanmayi desteklemesi, ulus devletin uzerinde yukseldigi kaidelerle uyumlu olmasi, geli$en ve degi$en be$eri ihtiyaclara cevap verebilmesidir. sen kalkip kadina erkegin yarisi kadar miras verilmesini savunan bilimsel niteligi olmayan (deneylenemez, gozlemlenemez, aksiyomlanamaz nitelikteki) bir sistemle somuruyu engellemeyi hedef tespit etmi$ bir ekonomi teorisini ayni kefeye koyuyorsan seninle cok i$imiz var demektir. bugun insan ve i$ci haklari, ekonomik i$lerligin mukemmele$tirilmesi ile uretimin dengeli ve yeterli saglanabilmesi konularinda avrupa birligi'nin geldigi noktada komunizmin, hadi hic yoktan kapital teorisinin payini da goremiyorsan "gomunist" korkusunu ezberden yemi$ yutmu$ "yorumsuz" bir zihniyettesin demektir.

    koktendincilikle birlikte emperyalizmle de sava$mi$ bir milletin evlatlari icin utanilacak durumdayiz.
  • ön ek: tkp'li değilim.

    üstteki yorumdan anladığım kadarıyla "çanakkale savaşı, anti-emperyalist değildir" demişler. haklılar, siz anti-emperyalizmi ne zannediyorsunuz kuzum?

    dünyayı paylaşmak için başlatılan bir dünya savaşının tarafı olarak verdiğin bir savaş çanakkale. bu nasıl anti-emperyalizm?
  • televizyonda yayınlanan ve üniversitelilerin katılımcı olduğu bilumum panel formatındaki programlarda varlıklarını bir şekilde belli etme isteğiyle yanıp tutuşan ateşli gençlik kollarına sahip parti. bu tarz programlarda herkes cümle kurabildiği ölçüde efendi efendi sorusunu sorup cevabını alır ya da alamazken erkekse solgun renkte balıkçı yaka kazaklı(acilen bakınız turk solunda bogazli kazak gercegi) ve hafif kirli sakallı, kızsa esmer ya da buğday tenli, takriben 1.50 boyunda ve siyah kıvırcık saçlı (saçlar başın arkasında toplanmış olacak) bir arkadaş bütün ciddiyetiyle ayağa kalkıp elindeki kağıttan hararetle bir şeyler okumaya arada bir de kafasını elindeki kağıttan kaldırıp panelistlerden en kodamanına doğru sikecekmiş gibi bakmaya başlar, o vakit anlarız ki yine bir tkp'li genç insan paneli şenlendirecek tv karşısında geçen monoton gecemize renk katacak.

    eğer üniversite camiasından uzaksanız ve bu tarz programları fazla takip etmiyor kim tkp'li kim değil bir görüşte anlayamıyorsanız üzülmeyin. olur da hangi partiden olduğunu anlamazsınız onca propaganda boşa gider diye zaten cevap beklemediği sorusunun bir yerinde illaki "biz tkp'li gençler" demeyi ihmal etmez bu düşünceli kardeşimiz. ve evet amaç bir cevap almak olmadığı için sorulan sorular da genel olarak şu formattadır:

    "bik bik bik bu ülkenin sorunlarını en iyi bilen parti olan türkiye komunist partisi iktidara geldiğinde bik bik bik...peki yıllardır bu ülkede imf'nin uşaklığını yapıp halkın kanını emmekten başka bir iş yapmayan sayın x bu konuda en düşünüyor acaba?" (ha bir de bu "sayın x" olayı var tabi. bre sen itin götüne sokmuşsun adamı daha sayınlığı mı kalmış bunun direkt "x" de gitsin ya da xtiret hiç bi şey deme zaten biliyo o kendini. neyse uzattık, kapan parantez)

    tabi sayın x denyo olmadığı için "evet ben vatan haini godoşun önde gideni olarak şöyle düşünüyorum güzel kardeşim" diye bir cevap vermeye kalkmaz bu fantastik soruya(?).öyle manalı manalı kafasını sallar sadece. zaten bu sırada sağdan soldan alkışlar yuhh sesleri yükselmeye başlamış kimin ne söylediği anlaşılmaz olmuştur. panel yöneticisi öğrencileri uyarır böyle yapacaksanız devam edemiycez gibi bir şeyler geveler, gençlere hoşgörülü babacan insan imajı çizmeye çalışan bir adet panelist illaki "işte konuşan türkiye bırakın gençler tabi ki sorusunu soracak" falan der, panel bir kaç dakikalığına bu şekile kaynar, olaylar daha da büyürse araya reklam girer, reklam bittiğinde nasıl oluyorsa salonda sükunet bir sonraki tkp'li arkadaşın sorusuna kadar sağlanmış olur.

    bunca hengameden sonra seyredenlerin zihinlerinde oluşan "bre daha bunlar panelleşmeyi bile beceremiyor, adam gibi bir soru soramıyor sorsa bile cevabını dinlemiyor bu nasıl gençlik koludur? kolu böyleyse kendi nasıldır?" sorusu önemli değildir, düşük bütçeli ve hatta sıfır maliyetli bir propaganda daha başarıyla tamamlanmıştır, budur önemli olan...
hesabın var mı? giriş yap