• antik dönemde yazılmış tragedyaların kahramanları hep yönetimdeki kişilerdir. halkı konu almaz. bunun nedeni de, halkın "aman aman, iyi ki kral ailesinden değilim, şu insanların kaderine bak" diyerek haline şükretmesini sağlamaktır.*
  • "trajedi bir yanlış ile bir doğru arasında yapılan seçimden değil, iki doğru arasında yapılan bir seçimden doğar."
  • tragedyanın esas kişisine trajik karakter denir ve bu kişi trajik bir akışa sahiptir (tragic flow). kahraman başına gelebilecek bütün felaketleri önceden sezer ancak bunları değiştirmek için yapabileceği bir şey yoktur, zira tüm hayatı (yani tragic flow'u) önceden tanrılar tarafından belirlenmiştir. tragedyanın temelinde, insanın kendi özgür iradesine sahip olmadığı varsayımı yatar. antik yunan'da karar verme özgürlüğü, hür irade gibi kavramlara verilen önemin artmasıyla birlikte (bkz: aristoteles), tragedyalar da hükmünü giderek yitirmiştir.
    (bkz: oedipus) (bkz: orestes) (bkz: agamemnon)
  • "tragedya hayatın yakından görünüşüdür; komedya ise uzaktan."

    (charles chaplin)
  • aristo'ya göre tragedya;

    1- mimetic'tir. (gerçek hayatı taklit eder)
    2- ciddidir. (komedyayla kalın bir çizgiyle ayrılır)
    3- belirli bir zaman diliminin "tam öykü"sünü anlatır.
    4- ritim ve armonisi vardır.
    5- ritim ve armoni oyunun farklı bölümlerinde farklı bileşimlerle bulunur.
    6- anlatımdan ziyade sahnelenerek sunulur.
    7- korku ve acıma duygularını körükleyerek izleyeni katharsis(arınma) yaşatır.

    yine aristo'ya göre en önemliden başlayarak tragedyanın bileşenleri şöyle sıralanır;

    1- plot (örgü)
    2- karakter
    3- düşünce (oyunun düşüncesi, mesajı)
    4- diksiyon (sözcük seçimi, uyumu)
    5- melodi (cümllelerdeki ezgi, ahenk)
    6- spectacle (manzara, görsellik)
  • tragedya yunancada "tragoidia" sözcüğünden gelir "tragos" keçi "oiddia" ise ezgi demektir yani "keçi ezgisi"
  • kelime eski grekçeden gelir: tragos ile ados'un, yani, keçi ile şarkının birleşmesinden oluşmuştur....içinden çıkılamaz, aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık durumlarını konu edinir...keçilerin inatlarıyla ya da sakal bıyıklarıyla benzerlik kurulmuş olunabilir.
  • tiyatroda bir oyun türü.
  • alain de botton'a göre koşulların ve gafletin bir anlık etkisiyle herkesin hayatında olabilecekleri fark edip, başkalarını saygısızca yargılamaktan uzaklaşmayı edindiren anlatılar. içinde bi tane normal adam yokken,"her şey insanlar için," düşüncesini kazandırması manidar sanki. bakkalın üzüntüsü kurtarmıyor, illa kralın oğlu olacak.
  • kimi edebiyat kritikçilerince (misal; mme de stael) komedyaya göre insan ruhunu daha az tanımayı gerektiren oyundur. tabi bu ifade yunan tragedya 'sı için geçerlidir; acı ifadeyi, yüreklere işleyen dağınıklığı, zihin bulanıklığını olduğu gibi seyirciye aktarması yeterlidir. ayrıca mme stael 'e göre; trajik karakterler, aralarında derin incelemeyi lüzumsuz kılan bir benzerlik gösterirler.

    ayrıca tragedyanın komedya'dan bir farkı da, halka hoş görünme derdinin olmaması, ya da bu arzuyu az duymasıdır, bir nevi dini ritüelin de bir parçasıdır.izleyicinin yüreğinde hüznü yaratmak için, onun ne zevkine, ne de bilgisine bakmak gerekir, acıma hissi insanlara aynı yoldan ulaşmaktadır. tragedyada insana seslenmek vardır, koemdide ise izleyiciler tarafından ilgi görmesi için x defri, y halkı, z adetleri tanımak gerekir. gözyaşları insan tabiatından, mizah da adetlerinden elde edilir.

    tragedyanın vasıtaları çoğunlukla acı ve ölümdür. eserde acının tesirini azaltma görevi veya ölümün dehşetini yok etme görevi dinindir. işte üzerinde durmalıyız ki; yunan dini, tiyatroya bir önceki cümlede bahsettiğim görevi üstlenmesi bakımından oldukça elverişlidir. aiskhylos 'un eumemidai 'ı örnek gösterilmekte bu hususta; şair bu oyunuyla öyle etki bırakmış ki; temsillerden birinde gebe kadınlar seyire dayanamamışlar cehennem korkusu, hurafalerin etkisi, yani korku unsurları ruhlara, oyunun güzelliğinden daha çok etki bırakmış. (mme de stael, edebiyata dair, sf:50)

    ayrıca mme de stael şu ilginç tespiti yapar; "..bir memleketin, dininin ve kanunlarının ne olduğu, o memlekette yazılan ve başarıyla oynanan tiyatro eserlerinde bilhassa açıkça görülür."

    yine antik çağ'da, ölümden sonraki hayat parlak hayallerle süslendiğinden, tasvirler, tablolar, her türlü masallarla maddi bir hale getirildiğinden, dönemin insanının zihninde öte dünya fikri çok daha hüzünlüydü, fakat buna rağmen modern insana göre çok daha ürkülesi değildi. yine stael muhteşem iki tespit daha yapar, aslında gözümüzün önündekini bize yeniden gösterir; "(bir)..yunanların dini bizim için sadece şiir olduğundan, tragedyaları bize, onların bu piyesleri dinlerken duydukları heyecana eşit bir heyecan hiçbir zaman hissettirmez." (a.e, sf: 52) "(iki).. yunanlarda herşey gençliğin güzellik ve üstünlüğüne sahipti; acı bile, tabiri caizse, henüz gençlik devresindeydi; ümidi muhafaza eder, her zaman merhametle karşılanırdı. seyirciler o kadar kolayca heyecana gelir, acıyla o kadar candan ilgilenirlerdi ki, şair seyircilerine katiyetle güvenebilirdi; yazar, sanki hayal mahsülü tablolara, acıklı bir halin bencil duyguları sarsması mümkünmüş gibi seyircilerini sızlanmalarla taciz etmekten çekinmezdi." (a.e, sf: 53)

    bir bütün olarak ele alındığında, yunan tragedyası'nda zorlayıcı, karışık durumlar, betimlemelere pek rastlamayız, zaten şairler ve yunanlar bundan hoşlanmazlardı, 'gölgelerin ve ışıkların tezadından faydalanarak' güzellikleri anlatma yolunu yeğ tutmazlardı.
hesabın var mı? giriş yap