• kadın dediğin uzun saçlı olur diye düşünür birçok insan. bazı aptal reklamlardaki, saçlarıyla erkekleri hipnoz eden kadınları görünce, sanırım kalabalık bir topluluk buna inanıyor. babam da buna inananlardandır. küçükken bile, ne zaman saçlarımı kısaltsam, ‘’sana uzun saç daha çok yakışıyor’’ derdi. belki o sebepten, uzun yıllar kestirmedim saçlarımı. bir kere bir adama inat kestirmiştim ama babam her zaman o adamlardan daha değerli olduğu için sonra yine uzattım.
    haliyle hayatımın vazgeçilmez bir aksesuarı toka. herhangi bir takıyı uzun süre takamayan, kaybetme ya da bir yerde unutma tedirginliğiyle, sık kullanmayan biri olarak toka’yı hiç eksik etmedim saçımdan, çantamdan, cebimden.
    orda burada bıraktım, sağda solda unuttum, ihtiyacı olan birine hibe ettim ama hep bir yedeği oldu. benim için vazgeçilme bir özelliği olmadı hiçbirinin. hatta bir dönem, uzun saçlı bir sevgilim olmuştu (sanırım çoğu erkek hayatlarının bir döneminde uzatıyor saçlarını), onunla ortak kullandıklarım bile oldu.
    işte değersiz olarak addettiğim bu nesneler, benim için bir ‘’eşya’’ halini hiç almadı. eşyadan korkarım çünkü. mutlaka bir dili oluyor ve unutmak, ötelemek istediğin anıları, acıları, beklemediğin bir anda, ilk günkü tazeliğiyle yaşatıyor. ama ben sadece ben böyleyim sanıyorum. sanırım yanılgı da burada başlıyor.

    yıllar önce, evimi evi gibi kullanan ve ender bir şekilde bunun beni rahatsız etmediği biri vardı. gün gelip de her eşyama bir şekilde dokunduğunu, kimini sevdiğini, kimini sevmediğini bildiğim bu adamdan uzaklaşmam gerektiğinde (insanın kendini korumak için bazı gerekliliklere ihtiyacı olduğunu düşünürüm) artık o eşyaların bana ait olmadığını, bir şekilde yeni bir hayat kurmamda bana köstek olacaklarını anladım. ve sadece eşyaları değil, evimi, sokağımı da bırakmak zorunda kaldım.

    düşe kalka, güle ağlaya yeniden kurdum hayatımı. yeni evim, yeni eşyalarım, yeni hayatım el değmemiş ve tertemiz, anısız eşyalarla doluydu artık. ve unuttum eskiyi. (hatta eski apartmanım adını bile hatırlamıyorum şimdi) birileri daha geldi gitti o arada. mümkün olduğunca evime almadım hiçbirini. ta ki, o hiç beklenmedik anda gelip hayatınızı güzelleştiren ve gitmeyeceğine söz verecek kadar cesur adama kadar.

    işte tam da o anlarda bir toka çıkıverdi bir yerlerden. kendisi değil, fotoğrafıyla ve yanında bir soruyla. ‘’bu sana mı ait?’’ diye yazıyordu mailde. sıradan, üç kuruşluk bir kırmızı toka… sahiplenmediğim için şekillerine bile dikkat etmediğim, kim bilir kaç tokamdan biri ya da değil. hiç önemi yoktu. hala da yok. geçmişten gelip açılan yeni sayfamı lekelemesi imkansız ucuz bir nesne. hala bilmiyorum o toka benim miydi. ama o’nun için taşıdığı değer ortadaydı. o yüzden ‘’benim değil’’ demek en doğru yanıttı.

    toka değersizdir bana göre. anı*tutmaz.
  • ben oldum olası çok sevmişimdir saç tokalarını, her çeşidini.
    kızlardaki alışveriş manyaklığı geninden bende de var. bu gereksiz genin etkilerini ucuz atlatmamı tokalar sağlıyor. üniversite yıllarında kötü geçen her sınavdan, sözlüden sonra soluğu bujiteride alırdım. bir tür terapi olmuştu, en ucuz rahatlama yöntemi...
    bu basit çözüm sonucu oluşan muazzam bir toka koleksiyonum var; dönem dönem kuzenlerime ve hastalarıma dağıtarak sirkülasyon sağlıyorum. küçük kız çocukları için tokalar hazine gibidir, yarattığı mutluluk gerçekten görülmeye değerdir...
    yazacaklarımın bundan sonrası pek eğlenceli değil. yüreği acı hikayeleri kaldırmayacak olanlar okumasın...

    serviste uzun zamandır yatan 11 yaşında suriyeli bir hastam var. yaklaşık bir ay önce evlerine bomba düşmüş sırt ve karın bölgeleri de dahil olmak üzere vücudunun pekçok bölgesine irili ufaklı şarapnel parçaları isabet etmiş. suriye'de acil ameliyata alınmış kolostomi açılmış ve geri kalan yaraları dikilmeye çalışılmış. her iki uyluk ve bacağında derin yaralar var. en kötüsü ise hemen kuyruk sokumunun üzerinde lomber bölgedeki yarası, omurilik zarar görmüş ve ilk anda net anlaşılamasa da beklentimiz yatağa mahkum kalacak olması yönündeydi. ameliyat sonrası 1.gün sınırdan akçakale'ye ve ordan da şanlıurfa merkeze getirildi kız çocuğu. genel durumu oldukça kötü çünkü öyle bir ameliyattan sonra kim bilir nasıl zor koşullarda onca yol çekerek, doğru dürüst tedavi alamadan apar topar transfer edilmiş.
    ilk değerlendirmeden sonra yoğun bakıma aldık, beyin cerrahisi, çocuk cerrahisi, ortopedi, anestezi, enfeksiyon hastalıkları, plastik cerrahi bölümlerinin tamamının dahil olduğu bir tedavi süreci başladı. çocuk nörolojisi ve fizik tedavi bölümleri de ilerleyen dönemde işe dahil oldu. birkaç haftada çocuğu toparlamayı başardık. birkaç kez ameliyata alındı. birkaç kez sepsise girdi. yani süreç boyunca birkaç kez ölümden döndü...
    bu arada sürekli başında annesi ve nenesi var. iletişimi çoğunlukla diğer hasta yakınlarından arapça bilenler yardımıyla sağlıyoruz. son derece saygılı ve kafası çalışan bir annesi var. her sabah aklına takılan tüm sorularla ve tercüme için bulduğu refakatçiyle hazır bekliyor beni. hergün yeni bir felaket haberi duyuyor benden ve sukünetini korumayı başarıyor. hatta bazen o kadar kötü şeyler söylüyorum ki tercüme eden hasta yakını "artık hiç yürüyemeyecek" ya da "idrarını kendisi yapamayacak, hep sondayla boşaltmak zorunda kalacaksınız**" şeklindeki cümleleri "allah'tan ümit kesilmez" diyerek çeviriyor. kolostomisinin ne zaman kapatılacağını sorduklarında fekal inkontinansın ne anlama geldiğini açıklamaya çalışıyorum, belki kapatılmaması hayat kalitesi açısından daha iyi olacak diyorum. daha 1 ay önce "normal" olan 11 yaşında bir kız çocuğuna başına gelen felaketi anlatabilmek hiç kolay değil...
    birkaç gün önce yanına uğradığımda annesi saçını tarıyordu, saç derisinde zımbalanmış gibi bir boşluk farketmiş onu gösterdi dermatolog arkadaşa danıştım, saçkıran olmuş...
    ertesi gün toka koleksiyonumdan seçtiklerimden bir paket hazırladım, çok şaşırdı çok sevindi, damar yolu açmayalım birkaç gün dinlensin dediğim günden beri hiç böyle bir gülümseme görmemiştim yüzünde.

    savaşın gerçek yüzünden habersiz savaş çığırtkanlığı yapan malum insanlara söyleyecek söz bulamıyorum. ideolojik hırsların bedelini masum insanlar canlarıyla, hayatlarının içine edilerek ödüyor bu topraklarda...
  • 1700lü yıllarda karısının uzun ve kıvırcık saçlarından rahatsız olan italyan tony tocca tarafından icat edilmiş ve tocca olarak adlandırılmış saç aksesuarıdır.
  • en seksi kadın aksesuarı.
    uzun saçlarını lastik toka ile toplayan kadının yarattığı seksilik insanın aklını başından alıyor. toplama esnasında ayrı bir dikkatli oluyorlar. nasıl göründüklerine dikkat etmiyorlar. işte bu doğallık da seksiliği getiren unsur. hele bir de kalemi toka olarak kullananlar var ki diyecek söz bulamıyorum. resmen ayrı bir tez konusu.
  • maria tocka'nın buldugu bu gereclerin evrensel oldukları kabul edilmelidir. bu evrenselliğin yanında lokal, geleneksel ozellikleri vurgulamak için yapılmış olanları da vardır elbet. yalnız evrenselliğini gormek için dunyayı dort dolanıp, test edip onaylamak gerekmez kanımca. sokaga cıktıgınızda size selpak satmaya calışan cocuga bakarsınız ve anlarsınız. corapları ve ayakkabıları yoktur ( gerci siz oracıkta verseniz bile giymeyecek belki, o başka bir yerde tartışılmalıdır ) ama mutlaka tokası vardır. eski de olsa, renksiz de olsa tokası vardır.
    kafaya konan her sey gibi( örneğin ; baslık ) insanı vezir de eder, rezil de. tum bunlara ragmen, yuzu gozu acar, rahat ettirir. olmadıgı zamanlar, bir kalem, anahtar, tornavida ne bulunursa toka gibi kullanılması sadece sus değil, ihtiyac oldugunu da gosterir. kafalarında hiç toka olmadan yuruyen guzel kızlara siz bakmayın, eve gider gitmez tepeden toplarlar onlar da saclarını...
    kısaca,toka renk renk , her renk olur. kafaya takılır. kişinin kendini daha kolay ele vermesini saglar:
    (bkz: kirazlı toka), (bkz: kedili toka) ,parlak toka, simli toka...

    bu gibi pratiğe dökülmüş bilgilerin yanı sıra; maria tocka'dan bir alıntıyla ilk satılan tokaların altında yazan mottoyu da size sunmak isterim:

    "kafana tokadan başka bir sey takmayacaksın!"*

    belirtmek gerekirse; (bkz: yalan entry ekolu)
  • özellikle ortaokul ve erken lise çağlarında erkeklerin kızların başlarından alarak oyun oynadıkları nesne. aslında ben seni beğeniyorum onun için saçını bozuyorum mesajının verildiği nesnedir aynı zamanda.
  • (bkz: thokcha)
  • (bkz: toka etmek)
  • saci bi arada tutan aparat
  • zor zamanların tornavida muadili...
hesabın var mı? giriş yap