• tımar sahibi "işleyin gardaş bu toprağı" diyerekten anadolu köylüsüne toprak verir. verilen toprağı efil efil işleyen köylüm; hem tımar sahibini, hem oradaki tımarli sipahiyi, hemi de kendisini doyurur. tımarlı sipahi de bulunduğu yeri bir zahmet ılgıt ılgıt korur. köylü kazandığının 1/8'ini ve yılda 22 akçe vergi olmak üzere sipahiyi besler. halbuki benim köylüm anarşistir!

    osmanlı'nın ilerlemesinde itici güç olan tımar sistemi, sancak sistemi ile osmanlı yasalarının yerleştiği yerde uygulanabildi. ancak ve ancak mısır, bağdat, habeşistan, bosna gibi eyaletlerde uygulanamadı.. bu durum buram buram özerklik demekti. buralarda ise salyane adı verilen sistem uygulandı. bir adet ruhi su türküsüyle parçamı sonlandırmak istiyorum.

    bütün osmanlı tımaraaa inansa,
    devrim olsa,
    köylü iktidar olsaaaa!
  • osmanli ekonomisinin temelini olusturan, osmanli hazinesinden tek kurus cikmadan koca bir ordu kurulmasini mumkun kilmis duzgun islemesi halinde cok saglam bir ekonominin uzerine kurulabilecegi bir sistemdir. soyle ki osmanli da bu sistem icin ayrilmis topraklar vardir ve bunlar timar sahiplerine verilmistir. timar sahipleri bulunduklari bolgedeki koyluleri organize ederek bu topraklarin islenmesini saglar. koyluye kendisine yetecek kadar mahsul verir ve geri kalanin bir kismiyla belli sayida asker besler ve yetistirir bir kisminida kendisine alir. boylece bu sistemle hem koyluler, hem timar sahipleri hemde timarli sipahiler gecimini rahatlikla saglamis olur. bunun yanisira timar sahipleri bulunduklari bolgenin guvenligini saglamakla da yukumludurler boylelikle bu sistem sayesinde ulkede guvenlik de saglanmis olur.

    edit: osmanli ekonomisinin temeli savas ganimetlerine, vergilere dayanmaktadir. timar sistemi tamamen ulke guvenligini saglamaya ve hazineden para harcanmadan buyuk bir ordu kurmaya yonelik bir sistemdir. kerkerte ye uyarisi icin tesekkuru borc bilirim
  • devlet görevlisi ve askerlere, görevleri ve hizmetleri karşılığı imparatorluğa ait devlet topraklarından vergi toplama yetkisinin verilmesidir. devlet toprağının görevli veya askere tahsisidir.

    20.000 akçeye kadar olan tahsislere timar
    20.000 - 100.000 akçe arasındakilere zeamet
    100.000 akçeden fazla olanlara da has denilmekteydi.

    sistemin kökeni eski mısıra kadar dayanmakta olup osmanlı imparatorluğu' nun uyguladığı tımar sisteminde bizans geleneği ve türk mirası izleri görülmektedir. erken dönem tahrir defterleri incelendiğinde orhan gazi devrinde ortaya çıktığı söylenebilir ancak kesin bir yazılı kaynak mevcut değildir.

    yalnızca zirai kaynaklardan alınan vergiler dışında balıkçılık yapılan bölgelerde balık avlama tekeli, bir iskelenin vergileri ya da bir panayırdan tahsis edilen vergiler de bu sisteme esas teşkil etmiştir.
  • yunan tarihçi speros vryonis'e göre osmanlılardaki tımar bizanstaki pronoia ile aynıydı. şu farkla ki bizanslılar biraz daha ademi merkeziyetçi bir sistemle dominium tarzında yani kullanım, ürünler ve mülkiyet kapsiyorken, tımarda daha merkezi bir sistem olan usufruct yani kullanım ve ürünleri kapsıyordu.
  • osmanlı doğal sınırlarına ulaştığında, fetihlere dayanan gelirleri ciddi açıdan düşmüştü. üstüne üstlük avrupa'ya amerika'dan gelen çok miktarda altın ve gümüşle ciddi bir enflasyon yaşanmış, hammadde ihtiyacı artmış, osmanlı dışarıya mal verirken içeride işleri döndürememeye başlamıştır.

    devlete ekstra gelir olsun diye bu toprak sistemi değiştirilmiş, toprak, askerin ve memurun elinden alınarak imtiyaz sahibi ayrıcalıklı bir güruha iltizam yoluyla teslim edilmiştir. osmanlı bu yolla bindiği dalı kesmiş, halkı vasıfsız ve acımasız mültezimlerin eline terk etmiştir.

    bozulmanın ayak sesleri bu yolla başlamış tımarlı sipahilerin örgütlenmesini engelleyeceğiz ve daha çok gelir elde edeceğiz derken, merkeziyet yerle yeksan olmuş, halk ile devletin bağı kopmuş, malikane sahipleri gereğinden fazla güçlenmiş, rüşvet , yolsuzluk ve haksızlık arşa çıkmıştır.
  • içinde bir köylüye bir ''çift'' öküzün sürebileceği kadar tarlanın verilmesini de barındıran sistem; ''çiftçi'' kelimesi de buradan gelmektedir. osmanlı çift sistemiyle(bilmem farkında olarak mı ama) anadolu'da çok eşliliğin önünü bir güzel tıkamıştır; zira bir çift öküzün sürebileceği kadar bir tarla ancak bir aileyi geçindirmeye yeter; dolayısıyla birden çok eş isteyen birisi iktisadi nedenlerden dolayı bunu yapamamıştır. günümüzde de çok eşlilik anadolu insanının kültürel dünyasında yer almamaktadır.

    alt yapının üst yapıyı etkilemesi hususuna çarpıcı bir örnektir bana kalırsa, türklerin araplaşmasından korkanların böyle iktisadi ve kültürel farklılıkları daha iyi incelemesi gerekmektedir.
  • devlete ait toprakların gelirlerinin devlet

    memurlarına ve sipahilere görevleri karşılığı

    toplama hakkının verilmesi usulüdür. tımarlı

    sipahi gelirin bir bölümüyle cebelü denilen asker

    beslemeye zorunlu tutulmuştur.osmanlı

    ordusunun en kalabalık ve güçlü kısmını oluşturur.
  • tımar, daha önceden tanımlanmış bir hizmet karşılığında bu hizmetin karşılığı olarak ücret yani nakdi ödeme yerine toprak ile ödeme yapılması işidir. osmanlı’da klasik dönem devlet yönetiminin temelini oluşturan bu sistem geçmişte ilk olarak roma imparatorluğu döneminde uygulanmış ve dört halife devrinde ikta adıyla hayata geçirilmiştir. bilhassa orta asyada kurulan ilk türk-islam devletlerinde ikta adıyla kullanılan bu uygulama osmanlı devletinde tımar adını almıştır. alınan bir hizmet karşılığı devletin bu işi para yerine toprak ile ödemesi uygulaması çok eski bir düzen olup özellikle coğrafi keşiflerin yapılmasından önce dünyada çok sık başvurulan bir yöntemdir. keşiflerden önce zenginlik kaynağı olarak görülen toprak insanların rahatça geçimlerini sağlamalarına olanak tanımaktaydı. dünya nüfusunun neredeyse tamamı çiftçilik ile uğraştığından toprağa sahip olmak bir sosyal statü göstergesi bile sayılırdı. tabi amerigo vespucci’nin yeni kıtayı keşfinden sonra madenin yani altının günlük hayatta daha fazla yer bulmasıyla ortaya çıkan burjuva sınıfı kentlerde ticaret hayatını canlandırmış ve egemenliğini güçlendirmiştir. bu merkantilist anlayış ortaçağ avrupa’sına özgü feodal sistemin sonunu getirmiş ve toprağa olan bağlılık giderek azalmıştır. haliyle azalan çiftçi sınıfı kırsal kesimden büyük kentlere kontrolsüz bir göçe başlamış ve toprağa sahip olmanın daha önce sağladığı bir takım avantajlar kendiliğinden zaman içerisinde yok olmuştur. diyebiliriz ki, toprak, coğrafi keşiflerden önce yani avrupa’da bir tüccar sınıfı doğmazdan önce en değerli şeydir dolayısıyla birine yaptığı bir hizmet karşılığında toprak ile ödeme yapmak makuldür. işte ikta yani tımar sistemi keşiflerden önce bütün dünyada geçer akçe olarak kabul edilmiştir.
    avrupa’da yaşanan derebeylik düzeni, sosyal eşitsizlik ve toprak mülkiyetinin lordlara ait olması üzerinden kurulmuştur. bu durum çiftçilik yapan köylüyü toprak üzerinde serf yani yarı köle haline getirmiştir. karanlık ortaçağ avrupasında lordlar herhangi bir hukuk düzenine bağlı kalmaksızın bütün toprak üzerinde ve hatta toprağı işleyen çiftçi üzerinde hak sahibi olmuş ve zaman zaman adil olmayan bir yönetim anlayışı ortaya çıkmıştır. osmanlı’da uygulanan tımar sistemi ise “ülke hanedanın ortak malıdır” anlayışı sonucu ortaya çıkmış ve uygulama belli bir sisteme bağlanmıştır. bu veraset anlayışı ülkede bulunan toprakların devletin yani padişahın malı olmasını sağlamış ve merkeziyetçi yönetim anlayışını güçlendirmiştir. kısaca diyebiliriz ki feodalite sisteminden en temel farkı sistematik bir şekilde adil olarak toprakların dağıtılması ve işlenmesinin sağlanmasıdır.
    tımar sistemi, merkeziyetçi yönetim anlayışını güçlendirdiği gibi topraktan alınan verimi sürekli hale getirme anlayışının da bir sonucudur. tımar beyleri aracılığıyla kontrolü sağlanan topraklar en fazla bir yıl nadasa bırakıldıktan sonra işlenmeye devam eder ve iaşecilik anlayışı gereği üretimde süreklilik sağlanır ve iç pazarda özellikle tarım ürünü kıtlığı yaşanmazdı. iki yıldan daha uzun süre işlenmeyen topraklar “çiftbozan” vergisine tabi tutulur böylece çiftçi toprağı işlemeye teşvik edilirdi.
    sistemin en önemli faydalarından biri de kuşkusuz tımar sahiplerinin yetiştirdikleri sipahilerdi. bazı kaynaklarda “cebelü” yani atlı asker olarak karşımıza çıkan bu askerler barış zamanlarında tımar beyinin yanında çiftçilik yapar savaş zamanlarında ise orduya dahil olurlardı. bu tımarlı sipahilerin neredeyse tamamı müslüman türkler’den oluşur ve ordunun en kalabalık sınıfını yaratırlardı. asıl meslekleri askerlik olmadığı için faydaları zaman zaman tartışılan sipahiler sayıları sayesinde uzun yıllar rakip birliklere üstünlük kurmuşlardır. tımarlı sipahi yetiştirmenin en önemli faydalarından biri de şüphesiz devlet hazinesine yük olmadan ordunun asker ihtiyacını karşılamalarıydı. bu askerler devletten hizmet karşılığında maaş almazlar ve tarımdan elde ettikleri gelir ile geçinirlerdi. kuşkusuz ki zaman içerisinde osmanlı’nın rakibi olan avrupalı devletler ordularını modernize etmiş ve profesyonel ordular kurmuş, barutu orduda daha efektif kullanmaya başlamış ve tımarlı sipahilerin savaş alanlarındaki etkinliği azalmıştır. duraklama ve gerileme devirlerinde osmanlı batı ile kıyas edilebilecek yeni ve modern ordular kurma teşebbüsü ortaya koyunca sipahilerin ordudaki konumu sarsılmış ve diğer nedenlerde gözden düşen tımar sistemi nedeniyle tümden ordudan tasfiye edilmiştir.
    tımar sistemi klasik dönem osmanlı sosyal hayatına etki etmiş, kent ve kırsal yaşamı düzenlemiş, daha sayısız fayda sağlamıştır. köylüyü verilen toprak sayesinde kırsalda tutmayı başaran sistem kent yaşamını da korumuş köylerden kentlere düzensiz bir göç dalgasının da önüne geçmiştir. dikkat edilirse, duraklama devrinde tımar sisteminin bozulmasıyla başlayan “büyük kaçgun” yani köyden kente kontrolsüz göç, kent yaşamında çarpık kentleşme, asayiş ve işsizlik sorunları, okulların kalitesinin düşmesi, gıda fiyatlarının öngörülemez bir şekilde artması şeklinde sonuçlar vermiştir. dolayısıyla sistem aslında ülkedeki nüfus hareketlerinin kontrol altında tutulmasına da dolaylı da olsa fayda sağlamıştır.
    sistemin belki de en büyük dezavantajı sadece toprağın verimli olduğu alanlarda istenilen şekilde sonuç vermesinden ileri gelmektedir. özellikle merkeze uzak bölgelerde tam anlamıyla uygulanamamış ve o bölgelerde devlet vergilendirme için iltizam gibi toplumun daha aleyhine olan çözümler üretmiş bu durumda toplumsal huzuru bozmuştur. osmanlı’nın avrupalı büyük devletlere verdiği kapitülasyonlar nedeniyle iç pazarda yoğunlaşan avrupa malları ile rekabet giderek zorlaşmış ve tımar sistemi bozulmaya başlamıştır. bu da iltizam gibi vergiyi doğrudan nakdi olarak halktan toplama üzerine kurulu vergilendirme sisteminin tımar sisteminin yerine uygulanmaya başlamasına neden olmuştur. devletin modern dünyaya ayak uydurma girişiminin bir neticesi olarak nakde olan ihtiyaç günden güne büyüyünce tımar sistemi tamamen yerini iltizam sistemine bırakmış, mültezim gibi ayanlar giderek güç kazanmış ver merkezi otorite sarsılmaya başlamıştır. yazımın önceki sayfalarında sözünü ettiğim tüm olumlu neticeler birer birer olumsuz bir seyir almış ve ıı.mahmut döneminde tımar sistemi tamamen terkedilmiştir.
    netice itibariyle tımar sistemi, osmanlı klasik döneminde uygulanan dirlik yani toprak sisteminin bir parçası olmuş ve osmanlı’nın uzun yıllar avrupa’ya hükmeden bir devlet olmasının yapı taşını oluşturmuştur. değişen dünyaya uyum sağlamak için klasik dönem uygulamaları bir bir terkedilmiş ve tımar osmanlı’nın kuruluş ve yükselişinde önemli bir anahtar olarak tarihteki yerini almıştır.
  • sıradan vatandaşın şahsi mülkiyet hakkının olmadığını ve izinsiz bir sekilde bir köyden diger bir köye dahi göçemedigini de yazalım...
  • bitlenen,pirelenen, kaşınan insanların hamama götürülüp bir güzel kaşağılanması, tellaktan geçmesi, yıkanıp aklanması vs.yalandan kim ölmüş...
hesabın var mı? giriş yap