• romalı yöneticilerin geç antikçağdaki kriz aşamasında, imparatorluk topraklarını iki ayrı siyasi mekanizmaya ayırıp, buna mukabil uyguladıkları "krizden nasıl sıyırırız" yöntemi. bu sisteme göre hem doğuda hem de batıda birer augustos yönetimin başında olacak, onlardan sonra yönetimi devralıp augustos haline gelecek birer caesar da yardımcı olarak sisteme iştirak edecekti. sonra da onlar kendilerine birer caesar seçip yönetimi devam ettireceklerdi. imparator thedosios'un oğulları honorius ve archadius arasında yaptığı taksim bu durumla ifade edilebilir.
  • romalıların, devleti daha kolay yönetmek amacıyla kullandıkları bir sistemdir.bu sistemde devlet ikiye ayrılır ve her birinin başına iki augustos getirilir.
  • diocletianus zamanında yürürlüğe girmiş, ı. konstantin döneminde sona ermiştir. kurucusu olan diocletianus, imparatorluğu bırakıp doğduğu köye (sırbistan'da) yerleşip lahana yetiştirmiştir.
  • yönetimde "dörtlü teşkilat".

    #81569380'den alıntılamak gerekirse:

    illyrialı imparatorlardan diocletian, yarım asırlık krizi sona erdirmiş ve dokuz yıllık tek başına imparatorluğunda bir dizi ıslahat gerçekleştirmişti. leşi çıkmış ordu'yu yeniden örgütleyerek ayağa kaldırmıştı. ordu'yu hassa*, merkez*, taşra* ve hudut* kuvvetleri olarak dörde bölmüş; eskinin şanlı lejyonlarının* mevcutlarını, hem küçük ve çevik harekatlar hem de bir amirin elinde birkaç binden fazla asker bulunmaması için lejyon başına %75 azalmış; bu azaltımdan doğan mevcutla, her biri başka bir amir komutasında en az dört adet küçük lejyon* kurmuştu. merkezden uzak amirlerin kendisine baş kaldıramaması için mülki ve askeri yetkileri birbirinden ayırıp her mülki ve askeri yetki için ayrı memurlar tayin etmişti. eskinin eyalet sistemini kaldırarak mülki idareyi vilayetler*, eyaletler*, riyasetler* ve amiriyetler* şeklinde teşkilatlandırmıştı. böylece roma; doğu ve batı olarak iki amiriyetten, 12 riyasetten, 111 eyaletten ve bu eyaletlerin kapladığı sayısız vilayetten oluşur hale gelmişti. ayrıca octavian'ın, pratikte bir monarşi olduğu halde caesar'ın akıbetine uğramamak için teoride meşruti cumhuriyet* olarak tutmaya devam ettiği hükümet sistemini; tüm yetkileri kendi elinde topladığı bir mutlakıyet*'e dönüştürmüştü. saray teşkilatı da meşrutiyet'ten mutlakıyet'e uyum sağlayacak şekilde değişmişti; mesela yürütme'yi saray'dan imparator adına yapan consilium principis'in adı, artık "huzurda ayakta durularak müşavere edilen yer" anlamında consistorium'a çevrilmişti ve taşra'dan merkez'e doğru piramit sistemiyle teşkilatlandırılmış her mülki ve askeri makam, consistorium'un başındaki magister officiorum'a bağlanmıştı.

    tek başına hükümdarlığının dokuz yılını alan ve kuvvetler ayrılığı'nı imparatorluğa yerleştiren bu ıslahatlar karşılığında, kadim düzenin hiçbir savunucusundan tepki almayan diocletian; arzuladığı sonuçlara ulaştığını düşünerek 293'te tek elden yönettiği monarşi'yi dört başı mamur bir tetrarşi*'ye dönüştürdü. sınırları oldukça genişlemiş ve tek başlılıkla yönetilmesi zorlaşmış imparatorluk; artık temel olarak batı* ve doğu* olarak iki kısma bölünecek, iki kısımda da birbiriyle eş birer hükümdar* bulunacak ve bu hükümdarlar kendilerine ayrı birer payitaht ve (muhtemel bir durumda tahtı devralmaları için) resmi birer halef* seçeceklerdi. hükümranlar olası bir iç savaşı engellemek için birbirleriyle evlilik yoluyla hısımlıklar da oluşturacaklardı.

    diocletian'ın ıslahatları, imparatorluk için "gerileyiş içinde duraklama" devri yaşattı. kriz esnasında yetişen nitelikli kadrolarla, imparatorluğu tamamen başka bir yönetim sistemiyle tanıştırdı. mevcutları kurulan diğer birliklere paylaştırılarak azaltılan askeri kuvvetler, mülki yetkileri ellerinden alınan birçok komutanın idaresinde; askeri yetkileri ellerinden alınan mülki amirler ise sahaları paylaştırılarak azaltılan mahalli idarelerin yönetiminde, tamamen merkeze bağlı hale getirildiler. eski dünya'nın neredeyse tamamını kaplayan devasa bir ordugâha dönüşen imparatorlukta iç savaşlar dindi, oluşan güven ortamında ticaret ağı yeniden canlandı, taşra maliklerinin gücü eyaletlerde konuşlandırılan comitatenses kuvvetleri sayesinde azaltıldı, maliklerin ellerindeki tebaa yığınları zorunlu tecnid kararlarıyla silah altına alınarak yeniden örgütlenmekte olan ordunun mevcudunu eski düzenin neredeyse iki katına çıkarttı. bir eski zaman rüyası görmeye başlayan imparatorluk; komşularına karşı zaferler kazanmaya ve limes ötesi nadir harekatlarını sıklaştırmaya başladı. yine de bu düzenin temelleri tetrark'ların birbirleriyle iyi anlaşması gibi pamuk ipliğine bağlı bir gerekliliğin üzerinde yükseliyordu ve yeni bir kriz ihtimali her zaman mevcuttu.

    imparatorluk, diocletian'ın tek başına 9 ve tetrark olarak 11 yıllık hükmü altındaki 20 yılda, bir barış ve huzur dönemi gördü. askeri ve mülki sorunların tamamı çözümlenmişti, bu da devlete ve insanlarına nefes aldırdı. öte yandan diocletian bile caracalla emirnamesi'nin nüfusu tebaalaştırmasını ve merkez'e karşı mahallileşmeyi güçlendirmesini tamamen önleyemedi, o meselede artık ok yaydan bir kez çıkmıştı. roma'nın bağrında irin akıtan nüfus yönetimi cerahati, böylelikle çözümlenememiş oldu. diocletian sıkı bir pagan'dı ve hıristiyanlara karşı roma'nın uyguladığı en korkunç zulümler onun hükmünde gerçekleşti, bu zulümler de hıristiyanlığa karşı duyulan sempatinin artmasından başka bir sonuca yol açmadı. para birimlerinin değersizleşmesi ve geçim maliyetlerinin yükselmesi ile de başa çıkılamadı. diocletian'ın emekliye ayrılmasından hemen sonra, tetrarklar birbirlerine girdiler ve imparatorluğu yeni bir iç savaşa sürüklediler.

    alıntımda anlattığım olayların öncesi ve sonrası için (bkz: roma imparatorluğu'nun çöküş nedeni/@braga)
  • koca imparatorluğa triumvira'yı yetiremeyen romalıların dört başı diktatör yönetim şekli. diocletianus zamanı, ms. 200 sonları 300 başları gibi.
  • roma imparatorluğunda 3. yüzyıldan itibaren uygulanan yönetim sistemi.
    başta olan asıl imparatorun haricinde eş imparatorlarda yönetimde söz sahibidir. özellikle toprakların merkezden yönetilemeyecek kadar büyümesiyle uygulanmaya başlanmıştır. ancak bunun sonucunda eş imparatorlar arasında iktidar mücadelesi de yaşanmıştır.
  • (bkz: #70884378)
  • tetrarşi döneminin ortaya çıkardığı imparatorlardan biri olan konstantin, istanbul'u gerçek bir başkent olarak imar etmesi açısından önem taşıyor. şayet tetrarşi olmasaydı, dörtlü yönetimde bir caesar (ast imparator) olan babası constantius chlorus asla iktidara gelemeyecek ve belki de "büyük konstantin" diye birinin esamesi bile okunmayacaktı. bu sebeple imparatorluk başkentinin roma'dan, istanbul'a taşınması da gerçekleşmeyecekti.

    konstantin'in (constantine) 324 ile 330 yılları arasında istanbul'u imar etmek için 6 yıl harcadığı ve hipodrom ile büyük saray'ı inşa ettiğini göz önüne alırsak. bu bizans ve osmanlı tarihinde de dönüm noktalarından biridir. konstantin olmasa, istanbul'un fethi de hiç olmayacaktı. çünkü istanbul, bir yunan kasabasından hallice olan byzantium olarak kalacaktı.

    şimdi meraklısı için roma tarihinin dönüm noktalarından olan tetrarşi'ye yakından bakalım:

    235 ile 285 yılları arasında üst üste değişen imparatorlar ve iç savaş ortamı roma imparatorluğu'nu parçalanma noktasına getirmişti. imparatorluğun farklı bölgelerine yayılmış olan generaller, kendilerini imparator ilan ediyor ve sürekli iç savaş çıkarıyorlardı. buna saray entrikaları ve suikastler de eklendiğinde, imparatorların hayatı adeta pamuk ipliğine bağlıydı.

    elli yıl süren bir karmaşadan sonra tahta çıkan diocletianus, bir dizi reformu devreye soktu. bunlar arasında artık pul haline gelmiş olan roma parasının değerini yükseltmek için ekonomik reformlar, adeta kendi içinden çürümüş olan roma askeri sistemini düzeltmek için yapısal reformlar vardı. tetrarşi ise tüm bu reformların düzgün bir şekilde yürütülmesine imkan sağlayacak bir yetki paylaşımı olarak tasarlandı.

    bu sisteme göre doğu'da ve batı’da birer "augustus" ve onların yardımcısı olarak birer de "caesar" olacaktı. diocletianus ilk görevi maximianus'a verdi. ilk etapta yönetim ikisi arasında ikiye bölünmüştü. batı'da kendini imparator ilan eden ve britanya topraklarını işgal eden bir gaspçı ve doğu'da ise yüzleşilmesi gereken bir sasani imparatorluğu vardı. diocletianus vurucu güç olarak kullanmak üzere, ordu içerisinde başarısını kanıtlamış iki askeri de (galerius ve constantius) yardımcı sezarlar olarak ilan etmeye karar verdi.

    galerius, sasanileri yenmesi için suriye'ye; constantius ise carausius isimli gaspçı imparatoru yenmesi için britanya'ya yollandı. diocletian'ın astı olan galerius, ilk başlarda başarısız olsa da, sasani imparatoru narhes'i ermenistan yakınlarında çok ağır bir yenilgiye uğrattı. öyle ki, narhes savaş meydanında haremini (eşi ve çocukları) bırakıp kaçmak zorunda kalmıştı.

    constantius ise galya'da konuşlanarak britanya'ya giden ticaret yollarını kesti ve carausius'un sistemini içeriden çökertti. zira kendi adamlarından olan allectus, gaspçı imparatora bir suikast düzenledi. kendini imparator ilan eden allectus, 3 yıldan fazla dayanamadı. zira birkaç yıl sonra constantius ve kurmayları iki koldan britanya'ya çıkarma yaparak ingiltere'yi geri aldılar.

    tetrarşi adeta altın günlerini yaşıyordu. augustus'lar tarafından uygulanan reformlar ve sezar'lar tarafından yürütülen savaşların hepsi başarılı olmuştu. tam da böyle bir ortamda diocletianus emekliye ayrılmaya karar verdi. modern hırvatistan'ın split kentinde bir saray yaptırdı ve orada çifçilik yapmaya başladı. giderken maximianus'u da tahttan feragat etmeye zorlamıştı. çünkü tetrarşi sisteminin çarkları böyle dönmeliydi.

    batı'da constantius ve doğu'da ise galerius "augustus" mertebesine yükseldiler. constantius'un oğlu konstantin de galerius'un nicomedia'daki sarayına gönderilmişti. çünkü eş yönetimler evlilik (birbirinden kız alma) veya birbirinin oğlunu yetiştirme (bir anlamda alıkoyma) yöntemleri ile perçinleniyordu.

    her şey yolunda gibi gözükürken constantius aniden öldü. kendini güvende hissetmeyen konstantin, babasının ölümünden kısa bir süre önce zaten britanya'ya kaçmıştı. kendini orada "augustus" ilan etti. galerius ise "seni ancak sezar olarak tanırım." diyerek onun üzerine valerius severus adında bir imparator getirdi. konstantin çok genç olduğu için, hükümdarlığına meşruiyet kazandırma amacıyla teklifi kabul etti.

    eski "agustus" maximianus'un oğlu maxentius italya'da kendini "augustus" ilan etmişti. önce batı'daki augustus, valerius severus ve sonra da doğu'daki augustus, galerius bu işe müdahale ettiler ama maxentius'u yenemediler. bu işi çözen konstantin olacaktı.

    kısa bir süre sonra galerius'un da ölmesiyle konstantin'in gücü doruğa çıktı. rakipleri maxentius, licinius ve maximinus daia adlı imparatorları bertaraf ettikten sonra tahta tek başına oturdu. bu aynı zamanda tetrarşi'nin de sonuydu.

    constantine (veya konstantin), tek başına imparator olmakla kalmayıp; roma imparatorluğu’nun siyasi ve sosyal yapısını kökünden değiştirdi. uzun süren iktidar yarışında adım adım hristiyanlığı meşru hale getirdi (bkz: milano fermanı) ve ardından da başkenti roma’dan, istanbul‘a (konstantinopolis) taşıdı.

    imparator diocletianus reformları ve tetrarşi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler, haritalar ve görseller ile süslü tetrarşi nedir isimli yazıya bakmak isteyebilirler. biraz uzun bir yazı olsa da, dönemin savaşlarını konu aldığı için meraklısına heyecanlı gelebilir.
  • ms 3. yy.'da roma'da imparator diocletianus zamanında uygulanmaya başlayan, iki augustus ve yardımcıları iki caesar'dan oluşan tetrarklar (dörtler) rejimi.

    dörtler rejimi, bizans imparatorluğu'nun ortaya çıkmasını sağlamıştır. bu rejimle imparatorluk* doğu ve batı olarak ikiye ayrılmış, i. constantinus (büyük konstantin) augustus olunca da yönetimi tek elde toplayıp önce hıristiyanlığı resmî olarak tanımış (milano fermanı, 313), sonra da konstantinopolis'i idari başkent ilan etmiştir. istanbul ve kültürünün oluşumunu anlamak için son derece önemli olaylardır ve 11 mayıs 330 konstantinopolis'in doğum günüdür.

    bu oluşumu ve erken bizans sanatını en güzel ifade eden eserlerden biri, "tetrarklar" heykel grubudur. şu an venedik, san marco bazilikası'nın kuzey cephesinde bulunan bu yüksek kabartma heykel grubunun, 1970'lerdeki kazılarda myrelaion kilisesi (bodrum camii) tarafında ele geçen heykele ait bir ayak parçasıyla 1204'deki latin yağması sonucu konstantinopolis'ten götürüldüğü ortaya çıkmıştır. söz konusu parça istanbul arkeoloji'dedir. orta çağ'ı müjdeleyen bir sanat anlayışıyla mısır porfirinden yapılan (yapılış yeri tam bilinmemekle beraber iskenderiye olduğu düşünülmektedir), hem doğu hem batı ikonografisinin gözlendiği tetrarklar, geç antik-erken bizans sanatı açısından çok kıymetli ve ilgi çekici bir örnektir.
  • imparatorluk fazlasıyla büyük ve tek bir elden idare edilemeyecek kadar karmaşık sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. roma'da her lejyon komutanı kendini imparator ilan ettiriyor, buda büyük sıkıntılara sebebiyet veriyordu. buna literatürde 3.yy krizi adı verilmiştir. 235'ten 284'e kadar hemen her yıla bir veya birden çok imparator düşüyordu. bu dönemin bir diğer adı kışla imparatorlu dönemi veya genel olarak asker imparatorlar dönemidir.

    diocletianus gücü ele geçirdikten sonra hem imparatorluğun sınırlarının genişliği hem artan sorunlar karşısında çözümü tetrarşi de bulmuştur. imparatorluğun pagan geleneğini güçlendirici hamleler yapmış, imparatorluğu 4'lü yönetime pay ederek yönetmeyi kolaylaştırmaya çalışmıştır.

    2 augustus 2 caesarli bu dönem çok uzun sürmemiş diocletianus "emekliye" ayrıldıktan sonra sistem çatlamış ve çatışma başlamıştır. nihayetinde bu dönem büyük konstantin'in hakimiyeti ele alması ile bitmiştir.
hesabın var mı? giriş yap