• günümüzde 61" olarak hesaplanan güneşin apojesini, 63" olarak hesaplayan büyük ama hiç bilinmeyen talihsiz türk bilgini.

    bu kopernik'in 24" ve tycho brahenin 45" değerleriyle karşılaştırılınca gerçeğe en yakın değer olarak görünmektedir.

    takiyüddin'in rasathanesi sadece 7 yıl açık kaldı ama, bu 7 yılda çok önemli çalışmalar gerçekleştirildi.

    bugün kopernik'i çocuklar bile bilir. takiyüddin ise tarihimizin unutulan ya da hiç bilinmeyen değerlerinden birisidir. dini taassub sonucu rasathanesi yıkılmasaydı, yanında çalışan 15 yardımcısıyla matematiğe ve astronomiye kimbilir daha nice katkılarda bulunurdu.

    ama bilime ve sanata arkasını dönen osmanlı bu parlak bilimadamını ve geleceğini yok etmiştir.
  • 1577 deki kuyruklu yıldızı zuzeneb diye adlandırmış. saraya ve halka tanıtmıştır. dönemin padişahı 3.murat biraz akıllı olsaydı, bugün adı danimarkalı gökbilimci tycho brahe den daha fazla anılacaktı.
  • kendisinin osmanlı'da kurduğu rasathane topa tutulmuştur. bunun sebebi de, gözlem aletleriyle meleklerin bacaklarını dikizlediğine inanılmasıdır.
  • osmanlı devleti'nin en ihtişamlı döneminde öldürülen bilim insanı. düşündürücüdür, çünkü o yıllarda batı skolastik düşünceyi aşmış kabuğunu kırarken * osmanlı çok değerli bir bilim insanını katletmiştir! teokratik yapının hortlaması, hurafeleri dayatması, dinin bilime yeğ tutulması olgusunu düşündüğümüzde içinden çıkılması zor bir hal almıştır! sokullu'nun ölümüyle -1579- duraklama dönemine girdiği öne sürülen osmanlı için gerilemenin başlangıcı takiyüddin 'in öldürülmesidir! hala daha bilimde batı'nın bilmem kaç yıl gerisinde olmamız havadan gelmemektedir. olayları sebep sonuç ilişkisi içerisinde tarihsel ve sosyolojik analizlerle çözümleyebilmemiz gerekmekte, yoksa bilgin öldürülmüş osmanlı 1699 da karlofça ile ilk toprağını kaybetmiş gerileme başlamış şeklinde tarih aktararak * kendimizi kandırmaya devam ederiz.
  • osmanli ve turkiye'ye dair her turlu tartismanin tam da merkezinde duruyor aslinda takiyuddin ar-rasid. hatta bugun mezarindan cikip gelse sasar kalir kendisinin bir "bilim sehidi" ve "osmanli gerilemesi"nin miladi olarak resmedildigini gorunce. dogrudur, seyhulislam ve bir kesim ulema rasathane'deki faaliyetlerden son derece muzdarip olmustur; ama rasathane neden yikildi sorusu kadar onemli bir soru her zaman es gecilip duruyor: sahi, bu rasathane neden kurulmustu?
    bilim tarihi'nin islam kanadinda maalesef muthis bir refleksif hava var. geleneksel oryantalist anlatinin 10. yuzyil sonrasi (pozitif) bilimsel faaliyetlerini es gecen tavrina karsin, "bakin, biz olmedik" dercesine ozellikle de cesitli zamanlarda kurulmus rasathaneler - sozgelimi maraga'da nasir al-din tusi'nin, yahut semerkand'da ulug bey, kadizade ve cevrelerine toplanan alimlerin kurduklari - buralardaki faaliyetlerin tam nesri yapilmadan birer "modern bilim mabedi" olarak sunulageliyor. halbuki avrupa bilim tarihciligi kendi ezoterik gecmisiyle yuzlesti ve kopernik'in, kepler'in, newton'un ilmi arayislarinda rol oynayan gizli ilimlerden, yogun kutsiyet ve tanri tasavvurundan hicbir sikinti duymadan bahsedebiliyor. konu islam dunyasinda bilimsel faaliyet olunca bu maalesef yapilamiyor. birincisi, sanirim dogu'yu sihir ve buyu'yle tarif etmeye coktan hazir olan oryantalist soyleme yem vermek istenmiyor; ikincisi, bu tur faaliyetleri islam akidesi ve gayb inanciyla bagdastiramayip yok sayma yoluna sapiliyor. mamafih, iste resim hep eksik kaliyor.
    takiyuddin'in bugunku konumu da bu teorik marazdan muaf degil haliyle. onu, "bilim sehidi" mertebesine zink diye yukseltince ne onu hakkiyla anlayabiliyoruz ne devrini adabiyla yorumlayabiliyoruz. evet, takiyuddin matematik'le, mekanik'le, optik'le, yanisi bugun modern pozitif bilim olarak telakki edilen alanlarla ugrasip cesitli icatlarda bulundu. ama mesela onun mekanik'e dair kitaplarina bakilsa, yogun ezoterik hava hemen teneffus edilecek: zikr icin dualar, felaketlerden korumak icin sihri sozcukler, tilsim ve nirencat hep orada bir yerde. bugun bunlar konusulmayip es geciliyor; ama kendisinin boyle bir derdi tasasi yok. bilakis, "mekanik"in sihir gibi, simya gibi, doga kurallarini alt etme yolu oldugunu soyluyor. mekanik'i bilmenin, mekanik yapilarin ardindaki saikleri cozmenin, evrenin sirlarini anlayip tanri'nin kozmik duzenine bilgi duzeyinde ortak olmaya el verdigini anlatiyor. saat yapmanin yalnizca matematik, geometri bilmekten gecmedigini, ayni zamanda tilsim, sihir ve bilumum gaybi mevzuya vukfiyet gerektirdiginin altini ciziyor. doneminin diline egemen olan "kiyamet beklentisi"ne mutemadiyen vurgu yapiyor. sanki, evrenin gizli duzenini cozup elde ettigi bilgiyi bir son'u tersine cevirmek icin kullanmak istiyor.
    rasathane'yi kurmak icin saray'in maddi destegini alirken de muhtemelen ayni soylemi kullandi. nasir al-din tusi de boyle yapmisti maraga rasathanesi'ni hulagu'ya kurdururken: han'im demisti, eger gokteki isaretleri cozebilirsek gelecegi avucumuzun icine alabiliriz.
    islam dunyasi'nda rasathane kurmak onu belli bir sure sonra yikmayi da gerektirir der ihsan fazlioglu. ilk okudugum zamanlarda bunu acikcasi anlayamamistim, ama artik biraz biraz anlar gibi oldum. gokleri gozlemek, uzun vadeli bir ilmi projenin degil, bu gozlemi siyasi ve pratik bir eyleme donusturecek dirayetli bir hukumdarin himayesi altinda var olabilir ancak. siyasi/burokratik eylem tatbik edildiginde, rasathane'ye de ihtiyac kalmamistir artik. lakin en az 30 yillik bir isletim suresi vardir, daha dogrusu olmasi makbuldur, zira kadim kozmolojideki en dis gezegen olan saturn'un devrini tamamlamasi icin 30 yila yakin bir sureye ihtiyac vardir. tum gezegenlerin devirleri, kiran vakitleri, teslisleri, tesdisleri, terbiileri, mukabeleleri, yanisi birbirlerine karsi ne zaman hangi pozisyonda olduklari tesbit edilip listeler, diger bir deyisle zicler hazirlaninca rasathane gorevini yerine getirmis olur. oysa bu 30 yillik periyodu goren bir semerkand'daki olmustur. hatta sah ismail de zamaninda bir tane rasathane kurdurmak istemis, ama 30 sene gozlem gerek cevabini alinca vazgecmistir, cunku kiyamet savaslari icinde beklemeye tahammulu yoktur.
    istanbul'daki rasathanenin yikilmasindan cok daha ilgimi ceken bir mevzu var takiyuddin ile ilgili. donemin sadrazami koca sinan pasa'nin sultan iii. murad'a yazdigi telhislerden birinde, sadrazam, ulemanin takiyuddin'i oldurmek istediginden, hakkinda bir kere fetva ciktigi icin onu istanbul'da tutamayacaklarindan, bu nedenle de en hayirli karar olarak onu memleketi suriye'de muhafaza etmekten bahsedyor. ilginc, cunku muneccimbasilik muhtemelen 16. yyin basinda kurumlasmis bir yapi olarak osmanli ilmi ve siyasi hayatinin hep icinde oldu. yillik hazirladigi takvimlerde notu dusulen kimi oldukca genel kimisi anlami kolay anlasilamayacak gizlilik ve tekillikteki kehanetler, muneccimbasilarin mutat mesailerindendi. dolayisiyla takiyuddin'in gordugu tepkinin benzerini onceki ya da sonraki donemlerde de gormeyi beklemek manasiz degil. ama bunu gormuyoruz. peki takiyuddun'in farki neydi? yalnizca o devre ozgu bir mutaassip ulema mi? yoksa isin icinde birtakim siyasi kliklerin derin mucadelesi mi vardi? ya da takiyuddin'in ilmi istiyakleri ve "doga kanunlari"ni manipule etme hayali fazla ileri gitmek miydi? zira gaybi meselelerde her dem bir sinir vardir: allah'in sirlarini kesf, ehline munasiptir; yine de onlari tatbik etmekten imtina etmek gerekir.
    butun bunlar demek degil ki takiyuddin "pozitif"/matematik bilimlerle istigal etmedi. aksine, kimi yahudi (bkz: davud er-riyazi) ve italyan matematikci ve astronomlarla surekli munasebet halindeydi. kitaplarindan birindeki italyanca nottan italyanca bildigini de cikarabiliriz. tycho brahe'yi tanir miydi, bilmiyoruz; ama osmanli'yla apokaliptik bir savas icerisindeki habsburglara astrolojik danismanlik hizmeti goren tycho brahe'nin yaptiklarinin bir benzerini iii. murat icin yapmaktaydi. ters gidense veba salgini ve iran'dan bir turlu gelmeyen zafer oldu.
  • döneminin en büyük astronom ve matematikçilerindendir. özellikle trigonometride bir çok çalışması vardır, 16. yüzyılın ünlü astronomu copernicus sinüs fonksiyonunu kullanmamış, sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjanttan söz etmemiştir, ama takîyüddîn bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve cetvellerini hazırlamıştır. takîyüddîn, trigonometrik fonksiyonların kesirlerini, ilk defa ondalık kesirlerle göstermiş ve birer derecelik fasılalarla 1 dereceden 90 dereceye kadar hesaplanmış sinüs ve tanjant tabloları hazırlayarak ne kadar büyük bir bilim adamı olduğunu kanıtlamıştır. takîyüddîn trigonometrik hesaplamalarda cetveller ya da rub, yani "trigonometrik çeyreklik" denilen basit bir alet kullanmıştır. takîyüddîn'in aritmetik alanındaki çalışmaları da çok iyidir, bu bölümle ilgili bir çok araştırma yapmıştır. kendisine özgü pratik bir rakamla ma sistemi geliştirmiş ve çok eskiden beri kullanılmakta olana altmışlık kesirlerin yerine ondalık kesirleri kullanmaya başlamıştır. takîyüddîn, ondalık kesirleri kuramsal olarak incelemiş ve bunlarla dört işlemin nasıl yapılacağını örnekleriyle göstermiştir. batı dünyasında bu düzeye yaklaşık on sene sonra yazılmış olan simon stevin'in eseri ile ulaşılabilmiştir. takîyüddîn'e göre cemşit el-kâşî'nin kesirli sayıların işlemleriyle sınırlı kalmış olan ondalık kesirlerin, trigonometri ve astronomi gibi bilimin diğer dallarına da uygulanarak genelleştirilmesi gerektiğine söylüyordu. takîyüddîn'in tam sayı ile kesrini birbirinden ayırmak için bir simge kullanmadığı veya geliştirmediği görülmektedir.

    ayrıca takîyüddîn yüz binler basamağı ile yüz binde birler basamağı arasında kalan kesirli sayıların kolayca aşama aşama yapmış, yani tam ve kesir kısımlarının birbirlerinden ayrılabilmesi için bir tablo düzenlemiştir. çarpma, bölme ve karekök alma işlemlerinden sonra sonuç sayısının tam ve kesir kısmını anlayabilmek için bu tabloya bakmak yeterlidir. yalnız bu tablonun işlemlerde sağlayacağı kolaylık, ondalık simgesinin sağlayacağı kolaylık kadar fazla değildir.

    astronomideki en önemli güçlüklerinden birini gidermeyi amaçlayan takîyüddîn, açıları veya yayları ondalık kesirlerle gösterirken, bunların trigonometrik fonksiyonlarını altmışlık kesirlerle gösteremeyeceğini anlamış ve ondalık kesirleri trigonometriye uygulamak için sidretü'l-müntehâi'l-efkâr fî melekûti'l-feleki'd-devvâr (gökler bilgisinin sınırı) adlı yapıtında birim dairenin yarıçapını 60 veya 1 olarak değil de, 10 olarak aldıktan sonra kesirleri de ondalık kesirlerle göstermiştir. zâtü'l-ceyb olarak bilinen bir gözlem aletini tanıtırken kendi şöyle demiştir "bir cetvelin yüzeyini altmışlı sinüse göre, diğerini ise bilginlere ve gözlem sonuçlarının hesaplanmasına uygun düşecek şekilde kolaylaştırıp, yararlılığını ve olgunluğunu arttırdığım onlu sinüse göre taksim ettim." demiştir
  • asıl ismi takiyüddin rasid olup 1526 yılında doğmuştur. doğduğu yer konusunda farklı söylemler var; bir kısmı mısır, diğer kısmı şam olarak ifade ediyor. buradan anlıyoruz ki ortadoğu'da bir yerlerde doğmuş. iyi bir eğitim alıp tennis kadısı olduğu hemen hemen her kaynakta geçiyor. ben bu tennis kısmının nerede olduğunu bilemedim ve bulamadım. bilenler katkı sağlayabilir. kadı olduktan sonra 25m derinlikte bir kuyu kazdırdığı ve gözlemler yaptığı biliniyor. daha sonra osmanlı'nın başkenti istanbul'a geliyor takiyüddin. iş bulmak ve ünlü olmak için tarih boyu bu istanbul'a akın akın gelenler hep olmuş. "kimi sefil kimi vezir" olmuş. takiyüddin de "önce vezir sonra sefil" olanlardan...

    namı yayılmış ve kendinden önce istanbul'a gelmiş aslında. çünkü o sıralar müneccimbaşı mustafa çelebi var. mustafa çelebi ölünce 1571 yılında bizim takiyüddin müneccimbaşılığa atanır. biz bu imkanlarla daha doğum yerini bulamıyoruz. o zamanlar saray takiyüddin'i istanbul'a gelir gelmez bulup müneccimbaşılığa atıyor.

    o yıllar müneccimbaşılık çok önemli. müneccimlerin başı çünkü. peki müneccimbaşı ve müneccimler ne yapıyor? takvim, imsakiye gibi şeylerin hazırlanması yanında asıl olarak astroloji ve kehanet gibi işleri yapıyorlar. yani o çağın en büyük devletinin danışmanlarından önemli biri bunlar. kehanet içeren "bilgi ocağı". müneccimbaşılar, başta namaz vakitleri, savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi gibi konularda uğurlu saatleri tespit ederlerdi. yani gemi yapılır ama kızakta bekler. bu müneccimbaşı buyurup geminin ömründe yapacağı hayırlı işler için en uygun zamanı bildirir ve gemi o zaman denize indirilirdi. ya da devlet savaş yapacak ama müneccimbaşı diyor ki "olmaz o vakit hayırlı değildir"... bakar mısınız? ayrıca kuyruklu yıldızların geçişi, şiddet-i arz yani zelzele ki bugün de bilinemez, yangın, güneş tutulması ve ay tutulması gibi astronomi ile ilgili veya ilgili olduğu düşünülen olayları da takip ederek yorumları ile birlikte saraya bilgi veriyorlar. saray da yaşamsal alanda bu bilgileri kullanıyordu. bir kısa bilgi notu ile bu kısmı kapatalım: dinî olarak da yasak kılınıp olmaması gereken olarak tarif edilen ama osmanlı döneminde sarayın medet umduğu müneccimbaşılık kurumu ancak 1924 yılında cumhuriyet ile kapatılmıştır.

    şimdi gelelim takiyeddün müneccimbaşı kısmına: istanbul' a gelip müneccimbaşı olan taküyeddin padişah ııı. murat'a; "uluğ bey tarafından yapılan ve kullanılan zic'in yani yıldız kümelerinin, burçların durumunu gösteren horoskop'ların dayandığı hesapların tarihin gerisinde kaldığını ve yeni gözlemlerin yapılması gerekir" diye rapor vermiştir. padişah da doğrusunun yapılması için onbin altın vermiş ve hoca saadettin, sokullu mehmet paşa'nın desteği ve padişah ııı. murat'ın fermanıyla 1577 yılında tophane sırtlarında ya da galata kulesi ile bugünkü galatasaray lisesi arasında bir yerde takîyüddîn’in yönetimi altında bir gözlemevi olan "takiyüddin'in rasathanesi" kurulmuştur.

    (bkz: https://tr.wikipedia.org/…dia/file:taqi_al_din.jpg)

    takiyüddin 15 bilim adamıyla çalışmalara başlar. sinus, kosinus, tanjant ve kotanjantın tanımlarını verip ispatlarını sergiler ve cetveller hazırlar. ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27' lik açıyı, 1 dakika 40 saniye farkla 23° 28' 40" şeklinde tahmin eder. bilimsel çalışmaları yanında saraya da raporlar verir.

    rasathanenin tamamlanmasından sonra padişah ııı. murad takiyüddin'den kehanette bulunmasını talep eder. çünkü o sırada osmanlı devleti üzerinden bir kuyrukluyıldız geçmiştir. takiyeddün de halt eder ve bu yıldızın bir mutluluk ve saadet devrinin habercisi olduğu tahmininde bulunur. işte bu tahmin her şeyin de sonu olur. 1578 yılında istanbul'da veba salgını başlar. veba osmanlı döneminde allah'ın bir cezası sayılmış hastalıktır. gerçi avrupa ortaçağ döneminde de veba tanrı'nın bir cezası sayılmıştır. ortaçağ dönemindeki engizisyon mahkemelerinde kadınlar "cadı" bellenir diri diri yakılır, yahudiler de "dinsiz" diye yakılma kararlarıyla cezalandırılır. takiyüddin'in bu tahminin tersi olması üzerine karşıtları ve "cüppeliler" de yıpratma propagandasına başlar; "bu rasathane ile takiyüddin ve personeli meleklerin bacaklarını gözlemektedir. allah da kızmış ve vebayı da bunun sonucunda göndermiştir"...

    o sıra şeyhülislam kadızade padişah'a mektup yollar. "rasat icrasının, eflakin sırlarını öğrenmeye teşebbüs mahiyetinde bir küstahlık olduğunu rasathane ihdas eden devletlerin zeval bulduğunu" bildirir. yani diyor ki şeyhülislam; "gözlem yapmak evrenin ve dahi allah'ın sırlarını öğrenmeye teşebbüs niteliğinde bir küstahlıktır. gözlemevi kuran devletler yıkılır"...

    12. osmanlı padişahı ve 91. islam halifesi ııı. murat ne etsin? verir hatt-ı hümayunu kaptan-ı derya kılıç ali paşa'ya. "yık şu gözlemevini" der. kılıç ali paşa o muhteşem gemileri tophane önüne dizer. verirler ateşi. yerle bir olur rasathane...

    neyin nesidir bu kaptan-ı derya? çünkü bu kişi de aslen luka galanti adında bir italyan'dır. kılıç ali paşa ismini sonra verirler kendine. bu devşirme italyan kısmına bir süre sonra "kılıç ali paşa" başlığında değineceğiz. ancak neden gemilerden atılan toplar ile gümbür gümbür yıkılır rasathane? işte burası önemli bence. çünkü bir söz vardır "at ölür izi kalır, yiğit ölür şanı kalır" derler. derler ya! kime kalır ve kime derler? tribünlere... yani söz konusu olan tribünler...

    rasathane öyle sesiz sedasız, kazma kürek ile yıkılsa idi olmazdı. böyle anlı şanlı yıkılınca tribünler daha bir etkilenir. siyaset yani. o sıra hasköy'de, kasımpaşa'da imamlar camide verir gazı müridlerine; "attırdı topları şanlı padişahımız devletlümüz hükümdar, gümbür gümbür yıktı gafilin mekanını"... eyyy! ne gam, ne olsa da veba...

    takiyüddin rasid tennis kadılığından istanbul'a geliyor. burada bayağı mülk de ediniyor. dolmabahçe sarayının olduğu yer var ya, işte orasının da sahibi olduğu geçiyor kayıtlarda. ama çocuksuz kişi. öyle "üç çocuk" değil bir tane de yapamıyor. çaresiz devlete kalıyor oralar.

    not: tarihe ait anlatılarımın takipçilerinin mesajlarını okumak bir keyif. tek tek yanıtlamadıklarımı da okudum. hepsine teşekkür ediyorum.
  • turk gokbilimci
  • (bkz: takiyüddin'in rasathanesi)

    "rasathane"nin tamamlanmasından yalnızca birkaç ay sonra, takiyüddin bir kuyruklu yıldız gözlemlemiş, bunu da osmanlı imparatorluğunun savaşta galip geleceğine yormuştur. osmanlı (o dönemki) savaşı kaybedince padişah rasathaneyi yıktırmıştır. (kaynak: ingilizce wikipedia)
  • insanı kahreder. lanet olsun dedirtir yaptıkları, yaşadıkları.

    yine burada kendisinin gökbilimci olduğu yazılmış fakat kendisi gökbilimciden daha çok mühendis ve matematikçidir. gökbilimcilik osmanlı'nın kendisinden istediği şey olduğu için yaptığıdır. kopernikten daha hassas ölçümleri vardır.

    asıl noktaya geliyorum. bildiğiniz gibi sanayi devrimin başlangıcı olarak 1763 yapımı watt'ın buhar makinesi gösterilir. çalışmasıyla ilgili basit bir animasyon
    https://youtu.be/emnrtocz6xq

    sanayi devrimi ise bugün batının teknolojik olarak geldiği noktanın başlangıcıdır. buradan yola çıkarak buharlı gemiler, buharlı trenler yaptılar hatta 4 zamanlı motorun da çıkış noktası yine buharlı makinedir.

    şimdi aşağıdaki animasyonda ise takiyüddin'in su pompalamak için tasarladığı sistemi görüyorsunuz. kendisi bunu 1551 yılında al-turuq al-samiyya fi al-alat al-ruhaniyya adlı eserinde tarif etmiş. eser bugün unesco tarafından korumaya alınmış bir el yazması.
    https://youtu.be/dsvmb2q9-q4

    bu da buhar krikosu olara tanımlanmış dünyanın ilk buhar tirbüni. daha sonra 1884 de ingiliz sir james parson cihazı geliştirmiş ve modern buhar tirbünine çevirmiştir. kurduğu şirket daha sonra bugün dünya devi olan siemens'in bünyesine girmiştir ve yine bugün dünyadaki elektrik üretiminin yüzde 90 ı buhar tirbünleriyle üretilmektedir.
    http://i67.tinypic.com/ka5ibn.jpg

    bizse taküyiddin efendiyi rasathanesi allah'ın işine karışıyor diye donanmayla denizden topa tutmuşuz. bak biz derken osmanlı'yı kastetmiyorum. sonuçta padişah bu adamı istanbul'a getirtmiş bir de rasathane kurdurtmuş. orayı yıktıran ise depremi rasathaneye bağlayan teba olmuş.

    e bu ayıpta bizi 500 yıl götürmüş. şimdi de evrim'i falan kitaplardan çıkarıyoruz. bir 500 yıl daha böyle gider.
hesabın var mı? giriş yap