• şu an hayatımı resmeden bir tablo düşünüyorum. boz bir at var tablonun tam merkezinde. bu ata bir ip bağlanmış. tam neresine bilemiyorum. eyere ya da üzengiye bağlanırsa o eyer düşer sanki. boynuna ya da beline bağlanmış olsa gerek. belki de ressam o kısmı küçük fırça darbeleriyle belirsizleştirmiştir. belki de bu gerçekten önemsiz bir detaydır. atın yelesi dört nala koştuğunu hissettirecek şekilde rüzgarla dolmuş. ip gergin bir şekilde geriye doğru uzanıyor. ipin ucu bir çift ele bağlanmış. ellerin biraz gerisinde tablonun sol kenarına doğru kargacık burgacık, hatları belli olmayan ama kendini kaybetmek üzere olduğu gayet anlaşılır olan bir yüz var. gövde yarıdan itibaren dahil edilmemiş tabloya. gerek de duyulmamış muhtemelen. etrafta çimenler var. ne çok uzun, ne çok kısa. yol toprak olmalı, yer yer irili ufaklı taşlarla bezeli. at terlemiş ve yorulmuş. uzun süredir hiç durmadan koştuğu belli. sağrısında bir kırbaç izi var ama tabloda onu kırbaçlayacak kimse yok sanırım. ya da ben göremiyorum.

    evet sanırım benim hayatımın tablosu bu olmalı. en azından bu güzel gecede gözümün önünde beliren resim üç aşağı beş yukarı böyle. belki önceden de böyleydi de fark edememiştim henüz. bilmiyorum. aslında gece gerçekten güzel. nemli olmasına rağmen oldukça serin. balkonda oturuyorum. bir bardak kahvem ve bir kaç tane de sigaram var. martı sesleri geliyor yakınlardan. biraz zorlasam bir kaç yıldız bile görebiliyorum. biraz önce geçici bir komşum bana şarkı bile dinletti yakınlardaki bir evden. benden başka birilerinin daha ayakta olduğunu bilmek hoşuma gitti.

    her neyse fazla gevezelik ettim. insan bazen hüzünleri ertelemek istiyor sanırım. hayatım biraz böyle. sürüklendiğimi hissediyorum sıklıkla. sanki hiç karar vermemişim gibi, başka türlüsü olamazmış gibi geliyor. gerçekten oyle mi acaba? ben galiba hiç karar vermedim hayatta. zarları benim adıma başkası attı hep. ben en fazla o zarlardan birini seçmişimdir. onu da hile yaptığımı düşünmesinler diye ürke ürke. kasa her zaman kazanır derler. galiba çok doğru bir laf bu. kim arkadaş bu zarların sahibi?

    bir süredir hayatımın kontrolünü kaybettim gibi geliyor bana. dizginleri ele geçirmem imkansız sanki. muhtaç oldugum kudrete damarlarımdaki asil kanda ulaşılamıyor. cüneyt arkın çevikliğiyle atın sırtına bir zıplayabilsem. bazen bir rüya ya da oyunmuş gibi geliyor her şey. sanki bana birden seslenip bu sefer olmadı diyerek bir hak daha verecekler. vermeliler de! o tek kıymetli hakkımı böyle harcamış olamam. hey! zarların sahibi, duyuyor musun beni? at bi düşeş be!

    sevgili hayali dostum, kader ortağım "boz" at. bir az önce bir yol ayrımı geçtik sanki. o uçurumdan önce son çıkış olabilir mi acaba. hem allah aşkına ne bu acelen? bir soluklan istersen. şöyle oturup iki medeni insan gibi konuşamaz mıyız? olmaz mı? neden olmasın, iki kadeh de yuvarlayıveririz canım. sonra sen sağ ben selamet! hiç pazarlığa açık değilsin dostum. duydun mu? şu martı galiba sana seslendi. bi dönüp bakalım belki önemli bir şey söylüyordur. tamam susuyorum ama sen de en azından biraz yavaş git bari manzaranın tadini çıkarayım...
  • kontrolu kaybettikten sonra yapılacak birsey olmadıgını anlayıp kendini salıvermek. kabullenmislik.
  • kriterlerini, koşullarını, olmazsa olmazlarını bilinçsizce bırakıp, sığınmaktır diğer adı..
  • kendi yönünü bulamamış kişinin hayatının özeti.
  • 'aşık olmak'ın, sürünmeye kadar olan kısmına verilen ad, alt levelı.
  • kisinin hayatinin kontrolunu ele almaktan kacinmasi sonucu hayatinda gelisen olaylara seyirci kalmasidir. genelde disconnectus erectuslarin* basina gelen bir hadisedir. bu tipler toplumca cizilmis ve herkesin uymasinin ongoruldugu protatip yol haritasini izlemeyi reddederler. bunun yaninda kendi haritalarini cizmeye cabalamadiklari, haritalari takip edilmesi zor bir yeni dunya haritasi oldugu ya da harita metod defterinin otesine gecemedigi icin oradan oraya suruklenip dururlar.
  • bir cismin eylemsizlik kuvvetini yenen başka bir kuvvet istikametinde hareket etmesi ve o kuvvetin yönünde ilerlemesidir. bu kuvvet suyun kuvveti olabilir, böylece cisim suyla sürüklenir. rüzgarın kuvveti olabilir böylece cisim rüzgar ile sürüklenir. büyük, küçük; soyut, somut her şeyi sürükleyebilen tek kuvvet vardır o da zamandır. zamanın sürükleyemediği bir şey yoktur. hayatın da insanı sürüklediği söylenir. sürüklenme esasında istenmeyen bir istikamette ilerlemeye mecbur kalmaktır. böyle durumlarda direnmek gerekir. her zaman sonuç vermese de çoğunlukla faydalı olur. direnin.
  • tartışmaya sürüklenen, kutsal öfke ve nihayetinde yenilgiye düşer, bu hazdır.

    sürüklenerek varılan hiçbir nokta iyi değildir diyorsun ama ben iyiydi diyorum. sen o zaman bunun üstüne hiçbir üst iddia, gerekirlik koyamazsın. yaşanmayan şey yaşananla karşılaştırılamaz. her yaşantı ve yaşanmayıntı özgün, tekil, karşılaştırmaya dirençli. bu doğrucu görünen karşılaştırma tavrı fazla batıcıl, ilerlemeci. bir yere ilerlemiyoruz. kanaatler ediniriz, kanıt olmadan o kanaatlerle, algılarla önümüzü yaşarız. kanaatler önümüzün esas ardımızdan geldiğini gösteriyor, tamam. aynı anda bütün iyi erkekler veya kadınlarla aşk yapamayız. burada az da çoktur, çok ta azdır.

    "mektupta şu yazıyor: kurtuluş kurtulmayı reddetmek ya da kaçmakla gelmez. sürüklenmekten de gelmez. kurtuluş, gözler her zaman merkeze çevrilmiş, tam teslimiyetten gelir." carl gustav jung - rüyalar

    (bkz: sürüklenme)
  • insan ergenliginin ilk yillarinda degisimin bir parcasi olmaktan ziyade oncusu olabilmeyi istiyor simdi anliyorum ki. ah, olaylara yukardan bakmak ne kadar da tatmin edici olmali tanrim. ya da keyifli. ikisi de bir noktada aynilasiyor belki de.

    insan degisimi tum cevresine getirebilecegi hayalleriyle dunyasini kurmaya calisiyor, bu noktada ne kadar saglam hayaller kurduguyla ilgili bir yonelim soz konusu artik geleceginde. her ne kadar oz, sekillenmek icin her kalibi, neredeyse her kalibi doldurabilecek kivamda da olsa belli bir kismini saf disi birakmaktan bir kismini da sans faktorunun varyasyonlarimizi dunyaya salmakla gorevli olusundan oturu kaciriyor. boylelikle aslinda degisim ruzgari belirli bir yol secmis kadar daraliyor, yine de bu bir degisim ruzgari ve ne isterse olabilir hissediyor insan. sorumluluk bilinci belirli bir duzeyde de olsa henuz soyut bir kavrami sozluk degeriyle anlamaktan oteye gidebilmis ve onun agirligini hissedebilmis degil ve zaten bu asamada gerek de yok.

    insan, gruplariyla olan o sozde girift munasebetleriyle hemhal olmus durumda. her sey gordion dugumu havasinda, iskender olacak mi? bazisi oluyor bazisi olmuyor burasi da yine cevresel faktorler ve genetigin harmanlanmasiyla ortaya cikan bir karakter secimi. one cikmayip arkadan yonetmek de bir secenek yitip gitmek de, kesip atmak da bir secenek kalabaliklar onunde sozde rezillikler yasamak da. adi uzerinde yasamak.

    bir noktada insan degisim ruzgarlarini yorumlamayi birakiyor. insani bunu unutmaya iten neydi ya da bu kadar hizli gecen bir yillar dizisi denklemin beklenmedik elemani miydi bilmiyor. belki de belirlenmis yollari birer ikiser yitip sonunda bir patikaya dönüsecekti zaten: secimleri yanlisti. her secim kaderimizin bize bir kucuk oyunu eninde sonunda. insan yarilanma omru nedir ki zaten evren olceginde? iste bu noktada hizlanmis zamanin uzerinde giderken kendisini evrende asla bitmeyen oksijen tupune baglanmis astronot kostumu icerisinde suruklenen insan olarak goruyor. nasil bu noktaya gelebildi? sectigi yol gercekten kendisini buraya mi cikaracakti yoksa yoldan sapmisti ve bunu cok gec mi farkediyordu?

    tarifine gore suruklenmek pek aci bir deneyim gibi gorunuyordu ancak aslina bakarsaniz tam olarak oyle de hissettirmiyordu. daha cok hissiz bir suruklenmeydi cunku bu. bogularak olmediginiz surece nicin suruklenmek aci versin? gozlemlenebilir hayatin olay ufkunda bir nevi ip cambazligi cizgisindeydi ama, mutlak tekillige adim atmasina ramak kala bir yolda yuruyordu artik. ustelik fark ettigi uzere bu kendisinin kontrol ettigi, daha dogrusu izin verdiği bir suruklenmek eylemiydi, ama durdurmak icin o oncu olmayi arzulayan ergenin hevesinden yoksundu.
  • birçok insan için yaşam biçimi.
hesabın var mı? giriş yap