• sürdürülebilirlik kavramının ilk ortaya çıkışı 17. yüzyıla dayanmaktadır. ancak kavramın yükselişi, çevre sorunlarının görünür hale gelmeye başladığı 20. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşmektedir. en basit haliyle sürdürülebilirlik; gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamak olarak tanımlanabilir.

    sürdürülebilirlik bileşenleri ise ekoloji, toplum ve ekonomidir. bu üç bileşen arasındaki dengeyi en iyi şekilde yönetmek gerekmektedir. bu dengeyi sağlamak içinde temel bir takım kavramlar zaman içerisinde oluşmuş ve oluşmaya devam edecektir.

    sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği söz konusu olduğunda, enerji verimliliğini arttırmak ve emisyonları azaltmak veya ortadan kaldırmak için yenilenebilir enerji kaynakları kullanan kuruluşları, ülkeleri, şehirleri veya binaları tanımlamak için çok sayıda 'buzzword' kullanılmaktadır. (karbon nötr şehir vs.)

    en popüler sürdürülebilirlik terimi, pek çok hükümetin 2050 yılına kadar net sıfır emisyon elde etme taahhütlerini resmileştirdiği paris anlaşması'ndan bu yana geniş çapta popüler hale gelen 'net sıfır emisyon'dur. sonrasında cop26 ile çok daha fazla gündeme gelen ve avrupa yeşil mutabakatı ile sınırda karbon uygulamalarının hayatımıza dahil edilmesi ile sıkça karşılaştığımız kavramlar şöyledir:

    1- net sıfır emisyon (net zero emissions ) : üretilen sera gazı emisyonları (ghg) ile atmosferden alınan sera gazı emisyonlarının genel dengesinin sağlanması anlamına gelmektedir. bir başka ifade ile net sıfır, insanların atmosferdeki iklimi ısıtan gazların yüküne katkıda bulunmayı bıraktığı noktayı tanımlamaktadır.

    net sıfır emisyonu geçmiş zararları onarmak için değil, bundan sonraki tahribatları sıfıra indirmeye odaklanmaktadır.
    net sıfır sözü veren ülkeler listesinde

    2- karbon nötr(carbon neutral) : bir varlığın ( şirket, hizmet, ürün vs.) neden olduğu karbon emisyonlarının dünyanın başka yerlerinde eşdeğer miktarda karbon tasarrufu finanse ederek dengelenmesidir.

    bu kavram aslında emisyon azaltımını teşvik etmekten ziyade paran varsa emisyon kaynağı olmaya devam edebilirsin demektedir. yaydıkları sera gazlarını telafi etmek için iklim açısından faydalı projelerin finanse edilmesiyle sağlanır. bu uygulamaya da dengeleme denmektedir. ancak bu sürecin doğru yönetilmesi sonucunda net sıfıra giden yolun da temelleri atılmaya başlanmış olmaktadır.

    3- karbon dengeleme (carbon offset) : sera gazı emisyonlarını telafi etmek amacıyla yapılan azalmaları tanımlamaktadır. oluşan emisyonların nötrlenmesi için yeşil projeler geliştirmektir. bu noktada en büyük muamma salımı gerçekleşen karbonların dengelenmesi için yeterli olmayan projelerin desteklenmesidir.

    4- iklim pozitif/karbon negatif (climate positive/carbon negative): bir faaliyetin net sıfır karbon emisyonu elde etmenin ötesine geçerek, atmosferden ilave karbondioksiti uzaklaştırarak gerçekten çevresel bir fayda yaratmasıdır. bu süreç karbon borsasında kar elde etmelerini sağlamaktadır.

    5- beşikten beşiğe yaklaşımı (cradle to cradle) : ürünlerin ve üretim sistemlerinin tasarımında karmaşık problemleri doğayı taklit ederek çözmeye çalışan bir tasarım yaklaşımıdır.

    beşikten beşiğe yönteminde döngüsel bir yaklaşım sahiplenilir ve üretim süreçlerinde ortaya çıkan atık sıfıra indirilmektedir. böylece üretim maliyetleri de önemli oranda düşmektedir. ürün tamamen doğa dostu yöntemlerle üretilir, kullanılır, işlevi bittikten sonra dönüştürülür ve tekrar kullanılır.

    6- negawatt : enerji verimliliğinin artırılması ile tasarruf edilen enerji miktarını gösteren teorik bir güç birimidir.

    7- eko-etiketler (ecolabeling) : üretilen ürünün muadillerine göre çevreye daha az olumsuz etkisi olduğu kabul edilen ve bu doğrultuda özel etiketlemeler ile oluşturulan sertifikasyon sistemleridir.

    8- temiz üretim( cleaner production) : sanayi işletmelerinde bütünsel ve önleyici çevre stratejilerinin hayata geçirilmesi, çevresel etkilerin azaltılması, firmaların ürün ve süreç verimliliğini artırarak ekonomik kazanç artışı sağlanmasını hedefleyen yaklaşımdır.

    temiz üretim yaklaşımı hammadde ve enerjiyi daha az kullanmayı, yeniden kullanım ve geri dönüşümü artırmayı, daha az atık oluşturmayı ve tehlikeli atık miktarını azaltmayı amaçlayan adımları içermektedir.

    8 -döngüsel ekonomi(circular economy) : ekonomide kaynak verimliliği, geri dönüşüm, endüstriyel simbiyoz*, yaşam döngüsü, beşikten beşiğe gibi kavramları teşvik ederken; üretim/tüketim ilişkilerini doğrusal değil döngüsel olarak kurgulayarak uygulayan bir yaklaşımdır. *

    9- agroekoloji(agroecology) : tarımsal alanların ekosistemler olarak düşünüldüğü ve tarımın ekolojik etkilerinin dikkate alındığı üretim biçimine verilen isimdir.

    agroekolojik tarım yöntemleri ürün çeşitliliğinin artırılmasını, kimyasal girdilerin azaltılmasını ve ürün deseni, tohum seçimi vb. ile ilgili karar alma biçimlerini savunmaktadır. başta iklim değişikliği olmak üzere, biyoçeşitliliğin azalması, kimyasal gübreler sebebiyle küresel azot-fosfor dengesinin bozulması gibi gezegensel sınırların aşılmasının önüne agroekolojiyle geçilebileceği fikrinden hareketle bu yaklaşım toprağın, havanın, bitkilerin, tohumun, hayvanların ve insanların sağlığını öncelik olarak koymaktadır. *

    10- yeşil dolandırıcılık (greenwashing) : bir hizmet veya ürünün gerçeğe aykırı biçimde çevreye karşı sorumluluk taşıyan, sürdürülebilir, tehlikesiz ve doğaya faydalı olduğu üzerine algı yaratmayı hedefleyen pazarlama ve reklam kampanyalarına verilen isimdir. *

    11- dekarbonizasyon(decarbonisation) : fosil yakıtları çevreye daha az zararlı yakıtlarla değiştirme sürecidir. , karbondan arındırma, düşük karbonlu teknolojilerin ve enerji kaynaklarının uygulanmasıyla sağlanmaktadır.

    12- karbon kredisi (carbon credit) : belirli bir miktarda karbondioksit veya diğer sera gazlarını salınmına izin veren bir izindir. bir kredi, bir ton karbondioksit veya diğer sera gazlarındaki eşdeğer emisyonuna izin vermektedir.

    belirli sektörlerin kaç ton emisyon salacağı konusunda bir üst limit belirlenir. bu limiti aşanlar kredi kullanır, altında kalanlar ise kredilerini biriktirebilir ya da satabilir. bu da emisyon ticaretini sağlar.

    13- iklim finansmanı (climate finance) : iklim değişikliğini hafifletmek ve uyum eylemlerini desteklemeyi amaçlayan kamu, özel ve alternatif finansman kaynaklarından alınan, yerel, ulusal veya uluslararası finansmanı ifade etmektedir.

    diğer bir bakış açısı ile uluslararası anlaşmalarda ortaya konan tavsiyelere uygun olarak gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere sermaye transferini ifade etmektedir.

    14- yeşil tahvil (green bond ) : sürdürülebilirliği teşvik etmeyi ve iklimle ilgili veya diğer özel çevre projelerini desteklemeyi amaçlayan özel tahvillerdir.

    bu tahvillerle elde edilen getiriler, geleneksel tahvillerden farklı olarak yalnızca yeşil projelerde kullanılır. daha spesifik olarak, yeşil tahviller enerji verimliliği, kirliliğin önlenmesi, sürdürülebilir tarım, balıkçılık ve ormancılık, su ve kara ekosistemlerinin korunması, biyoçeşitliliğin korunması, çevre dostu temiz ulaşım ve sürdürülebilir su gibi uygulamaları finanse etmektedir. ayrıca çevre dostu teknolojilerin yetiştirilmesini ve iklim değişikliğinin azaltılmasını finanse etmektedir.
  • yani icimde bir his butun avrupa enerjiden tasarruf ederken amerika sag olsun hepimizin yerine yakiyor gibi geliyor, o sebeple cok $aibeli buluyorum bu surdurulebilirlik durumlarini.

    ayrica kucuklugumde pet $i$e diye bi$i olmadigini, ilkokula sulukla gittigimi filan hatirlamak kendimi yine antika e$ya kategorisinde hissettirdi. beslenme cantasi ve suluk diyorum ya, simdi elin ingilizi her yere beslenme cantasiyla giderken kuul oldu. kreyzi.
  • türk insanının anlamakta oldukça zorluk çektiği bir kavramdır; çünkü türk insanı savurganlığıyla övünür. çok harcamak utanılacak değil gurur duyulacak bir şeydir, toplu taşıma kullanmak "pis fakirler"in işidir, ihtiyaçtan fazla su harcamamak cimriliktir. mekanınızda geri dönüştürülmüş kağıt peçeteler ya da tuvalet kağıtları kullanırsanız ucuzsunuz, çok benzin yakan arabaya binerseniz havalısınız, bisiklete binerseniz komiksiniz. kimseye "rahatınızdan taviz verin" dediğim yok; ama 500 m yol gitmek için arabaya binmemek çok büyük zahmet olmasa gerek.
  • geleceği tüketmeden yaşam kalitesini sağlamada günü karşılamaktır.
  • tuketmeden, elimizdeki sinirli kaynaklari olabildigince akillica ve yok etmeden, yeniden ureterek dogaya ve baskalarina yuk olmadan kullanmak, bunlari saglarken de uzun suredir unuttugumuz tutumluluk, sosyal iliskiler, paylasma, ortak iyilik* gibi belli basli ilkeleri yeniden harekete gecirmek ve bu yarattigimiz muazzam teknolojinin kolesi olup icinde yitip gitmemek icin tasarlanmis kavramlarin genel adidir surdurulebilirlik.

    üc temel ayagi vardir: ekonomik, cevresel ve sosyal sürdürülebilirlik. bir bölgenin sürdürülebilir kalkinmasi icin bu baglamlarin her ücünü de karsilamasi gereklidir. sadece cevresel yada sadece ekonomik bir sürdürülebilirlikten bahsedilmesi abestir.

    sadece gelismis bati ulkelerinin gelismemis ulkeler uzerinde baski uygulamaya, somurmeye devam etmek icin uydurdugu bir baska yeni bir moda olarak gormek bu duruma cok dar bir perspektiften yaklasmaktir. surdurulebilir bir yasam bireysel ozgurlugumuzun geri kazanimi icin de onemli bir cikis noktasi saglar. konuyla baglantili hareketler icin: (bkz: sade yasam) (bkz: yavas sehir hareketi) (bkz: slow food)

    ayrica (bkz: predict and provide) (bkz: ekolojik ayak izi) (bkz: emergy)
  • şüphesiz ki en büyük düşmanı demokrasi'dir. demokratik, yani tercihin vatandaşa bırakıldığı bir toplumda gelecek nesilleri tehlikeye atmayan sürdürülebilir bir yaşam hayal olarak görünüyor.

    mükemmel sürdürülebilir bir topluluk için kişisel önerim: (bkz: başka bir gezegende totaliter kolonizasyon)
    mottosu da şu olsun: "evet yerküreye sıçtık ama bu sefer bambaşka olacak!* "
  • aristoteles’in kendi kendine yeten ev ekonomileri kavramından bu yana felsefe ve bilim dünyasında pek çok alanda ilgi görmüştür. özellikle 1980'lerden sonra trend haline gelen sürdürülebilirlik, özellikle kaynakların tükenmeye yüz tuttuğu bugünlerde iyice adından söz ettirmeye başlamıştır.

    küresel ısınma, nüfus artışı, su ve enerji kaynaklarının azalmasıyla dünyanın farklı sistemlerinin kendi içinde dengesinin sağlanması anlamına da gelmektedir. bahsedilen kaynakların korunması üretkenlik ve devamlılığın sağlanması da bu dengenin temel olgusudur.

    bm’nin sürdürülebilirlik için belirlediği hedefler şunlardır:
    1. açlık da dâhil olmak üzere aşırı yoksulluğu sona erdirmek,
    2. gezegensel sınırlar içinde sürdürülebilir gelişmeyi başarmak,
    3. yaşam ve geçim için tüm çocuklar ve gençlere etkili eğitim sağlamak,
    4. herkes için cinsiyet eşitliği, sosyal içerme, insan hakları elde etmek,
    5. her yaşta sağlık ve refaha ulaşmak,
    6. tarım sistemlerini geliştirmek ve kırsal refahı yükseltmek,
    7. kapsayıcı, üretken ve dayanıklı şehirler yaratmak,
    8. insan kaynaklı iklim değişikliğini durdurmak ve sürdürülebilir enerji sağlamak,
    9. ekosistem hizmetleri ve biyoçeşitliliğin güvenliğini sağlamak, su ve diğer doğal kaynakların iyi yönetimini garanti altına almak,
    10. sürdürülebilir gelişme için yönetişimi dönüştürmek.
    *
  • dil bilgisindeki en kazık ek-kök çözümleme sorusunun konu mankeni olan öküz gibi türemiş isim.
  • başta başbakanımız olmak üzere birçok kişi bu kelimeyi kulaktan dolma öğrendiği için "istikrarlı" anlamında kullanmakta, türkiye'nin sürdürülebilir ekonomik kalkınmasından bahsetmektedir.

    oysa bu tamamen çevrecilikle ilgili birşeydir. zamanında dünyanın nükleer santralini yapan gelişmiş ülkelerin, azgelişmiş ülkelere: "biz yeterince yaptık, bir de siz yapmayın sonra dünya yaşanmaz olun, sürdürülebilir kalkınmanın yollarını arayın" demesiyle ortaya çıkmış bir kandırmacadır. bizimkiler değil kandırmacaya kanmak, söylenmeye çalışılanın ne olduğunu bile anlamaktan acizdir.
  • bugunlerde iyice revacta olan kavram. öte yandan tartisilan bir boyut daha var bu surdurulebilir kalkinma konusunda. o da, herseyin kuresel uretimle birbirine bagli oldugu gunumuz dunyasinda sadece belli bir bölgenin surdurulebilirliginden bahsedilmesi ne kadar dogru? yani tamam cok guzel, sehrimizdeki/ulkemizdeki hersey cevreci, surdurulebilir, butun pis fabrikalara ya filtre takip siki kurallara tabi tuttuk yada kapattik, her yanimiz piril piril, etraf yesil, bisiklete binen insanlar, cevreci paketlere doldurdugumuz adil ticaret urunlerimiz, cöplerimizi ince ince ayristiriyoruz. peki ama hala deli gibi tuketmeye devam ediyoruz, o ne olucak? tukettigimiz onca urunse cin'de vietnam'da, gayet na-surdurulebilir kosullarda, anti-cevreci ve emek sömurusune dayali ortamlarda uretilmeye devam ediyor. bu durumda bizim cevreciligimiz ve surdurulebilirligimiz ne kadar durust?

    (bkz: cevrecilik/@iwillshowyouwhatitmeans)
hesabın var mı? giriş yap