• zamanında boyacılık, sinemada yer göstericilik bile yapmış, üşenmeden bıkmadan yazmış yazmış yazmış adam. hem oyuncu, hem senaryo yazarı, hem yönetmen hem dublaj sanatçısı. filmlerde kendisini seslendiren ender oyunculardan. gururlu, işine aşık, üretken bir kimse. bir zaafı var; alkol...

    keşke suphi'nin hikayesi intihar ile bitmeseydi. ikiz çocukları aşkın ile taşkın (sahi ne oldu onlar sonradan acaba?), onunla daha çok vakit geçirseydi, onlara mesleğe aşk nasıl duyulur gösterebilseydi. üretseydi üretseydi, biz daha çok görseydik onu beyaz perdede.

    kaynaklardan öğrendiğimize göre kendisine ilk ambargoyu uygulayan, işsiz kalarak büyük bir çöküntü yaşamasına neden olan ve kendisi de intihar ederek bu dünyadan göçen nevzat pesen acaba hiç suphi ile ilgili bir pişmanlık, gönül yarası, suçuluk hissetti mi hep merak etmişimdir.

    hepsini geçtim. şimdi bir zamanların sıkı dostları öztürk * , fikret * ve suphi'den geriye, allah uzun ömür versin fikret kaldı. anlatsa ya fikret hakan. anlatsa, biz de dinlesek ya. öğrensek ya. bu muhteşem, zaman zaman gözüme jean paul belmondo gibi gözüken dramı da muhteşem oynayan komedyen nasıl biriydi? komedilerin aranılan yüzü, aktör suphi kaner nasıl biriydi?

    ah sevgili suphi kaner... son gecende arkadaşların , "beni sabah uyandırmayın" dediğinde senin ilaç içtiğini, gitmekte ne kadar kararlı olduğunu bilselerdi, seni kurtarsalardı birşey değişir miydi? elbette ki hayır. ama gönül, benim gönlüm hala senin hüzünlü hikayeni dinledikçe sızlar.
  • mesut kara' nın 'yeşilçam hatırası' adlı kitabından...

    1960’lı yılların sonunda birçok yaşıtım gibi, yazları çeşitli işlerde çalışırdım. mahalle bakkalına çıraklık yapmak, haftasonları maçlarda gazoz satmak ve niyet çektirmek de misket oynamak, gazoz kapağı biriktirip ‘hangi baş’ oynamak kadar zevkle yaptığım işlerdi. yaz-kış en büyük eğlencemizse ailecek gittiğimiz sinemalarda izlediğimiz filmlerdi. o yıllarda, yazlık sinemaların hayatımızdaki yeri başkaydı. nubar terziyan’ları, hulusi kentmen’leri, danyal topatan’ları, ihsan yüce’leri o filmlerde tanıdım. arkadaşları için her türlü fedakarlığı göze alan insanlar, haksız yere teklif edilen paraları karşısındakinin yüzüne çarpan ‘yoksul ama onurlu gençler’, o filmlerin ‘bizden insanları’ydı. "üç arkadaş" filminin yoksul ama sevgiyi, dostluğu ve dayanışmayı herşeyin üstünde tutan onurlu insanları bize bugün bile hayat dersi vermektedir.
    birçok işte çalışmama karşın, en çok sinemalarda çalışan yaşıtlarıma imrenirdim o günlerde. çünkü benim gidemediğim, izleyemediğim filmleri onlar hiç kaçırmıyorlardı. yine de gittiğimiz sinemalarda ‘alaska frigo’ ve gazoz satan o çocuklar kadar iyi tanırdım sinema oyuncularını.

    işte o yıllarda tanımış ve çok sevmiştim suphi kaner’i, o hüzün yüzlü, hüzün bakışlı komedyeni. beni çok etkileyen oyunculardan olmuştu. o yıllarda birçok filmini izlemiştim, yaşadığı dramı bilmeden. çok sonraları öğrendim, yıllarca yoksul bir hayat sürdüğünü, ayakta kalabilmek için sinemalarda çalışmak da dahil, marangozluktan elektrikçiliğe, ayakkabı tamirciliğine, tiyatroculuktan gazeteciliğe ve sinema oyunculuğuna kadar birçok işte çalıştığını. yine çok sonraları öğrendim intihar ederek yaşamına son verdiğini.
    telgraf hat bakıcısı ömer efendi ve nâzime hanım’ın tek çocuğu olan suphi kaner, 19 ocak 1933 yılında cerrahpaşa’da dünyaya gelir. alt katında marangozhane olan yoksul, ahşap, kira evinde... babası genç yaşta ölür ve yaşlı, hasta annesi evlere çamaşıra gider. suphi kaner de çok küçük yaşlarda çalışmaya başlar. "ilk olarak hayat karamelaları" satar, okul tatillerinde de ayakkabı tamirciliği yapar. elektrikçilik, marangozluk gibi işlerden sonra şehzadebaşı’ndaki ferah ve turan sinemalarında fıstık, gazoz satar. o yıllarda oyunculuğa gönül vermiştir. yazarlığı da vardır suphi kaner’in. hikaye ve şiir yazar. yazdığı hikayeleri yayınlatmak üzere götürdüğü gazetenin yazıişleri müdürü, "bununla para kazanamazsın. gel en iyisi gazete sat" der ve suphi kaner o işi de yapar. sonra yine bir sinemada yer göstericiliği yapmaya başlar.

    1946 yılında eyüp halkevi’nde sahneye çıkar, "süt kardeşler" ve "mozambik" revülerinde oynar. ardından da yeşilçam’a gelir. film yazıhanelerinde çalışmaya başlar. yeşilçam’ın ‘hamallığını’ yapmaya başlamıştır. fikret hakan ve öztürk serengil en yakın dostlarıdır. ya kahvelerde ya da fikret hakan’ın annesinin evinde yatmaya başlarlar. hergün beş parasız oyuncu kahvelerinde iş bekliyorlardır ve o iş bir türlü gelmiyordur. fikret hakan’la birlikte “sahne 8” adlı bir tiyatro grubu kurup, turnelere çıkarlar. zamanla fikret hakan da öztürk serengil de suphi kaner de, yaşadıkları çileli ve yoksul günlerden sonra, yeşilçam’da ‘dikiş tutturur’lar. suphi kaner başrollerde oynamaya başlar. halktan, sevimli tiplemeleriyle sevilen bir komedyen olarak ünlenir. artık günlerce film teklifleri beklemiyor, setten sete koşuyordur. öztürk serengil’e ve o’nun anılarını referans alan sevgili taner ay’a göre "para, suphi kaner’i suphi kaner’e yabancılaştırmıştır, en başta. alkollü gecelerini alkollü 24 saate genişletecek kadar mutsuzluğuyla." (11) ben yine de bu yargıları biraz acımasız bulmuşumdur yıllardır.

    suphi kaner 1959’da evlenir, aşkın ve taşkın adında ikizleri olur. artık sadece eşi ve ikizleri vardır hayatında. onlar için yaşıyor, onlar için daha çok çalışıyordur. fakat yeşilçam acımasızdır. zamanla diğer yüzünü göstermeye başlar. yaşadığı yoksul ve çileli geçmişin yarattığı tahribat yakasını bırakmamış, taşıdığı izler, yaşadığı hayalkırıklıkları sürekli yalnızlığa ve bunalıma itmiştir suphi kaner’i. o da birçok meslektaşı sanatçı gibi, örnekse yıldırım önal, cahide sonku, tugay toksöz gibi dostluğu içkide aramıştır en paralı, en yoksul günlerinde de. yeşilçam’ın sevimli güldürü ustası bunalıma girdiği günlerde iki kez intiharı denemiştir. alkolle sorunu olduğu için setlerde de ‘sorunlar’ yaşıyor, film şirketleriyle arasında anlaşmazlıklar çıkıyordur. bir sinema dergisine şöyle bir ilan verir: "sayın seyircilerim ve meslektaşlarım... 24. 11. 1961 tarihinden itibaren, on yıldan beri devamlı olarak içtiğim içkiyi, gerek sıhhatim ve gerekse dostlarıma karşı davranışlarımın anormalleşmesi bakımından bıraktım... bundan böyle, her kim beni içki içerken veya içkili görürse kendilerine tarafımdan 1000 tl’sı ödenecektir. hürmetlerimle." (12) fakat sözünde duramaz, içki içmeyi sürdürür.
    suphi kaner’le, -ne acıdır ki yıllar sonra o da yaşadığı ekonomik kriz, borçlar ve çeşitli sorunlar nedeniyle intihar edecek olan- nevzat pesen’in sahibi olduğu pesen film arasında bir sorun yaşanır. suphi kaner, anlaşması olduğu halde filmi yarım bırakır ve çekimlere gitmez. bunun üzerine nevzat pesen, işi aksattığı ve şirketi zarara uğrattığı için suphi kaner’i, prodüktörler cemiyeti’ne şikayet eder. prodüktörler cemiyeti de 1963’ün haziran ayında bir bildiri yayınlayarak tüm film şirketlerine gönderir ve "...oynamayı kabul ettiği rolü filmin yarısında bırakarak film şirketini maddi, manevi zarara soktuğu için" anlaşmazlık çözülene kadar suphi kaner’e "iş verilmemesini rica eder." bu "ihtar" niteliğindeki bildiri, apaçık bir boykottur. bu boykottan sonra sinemamızın önemli ve yetenekli aktörü suphi kaner en verimli günlerinde, işsiz kalmıştır.

    suphi kaner de boykot kararına tepkilidir ve yapımcıları, film şirketlerini suçluyordur. ölümünden birkaç gün önce ziyaret ettiği ses dergisinde yaptığı söyleşide şunları söyler: "yeşilçam’a geldiğim gün on beş liram vardı, işte şimdi on liram var. ama, ben o film prodüktörleri için hayatımı, kanımı, canımı verdim. onlar benim iş hürriyetimi tahdit etmek cesaretini nereden buluyor? bu insan haklarına aykırıdır, insan haklarını çiğnemektir. fakat onlara göre ben ‘insan’ değilim ki. prodüktörler cemiyeti beni halktan ayırmak istiyor. otuz milyon seyircinin tebessümlerini çalmaya kimsenin hakkı yok! beni öldürmek istiyorlar, ama ben bile öldüremiyorum. iki defa intihar ettim, ölmedim." bu sözleri söylerken gözlerinden yaşlar boşanır suphi kaner’in. sakinleşince sürdürür konuşmasını: "türkiye’deki bütün kameraları sırtımda taşıdım. 18 yılda bu hale geldim. hammalı aktör diye karşılarında görmek ağır geliyor. aktör’ün cemiyeti, sendikası yok. iki çocuğuma dua etsinler, şimdi daha temkinli, daha efendice mücadele edeceğim. (...) içkiyi aleyhime silah olarak kullanıyorlar. bu olayların içki ile ilgisi yok. beni ‘röntgenci’ rolüyle seyircilerimin karşısına çıkarmak istediler. onu farkedince terkettim. beni seven seyircilerimin hanımlarına ben kötü gözle asla bakamam. rol bile olsa bakamam."
    suphi kaner kendisine önerilen role içerlemiştir. hep güldüren ve hüzünlendiren sempatik aktör, "kötü" adam rolünde seyircilerinin karşısına çıkmak istemez. fakat yeşilçam ve insanlar acımasızdır. duyarlı ve içine kapanık aktör dişiyle, tırnağıyla mücadele ederek, yoksulluklarla, çilelerle boğuşarak geldiği yerde onurlu mücadelesini sürdürmek istemiştir yalnızca. o da birçok ‘benzeri’ gibi yalnızdır, kırgın ve küskündür.

    türk sinemasının güldürü ustası, sempatik aktörü suphi kaner, 1963 yılının ağustos ayında, henüz 30 yaşındayken arkadaşı afif yesari’nin evinde, üç tüp "nembutal" adlı haplardan içip intihar ederek yaşamına son verir. son konuşmalarının ve ölüm haberinin yer aldığı ses dergisinde sanatçı afif yesari’nin evinin fotoğrafının altında, fotoğraf altı olarak "bu evde öldü" başlığıyla birlikte şunlar yazıyordu: "kasımpaşa bahriye caddesi no. 181.. suphi kaner’in son adresi buydu. birçok kira evi değiştirmişti, en sonunda arkadaşı afif yesari’nin evinde geceyi geçirmek istemişti. arkadaşları intihar edeceğini hiç ummadılar. onlara da oyun oynadı ve üç tüp ‘nembutal’ yutarak öldü. ölümü garantilemek için yatarken ‘beni 12’den önce uyandırmayın’ demişti. şimdi, yıllardır hasret kaldığı rahat uykusunu bol bol uyuyacak. hiçbir iş davetiyesi veya boykot kararı uykularını kaçırmayacak."
  • '50 sonlarında sinemaya adım atmış pek güzide bir oyuncu ve komedyen idi suphi bey.. devrinde paul muni'yle karşılaştırılan bir güldürü ustası, bir garip mimikçi olan bu adamın kısa yaşamında iki mühim isim var idi o zamanlar: öztürk serengil ve fikret hakan..

    hatta öztürk beyin kendisiyle ilgili pek latif bir anısı da mevcut; eh aktarmak da bize nasipmiş:

    yine '50'li yıllarda bir soğuk kış gecesi, fikret beyin sormagir'deki evinde, öztürk beyin deyişiyle soğuktan gebermemek içün dipdipe otururlarken bizim kafadarlar; suphi bey aniden ayağa fırlamış:

    "sayın fahrettin kerim (dönemin istanbul valisi), affınıza sığınarak bir hata yaptırtmak üzreyim.." demiş, sonra diğerlerini de önüne katarak sokağa fırlamış, sokağın sonuna ulaştıklarında da:

    "işte arkadaşlar, sayın valimiz bizi düşünerek, bu çöp bidonlarının kapaklarını tahtadan yaptırmış! hadi bakalım, şimdi cenazeyi kaldırıyoruz, marşş!" diye bağırmış..

    velhasıl kapakları eve yığıp, sobada bir güzel kebap yapmış bizimkiler, tabii suphi beyin hergeleliğine gülmekten yarılarak..
  • alkol sorunuyla başa çıkmaya çalıştığı bir dönemde, bir sinema dergisine şöyle bir ilan veren oyuncu:

    "sayın seyircilerim, melektaşlarım,
    24.11.1961 tarihinden itibaren, on yıldan beri devamlı olarak içtiğim içkiyi gerek sıhhatim ve gerekse dostlarıma karşı davranışlarımın anormalleşmesi bakımından bıraktım.
    bundan böyle her kim beni içki içerken veya içkili görürüse kendilerine tarafımdan 1000 tl ödenecektir.
    hürmetlerimle"

    kaynak: agah özgüç- türk sinemasında ilkler kitabı.
  • siyah beyaz turk sinemasinin cafer'i, cefakari... intihar etmesinin nedeni icine dustugu ekonomik durum, parasizliktir. bir filmin setinde kendisine verilen rolu o gune kadar cizdigi imajina ters dustugu gerekcesiyle reddeder ve seti terk eder. ardindan yapimcilarin kara listesine alinir. bir daha filmlerde oynatilmaz. boylece hollywood'da dahi oynayabilecek yetenekte bir oyuncu kendini oldurmeye varacak asama adim adim ilerler.

    1957
    namus kurbani, korsan

    1958
    meyhanecinin kizi/ mapushane cesmesi, sevmek gunah mi,mahkumun ahi ,esrarli kadin / gunah bende

    1959
    sevdali gelin, ask ruyasi, allah buyuktur, benzincinin aski

    1960
    bir yaz yagmuru, dolandiricilar sahi, ben masumum, fedakar onbasi, namus ugruna, olum perdesi, siginti, aslan yavrusu, cici katibem, gece kusu, fedakar arkadas, ilk ask, mahallenin sevgilisi, olumlu dunya, yanik omer, ask hirsizi, gecelerin otesi, uskudar iskelesi

    1961
    duvaksiz gelin, otobus yolculari, avare mustafa, dogmadan olenler, yasak ask, ask ve yumruk, ayri dunya, iki yetime, altin hirsi, afacan, acar kardesler, kara dut, tatli gunah, bitmeyen mucadele, istanbul da ask baskadir, kabadayilar krali, kahraman ucler, mahalle arkadaslari, yedi gunluk ask, umitsiz bekleyis, yavru kus, vatan fedaileri, cambaz kizin aski, hanci, gunes dogmasin

    1962
    kucuk hanimin soforu, kirmizi karanfiller, zorlu damat , aysecik ates parcasi, sevimli serseri, aci ve tatli, ask bekliyor, copcatan, ekmek parasi, cafer cocuk hirsizi, ati alan uskudar i gecti, bir ask gunahi, bir haydut sevdim, bir milyonluk macera, dilberler yuvasi, gol krali cafer, gonul ferman dinlemez, gumus gerdanlik, meteliksiz asiklar, nesemizi bulalim, seyh ahmed in torunu, saka yapma, sarkici kiz, soforun karisi, bir gecelik gelin, aramiza kan girdi, bir cicek uc bocek

    1963
    uc capkin gelin, capkin hirsiz, erkek fatma evleniyor, bahriyeli ahmet, ali derler adima, aman kimse duymasin, bir milyonluk macera, sabah olmasin, perisan, bulunmaz usak, azrailin habercisi

    1964
    bucur, tig gibi delikanli, mapushane cesmesi, ayvaz kasap
  • "hep bana ayhan ışık yanında suphi kaner rolü verdi bu hayat"
    (bkz: met üst)
  • genelde jönün sempatik arkadaşı rollerini oynayan ve kadınları dikizleyen röntgenci bir karakteri oynamak istemediği için bu rolü oynadığı filmi yarıda bırakan aktördür. bu nedenle o dönemki film şirketlerinin ambargosuna uğradığı rivayet edilir.
  • kendi adını taşıyan , bugün 22 yaşında olan bir toruna sahip , türk sinemasının unutulmaz yıldızı.
    edit: torun suphi kaner dedesine de oldukça benziyor .
  • hüzünbaz rollerin değişilmeziydi. perdede hüznün kendisine en çok yakıştığı adamlardan birinin sonu da ne yazık ki kendisine yakışmıştı...
  • iyi bir komedyendi. zengin mimiklere sahip ilginç bir suratı vardı. 1963'te ölmüştür..
hesabın var mı? giriş yap