• genc bekar erkek bollugu suc oranini arttirir tahmin edilebilecegi uzere. issizlik, gucsuzluk, testosteron, vs. fakat erkek eksikligi de sucu arttiriyormus. abd'de erkeklerin kadinlara kiyasla en az sayida oldugu etnik grup olan zenciler uzerinde arastirma yapmislar (kimler yapmis bilmiyorum, onlar iste) 20-44 yas arasi nufus icinde, her 100 kadin basina 90 veya daha az erkek dusen yerlerde, erkekler evlenmeye daha az meyilli oluyorlar ve evlendikleri zaman da kisa surede bosaniyorlar. boylece bircok cocuk ya gayrimesru oluyor (bu da ne kotu bir kelime ya, bir cocugun mesru olup olmamais ne demek, gattaca filmini hatirladim bir anda, invalid dermis gibi ) ya da tek ebeveynle buyuyor, bunlar da iki ebeveynle buyuyen cocuklara oranla daha cok suca bulasiyorlar.

    yani nufustaki herhangi bir dengesizlik aile yapisini bozuyor efenim, aile yapisi bozuldukca da erkekler daha cok suc isliyor, suc isledikce daha cogu hapislere tikiliyor ve erkek orani iyice dusuyor, dustukce aile yapisi... anladiniz artik.
  • ''- hep benim suçum.
    ''- hep senin suçun değil.'' dedim. ''insan kendi felaketini seçemez. kendi felaketine aktif katılım içinde olabilir ama yine de onu seçemez. yıkılmak için dizilen domino taşları gibiyiz. biri gelir sana çarpar, seni yıkar ama onu da başka biri yıkmıştır. biraz tepeden, soğukkanlı bir zaviyeden bakınca göze hoş gelen bir görüntü aslında. kendi felaketinden bile zevk alabilirsin böylece. o felakette seni diğer insanlara bağlayan şeyi görürsün çünkü. bu durumda herkes suçlu olduğuna göre hiç kimsenin suçlu olamayacağını anlarsın. herkes birbirini yıkar. insana kim vurduya gitmek yakışır.''

    emrah serbes
  • hukuki açıdan, hukuk düzeni tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiildir. bir insan davranışına suç diyebilmemiz için bunun irade eseri olması, yasada suç olarak tanımlanan davranış modeliyle örtüşmesi ve hukuka aykırı olması gerekir.
    örneğin; hayvan davranışları, iradi olmayan refleks davranışları suç değildir. zina, yasada suç olarak tanımlanmamışsa ne kadar hor görülürse görülsün suç teşkil etmez.
  • hukuki anlamda, cezanin öngördügü davranis bicimidir. ceza hukukunun en cetrefilli konularindan birini teskil eder. sucun tanimlamasindaki zorluk öznel algi ile nesnel durumun birbiriyle catismasindan kaynaklanmaktadir. yasakoyucu, nesnel yasalar koyarak kimi davranis bicimlerine ceza getirmekte ve bunlarin yasanin objesini olusturan yurttaslarinca adeta ezbere bilindiginden yola cikmaktadir. oysa ki öznel algiya sahip bir yasa nesnesi olan insan, kimi durumlari kendisinden beklendigi gibi degil, düsünsel gelisiminin vardigi asama ölceginde algilayabilmektedir.

    burada durup, hukuki anlamda sucun tanimini yapmak gerekirse: suc islenen fiilin kinanabilmesini gerektirir. bu da ancak, failin hukuka uygun davranabilmesi olanakli iken yasadisiligi sectigi durumlarda mümkündür. her insan, suc kokan bir durumla karsilastiginda vicdaniyla hesaplasmak ve hukuka uygun olan ile yasadisilik arasinda bir secim yapmak zorunda kalinca, hukuka uygun olani secmek durumundadir. cünkü, dünyanin tüm hukuk sistemleri, eger ortada düsünsel yargiyi safdisi etmis bir hastalik veya gecici bir durum mevcut degil ise, insanlarin özgür iradesiyle en dogru karari alabilecek yetkin bir usa sahip oldugunu farz eder. suc, tam da bu noktada, özgür iradenin ve bagimsiz vicdanin kötüye kullanilarak, bilerek hukuka aykiri davranis biciminin secilmesinde yatmaktadir.

    kanunun bilinmemesi de buna engel olusturmamakta, özgür iradeye sahip yetiskin bir insanin nasil davranacagini kestiremedigi durumlarda dahi vicdanini zorlayarak ve en azindan tanidigi yasaklardan yola cikarak ona kosut bir degerlendirmede bulunmasi beklenmektedir. nasil ki her insan sobada elinin yanmasinin ardindan diger tüm ates barindiran cisimlerin onu yakacagini, zihni bir özürü yoksa, ögrenebiliyorsa, adam yaralamanin, nefs-i müdafaa disinda suc oldugunu bilen bir kisinin, mesela bunun bir ileri asamasi olan linc etmenin de suc oldugunu bilmesi gerekmektedir.

    suc, ceza hukuku anlaminda evrensel bir olgudur. sadece, bu kavramin teraziye vuruldugu kanunlar dünyanin farkli ülkelerinde degisik icerikler tasimaktadir. bunca agir laftan sonra, gayet hafif fakat bir o kadar da akilda kalici bir tanimlama ile: suc, hak yolu dururken, bile bile bok yolundan gitmektir.
  • karl marx'ın gözlemlediği üzre;

    bir filozof fikirler, bir şair dizeler, bir rahip vaızlar, bir profesör ders kitapları vs. üretir. bir suçlu suç üretir. fakat bu son üretim dalı ile toplumun bütün üretici faaliyeti biraz daha yakından incelenirse, insan birçok önyargısını terketmek zorunda kalır. suçlu yalnızca suç değil, aynı zamanda ceza hukukunu da üretir, ceza hukuku dersleri veren profesörü, hatta ve hatta profesörün içinde derslerini piyasaya bir meta olarak çıkardığı kaçınılmaz ders kitaplarını da üretir. bizzat yazarın bile kendi ders kitabından aldığı.... zevkten tamamıyla ayrı olarak, maddi servette bir artış meydana gelir.

    ayrıca, suçlu bütün polis ve ceza mahkemesi aygıtını, dedektifleri, yargıçları,cellatları, mahkeme kurullarını(jüri), vs yi üretir ve toplumsal işbölümünün bunca kategorisini oluşturan bütün bu meslekler, insan ruhunun farklı farklı yeteneklerini geliştirirler ; yeni ihtiyaçlar ve onları giderecek yeni yollar yaratırlar. bizzat işkence, işkence aletlerinin üretimini çok sayıda dürüst işçi çalıştırarak en zekice mekanik icatların yapılmasına imkan vermiştir.

    suçlu, bazen ahlaki, bazen acıklı bir izlenim yaratarak halkın ahlaki ve estetik duygularını harekete geçirmekle bir ''hizmet'' görmektedir. o, ceza hukuku üzerine ders kitapları ve bizzat ceza hukukun kendisini ve böylece kanunkoyucuları üretmekle kalmaz, aynı zamanda sanat, edebiyat, roman ve trajik oyunları da üretir. suçlu, burjuva yaşamının tekdüzeliğini ve güvensizliğini bozar. böylece onu durgunluktan korur ve yokluğunda bizzat rekabet uyarısının körleneceği o dur durak bilmez gerilimi, ruh hareketliliğini yaratır. bundan dolayı üretici güçlere yeni bir itilim verir. suça karşı açılan açılan savaş fazla nüfusun bir parçasını emerken, suç, emek pazarından aynı nüfusun bir başka parçasını çekip alır, işçiler arasında rekabeti azaltır ve bir dereceye kadar da ücretlerin asgarinin altına düşmesini önler. bundan dolayı suçlu, tam bir denge sağlayan ve bütün bir ''yararlı'' meslekler perspektifi açan doğal ''dengeleyici güçler'' den biri olarak görünür.
  • suça sosyolojik bir bakış: breaking bad ve walter white

    walter white, amerika’nın güneyinde yaşayan evli bir kimya öğretmenidir. oğlu walter jr. ve eşi skyler’la daha konforlu bir hayat yaşamak adına ek iş olarak bir araba yıkama servisinde de çalışmaktadır. 50’li yaşlarına girmiş olan walter, bir süre sonra akciğer kanseri olduğunu ve oldukça kısa bir ömrünün kaldığını öğrenir. yeni doğacak olan kız çocuğunu, skyler ve walter jr. ‘ı ölümüyle üzmek bir yana, ödenecek olan hastane ve tedavi masraflarıyla onları maddi sıkıntı içinde bırakıp gitmek walter’ı sıkıntıya sokmuştur. ‘’bundan böyle kaybedecek hiçbir şeyim yok’’ düşüncesiyle hareket etmeye ve öğrencisi jesse pinkman’la birlikte metamfetamin üretmeye karar verir. walter white’ın: ‘’şimdiye dek namusum ve şerefimle dürüst bir insan olarak yaşadım, ancak kanserden başka bir sonuç elde edemedim’’ ifadesi aslında içinde bulunduğumuz, özümsediğimiz ve sorgulamadan yaşadığımız ‘’çalış ve tüket’’ temalı kapitalist sistemin eleştirel bir ifadesinden başka bir şey değil.

    breaking bad, belki de aklımıza en sık gelen sorulardan birinin yanıtını veriyor: ‘’insanlar neden suç işler ?’’ bakış açınıza, noktainazarınıza, nerede durduğunuza veyahut sosyolojik bakış açısını tatminkar bulup bulmamanıza göre bunun bir ‘’yanıt’’ olup olmadığını elbette eleştirebilirsiniz.

    meselemiz, ‘’toplum nedir?’’ gibi klişe bir tanımı sorgulamakla başlıyor. insan toplulukları olarak neden ve nasıl bir arada yaşadığımızın cevabını vermek sanıldığı kadar kolay olmayabilir. fakat bu, yıllardır tartışılan ve uzlaşılamayan toplum hakkında hiçbir şey söyleyemediğimiz anlamına da gelmiyor. bahsedebileceğimiz bir nokta da, toplumun “normal’’i besleyen bir bütün olması. insanları standardize eden normlar, davranışı diğerlerince onaylanacak olan bireyleri yaratıyor. bu normları bütünüyle kabul etmeyip standarttan sapanlar ise, “normal olmayan, sıra dışı’’ olarak adlandırılan davranışları sebebiyle toplum tarafından ”suçlu” gibi çeşitli olumsuz etiketlerle yüzleşmek zorunda kalıyor. normal olanın belirlenmesinde bir çok etkenden söz edilebilir. örneğin, “gelişmiş” ülkelerin genelinin yaşam tarzına baktığımızda sistematik ve düzenli bir hayat işlediğini görürüz: rekabete dayalı kültürler, pahalı olduğu için kaliteli olması gerektiğini düşündüğümüz okullarda okuyan öğrenciler, üniversite eğitimi sonrası iş hayatına istekli bir şekilde adım atan bireyler, dışarıdan bakınca, sadece pazar günleri gerçek anlamda bir “hayat”ı varmış gibi görünen çalışanlar…muhtemelen bu hayat tarzında bir sorun görmeyeceksinizdir. hatta bu yaşamı yaşamayan insanda bir sorun görmemiz çok daha muhtemel. çünkü, adapte edildiğimiz ve özendirildiğimiz hayat tarzı amerikan rüyası: “yeteri kadar çalışırsan istediğini elde edebilirsin’’. peki sistem vaatlerini yerine getiriyor mu? oyunu kurallarına göre oynamak sizi “kazanan” yapıyor mu? görünüşe göre walter white bu soruya “hayır” yanıtını veriyor.

    sosyolojiye göre davranış öğrenilir ve çevre tarafından şekillendirilir. suç ise, bir davranış türü değil; bir tanımdır. suç etiketi de bir davranışla ilgilidir. suça birçok farklı yaklaşım söz konusudur. suçlu davranış, sosyal ortamın ürünüdür diyen 3 farklı bakış açısından bahsedilebilir: sosyal yapı, sosyal süreç ve sosyal çatışma. sosyal süreç teorilerinde yer alan fonksiyonalist bakış açısına göre:

    ‘’durkheim suçun kaçınılmazlığının toplumdaki farklılıklara bağlı olduğunu kabul eder. insanlar birbirinden çok farklı oldukları, ihtiyaçları ve isteklerini karşılamak için farklı metotlar ve davranış biçimleri kullandıkları için bunların bazılarının suça yol açması şaşırtıcı değildir… bütün insanların ona göre, benzer veya aynı moral bilinçte olması imkansızdır. yaşadığımız yer, kalıtımla geçenler ve sosyal etkiler bireyden bireye değişir. her zaman kolektif tipten sapan bazı kişiler olacağına göre, bu ayrılıkların suçlu kariyerlerini de içermesi kaçınılmazdır. bu, o kişilerin davranışlarının içgüdüsel karakterde olmasından değil, birlikteliğin onların davranışlarını suçlu olarak tanımlamasındandır. durkheim’a göre ceza tepkisiyle karşılaşan her eylem bir suçtur…’’ (içli, 2007)

    durkheim’ın sapma kavramı, onun insan doğasının ikilemi yani mesleki – sosyal düzenlemelerin insanın doğasının istekleri ve ihtiyaçları ile uyum sağlamadığı, zorlanmış bir iş bölümünde ortaya çıkan gerilimler görüşü ile anlaşılabilir (içli, 2007). yani, walter white, bir anomi durumu örneğidir: “amaçlarla, bu amaçlara ulaşmak için kullanılacak araçların uyuşmaması”: “sapma teorisini geliştirirken merton, fonksiyonel analizin tipik faktörleri olan kültürel amaçlar ve kurumlaşmış normları kullanmıştır. durkheim gibi, suç problemini anomiye bağlamış ve anomiyi bağımsız değişken olarak kullanmıştır. … merton’a göre anomi, kültürel amaçlarla yasal yollar arasındaki uyuşmazlıktır (içli, 2007)”. günlük dildeki kullanımıyla bir orta sınıf mensubu olan white ailesi, maddi-manevi açıdan hedefledikleri yere sistemin sunduğu yollarla gitmeyi başaramayan ve gayriresmi yöntemleri tercih eden bir ailedir. bu durum, toplumun onaylamayı reddettiği davranışlar serisini sergilemekle eşdeğerdir denebilir. merton’ın”gerilim teoris”ne göre:

    “merton’a göre, sınıflı toplumlarda yukarıya doğru ulaşma imkanları eşit bir şekilde dağılmamıştır. alt sınıfın ancak çok az bir üyesi oraya ulaşabilir. amaçlar ve yollar arasındaki uyuşmazlık gerilime yol açan hayal kırıklığının gelişmesine yardım eder. bu bakış açısından, sosyal yapı suç probleminin kaynağını teşkil eder… amaçların bloke edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hayal kırıklığı mutlaka suça yöneltmez. hatta merton’a göre, hayal kırıklığına uğramış bireylerin çoğu uyumludur (konformist). oysa diğer bireylerin bazıları hayal kırıklıklarını azaltmak için suçu içeren diğer dört uyum modellerinden birini kullanır.” (içli, 2007)

    uyum modelleri....... kültürel amaçlar.......kurumlaşmış yollar

    uyumluluk.......................+..............................+

    yenilikçilik.......................+...............................–

    şekilcilik..........................–...............................+

    geri çekilme....................–................................–

    isyan.............................+-..............................+-

    şemaya göre, walter white’ın para kazanmak için yasal yollar yerine uyuşturucu ticaretini tercih etmesi merton’ın “yenilikçilik” tanımını yansıtıyor.

    çoğunluk, sürüye dahil olmayana aslında alexis de tocqueville’in şu sözünü der: “benim gibi düşünmemekte özgürsün; yaşamın, malın mülkün, her şeyin sende kalacak; ama bugünden itibaren aramızda bir yabancısın.” walter white’ı eşi skyler’ın bir süre de olsa reddetmesi, onun “suçlu” bulduğu davranışının nedenini sorgulamadan bir “yabancı” ilan etmesi tocqueville’i görünüşe göre haklı çıkarıyor. walter white, sistemden dili yanan biri olarak, sürüden ayrılıyor.

    walter’ın jesse’ye dediği cümleyi hatırlayın:

    “today is the first day of the rest of your life”

    kaynakça:

    içli, tülin. (2007). kriminoloji. ankara: seçkin yayıncılık
    http://tr.wikipedia.org/wiki/breaking_bad (erişim tarihi : 7.3.15)

    -duygu yeniçınar (sosyolog) / bilim.org'dan alıntıdır.
  • dostoyevski' ye göre (ya da raskolnikov' a göre) suç, alalade bir insanın, kendini fevkalade sanmasıdır. ya da alalade insanların yaptıklarıdır. çünkü kitapta yazılandan anladığım kadarıyla normal olmayan insanların önlerindeki engelleri aşabilmek için kullanabilecekleri her yol mübah olarak görülmektedir; ki bence de doğru bir mantıktır.

    --- spoiler ---

    raskolnikov o yaşlı tefeciyi öldürdükten sonra büyük adam olabilmiş olsaydı, bu cinayet gözardı edilebilecek bir fedakarlık olarak kalacaktı.

    --- spoiler ---
  • özgürlük sıfırlandığında, ortadan kalkacak olandır*
  • sosyal düzenin uygunsuzluğuna karşı bir protestodur bazen.
  • ... (bkz: #8795306)
hesabın var mı? giriş yap