• die hard 3'te merkez bankası soyulurken çalan, fiorentina taraftarının tezahürat haline getirdiği ve benim hala adını bilmediğim melodinin askeri marş olarak söylendiği güzel bir film. geceyarıları kablo tvnin muhtelif kanallarında sayısız kez oynamış ve oynamaktadır.
  • --- spoiler ---

    filmin gerçeklikten uzak görünüşünün nedeni, aynı isimli bir sahne oyunundan uyarlanmış olmasındandır. yine de bu türde pek çok filme esin kaynağı olmuştur.

    bence filmin zirve yaptığı sahne, nazi doktrini amacıyla her birine mein kampf dağıtılan askerlerin, üç gün sonraki yoklamada hem saç-bıyık hem de kafa olarak birer führer'e dönüşerek alman komutanı taşağa almalarıdır.

    bir de ünlü aktörlerin taklidini yapıp mahkumları eğlendiren adam çok başarılıdır. clark gable, james cagney ve cary grant'in taklitlerini bire bir yapar namussuz.

    billy wilder bu filmde yine ustalığını konuşturmuştur. muhbirin kim olduğu konusunda izleyiciyi hep ters köşeye yatırır. önce sefton karakterinin muhbir olduğunu destekleyen her türlü ipucu verilir. sonra tam sefton'ın aslında muhbir olmadığının anlaşıldığı sahnede, kamera yavaşça hiç konuşmayan, beyni hasarlı gözüken joey'e doğru yavaşça kayar. sanki wilder'ın kamerası dile gelmiştir ve muhbiri bize söylemektedir. ama bu sinemanın seyirciye yaptığı en zekice fake'lerden biridir aslında.

    bu filmle en iyi erkek oyuncu oscarını kazanan william holden, canlandırdığı -humphrey bogartvari- sefton karakteri çok bencil olduğu gerekçesiyle gönülsüzce, stüdyonun zorlamasıyla oynamıştır. belki de bu yüzden oscar tarihinin en kısa teşekkür konuşmasını yapar: "thank you."

    önceden bu rol için düşünülen kirk douglas yapılan teklifi reddetmiş, charlton heston ise william holden daha uygun olur düşüncesiyle billy wilder tarafından reddedilmiştir.

    son olarak filmin can alıcı repliğini hatırlatalım:

    - ach soooo...

    --- spoiler ---
  • bu filmde güzel bir anekdot ise fare yarıştırılan bölümde bahis tahtası üzerinde yazan at isimleridir. dönemin efsane atlarından seabiscuit de kendisine bu tahtada yer bulmuştur.
  • imdb adlı sitede 1950-1959 arasında çekilmiş filmler arasında yapılan top 50 listesinde 8,1 puanı ile kırk birinci sırada yer alan filmdir. esir kampındaki mahkumların patatesten içki yaptığını, kamp komutanının abd' ye göç etmiş eski bir güreşçi olduğunu öğreniriz.
  • hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biri.

    shapiro ve animal'ın alman çavuşu schultz ile replikleri muazzamdır

    -
    schultz: how do you expect to win the war with an army of clowns?
    amarigan: we sort of hope you'd laugh yourselves to death.
    -
    shapiro: hey schultz, sprechen sie deutsches?
    schultz: ja?
    shapiro: then droppen sie dead!
    -
  • animal ile shapiro ikilisinin, bizim ortaoyunun -sırasıyla- kavuklu ile pişekar'ını hatırlattığı güzide film. aslında film güldürücülüğünü tamamen bu minval üzerine kurmuştur, mesela postacı'nın o "komik" sesiyle, üç sefer koğuşun içine gönderilmesi ve hızlıca duyurular geçmesi, sırf sesinin ilginçliği nedeniyle seyirciden gülümseme beklemesindendir.

    söylenildiği gibi, alman askerleriyle enseye şaplak durumu vardır, hatta koğuştan sorumlu alman askeri schulz, neredeyse hulusi kentmen kadar babacandır.

    filmden bir güldürü şöyle gelişir:

    animal ve shapiro zevzeklik ederken yemeği kaçırmışlardır, bu sırada sefton da sobanın üzerinde, 45 sigara karşılığı alman askerlerinden aldığı tek yumurtayı kırmaktadır. animal yaklaşır ve burnunu pişmekte olan yumurtaya uzatır;

    shapiro (sh) -easy, animal! easy!
    animal (a) - where did it come from?
    sefton (s) - from a chicken, bug-wit.
    a - a chicken?
    sh - a chicken lays those things. don't you remember, animal?
    a - hey, it's beautiful. are you going to eat it all by yourself?
    s - the yellow and the white.
    a - is it all right if we smell it?
    s - just don't drool on it.
    sh - you're not going to eat the shells?
    s - help yourself.
    a - thanks. what are we gonna do with it?
    sh - we're gonna plant it, animal, and grow a chicken for christmas.

    "kabukları yemeyeceksin değil mi? buyur, yiyebilirsin. sağol. bununla şimdi ne yapacağız? ekeceğiz animal, sonra da noel için bir tavuğumuz olacak." diyerek türkçe çevirilerle de, yumurta bayramınızı şimdiden kutluyorum.
  • shapiro nun animal a sordugu " how stupid can you get, animal" sorusuyla gulduren guzel film
  • çok başarılı bir film. komedi ve gerçeklik arasndaki yelpaze çok başarılı ve inandırıcı. az sayıda mekan içinde çekilebilecek en başarılı filmlerden biri. sinefil olup da seyretmeyenlerin mutlaka seyretmesini tavsiye ederim.
  • harbiden de gerçekçi değilmiş. her saniyede gerçekçi olmadığı belli oluyor. ama en fazla treni patlatmış askerin kumandanın odasında üç gün boyunca ayakta bekletilmesinde inandırıcılık zedelenmiş. bizim bildiğimiz naziler ilkokul öğretmeninin öğrenciye verdiği cezadan daha ağırını verirlerdi. gerekirse işkence ederlerdi. ama buradaki kumandan o kadar babacan ki adama dokunmuyor bile. sadece üç gün boyunca ayakta bekletiyor. inandırıcı olmak zorunda değil tabi. diğer nazi filmlerinden komediye ağırlık verilmesi ve pek inandırıcı olmaması nedenleriyle ayrılıyor. savaşı fon olarak kullanmış bir komedi filmi. bazı espriler üstünden 60 yıl geçmiş olmasına rağmen güldürdüler. genelde de eğlenceli bir film. salak alman karakterine yer verilmesi de anlaşılabilir bir durum. neticede savaş daha yeni bitmişti. yukarıda da bir yazar belirtmiş. film neredeyse şaban askerde tadında demiş. katılmamak mümkün değil. izlerken de aklıma hep şaban askerde filmi geldi nedense. filmi sadece komedi diye nitelendirmek yanlış olur, belirtmeden geçmeyeyim. içinde bir de dedektiflik hikayesi mevcut ve bu hikaye filmi sürükleyici kılmış.

    --- spoiler ---

    önce sefton'ın hain olduğunu sandık. bunun nedenleri filmin başında bolca önümüze sürülüyordu. sefton bencilin teki. ayrıca almanlarla bir ilişkisi var gibi görünüyor. yoksa kadınların bulunduğu koğuşa nasıl gitsin? ayrıca arkadaşlarından ikisinin öldürüleceğini biliyordu. hain değilse bunu nasıl bilebilir? sefton dayak yedikten sonra hainin o olmadığı anlaşılıyor. wilder sefton'ı dövdürtükten sonra kamerasını hiç konuşmayan, arada mızıka çalan elemana çeviriyor ve sahne bitiyor. demek ki asıl hain bu kişiymiş. hiç konuşmamasından belliydi. ama bir süre sonra onun da hain olmadığını anlıyoruz. neyse ki wilder meseleyi uzatmıyor ve haini bize gösteriyor. kısacası wilder haini saklamayı başarıyor. belki o kadar da abartılacak bir şey değildir bu. neyse, değinmeden geçmek istemedim. bu dedektiflik hikayesiyle film daha da zevk veriyor.

    --- spoiler ---

    başarılı bir film olsa da wilder'ın diğer filmleri kadar sevmedim bunu. bu arada savaş zamanında amerika'ya gelip aktörlük yapan, ardından yönetmenliğe geçen ve benim en sevdiğim filmlerden bir tanesi olan anatomy of a murder'ı kotaran otto preminger filmde kısa bir süre gözüküyor.
  • esirlerin christmasta hiçbir şey olmamış gibi birbirleriyle dans etmeleri çok hoşuma gitti. bugüne kadar izlediğiniz ikinci dünya savaşı filmlerinden çok farklı olan bu filmi izlemenizi tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap