• turkce karsılıgı olan "havadan sudan konusmak"tan daha iyi bir isimdir, zira sohbetin icerigini degil, niteligini tarif eder. insanin annesiyle 5 cayinda yaptigi sohbete de havadan sudan konusmak denebilir mesela, ama insan annesiyle, iyi arkadaslariyla "small talk" yapmaz. small talk samimi olmayan is arkadaslariyla, asansorde karsilasilan komsuyla falan yapılır. ustelik yetenek de gerektiren biseydir, gergin sessizlikleri engellemeye ve konusma konusu bulmaya calisirken, insan karsidakinin hic begenmedigi sac modeline veya yeni cantasina iltifat ederken bulabilir kendisini, sirf konusacak bir konu olsun diye. bunu farkettigimden beri kimseye yok yere kompliman yapmamaya calisiyorum, sacima basima vaktiyle yapılmıs cesitli komplimanlarin ne kadar small talk gerginligine kurban gitmis samimiyetsizliklerdi, onu merak ediyorum..
  • kesinlikle amerikalıların en iyi yaptığı şeydir small talk. sevilen bi arkadaşla yapılan ayaküstü muhabbetten çok eksiği, hoşbeşten bi hayli fazlası vardır.

    o ardı ardına havada uçuşan spontane amerikan esprileri, gülüşmeler... olur da karşıdaki bi derdini çıtlatırsa "oh! i'm sorry"de kalıp hemen geçiştirilen umursama kamuflajları.. adı bile sorulmayan, zaten aslında hiç merak da edilmeyen, rastgele yabancılarla ayaküstü koyultulan muhabbetler.. böylesine hiç yoktan muhabbetleri bu denli uzatıp aynı zamanda sonuna kadar yüzeysel tutabilmek amerikalılardan başkasının harcı da olmaz zaten

    samimiyetten çok yapaylık hakimdir ama öyle istemli bi yapaylık da değil aslında bu. daha çok öğrenilmiş ve zamanla fena halde içselleştirilmiş bi yapaylık. anadan babadan başka türlüsünü görmüyor yavrucaklar

    başlarda kültüre yeni bi türk olmanın yanında iflah olmaz da bi meendiz olmanın deformasyonuyla bana iyice garip gelirdi. şimdi kendimi market standında nugget'lardan denemek ister misin diyen görevli kızla organik beslenme üstüne geyik çevirirken buluyorum.
  • anlamsız sessizliği doldurmak adına ağızdan çıkan kelimeler bütünü. modern dünyanın mecburiyetlerindendir.

    bu konuşmalar bana aşırı anlamsız geliyor. bir şeyler konuşuyorsun konu bir yere gitmiyor, çünkü konu yok ortada.

    özellikle işyerinde yapılanlar bunaltır. çünkü işyerinde small talk'tan kaçış yok. asansörde, yemekte vs. yapmak zorunlu gibi bir şeydir. yapmayana yabani gözüyle bakılır. ama bu konuşmalara banane amk niye bana anlatıyosun ya da sanane seni neden ilgilendiriyor dememek için zor tutuyorum kendimi. ama tabi medeni insanlar olarak insanlarla havanın nasıl olduğu, yeni yaptırdığı saç modeli, dün akşamki milli maç hakkında konuşmak zorundayız.
  • yapamadığımdır. bence bir yetenektir.
  • şablon kelimelerin kullanıldığı sohbet bile değil geçiştirme. genelde belli kalıplarda sorular vardır ve verilecek cevap önemli degildir. misal n'aber dersiniz iyidir cevabını alırsınız kıçınızı dönüp gidersiniz. kötü cevabı gelirse bunu duyduğuma üzüldüm der yine popoyu çevirirsiniz. böyle birşeydir small talk.
  • çağımızın vebası.

    bizi bilmem de avrupanın kesin vebası.

    ben sıkılıyorum bir aşamadan sonra, karşımdaki insan kimdir, nedir, ne değildir, ne düşünür, içinden ne geçer bilmek istiyorum.

    ama varsa yoksa hoş geldin beş gittin. kendilerine, iç dünyalarına ilişkin en ufak bir sır vermiyorlar. aynı şekilde seni de merak etmiyorlar.

    insanlar nasılsın diye sorunca ciddiye alıp gerçek bir yanıt veresim tutuyor bazen hatayla, genelde canım sıkkın olduğunda, o zaman da anca "oh no, so sorry, i can't even imagine, big hugs" paket.

    götünüze girsin big hugs allahın samimiyetsiz kibarları.
  • havadan sudan boş muhabbet etmek.

    yaparken zorlandığım konuşma türü. konuşabilmem için illaki tartışılacak bir konunun olması gerekiyor bu durum haricinde small talk tarzı şeyler hem canımı sıkıyor hem de muhabbet çok zorlama oluyor.belki de beceremediğim için zevk almıyorum.
  • trakyadaki karşılığı ‘sik sik muabetler’ dir.
  • programlama dili olanı için (bkz: smalltalk)
  • (bkz: havadan sudan)
hesabın var mı? giriş yap