• 17 ağustos 1999daki depremde kurtama çalışmaları sırasında en çok söylenen söz... insanın kulağında çınlar bu söz, içini yakar...
  • nice çocuğun büyümesini sağlamıştır bu soru. simsiyah bir ekranda beyaz puntolarla "sesimi duyan var mı" ? yazısı, geride titrek, beklemeli, heyecanlı bir ses, avaz avaz aynı şeyi bağırıyor. bunu gören nice çocuk büyümüştür o sesle, cevap alınamayan o soruyla.
  • her duyduğumda aklıma o korkunç depremi getiren (bkz: 17 agustos 1999) ve o geceki dehşeti tekrar yaşatan cümle.
  • kör bir karanlığın kucağında inleyen son bir umut çağrılarıydı.
    hem şiddetle unutmak, hem de ne olursa olsun unutmamak istiyor insan bu sesleri...
    şimdilik bazı yüreklerde hala çınlıyor, bazı kabusların bir parçası oluyor.
    ancak git gide ölüyor, büyük çoğunluk tarafından çoktan unutulmuş görünüyor.
    yeniden duymak istemediğimiz bu nakarat yeniden söylenmesin. boğazlara düğümlenmesin.
    seslerini duyuramayanlar, ah kimbilir kimlerdi onlar.
    adları bilinmeyen taş gibi cesetler oldular!
    sesimi duyan var mı?
  • hala ara sıra geceleri rüyalarıma giren ses. gölcük kavaklı da kurtarma çalışmalarında o kadar çok duymuştum ki. beynimin bir köşesine yer etmiş. bir daha kimse ne bu sözü söylemek ne de bu sözün cevabını vermeye çalışmak zorunda kalmasın...
  • aklıma her geldiğinde, nefesimi tutmama, sessiz kalmama neden olan soru. belki biri daha ses verir, biri daha kurtarılır diye.
  • sanirim sekizinci gündü.
    gece yarisi defne tarafindaydik.
    merkeze dönüyorduk.
    araci ben kullanıyordum.
    sagli sollu binalarin tamaminin yikildigi bir caddede yavas yavas ilerlerken, enkazlardaki calismalarin tozlari, aracin ve enkaz aydinlatmasindaki isik huzmelerini belirginlestiriyordu.
    sanki birer isin kılıcı gibi karanligi kesiyordu.
    aracin tepesindeki kirmizi cakar lambanin isigi her parladiginda karanligin icinde yasanan dram saniyelik olarak gozumuzde beliriyordu.
    caddenin saginda solunda insanlar birer ates basinda isinmaya calisiyor, bir o kadari da tozlu asfaltin soguk zemininde oylece fermuarli branda icinde yatiyordu.
    kimsesiz, kimliksiz, seveni basinda olmadan.
    zaten mevcut gorevimizin getirdigi diyalog disinda minibusteki kimse konusmadigi icin icimizdeki feryatlarin sesi, bedenlerimizin yorgunlugunu hissetmeye musaade bile etmiyordu.
    aniden uzaktan bir parlak isik bize dogru sallaninca hemen durdum.
    acik camdan sesi duyuldu "motoru kapat, motoru kapat."
    bu uyari, birazdan bir umudun parlayisina sahit olabilmenin heyecani hepimizi hareketlendirdi.
    kontagi kapatip ayni anda telsizlerin sesini kısmıştık.
    isik tutan adam hizla geri giderken civardaki kepce sesleri de sustu.
    ve derin bir sessizligin icinde uzaktan bir ses "birr kii uccc" dedi ve hemen akabinde enkaz basindaki herkes bagirdi;
    "sesimi duyan varr mii?"
    20 saniye bosluk verip 2 kez daha tekrar ettiler.

    20 saniyelik beklemede neredeyse nefes almadik, gozlerimiz orada ikinci bir talimati bekledi.
    duyuyorsan bir seylere vur gibi...
    ama gelmedi.
    birkac saniye sonra bize dur diyen gorevlinin isigi gel gel isareti yapinca minibuste sadece "hoff" sesi duyuldu.
    telsizleri acip araci calistirip konusmadan devam ettik.
    birkac km sonra bir daha ayni duruş ve islemler...

    hayatimda hicbir zaman unutmayacagim ama hatirlamak ve yine sahit olmak istemedigim gunlerdi orada yasadiklarim, yasadiklarimiz.

    94 gundur duyamadigimiz seslerin sesini, bu pazar gunu vatandaslik gorevinizi yapmaya giderken duyabilirsiniz.
    o sesleri gercekte degil, zihninizde, hatiralarinizda duymaniza sebep olanlara "sesinizi duyurmak" icin son şans.

    kaybettigimiz binlerce insanimizin aziz hatirasi icin.
  • her duydugumda istisnasiz bir sekilde tuylerimin urpermesine sebep olan soru... insallah kimse duymak zorunda kalmaz...
  • 18 yaşım...

    bağır diyorlar, daha çok bağır. bağırıyoruz avaz avaz.
    sonra sessizlik bir süre. sonra yine. sonra yine sessizlik. ama sessizlik bozulsun diye edilen dualar. bir minik tıkırtı bile parlatıyor insanların gözlerini. 18 benim yaşım yahu daha 18. umutlarım var geleceğe dair, ceset taşıttırıyorlar bana. ex diyorlar enkazdan çıkan biri için. götürüyoruz. sonra bir başkası. sonra yine. ama bir tane yaşayan insan çıkınca enkazdan, ne yorgunluk ne başka bir şey kalıyor insanın üzerinde. sonra yine avaz avaz herkes. sonra yine kan donduran bir sessizlik. hiç bitmez gibi, hiç bitmeyecek gibi.

    20 senedir atarım ara sıra o çığlığı. hem hayatımın, hem insanlığın devasa bir enkaz altında kaldığını fark ettiğim günden beri.

    sesizce bekliyorum.

    hiç ses gelmiyor.
  • "sesimizi duyan yok mu"ya evrilmiştir.
hesabın var mı? giriş yap