• sedat peker 30 mayıs 2021'de yayımladığı "fırtınalarla büyüyen fidanlar rüzgarlarla yıkılmazlar" başlıklı videosunda, "ismet inönü'nün kürtlerin ayaklanmasını önlemek için güneydoğunun fakir bırakılması yönünde rapor yazdırdığını ve güneydoğunun fakir bırakılmasına ilişkin bu raporun devlet tarafından uygulandığı"nı iddia etti.

    konuşmanın ilgili bölümü 36. dakikanın 42. saniyesinde başlıyor: https://www.youtube.com/watch?t=2202&v=syvs-m5hfso

    bu iddianın hiçbir dayanağını bulamadığımı, bilakis dönemin başbakanı ismet inönü'nün doğu illerini yerinde görerek yazdığı şark seyahati raporunda doğu illerinin verimli kılınması gerektiğini vurgulayarak, alınan vergilerin indirilmesini ve bölge halkına bir eziyet hâline dönüşen maktu vergi uygulamasının sonlandırılmasını önerdiğini belirttim.

    ve ekledim: "sedat peker'in bu konuda sağlam bir kanıtı varsa bir sonraki videosunda veya twitter hesabında ortaya koymalı, yoksa da bu lafını düzeltmeli."

    (bkz: 30 mayıs 2021 sedat peker açıklamaları/#123990541)

    aradan 96 saat geçti ancak bu konuda kendisinden hiçbir açıklama gelmedi. ben de isteğimi kendisine yineliyorum:

    sedat peker'in "ismet inönü'nün kürtlerin ayaklanmasını önlemek için güneydoğunun fakir bırakılması yönünde rapor yazdırdığını ve güneydoğunun fakir bırakılmasına ilişkin bu raporun devlet tarafından uygulandığı" iddiasına ilişkin sağlam bir kanıtı varsa, sıradaki videosunda veya twitter hesabında ortaya koysun.

    çünkü kimsenin anadolu'yu bin yıllık terk edilmişlikten kurtaran türkiye cumhuriyetini ve türkiye cumhuriyetinin en büyük devlet adamlarından ismet inönü'yü bu şekilde lekelemeye hakkı yoktur.
  • reis buraları okuyorsun biliyorum:)

    bakma sana reis dediğime! benim için tek reis vardır bu alemde: vaktiyle bana yeni bir önlük alabilmek için hamallık yapan babamdır o da.

    şimdi sana reis diye hitap edeceğim ama özel bir anlamı yok.

    ben de ülkücü idim bir zamanlar senin gibi. sağlam ülkücü idim hem de. sizin tayfanın onlarca koruma ordusuyla geldiği yerlere ben de amcamlarla giderdim, sizi görürdüm.
    amcamlar da sağlam ülkücüler idi. hele bir tanesi. parmaklarını kaybetmiş bu davada. şimdi rahmetli. ben de ufak tefek hasarlar aldım vaktiyle.

    isteseydim şimdi çok çok yüksek mevkilerdeydim he. öğretmen maaşıyla idare etmek yerine malûm partinin veya küçük ortağının itlerinden biri olabilirdim! burada da anama avradıma küfür ederlerdi her gün.
    istemedim.

    bak şimdi reis, twitter'da olsun ekşi sözlük'te olsun görüyoruz ki senin ne diyeceğini merakla bekleyen bir kitle var ve çoğunluğu genç. çoğu işsiz yahut borç içerisinde. ülkeden memnun değil. bunalmış, bir umut peşinde milyonlarca genç.
    hani kızın için dünyayı yakıyorsun ya, ki bence de yak. biz de onun bunun çocukları değiliz sedat peker reis.
    bizim de babamız anamız var.

    anlattığın şeyler anlatmadıklarının binde biri bile değil muhtemelen.
    peki hiç düşündün mü o zamanlar bizleri? hakkına girdiğin gençleri ve babalarını hiç düşündün mü?

    bak reis, kitap falan koyuyorsun masaya ne güzel ama sen bilmezsin anlatayım sana.

    ikinci abdülhamid dönemi, ortalık yangın yeri. padişah paranoyak olmuş darbe korkusuyla. halktan da çekiniyor.
    ne yapıyor biliyor musun?

    ahâliyi kontrol edebilmek için kabadayıları kullanıyor. hatta bunlardan kimisi paşa bile yapılıyor daha sonra. yani kabadayılara, devletin hizmetleri tahsis ediliyor!
    fehim paşa, tiranlı gani, arnavut tahir, arap abdullah vs.
    halk höt dedim mi bu kabadayılar höööst diyor biniyor tepelerine.

    sonra ne oluyor peki?
    koca istanbul bu kabadayılara dar geliyor. paşalık maşalık kesmiyor bunları.

    başlıyorlar birbirleriyle kavgaya. 1899'da meşhur seri cinayetler işleniyor. her kabadayının arkasında farklı bir paşa var. o onu öldürtüyor, diğeri başkasını kaçırtıyor vs.

    ulan kimse de sormuyor ki bu halk ne yapıyor? gençler cephelerde savaşıyor, anadolu insanı desen aç sefil.
    kocaaa devlet erkanı ve devlete sokulmuş kabadayılar parayı paylaşamıyor.

    bak reis.
    tarihimiz ne kadar benzer olaylarla dolu değil mi? biz hiç ders almıyoruz bir şeylerden.

    bu millet unutuyor falan diyoruz ama aslında unutmuyor! bu millet geç idrak ediyor.
    bak, arap abdullah'ı konuşuyoruz burada hâlâ. her şey tarihe işleniyor.

    madem girdin bi' yola. bak, gör, düşün.

    haktan hukuktan umudunu kesmiş milyonlarca genç senin ağzının içine bakıyor.
    nasıl ama daha çok beğendin değil mi bu kitleyi itiraf et.
    öyle eskiden peşinde " vur de vuralım öl de ölelim " diye havlayan tipler gibi değil; pırıl pırıl bir gençlik değil mi?

    bak ne diyeceğim sana reis.
    ben devlet memuru bir adamım. lâkin allah'tan başkasından da korkum yok.
    bataklığın, hayal bile edemeyeceğin yoksulluğun içinden çıkıp geldim bu günlere.
    ve geçtiğimiz aylarda bir öğrencim ağladı benim. parasızlıktan internet bağlatamadıkları için.

    madem yaktın gemileri, her şeyi anlat.
    bu çocuğun hakkı olan parayı kimler yemiş bir bir anlat.
    diyorsun ya " bir umuttur yaşamak " diye.

    bir umuttur.
    belki senin vereceğin isimler ve bilgilerle değişir her şey.

    beklemedeyiz reis!
  • debe editi: en büyük türk atatürk

    öküz öldü, dostluk bitti...
    bana "sedat peker'in son yıllarını özetleyecek tek bir cümle kur" derseniz, bunu söyler geçerim.
    o kadar.
    hey gidi reis!
    reis sen türk milletini tehdit ediyordun.
    unuttun mu?
    "kanınızda duş alacağız" diyordun.
    kendi halindeki zararsız vatandaşlara karşı, tasmalı köpeklerine "silahlanın" diyordun.
    onlar da bunu yapıyordu.
    içinden geldiği gibi bizi tehdit ediyordun.
    hiç öyle pkk'lı akademisyen yalanına sarılma.
    sen söylediğin sözün nereye gideceğini çok iyi bilen bir adamsın.
    yemezler...
    siyasal islam'ın karşısında duran, "bunlar ülkemize zarar veriyor" diyen samimi yurttaşları hayatları ile tehdit ediyordun, bizi korkutmaya çalışıyordun.
    ki çoğunluğu korkutmayı başarmıştın da.
    ülkenin yarısını, koca muhalefet partisini sindiriyordun.
    senin işin buydu.
    bunun karşılığında para ve güç devşiriyordun. para ve güç için sen bunları yaptın ..
    ama öküz öldü.
    sonra sen günah çıkarmaya başladın.
    seçim akşamı, olası bir hezimette "atanmış bir görev"in olduğunu itiraf ettin.
    ulan sen son ana kadar, güvendiğin adamlar seni tamamen satana kadar firar ettiğini bile kabul etmedin.
    balkanlara kaçtığın günlerde eski müttefiklerini, gücünü ve imparatorluğunu kaybetmemek için "haşa biz kapışmıyoruz, ben buraya üniversite okumaya geldim" deyip palavra sıkıyordun.
    laf söyletmiyordun.
    seni eleştiren herkese fetocu damgası yapıştıracak kadar ileri gidiyordun.
    tweetlerin duruyor...
    unuttuk mu sandın???
    sen iddia ettiğin gibi zeki bir adam değilsin sedat peker.
    uyanıksın, kurnazsın, pratiksin ama kesinlikle zeki değilsin.
    çoğumuz bugünleri öngördü.
    ama sen çıkar ilişkisi ile bağlı olduğun gruplarla birgün çıkar çatışmasına girip ters düşebileceğine ihtimal dahi vermedin. yerini sağlam zannediyordun. tıpkı malum örgüt gibi ama öyle olmadı.
    o yüzden zeki değilsin.
    yanlış yerde konumlandın.
    doğru yerde doğru mamevrayı yapamadın, imparatorluğunu kaybettin.
    o yüzden sen zeki değilsin, vatansever de değilsin. parasever, güçseversin...
    vatansever ve ataturkçü bir türk olarak seni asla affetmeyeceğim sedat peker.
    pişman olmuş olabilirsin ama pişmanlığının zerre kadar değeri yok gözümde. senin pişmanlığın değersiz bir pişmanlıktır.
    neden biliyor musun? çünkü sen, "vatan ve millet zarar görüyor, hata yaptım" diye değil "bana ve imparatorluğuma zarar veriyorlar" diye saf değiştirdin.
    arada çok büyük fark var ve biz bu farkı idrak edebiliyoruz.
    şimdi kalkmış bu pişmanlığa saygı duymamızı bekliyorsun.
    senin de kabahatin çok büyük, sen de bu vatana ihanet ettin ve dolayısıyla sen de hesap vereceksin.
    af yok.
    eski ortaklarından kaçabilirsin ama türk milletini tehdit ettiğin için mutlaka yakalanacaksın.
    bu sefer seni akp değil, gerçek türk devleti yakalayıp silivri deliğine sokacak.
  • normal ülkelerde devlet suçluyu konuşturmaya itiraf almaya çalışır. bizimkinde suçluyu susturmak için devlet, adamın üstüne tetikçi yolluyor. böyle fantastik bir ortamın içindeyiz. adam, "organize suç örgütü üyesiyim lideri değilim, itiraf edeceğim bütün suçları." diyor. devlet, "yok itiraf etme." diyor. resmen bir sirkin ortasındayız.
  • ülkücü zannedilen akp'li mafya babası.
  • o degil de turkiye, peker icin kirmizi bulten cikarilmasi sebebiyle tam 10 kez interpol'e basvurmus ve tamami interpol tarafindan peker'in aciklamalarinin siyasi oldugu soylenerek reddedilmis. bir devlet icin bundan daha kucultucu birsey olabilir mi? siyasal islamcilarin koca ulkeyi dusurdugu hale bakar misiniz?
  • dünyada erdoğana kayıtsız şartsız bağnazca hayranlık besleyen akit ve hülolardan daha kötü bir şey varsa o da bu zat'a hayranlık besleyen güruhtur.

    edit: kötülemeler.
  • milliyet gazetesinde çıkan sedat pekerin telefon konuşmaları ile ilgili 11.05.2005 tarihli radikal cumartesi ekinden hakan gülseven'e bağlanıyoruz;
    "sedat peker telefon kayıtlarında küçük onur adıyla bilinen şarkıcı çocuğa, "ulan sahtekâr, dolandırıcı p... ulan, 'görev ver babacığım,' bu muydu lan, bu mudur?" diye bağırıyor, çocuk, "ben ne yapayım babacığım. ben tutuyorum, getiriyorum, beğenmiyorsunuz, gönderiyorsunuz," diye hâlâ 'babacığım' çekiyor. ortada bir kadın alışverişi var. 'düşük kalite' kadın gönderdiği için küfrü yemiş ama oralı değil, hâlâ soruyor: "bir emriniz var mı babacığım?" her gördüğüne 'baba' diyecek tıynete gelmiş çocuk. peker, "gözlerinden öpüyorum dolandırıcı köpek!" diyor çocuğa, hakikaten köpeğe davranır gibi...
    ufacık çocuğu televizyonlarda, öylece gözümüzün önünde büyüten ve mafyozların muhabbet tellalı haline getiren şu çarka baksanıza! işte 'televole dünyası' budur. muhabbet pazarı. o gece kulüplerinde, masalarda 'eğlenirken' gördükleriniz, sunan ve sunulanlardır. magazin programları vitrin olmuş, para, güç ve iktidar sahipleri, domates seçer gibi kadın seçiyor ekrandan. volan kayışları da var, suratlar zaten kayış gibi, muhabbet piyasasında birer aracı kurum gibi çalışıyorlar.
    arada güvercinler haber uçuruyor. selin adında bir hanım, sedat peker'e manken ebru destan'ın kendisiyle tanışmaya can attığını söylüyor telefon kayıtlarında: "herkese sizi çok beğendiğini söyledi. 'en azından bir yüzünü görmek istiyorum,' dedi bana." mübarek yüzlü sedat peker de
    türkçü tabii, "bir nüfus kâğıdı çıkarır, üzerine helga yazar, saçlarını falan benzetirse düşünebilirim selin. o hanımefendi bu kadar ısrar ediyorsa, türk kimliği ile gelmemeli tamam mı? şaka yapıyorum biliyorsun değil mi?" diye müthiş bir komiklik yapıyor. ama şöyle bir hafızamızı yokladığımızda, bir rus kadının bir çiftlikte genital bölgeleri parçalanarak tecavüze uğradığını ve olayla ilgili sedat peker'den davacı olduğunu da hatırlıyoruz... sahi sonunda ne olmuştu kadına? ne olacak, peker'in pek çok tanığı vardı, kadının ise sığınması mümkün olmayan bir guguk devleti...
    peki kurtlar vadisi'nde 'çakır' karakterini oynadıktan sonra yürüyüşü falan değişen 'sabah şekeri' oktay kaynarca'ya ne diyeceğiz? bütün o afra tafrası kameramanlaraymış meğer. baksanıza, sedat peker arayınca telefonun öbür ucunda hazır ola geçiyor: "alo!" / "emredin abi." / "oktay, merhaba oğlum ne yapıyorsun?" / "teşekkür ederim abi, ellerinden öperim. sağlığınıza duacıyım abi. siz nasılsınız?" ... "ellerinizden öper, saygılar sunarım abicim. allah korusun abicim."
    siz de onun adına utandınız değil mi? ufak bir not ekleyeyim: oktay kaynarca, 'abicim' olayına girdiği sedat peker'den tam beş yaş büyük...
    bu nasıl bir dünyadır böyle? hadi oktay kaynarca'dan geçtim. karşı taraf açısından da hastalıklı bir durum yok mu? mesela siz etrafınızda 'abicim, abicim' diye dolanan, ellerinizi öpen, yalayan adamlar olmasından hoşlanır mısınız? hayat böyle geçer mi? geçiyor işte. siz hele bir yellenin, derin derin nefes alan nasılsa bulunur...
    aleme bakın. magazin programlarında dostluk, ahbaplık pozları verenlerin birbirleri hakkındaki konuşmaları hakikaten mide bulandırıyor. sedat peker, pek çok 'sanatçı'nın menajerliğini ve 'ahbap'lığını yürüten stelyo pipis'i aramış, bulgaristan'daki bir kumarhanenin açılışı için tanınmış isimler arıyor. konuşma şu şekil: "biz öyle büyük işlere girmeyelim reisim ya. ucuz, bize kim yarayacaksa... mehmet ali'ye deriz, bize kıyak yapar. emel müftüoğlu bizim adamımız, ona deriz 5 bin dolara. ikisini göndeririz. emel de zaten biliyorsunuz kumar manyağı." / "kaşar." / "ikisi de kaşar bunların. tam uyacak insanlar. 20-25 bin dolar verip iki götüreceğimize, 20 kâğıt verip iki kişi götüreceğiz."
    bunlar yakın arkadaş ha, yanlış anlama olmasın! mehmet ali erbil'in ceketini falan tutar bu stelyo pipis. tabii bir rumun bir türk ırkçısına 'canım reisim' diye hitap etmesi ayrı bir konudur... teneffüs meselesi. kulak-burun-boğaz vakası. hatırlarsınız, pipis sünnet de olmuştu. üroloji dünyası. eski kaşar âlemi!..
    şimdi gelelim milliyet'in yayımladığı tüm bu telefon kayıtlarının yeni türk ceza kanunu açısından durumuna. bant çözümlerinden en enteresanının kahramanı olan akşam gazetesi yazarı güler kömürcü, milliyet'i özel hayatının mahremiyeti bakımından dava edecekmiş. evet, kayıtlardan anlaşıldığı üzere, güler hanım sedat peker'e alenen yazılıyor. peker de işten sıyırma maksadıyla 'yavrukurt 2005' tatbikatındaymış gibi manevralar yapıyor. bu herkesin kendi mahrem hayatında yaşayabileceği bir vakadır. hepimiz birilerine yazılmış ve terslenmiş, anlamazlıktan gelmiş, gelinmiş olabiliriz. ağır rezilliklerimiz de vardır. fakat konu bu değil.
    sedat peker basında hakkında çıkan olumsuz haberler için, güler hanım'a "tanıdığın tanımadığın bütün herkese bu konu geçtiğinde, allah aşkına benim ilgim olmadığını söyler misin?" diyor. kendisi için bir çeşit 'halkla ilişkiler' talep ediyor. günlük bir gazetede, kamuoyunu yönlendirme ehliyeti verilen söz konusu hanım da, 'organize suç örgütü' isnadıyla hapiste bulunan sedat peker'le, 'ben seni salonda çok sevdim', 'seninle paylaşma dünyasına dalmak istiyorum' falan gibi hissi teferruatlara giriyor. işte mesele burada. bir çeşit kamu vazifesi olan insanların, organize suç dünyasıyla his alışverişinde işi ne?
    milliyet telefon kayıtlarını yayımladıktan sonra, güler hanım gazeteye ve haberi yapan muhabire yeni tck'ya göre dava açacağını açıkladı. yahu daha geçenlerde bütün gazeteciler toplanmış, yasayı protesto için yürüyüş yapmıştık; talihe bakın ki, yasaya ilk başvuran da bir 'gazeteci' oldu. eh bu da bizim camianın hali işte.
    ama dahası var. güler hanım kendisinin milliyetçi, mukaddesatçı olduğunu, masonların ve daha başka güç odaklarının falan üzerine gittiğini, konuşmaların da bu sebeple bir komplo sonucu yayımlandığını söylüyor. acayip bir türk büyüğü edasında. mason teşkilatını da, yanki dünyasını da o yıkacak sanki.
    neyse, kim ne kadar türk büyüğüdür bilmem de, bu acayip tarikat cinsinden örgütler bu türden komplolar düzenliyor olsaydı, mesela sabetayistlere takan yalçın küçük'ün çoktan porno filmlerinin piyasaya çıkması gerekmez miydi, diye düşünmeden de edemiyorum. ha, böyle bir şey olursa sorumlusu ben değilim..."
    daha laf düşmez..
  • "beni ölümle tehdit etmiş adamın ölümünden endişe edeceğim, hiç aklıma gelmezdi."

    can dündar
  • sen de yalan oldun kardeş.. bol bol et suyuna çorba içirdin millete, bi türlü ikram edemedin pirzolaları...

    neyse.. öpüşün barışın.. affet onları.. ellerini öp.. onlar senin büyüğün..

    ben de 40 yaş altı genç kardeşlerime öğüt vereyim.. öyle mafyacıdır mufyacıdır bu tarz menfaat ilişkileriyle yoğrulmuş insanların peşine takılmayın bi daa emi.

    hiçbişe yapamıyosanız kendi sikinizin doğrultusunda gidin.. hayatta yürüyebileceğiniz makul doğrultulardan biridir.. çoğu kez pişman etmez.. pişman olursan da kendim ettim kendim buldum der, kafanda rasyonelleştirirsin hayatına devam edersin.. olur biter..
hesabın var mı? giriş yap