• öncesi:
    (bkz: moskova /@lonelycowboy)

    uzağında kalsak da
    gönlümüzde orası var.

    veee leningrad..

    ben rusya'ya asıl bu şehri merak ederek gittim. bir çok videoda dünyanın en güzel şehirleri içinde ilk sıralarda olduğu söyleniyor. şehirle ilgili bilgileri merak edenler zaten biliyordur. 1. pedro tarafından bilinçli ve planlı şekilde bataklığa kurulmuş. ikinci dünya savaşı sırasında yaklaşık 3 yıl (900 gün) kadar işgal altında kalmış, 250 bin bomba düşmüş, çok açlık çekmişler, günde 10 bin kişi ölüyormuş. hatta şehirde yiyecek canlı kalmadığı için kedileri falan yemişler. ama buna rağmen bir kaç üniversite, eğitim kurumu kapanmamış. şairler şiir yazmaya, besteciler müzik üretmeye devam etmişler. hatta bir videoda görmüştüm, bu kuşatmanın sonlarında bestelenen bir müzik halk arasında sevilmeye başlamış. bunu gören yetkililer sokak hoparlöründen bu müziği vermeye başlamışlar. halkta moral artmış. sonra almanlar duymuş bu müziği ve onlar da demoralize olmuşlar. ve şehri ele geçiremeyeceklerine inanmaya başlamışlar. tekrar bu videoyu bulamadım bulunca buraya ekleyeceğim.

    burada iki gece citytel saint petersburg hotel'de kaldık. iki kişi iki gece kahvaltı dahil 12690 ruble verdik. kahvaltısı çok güzeldi.

    şehirdeki ilk anlarımda biraz hayal kırıklığı oluştu bende. gerçekten çok güzel şehir, genel olarak beğendim de ama beklentim o kadar üst düzeye çıkmış ki bu güzellik bile beklentimi tam karşılamadı sanki. sokaklarda çöpler falan vardı. bazı kaldırımlar, binalar eskimiş, yenileme çalışmaları yapılmamış. bence dünyanın en güzel şehri değildir. prag'ı ve viyana'yı henüz görmedim ama o ikisinden beklentim de çok yüksek. sıradaki hedefim bunlar.
    piter'da çoğu kadın şu trençkot gibi uzun ceketler var ya çoğu ondan giyiyor. baya da yakışıyor aslında. çok zarif ve şık duruyorlar.
    biz ilk gördüğümüzde tramvaya nasıl biniyorlar acaba dedik. çünkü durağı bizdeki gibi tramvay yok. tramvay yolun ortasında duruyor. kaldırımdan insanlar yolun ortasındaki tramvaya binmek için yola giriyorlar. bu esnada bütün trafik duruyor. hiç kimse de korna falan çalmıyor. herkes binince trafik tekrar hareket ediyor.

    piter metrosu da meşhur. şehrin bataklığa kurulu olmasından dolayı metro yapmak için bataklık seviyesinin altına kadar kazmışlar. dünyanın en derin metro istasyonlarından biri burada sanırım. bir kaç güzel metro durağını da şöyle ekleyeyim (isimlerini bulup editlerim):

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
    görsel

    1. gün
    moskova'dan yataklı trenle geldik. ben moskovskiy istasyonuna geliriz diye düşünüyordum. oysa ben trende tanıştığım kızla konuşurken neva nehrinin üzerinden geçip ladozhsky istasyonuna gelmişiz. neyse ki metro bağlantısı var. metro var da ingilizce bilen yok. metro gişesinden bilet alacağız. baktık 3 günlük sınırsız bilet 520 ruble yazıyor. fotoğraf çektik cem yılmaz taktiği olan ıh ıh yöntemi ile bundan istiyoruz dedik. kadın bar bar bar bir şeyler konuştu. hiç jest ve mimikle de anlatmıyor salak salak konuşuyor. "madem rusça bilmiyorsunuz ne işiniz var mk sabahın köründe burada, çekil daha arkada bir sürü insan var işine gidecek" falan der gibiydi. bilet alamadan o sıradan çıktık. yan gişeden deneyelim dedik bir de. kadın çok basit bir yöntemle hesap makinesini çıkardı. 520 + 80 yaptı. anladık ki kart ücreti varmış. yandaki salak karı aptal aptal konuştu. bu hanımefendi gayet net bir şekilde anlattı. verdik 600 er rubleleri aldık kartlarımızı.

    metrodan vladimirskaya istasyonundan çıktık. hemen karşısında altın sarısı kubbeli cathedral of the vladimir icon of the mother of god isimli bir kilise karşıladı bizi. sabahın beşi ve buzzz gibi bir sibirya soğuğu var. yani bana öyle geldi. açık bir yer de yok. gide gide nevsky bulvarı üzerinde bir kafe bulduk. interneti yoktu ama başka bir internet çekiyordu. burada biraz dinlendikten sonra kazan katedralinin hemen karşısındaki sokaktan girip benim piter'deki görmeyi en çok istediğim kilise olan voskreseniya hristova katedralinin yanından otele doğru gittik. eşyaları bırakıp çıktık. peter and paul kalesinin arka tarafına doğru gittik. sonra tekrar otele döndük. ben dönüş için tren bileti baktım internetten. neredeyse tüm biletler bitmişti. hemen moskovskiy tren istasyonuna gittik. yine bilet bulamadık. sonra telefon hattı aldık. siteden bir iki bilet bulduk. arkadaşım cuma gecesi için koltuklu trende bilet bulabildi. ben de cumartesi gecesi için yataklı trende 2300 rubleye bilet buldum. ama benim aldığım vagon ucuz olanmış. yatakların görseli şöyle, gerçeği de şöyle. kapalı bir oda yok. tüm yataklar açıkta. bu vagonda da bir çift aynı yatakta yatıyordu. çocuğun üstü çıplak, kız da neredeyse yarı çıplaktı. belki gece sevişmişlerdir. kimse kimseye karışmıyor.
    biletlerimizi aldıktan sonra st petersburg'daki atatürk portreli kafe'ye gidelim dedik. kafe hakkında şöyle buyrun. burada bir şeyler atıştırdıktan sonra yine nevsky bulvarına gittik. gece gerçekten çok güzel bulvar. neredeyse tüm binalar ışıklandırılmıştı.

    2. gün
    hava güzel olunca yazlık saray olan petergof sarayına gidelim dedik. yaz aylarında şehir merkezinden tekneler gidiyormuş. belediye otobüsüyle epey bir yol gittik. ama değmezmiş. ben hiç beğenmedim. videolarda çok övülüyordu fakat bence o kadar da gösterişli bir bina değil. içine de girmedik. tekrar şehir merkezine döndük. saint isaac's katedraline gittik. içeri giriş ve kubbesine çıkış ayrı ayrı ücretli. biz kubbeye çıkmayı istedik, 300 ruble. hava güzel olunca müthiş bir manzarası var. ama fena esiyor. sonra rusların meşhur çorbası borş çorbası içmeye gosti isimli bir restorana gittik. çorbası ile ödül almış. ben mercimek ve tarhana çorbası varken bu çorbayı içmem. ama kendi içinde on üzerinden altı falan verebilirim. buradan sonra arka bar'a gittik. bir kaç kokteyl denedik.

    3. gün
    bugün hermitage müzesini gezeceğiz. girişte ben daha büyük çantayla girdim arkadaşı almadılar. almıyorlar diye geri çıkıyordu nerdeyse. güvenliğe biz turistiz otelimiz yok şu an nereye koyacağız çantaları dedim. neyse ki anlayışlı çıktılar. aldılar arkadaşı da. 500 rubleydi burası. 1000 ruble bile olsa değermiş. inanılmaz büyük bir bina. burası da kışlık saraymış. içeride üç buçuk milyon civarında eser varmış. tabi hepsi aynı anda sergilenmiyor. leonardo da vinci'nin madonnda ve çocuğu isimli tablosu burada. gitmeden notumu almıştım zaten ve merak ediyordum. aslında van gogh eserleri de var onu da merak ediyordum. çok vaktimiz olmadığı için ve artık ayaklarım acıdığı için çok aramadım. altın tavus kuşu var. ekim devrimi sırasında lenin silahlı ayaklanmayı "dün devrim için erkendi, yarın geç olabilir." sözleriyle başlatmış. ardından bu sarayın merdivenlerinden kalabalıklar kışlık saraya girmiş.
    bilet aldıktan sonra girişte ortalarda gezinen teyze var güvenlik gibi. çantaları bırakmanızı söyledi. yine bir çarın kulu ingilizce bilmiyor. bir şekilde bulduk çanta bırakabilecek yeri. ceketleri de bıraktık. montları falan çıkarmanızı istiyorlar. buraya gidecekler için kalem götürülmesi tavsiye ediliyordu ben unuttum onu. bir tane el broşürü var. kroki var. oradan gezdiğimiz yerleri işaretlerseniz iyi olur. yer yön duygusuna güvenenler için çok gerek yok. biz de kaybolmadık ve bulduk yönümüzü. gerçi ben eserlere bakıp fotoğraf çekmekten broşüre pek bakmadım bile. ben kaybolurum diyen varsa mutlaka kalem götürsün. inanılmaz büyük bir saray bir sürü odası var ve her biri acayip süslü.
    buradan sonra kazan katedraline gittik. bunun girişi ücretsiz. içerisi yine görkemli. buradan çıkışta da ostrovok üzerinden yine otele bakalım dedik. benim istediğim otele baktık fiyatı uygundu. kartla ödemeyi denemek istedik. ve ödeme sayfasına yönlendirdi. ben limiti otel ücreti kadar yapmıştım. sanırım şehir vergisinde dolayı fazla tuttu ve ödeme başarısız oldu. attılar bu tip durumlarda rezervasyon geçerli olur, ödemeyi otelde yapabilirsiniz diye bir mail attılar. ben yine de limiti yükseltip tekrar denedim. bu kez başarılı oldu. sanırım bu sitenin serverları avrupa'da. çünkü euro kuru üzerinden ödeme aldı ve normalde rusyada malum master ve visa kart geçmiyor. eşyalarımı odaya bıraktım yine çıktık dışarı.
    tren istasyonuna gittik arkadaşımı uğurladım.

    4. gün
    nevsky manzaralı otelimde kahvaltı yaptıktan sonra voskreseniya hristova katedralinde ayine katıldım. yani daha doğrusu giriş ücretsiz diye ayin sırasında gittim :) zaten çok seviyorum hıristiyan ilahilerini. bu katedralin içi muhteşem. muhteşem olan, bütün bu resimlerin şöyle küçük taşlarla oluşturulmuş olması.
    buradan saint isaac's katedraline gittim. bu kez içini görmek istedim. moskovalı arkadaşımın dediğine göre burada da saat 10'a kadar ayin oluyormuş. erken gelsem buraya da ücretsiz girebilirdim sanırım. burasının için de çok gösterişli. 450 ruble.
    bir videoda yusupov sarayını görmüştüm. o tarafa yürüdüm ama içine girmedim. dışarıdan da çekici bir bina değildi. hermitage meydanına giderken parkta resim yapan bir ressam amcamıza rastladım. lafa tutar diye konuşmadan uzaklaştım.
    yine çok merak ettiğim bir yer, literary cafe. hakkında gogol'un "puschkin, olağanüstü bir olaydır." ve dostoyevski'nin de "puschkin, bize gelecekten haber veren bir ermiştir.” dediği, modern rus edebiyatının oluşmasına en büyük katkıda bulunan edebiyatçı olarak kabul edilen aleksandr puschkin karısına yazılan fransız subayın düello davetini kabul etmiş. en son yemeğini bu kafede yemiş ve düelloya gidip maalesef yenilmiş. karnından yaralanıp hayatını kaybetmiş. burası biraz elit bir kafe. girişte iki kişi karşılıyor sizi. biri azerbaycanlıymış. içeriye bakabilir miyim dedim. tabi dediler. kafenin hemen girişinde puschkin'in bir balmumu heykeli var. üst katta da düelloda kullanılan silahların kopyası var. orjinalleri müzedeymiş.
    ve artık nevksy bulvarına veda ederek alexandr nevsky manastırı ve mezarlığını ziyaret ettim. fyodor dostoyevski ve benim çok sevdiğim fındıkkıran balesini yazan pyotr ilyich tchaikovsky de bu mezarlıkta yatıyor. manastıra giderken sağda ve solda mezarlık girişi var. benim içimden sağ taraftakine dalmak geldi. doğru seçim yapmışım. kapıda kimse yoktu. gitmek isteyen olursa bu ikilinin mezarlarının konumu şöyle. mezarlığın bu tarafından çıkarken girdiğim kapıda bu sefer bilet veren bir kadın vardı. karşı tarafa gireyim diye oraya yöneldim. orada da bir kadın bilet sordu. dedim yok. bilet gişesini gösterdi. mezarlık için bilet alınmaması gerekir diye düşünüyorum bu yüzden almadım da. buraya gelecek olan varsa kapıda kadınlar yoksa hemen dalın mezarlığa. sonra manastıra devam ettim. orayı gezdim.
    hala vaktim vardı. metro ile tren garının o tarafa gideyim diye düşündüm. bu tarafa gelirken 90 dk sınırsız biniş aldığımı düşünmüştüm. dönüşte metroya kart basmaya çalıştım okumadı. bilete yüklediğim paranın fişini gösteriyorum anlamıyorlar. bu fişi moskovalı arkadaşıma attım evet dedi 90 dk binebilirsin. o an translate kullanmak aklıma gelmedi yorgunluktan ve sinirlendiğimden herhalde. bizde olsa böyle bir durum en fazla çantaya bakarlar, geç kardeşim derler büyük ihtimalle. neyse ben de son günüm zaten diye caddeden yürüyerek gittim zaten bir duraktı arası. dostoyevski'nin evi de yakındı buraya gelmişken ona da bakayım dedim. o tarafa giderken bir orta boy pizza bir kola 339 ruble verdim. dosto'nun evi müze yapılmış. giriş 300 ruble. gelmişken girdim. bir apartmanın alt iki katı sanırım. içeride karakalem çizimler, çalışma masaları var.

    artık yorulmuştum. burada bulunmaya doyamasam da bu güzel şehre, güzel insanlara veda ederek, tren garına gittim ve moskova'ya doğru yola çıktım.

    (bkz: st petersburg'daki atatürk portreli kafe /@lonelycowboy)

    genel:
    (bkz: rusya /@lonelycowboy)
  • köln'de yer alan nefis bir rus restoranı. hem borş çorbası hem de çibörek'leri harika. batı yakasında roter platz ile beraber kafadan gidilebilecek bir yer.
hesabın var mı? giriş yap